TARİHİN ARKA ODASI  (18553 defa okundu)

Gökhan Bakla

  • Üye
  • *
  • İleti: 459
TARİHİN ARKA ODASI
« : 23 Temmuz 2010, 17:34:47 »
arkadaşlar,

24,07,2010 cumartesi akşamı Murat BARDAKÇI'nın sunduğu TARİHİN ARKA ODASI'da türk okçuluğu ve türk kılıçları konusu işlenecektir. Programa Kayahan beyinde katılacağını biliyorum.

ilgilenen arkadaşların programı kaçırmamasını tavsiye ederim..

sağlıcakla kalın...
Yeniliğin en iyisi, çoğu zaman unuttuğumuz geçmişimizdedir.

http://gokhanbakla.blogspot.com/

Sancar Özer

  • Üye
  • *
  • İleti: 825
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #1 : 23 Temmuz 2010, 19:34:41 »
Arkadaşlar çok acil İstanbul içinde elinde 16.yy klasik yelmanlı Türk kılıç formunda mümkün olduğu kadar iyi durumda bir osmanlı kılıcı örneği  arıyoruz programda örnek olarak göstermek için. Son anda haber verildiği için çok sıkışık bir zaman içinde hazırlık yapma imkanımız olduğundan iki ayağımız bir pabuca girdi. İstanbul'da olup koleksiyonunda böyle bir parça olan ve Kayahan bey'e program için ödünç verebilecek olan bir üyemiz varsa çok çokçok makbule geçecek. Türk kılıcını tanıtmak için ele geçen böyle nadir bir fırsatı kaçırmamamız lazım. Elinizden gelen desteği vereceğinize inanıyorum.

Edit:  Türk işi kılıç, kama, teber, hançer, balta, yatağan, saldırma v.s. her ne malzeme olursa aynı şartlar içinde yine çok makbule geçecek. :)
« Son Düzenleme: 23 Temmuz 2010, 19:39:34 Gönderen: Sancar Özer »
"Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen
 Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen "

Şeyh Galip

Mergup Özkan

  • Üye
  • *
  • İleti: 452
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #2 : 24 Temmuz 2010, 14:18:41 »
merhabalar,

Cok üzgünüm benim elimde bir kac parca var ama burada Almanyada. Cok isterdim yardim etmek, cünkü böyle bir imkan kolay kolay ele gecmez, haklisiniz... :(
'' Bu bıçağı kıl mübarek ey kerim-i la-yezal,
Sahibine verme ya Rab ömrü oldukça zeval,
Bıçak elde gerek dilde sübhan, Kadem bastı bu cihan...''

Gokmen Altinkulp

  • Üye
  • *
  • İleti: 45
    • Türk menzil okçuluğu
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #3 : 25 Temmuz 2010, 23:32:34 »
Kayahan beyi ve Şafak abiyi tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum. Programı sonuna kadar seyrettim.
Geçen hafta da okçuluk işlendi, yine sabaha kadar, biraz uykusuz kalıyoruz hehe.
Osmanlıda kullanılan kesici aletleri tanıtmakta büyük bir adım ileri atıldı.
İnşallah ilgi daha da artar.
programda çok lafınız kesildi yalnız, çok kibardınız, keşke daha çok anlatabilseydiniz.
Anlattıklarınızın hepsini büyük ilgiyle dinledim.

Selamlar

Gökmen

Mesut Çetin

  • Üye
  • *
  • İleti: 48
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #4 : 26 Temmuz 2010, 00:45:36 »
Ben de iki haftadır sabahlayanlardanım. Programın zaten ana konudan uzaklaşmaya çok müsait bir yapısı var. Bu genel sıkıntı dün gece de biraz yaşandı ancak ne olursa olsun türk kılıcının tanıtımı açısından çok çok önemli bir adımdı. Tebrik ediyorum.

Mergup Özkan

  • Üye
  • *
  • İleti: 452
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #5 : 26 Temmuz 2010, 10:02:17 »
Merhaba Arkadaslar,

Bende izledim, (sonuna kadar basinda kalamadim ama) Kayahan ve Ercan Beyi kutlarim, güzel bir sunumdu. Tebrik ederim.

