yeni başlayacak olanlara tavsiyeler  (137529 defa okundu)

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #15 : 10 Eylül 2009, 22:57:19 »
Neyse devam edelim. İşin en çivcivli yerine geliyoruz.

Bıçağımızı ister döverek ister keserek artık şekillendirebilecek malzememiz var. Şimdiye kadar sadece malzemelerden konuştuk. Halbuki bunun bir de teknik kısmı var.

Önemli detaylar:
Çeliğimiz sert mi idi yoksa yumuşak mı geldi. Bunu anlamamız için bazı basit metalurji bilgisine ihtiyacımız var. Sefa Bey'in hazırladığı çok güzel konuya (http://cebehane.com/forum/index.php?topic=33.0) fazla ekleyebileceğim bir şey yok aslında. Ancak bu konuyu daha pratik yönüyle ele alalım:

Çeliği sert yapan şey biliyorsunuz ki çeliğin kristal yapısı. Bu kristal yapısı eğer demir ve karbonun el ele tutuşarak ince uzun "martenzit" dediğimiz şeklinde olursa bu yapı değişimlere dirençli, sert bir çeliğe neden oluyor. Eğer karbonlar bir tarafta demir atomları bir tarafta toplaşmış şekilde küresel olursa (perlit) bu yapı yumuşak, biz nereye çekersek oraya giden bir şekle kavuşuyor. Arada bir sürü yapı var aslında ama bizi şu anda ilgilendiren bu martensit ve perlit yapıları. Yukarda martensit karbon çeliğinin kolay bir şekilde nasıl  perlite dönüştürüleceğini (annealing denilen doğru kullanıyor muyum tam bilemiyorum gerçi "yumuşatma tavı" işlemi) anlatmıştım.

Dünya bilim çevresinde bazı normlar vardır, bunların çoğu aynı şeyleri farklı biçimlerde tanımlarlar. Bunların en güzel örneklerinden biri de sertlik konusundadır. En kolay öğrenilip test edileni Mohs sertlik derecesidir. Çok basit bir ilke ile düzenlenir. Bir nesne başka nesneden daha sert ise diğer nesneyi çizer. Nekadar güçlü çizdiği de onun diğerinden ne kadar sert olduğu ile alakalıdır. Bu yoldan çıkarak yapılmış Mohs sertlik skalasında en tepede Elmas 10 Mohs sertlik değeriyle, en dipte de talk 1 sertlik derecesiyle durur. Bu skalaya göre çelik değişik kademelerdedir. Bunun nedeni çeliğin sabit bir sertliğinin olmayışı.
Eğer çeliğimiz tamamen karbon ile demirin iç içe geçtiği en sert noktasında ise bu çeliğimizin yaklaşık sertlik derecesi 7.5 ile 8 arasındadır. Eğer çeliğimiz tamamen perlitse bu yumuşak yapının değeri yaklaşık 4 ile 4.5 arasındadır. Eğer çeliğimizi kullanılabilir (kırılgan olmayan) şekilde menevişlemiş isek (temper yani) bu çelik hemen hemen cam ile aynı sertlikte, yani yaklaşık 6.5 -7 arasında olacaktır. Bu bilgi bizim sertliği kabaca anlamamıza çok yardımcı olacak olan Eğe testinin önünü açıyor. Bu testi yaptığınız bıçağın tam sertleşip sertleşmediğine bakmak için yapabileceğimiz gibi, herhangi bir bıçağın diğerinden daha sert olup olmadığını anlamak için de kullanabiliriz. Aman pahalı bir bıçakta denemeyin, eğer çizilirse üzülürsünüz :) Hoş pahalı ise çizilmemesi lazım değil mi?
Çeliğimizi alıp mengeneye sıkıştıralım ve eğemizle (taze, körleşmemiş bir eğe tabii) çeliğin kenarında bir oyuk oluşturmaya çalışıyor gibi sürtelim. Normalde yeni aldığınız çelik 8 derecesinde sertliği olan eğemizin 4.5 sertlikte olması gereken yumuşak çelikte ciddi bir hasar yarattığını göreceksiniz. Sonuçta yapıda bir bütünlük yoktur ve kolayca bir etkenle ana yapıdan ayrılırlar çelik talaşları... Ancak tiz bir sesle eğe sanki çeliğin üstünde kayıyor gibi kaçarsa maalesef tedarikçi firmamız ucuza kaçıp yumuşatma tavı için fırınını yakmamış demek olur. Bu durumda bizim ocağı yakmak zorundalığımız kaçınılmaz  ;D