Maalesef Programi yöneten Arkadaslar "Isi" biraz dalgaya vurup, Mesut beyin dedigi gibi konudan uzaklasmaya cok yöneldiler. Neyse bunada sükür, yeterki yavas yavas bile olsa bir bilinclenme kivilcimi
görür gibiyiz....
'' Bu bıçağı kıl mübarek ey kerim-i la-yezal,
Sahibine verme ya Rab ömrü oldukça zeval,
Bıçak elde gerek dilde sübhan, Kadem bastı bu cihan...''

Eylem Cengiz

  • Üye
  • *
  • İleti: 486
    • Eylem Cengiz - Günlüğüm
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #6 : 26 Temmuz 2010, 14:04:23 »
Eveet böylece artık daha fazla tanınmaya başladık. Artık gözler de üzerimize döneceğinden dolayı daha çok çalışmak gerekecek. Belki bazı kapılar bizlere daha kolay açılacak.

Katılan, emeği geçen arkadaşlara teşekkürler.

Eee, anlatın bakalım, ilk irtabatı kim kurdu, Habertürk mü? Bizden kimlerin emeği geçti, ne kadar sürede hazırlandınız?

Ben gece 01:00'e kadar dayanabildim. Ertesi gün araç sürmeye devam edeceğimden şartları ancak o kadar zorlayabildim. Ondan sonra neler oldu bilmiyorum.

Tatilde internete bağlantım sorunlu olduğundan eğer bana başkası söylemeseydi programdan hiç haberim olmayacaktı. Bilenlerden biri dahi telefon açmadı.  ??? Her şey aceleye gelmiştir de şaşkınlıktan unutulmuştur diye düşünüyorum.   ::)
Eylem Cengiz

"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Bertrand Russel

Gökhan Bakla

  • Üye
  • *
  • İleti: 459
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #7 : 26 Temmuz 2010, 14:25:04 »
dostum herşey çok aceleye geldi aslında,

kayahan beye birgün önce haber verilmiş ve davet edilmiş. benden damasteel bıçağı ve damascus çakıyı istedi. bende hemen arabaya atlayıp malkaraya gitip kargoya verdim. sonrada bir internet bulup sitede bu duyuruyu yaptım. ki ondan sonrada olayları pek takip etme fırsatım olmadı çünkü akraba düğünü nedeniyle koşturup durdum.

hazırlık şansı verilseydi daha iyi olabilirdi tabii ama fark ettimki program birazda yönetenlerin insiyatifiyle ilerliyor. konuşulacak daha çok şey olduğu kesin, ama olayın asıl yüzü farklı, eskiden belirli bir çevreyle sınırlıyken şimdi daha geniş bir çevre edinme fırsatı bulduk. anlatmak istediklerimizi anlatabilmemiz için daha iyi fırsatlar yakalayabilme şansımız daha çok, umarım yapmak istediklerimizi yapma fırsatı yakalayabiliriz.

herkese, tabii ilk önce kayahan beye, kemankeş arkadaşlara ve tarihin arka odası programındaki tüm ekibe teşekkürler...

emeğinize sağlık..

Yeniliğin en iyisi, çoğu zaman unuttuğumuz geçmişimizdedir.

http://gokhanbakla.blogspot.com/

Kayahan Horoz

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 228
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #8 : 26 Temmuz 2010, 16:22:29 »
Arkadaşlar, hepinize çok teşekkür ederim.

Gökhan Bey'in de yazdığı gibi, programdan bir gün önce kemankeş dostumuz Adnan Bey beni arayarak ertesi akşamki programa benim de katılacağımı haber verdi.  Telaşlanmamak mümkün değil tabii; hiçbirşey için vakit yoktu.  Görsel malzeme ihtiyacını karşılamak üzere Sancar Bey kılıç ve kama koleksiyonunu, Gökhan Bey de dımışki çelikten kendi eserlerini yetiştirdi son hızla.