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #16 : 10 Eylül 2009, 23:23:52 »
Eğer çeliğimiz sert ise onu yumuşatıp işleyebileceğimiz bir hale getirdik, değil ise zaten bir sorun yok. Başlamak için sadece elimizde diyelim ki ocağımız, demir testeremiz, matkabımız var. Örs veya çekiç ile uğraşamam, şehirde yaşıyorum komşular rahatsız olur diyorsunuz. Hiç dert değil. Dünyanın en iyilerinden bazıları sadece bu malzeme ile bıçak üretiyorlar. Mesela şu usta sadece eğe ve zımpara kağıdı ile inanılmaz eserler çıkarıyor. Bu eserlerin 5000 doların altına satıldığı görülmemiştir daha. Siz düşünün...
http://www.wolfeknives.com/Pages/galpages/straight1.html

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #17 : 11 Eylül 2009, 00:04:54 »
Eğe ve demir testeresi ile çalışmayı öğrenmek çok kolaydır. 4-5 mm kalınlıkta bir basit yapı çeliği alınız demirciden. 3 - 4 cm genişlikte olsun. Demirin (yani düşük karbonlu çeliğin - özür dilerim Sefa Bey :) ) üzerine yapmak istediğiniz bıçağın şeklini çiziniz. Şu anda güzel bıçak çeliği kullanmıyoruz, çünkü ilk denemelerde hep bir şeyler ters gider, boşa çelik harcamaya gerek yok.
Matkabımızın yanına gidelim ve 3-4 mm çaplı matkap ucumuzu yerleştirelim. Aman dikkat HSS etiketli çelik matkabı alacağız, ahşap matkapları hiç işimize yaramayacak. Bir de siz siz olun matkap ucu alırken mutlaka ince uçlardan birkaç tane alınız. Arada bir en incelerin kırılma ihtimali yüksek.