Sizlerin de farkettiğiniz gibi bazı konular eksik kaldı, birçok konudan bahsetmeye fırsatım bile olmadı.  Ancak Tarihin Arka Odası gibi bir programda, hem de 8,5 saat gibi rekor bir süre boyunca kesici-delici silahların konuşulmuş olması çok önemli bir gelişme.  Şimdi, bu program hepimizi ateşlemeli; kemankeş dostlarımızı örnek alıp, somut başarılar için birlikte hareket etme yeteneğimizi artırmalı ve özveri ile çalışmalarımızı hızlandırmalıyız.

İnanıyorum ki bu programın yarattığı farkındalık bundan sonraki adımlarımızda bize çok yardımcı olacaktır.



Cengiz Çetin

  • Üye
  • *
  • İleti: 142
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #9 : 26 Temmuz 2010, 21:10:44 »
Hem yay hem kılıç konusunu sonuna kadar takip ettim.Güzel ve ilgi uyandıran programlar oldu.Programı yapanların konuya hakim olamayıp yeterince ve kaliteli sorular soramaması akışı biraz zorladı.Ben programda Kayahan bey in "yay balkonda da yapılabiliyor"ifadesine çok güldüm.Beni tarif etti.Ama yayda balkonda olmuyor.Kesinlikle atölye lazım.Uzun zamadır hayal ettiğim programları gerçekleştiren ve bu kültürü kitlelere ulaştıran yayıncılara ve katılımcılara sonsuz teşekkürler.
Vur pençe-i alideki şemşir aşkına,
Gülbang-ı asumanı tutan pir aşkına.

Sancar Özer

  • Üye
  • *
  • İleti: 825
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #10 : 26 Temmuz 2010, 23:03:25 »
Şaka maka iki haftadır gece uykusunu unuttuk haftasonları... ;D

Latife bir yana nefis bir program oldu. Kayahan bey gayet güzel net bir şekilde ortaya koydu temel meseleleri. Tabii programın yapısından doğan handikaplar, söz verilmemesi, karpuz kesem gibi durumlar da vardı ama kılıç konusunda böyle bir programın Türk televizyonlarında ilk kez yapılabilmiş olması dahi büyük bir hadisedir diye düşünüyorum. Bu arada kaşla göz arasında benim kılıçlarım da az buçuk meşhur oldu ;D Murat bey maşallah benim memlükle harbokulu kılıcını elinden düşürmedi. Bir ara bizim emektarlarla da karpuz filan keserler diye krokmadım değil. ;D ;D

Lakin katılımcıların büyük bir hüsnüniyet ve ilgiyle konuşmalarına rağmen (hemen belirteyim konuya olan ilgileri ve heyecanları beni de çok mutlu etti, hiçbir şekilde eleştirmek veya tahkir etmek için yazmıyorum bunları) bazı noktalarda birkaç küçük yanlış anlama mevcuttu. Bunlarla ilgili bir iki küçük düzeltme yaparsam umarım dostlar beni mazur görür. :)

İlk olarak yatağan ile filipin sanat savaşları ilintisi, yatağanın çift olarak taşınması mevzularında söylenenlerin yanlış olduğu kanaatindeyim. Yatağan çift olarak çapraz taşınmaz, yatağanın çaprazına kama veya hançer takılır. Eskrima, Kali eskrima, Arnis, Pençak silat v.b. gibi Malay savaş sanatları Batı Asya uygarlığına ait sanatlardan çok farklı ve kendine özgüdür. İki medeniyet ay ve güneş kadar birbirine uzaktır. Bu bölgede çeşitli çok orjinal formlarda kısa kılıç ve uzun bıçaklar bulunmaktadır lakin içbükey bıçaklar da oılmakla birlikte bunlar yatağandan çok farklı formdadır. Kaldı ki iki silahın form olarak benzer olması benzer kullanımı veyta köken ilintisini zorunlu kılmaz. Zira koşut gelişim diye bir husus sözkonusudur. Yalnız çift olarak kullanılmamakla beraber yatağanın yarma hareketiyle yakın mesafeden kullanılması hakkında söyledikleri gayet makul ve benimde katıldığım noktalar onu da belirteyim.

İkinci olarak Türk kılıcı çelik ve form olarak japon kılıcından çok üstündür. Zira japon çeliği çok düşük kaliteli bir çeliktir (ki zaten bunu belirtti Kayahan bey programda), tüm yapılan o katlamalar, özel su verme teknikleri tamamen bu kötü çeliği mümkün olduğunca ehven hale getirmek içindir. Yine de tüm bu çabaya rağmen japon kılıçları yapı olarak çok kırılgan bir özelliğe sahiptir ki zaten japonlar da bizzat bunu söylüyor. Japon kılıcını abartarak meşhur eden Holivuddur.   ;) Örneğin birisi o sırada masa üzerinde bulunan herhangi bir dımışki Türk namlusu ile tameshigiri yapılan katanalardan birini iki eline alıp çok da güç harcamadan birbirine vursaydı katananın ağzının fena halde parçalandığını ve hatta belki de kristalik yapısı yüzünden cam gibi patladığını göreceklerdi. Dımışki namlu ise en fazla çentilirdi, belki o bile olmazdı.

Üçüncüsü de Romalılarda çelik kılıç olmaması ve Avrupa kılıçlarının demir olması hususu. Demir çağından itibaren Güney Amerika hariç dünyanın her yerinde yapılan kılıçların tamamaı çeliktir. Romalıların Gladius ve  daha sonra Spatha kılıçları da çelikten yapılmıştır. Avrupa kılıçları da çeliktendir. Hatta Türklerden kılıç yumurtası ve daha sonra da namlu ithal ettikleri için bazı kılıçları dımışki çeliğindendir. Saf demir yumuşak olduğu için kılıç iyi bir malzeme değildir.  ;)

Yine daha önce belirttiğim gibi hiçbir şekilde tahkir amaçlı yazmıyorum bu hususları. Bilakis anlatıcılardaki kılıç sevgisi ve samimi heycanları bana büyük mutluluk verdi. Ayrıca bilmedi,ğim birçok hususu da öğrendim anlattıklarından. En kısa sürede tanışmak isterim her biriyle.

Bu küçük detaylar haricinde çok başarılı bir program olduğunu düşünüyorum. Özellikle Adnan ve Mimar Sinan beyefendilerin Asya türk arkeolojisine olan hakimiyetleri bu konuda çalışmış bir sanat tarihçisi olarak beni ayrıca memnun etti.

Netice olarak bu programın iyi bir başlangıç olduğu kanaatindeyim. Gerisini getirmek de bizlere düşüyor. Kemankeş dostların ne kadar faal olduğunu görünce bizim de böylesi heveskar olarak çalışmamız gereğine olan inancım artıyor. Türkçesi: kılıçları çekelim, okçulara yetişelim  :D :D
"Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen
 Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen "

Şeyh Galip

Mergup Özkan

  • Üye
  • *
  • İleti: 452
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #11 : 27 Temmuz 2010, 00:10:05 »
Haklısınız Sancar Bey,

Ben kısa müsade ederseniz "Yatağanın çift taşınma" konusuna tekrar değinmek istiyorum.
Bizim Türkiyeden ayrı, dışarı Ülkekerde Yatağan taşınması belki bir Dede Yadigarı gibi saklıyan bazı Ülke veya topluluklara yönelmek istiyorum izninizle. Balkanlarda...(birkac Resim ekliyorum)

http://www.alka.hr/aoruzje-16.html

Bu Üsteki Link her sene Hirvatistandaki 'Sinj' kasabasında 1715 Senesinden den beri ...(Türk işgalinden kurtulmuslar o zamanlar) ve bu amacla bir Eğlence ve Festival niteliğinde ama halen Türk & Osmanlı Kültürünü unutmamış, hattaki hatta Atlarının üzerinde bile o zamandan kalma Zirh veya Battaniye, Semer ve konuya dönücem o tarihden Yatağanlar (onların diliyle Jatagana )ve taşınma usüllerine sahip kalabilmişler.  Takınma tarzi bile bu güne kadar gelebilmiş ve Çift takmıyorlar...