Çeliğimizde çizdiğimiz bıçak profili çizgisinin 4 mm matkap kullanıyorsak 2mm dışında, 4 mm uzaklıkta art arda bir çekiç yardımı ile sert duvar çivisi ile matkap ile deleceğimiz yerlere işaret koyalım. Bu işaret için biraz sertçe çivimizi çekiçleyelim. Küçük oyuklarla kaplanmış olmalı bıçağımızın dış çevresi. Bu oyuklar matkabın ilk çeliği keserken kayıp istemediğimiz noktaları delmesini önlediği gibi, bu kayma sırasında bir çok matkap ucu kırmanızı da önleyecektir. İnanın bunu öğrenmeden önce matkap ucuna verdiğim paranın haddi hesabı yoktu.
Sütun matkabı ile delik delerken birkaç şeye dikkat etmeliyiz. Birincisi çalışma sertleşmesi diye direk ingilizceden cevirdiğim olgu. Çoğu metal soğuk halde bile baskı ile karşılaştığında sertleşir. Bu sertlik ısıl işlem sertliğine benzemez, kırılgan ve sığdır. Bu sertleşmenin matkap kullanımındaki asıl nedeni "elimizi korkak alıştırmamız"dır. Yani yeterli basıncı vermiyoruzdur. Matkap ucu kesmek yerine çelik yüzeyine sürtünür ve o alanı sertleştirir. Eğer çok bastırırsanız da bu sefer matkap ucunu kırmanız işten değil. Arada derede hoş bir kesme sesi ile birlikte helezonik yay şeklinde talaşı kaldırması gerekir. Bu arada deliğin delindiği noktaya arada bir WD40 sıkmak matkap ucunu soğuk tutmakta işe yarar. Çok ısınan matkap ucu kolay körleşir. Bu yüzden fazla ısınmasına izin vermeyin. Bir de matkap dönme hızı en yavaşta olsun. Bunun için sütun matkabının üst kapağını açıp kayışı en alt kasnak takımına alırsınız genelde...
Güvenlik: Matkap ile çelik delerken "helikopter" efekti denilen, özellikle sivri ve keskin kenarlı objelerde yaşanan oldukça da tehlikeli olabilen bir durum vardır. Bu olay matkap ucunun girdiği tarafın aksinden çıkarken incelen demir parçasını büküp deliğin içinde dönemeyecek şekilde kendini sıkıştırması sonucu olur. Bazen yarı yolda takılabilir. Bunun en iyi önlemi matkaba sürekli aynı baskıyı vererek deliği kestirip, artık matkap ucu diğer taraftan çıkmak üzereyken baskıyı kademeli olarak azaltmaktır.
Yine de ne kadar dikkat ederseniz edin arada bir matkap ucu bir yerlerde sıkışacaktır. Matkap ucu dönmüyorken motor döndüğüne göre ne olur tahmin edin  :o . Pervane gibi dönen keskin kenarlı bir çelik parçası ile çıplak elle ve dikkatsiz bir şekilde karşılaşırsanız, ikinci deliği o elinizde 5 taneden daha az parmakla deliyor olursunuz. Bu yüzden delik delmeden önce işkence ile parçayı matkap tablasına tutturunuz, 100 tane delik delecek olsanız bile üşenmek yapacağınız son şey olabilir. 
Güvenlik konusuna ne kadar değinsem azdır. Ellerinizden başka matkap gözlerimiz için de çok tehlikeli bir araçtır, hatta bunu daha önce söylesem daha iyi olabilirdi aslında. Uç deliği delerken tabii ki talaş çıkartır, bu talaş ahşap talaşa hiç benzemez. Kenarları çok keskin uçları çok sivri çelik parçaları. Bunlar deliğin giriş noktasında matkap ucundan kurtulurlar ve tamamen rastgele etrafa uçuşmaya başlarlar. Siz en iyisi gözünüzden koruma gözlüklerini eksik etmeyiniz. Benden duymuş olmayın, gözleri kısmak bir işe yaramıyor, o talaşlar bir şekilde en fazla hasar vereceği yeri buluyorlar, birinci elden deneyimim var hiç de hoş bir durum değil.
« Son Düzenleme: 11 Eylül 2009, 00:09:56 Gönderen: Emre Kipmen »

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #18 : 11 Eylül 2009, 00:13:06 »

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #19 : 11 Eylül 2009, 00:23:14 »
Yukarda ulaşmaya çalıştığımız noktanın resmi var. Bu delikleri eskiden (çocukken) oynadığımız "noktaları birleştir" oyunundaki gibi testere ile birleştiriyoruz. Emin olun çok kısa zaman alıyor. Bu işleme sanırım "çürütme" terimi verilir iş dünyasında, ama emin değilim. Bu şekilde kestiğimiz bıçak profilimiz yarım daire şeklinde çıkıntılarla taçlanmış olarak eğe ile düzleştirmeye hazırdır. Mengeneye sıkıştırdığımız profildeki çıkıntıları ikişer üçer eğe ile düzleyerek tamamen üstünde çalışacağımız beyaz kağıt gibi şekillendirmeye hazır bıçak profilini elde ediyoruz.

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #20 : 11 Eylül 2009, 00:34:24 »

Elimizde siyahi bir bıçak profilimiz var ve yukardaki resim gibi parlak bir objeye çevirmek istiyoruz. Dikkat ederseniz elinizdeki malzeme aslında düz de değildi. Yüzeyi milimetrenin küsuratında bile olsa tepe ve çukurlardan oluşur. Hatta belli bir tarafa doğru yamuk bile olabilir. Bunu yok etmek için son derece teknolojik, modern iki alete başvuracağız: Cam ve zımpara kağıdı. Kalınca bir cam edinin, ayna da olabilir, boyutları bir zımpara kağıdı kadar yada daha iyisi kağıttan daha büyük olmalı. Camın üstüne kağıt yapştırıcısı olarak kırtasiyelerde satılan "pirit" sürün, düzgün ve ince bir tabaka olsun, arada boşluklar olmasın. Zımparamız başlangıçta 60 veya 80 kum olabilir. Hatta 40 bile olabilir. Ve tahmin edersiniz ki kağıdı cama yapıştırıp bıçağımızı buna bastırarak düzgün bir yüzey elde etmeye çalışıyoruz. Bu yüzey düzgün olmasa ne olur. Zaten ağız açacağız,  çeliği parlatacağız, daha bir sürü iş var, niye bu zahmet diyebilirsiniz. Ancak bundan sonraki işlem için çeliğimizin tamamen düz olması çok önemli, olmazsa olmaz...

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #21 : 11 Eylül 2009, 00:45:28 »
Elimizde artık, parlamasa da artık çelik renginde düzgün, silueti tamamen bir bıçağa benzeyen parçamız var.
Bıçaklarda çok çeşitli ağız tipleri vardır, bunların en çok kullanılanı çift taraflı "düz taşlanmış" ağızdır. Yani iki yüzde de biri birinin kopyası iki eğim neredeyse keskin kenar oluşturacak şekilde ortada birleşir. Bu "neredeyse" kelimesinin üstünde durmak istiyorum. İyi bıçak işini iyi yapan bıçaktır, bıçakların asıl işi de kesmektir. Peki bir bıçağı diğer bıçaktan daha keskin yapan şey nedir?
Bu tamamen bir geometri sorusudur. Trigonometri gibi bilgileri bilenler için bu geometriyi uygulamak bıçakçılıkta bir avantajdır.
Üç sorunumuz var aslında:
1. Bıçağın kalınlığı
2. Taşlama eğimi
3. Ağız eğimi


Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #22 : 11 Eylül 2009, 01:02:46 »


Bu basit şekilde görüldüğü gibi, bir düz yanağımız var, ki bu bazı bıçaklarda olmayabilir. Bu tip bıçaklarda taşlama açısı tüm bıçak genişliğini kaplar, yani kesidinde düz bir kenar yoktur. Bu tiplere mesela "tam taşlanmış" ağız diyebiliriz herhalde. Belki de diyemeyiz, çok emin değilim  ::)
Ancak sonuçta bu eğim sırttaki kalınlıkla sınırlıdır ve ağızı keskin yapan kenar açısı ile sonlanır. Bu taşlama açısı ne kadar küçük olursa bıçağımız o kadar az direnç ile karşılaşacak ve yağ gibi kesip geçecektir, mi??.
Aslında değil, çünkü bu açı azalırsa bu sefer ağız kalınlığı artacaktır, bıçağın kestiği materyale ilk temas noktasındaki direnç bu sefer artacaktır. Hadi bu sefer taşlama eğimini artırıp ağız kalınlığını olabildiğince azaltalım, bu sefer de direnç taşlama açısında olacaktır, yani bıçağımız çok güzel kesip bir miktar ilerlediğinde materyali bir levye ile ayırmaya çalışıyormuş gibi zorlanacaktır. Peki ne yapacağız, bir türlüü bıçağımız yeterli performansa ulaşmıyor?