Yani bu adamlar has Türk bile değiller ama bizden daha cok Osmanlı Kültür ve Görenekleri saklayabilmisler....Ya Biz ??? (daha doğrusu kendimden Örnek vereyim, 2008 önce 'Yatağan' nedir deseler herhalde bende Muglada Elektirik santrakl derdim herhalde... ;D)

Onun icin "Tarihin Arka kapısı" Programı "Konumuza" değinmeleri bile beni öylesine mutlu ettiki anlatamam. Gerisi gelir inşallah....


Selam ve Saygılarımla
'' Bu bıçağı kıl mübarek ey kerim-i la-yezal,
Sahibine verme ya Rab ömrü oldukça zeval,
Bıçak elde gerek dilde sübhan, Kadem bastı bu cihan...''

Eylem Cengiz

  • Üye
  • *
  • İleti: 486
    • Eylem Cengiz - Günlüğüm
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #12 : 27 Temmuz 2010, 10:24:30 »
Ehehehe, demek ki coğrafi yedeklilik kavramı kültürde böyle işliyor. Komşuya maya için yoğurt verrip sonra ondan istemek gibi.  ;D ;D ;D

İyi, iyi, en azından bir yerlerde bir şeyler bırakmışız.  -^b

Linkler ve fotolar için çok teşekkürler.
Eylem Cengiz

"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Bertrand Russel

Ercan Şarbat

  • Üye
  • *
  • İleti: 103
  • İstanbul-Göztepe
    • Bujinkan Türkiye
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #13 : 02 Kasım 2010, 21:03:58 »
Sancar dostum, eline hiç gerçek bir Katana alıp kesiş yaptın mı? Doğru Japon çeliği iyi değildir ama bir çok yöntem ile çok güçlü hale getirilmiştir, mesela Hon-san Mai gibi...yani 3 farklı sertlikte çeliğin (bazen demir de oluyor bir parçası) iç içe geçmesi gibi. Lütfen hakim olmadığımız konularda ilginç tespitler yapmayalım. Varsa Katana ile Türk kılıcını bir birine çarptıran bir deney onu bilimsel olarak irdeleyelim :-) yoksa gerisi boş laftan ibarettir.


Sancar Özer

  • Üye
  • *
  • İleti: 825
Ynt: TARİHİN ARKA ODASI
« Yanıtla #14 : 02 Kasım 2010, 21:31:05 »
O şansa sahip olamadım henüz, inşallah ilerde olur. :) Lakin polat, dımışki veya pota çeliği olarak adlandırılan çeliğin tamahagane çeliğinden daha üstün olduğu konusundaki kanaatim devam ediyor. Zira tamahagane çeliği kristalize yapıdadır ve kırılgandır. Dediğin yapım teknikleriyle bu kırılganlığı büyük oranda giderilir ama dımışkide baştan itibaren böyle bir problem zaten varolmaması, kendine özgü molkelüler yapısı, hem sert ve hem de esnek olma özeliği bu tip çeliğin diğer kılıç çeliklerinden üstün olduğu fikrini doğuruyor bende, ki bildiğim kadarıyla bu kanaatim bu konuda araştırma yapanlarlaca da paylaşılıyor. Dediğin tarzda bir tecrübenin yapıldığını ben görmedim lakin eğer yapılırsa tahmin ettiğime benzer bir sonuç alınacağını zannederim. Zira buna işaret eden değişik kesiş ve kılıç sertliği konulu tecrübeler mevcut. Katananın ağzının bozulmasına, kırık ve çatlakların oluşmasına neden olan (örneğin kalın kemik v.s.gibi) kesişlerde pota çeliği ile yapılmış namlular çentik dahi olmadan kesiyor. Bunları internette bulmak çok zor olmasa gerek; hatta ben bir karkası tek vuruşta tamamen kesen bir türk kılıcı videosu yüklemiştim forumda bir başlığa. ;)
"Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen
 Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen "

Şeyh Galip

 

Her Hakkı Saklıdır © 2007-2024 cebehane.com
SMF 2.0.15 | SMF © 2017, Simple Machines
RSS WAP2