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #23 : 11 Eylül 2009, 01:11:52 »
Tabii ki her şeyde olduğu gibi dengeyi tutturacağız. Taşlama açısını en iyisi taa sırta kadar uzatacağız, bu bize en keskin bıçağı verecektir, yani tam taşlanmış bıçak olabilecek en performanslı bıçaktır kesme becerisi açısından. Peki başka ne yapabiliriz?
İşte bu noktada teknikten çok deneyim, ustalık devreye giriyor. Ağız açısını olabilecek en düşük açıya ayarlamalıyız. Bu ne demek:
Çeliği boşuna kaliteli bıçak çeliği seçmedik, bir nedeni var: Eğer bıçağın ısıl işlemine hakim olursanız, ağız açısında olabilecek en düşük açılara ulaşabilirsiniz.
Bir bıçak kestiği materyalle temas ettiği noktada çok büyük kuvvetlere maruz kalır. Tam uç noktada bu kuvvet tonlarla ölçülür. Bu yüzden kesen kenarın arkasında bir destek olmalıdır, bu destek bıçağın ağız açısı arttıkça bu artışın çok daha fazla katı artar (küpüyle doğru orantılı matematik dilinde), ağız açısı azaldıkça destek de yine aynı hızla azalır. Bu durumda bir sınır oluşur, çelik belli bir açının altında iş göremez. Bu açının altında iki şey olur, ya kenar bükülür, ya da kırılır. Eğer bükülüyorsa çelik bu iş için fazla yumuşaktır, yani ısıl işlemi yanlış yapılmış, menevişleme derecesi yüksek tutulmuştur, ya da kırılıyorsa fazla serttir, çok az daha yüksek menevişleme işlemiyle bu sorun giderilebilir. Ancak yukarda da bahsettiğim gibi bu konuları konuşurken elimizdeki çeliğin düzgün bir bıçak çeliği olduğunu, sertleştirmeyi tam yaptığımızı (tüm yapıyı tamamen martensit yaptığımızı) ve bu martensitik yapıyı doğru ısıda temperlediğimizi (menevişlemek) varsayıyoruz.
« Son Düzenleme: 11 Eylül 2009, 01:23:18 Gönderen: Emre Kipmen »

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #24 : 11 Eylül 2009, 01:38:18 »
Şimdi elimizde iyi ısıl işlem görmüş, ağız açısı da 20-25 derece gibi rahatlıkla desteklenen bir açıda bir bıçak olduğunu varsayalım. Bu bıçağın ağzının normal işlerde bozulup bozulmayacağını test etmenin çok geçerli bir yöntemi var. Bıçağı kol kıllarınızı tıraş edecek kadar iyice bileyleyiniz. Mengeneye 6 milim çapında bir pirinç çubuk sıkıştırın. Bıçağı pirinç çubuğa 45 derece eğimle tutarak pirinci bıçakla kesme hareketi yapınız, bu işi yaparken bıçağa orta derecede bir baskı uygulayınız, bir ekmek bıçağıyla ekmek keser gibi. Sonra diğer tarafa 45 derece yatırıp işi tekrarlayınız. Bu işin sonunda ağızın hala tıraş edip etmediğini kontrol ediniz. Eğer ediyorsa bıçak testten geçmiştir. Eğer ağızda ışık altında inceleme sonucu bükülmeler, kırılmalar oluyorsa ya ısıl işlemde sorun vardır ya da ağız açısını çeliğin limitlerinin altında tutmuşsunuzdur.
İşte burada ısıl işlem ne kadar düzgün, amaca uygun yapılmışsa bu limit açı o kadar düşük olacaktır. Isıl işlem konusundaki deneyiminizi en güzel bu yöntemle teste tabi tutabilirsiniz. Eğer bir önceki denemeden daha düşük bir açıda bıçağınız testten geçiyorsa bu konuda uzmanlaşıyorsunuz demektir.

Bu konuyu daha fazla anlatamayacağım çünkü tarif etmeye çalıştıkça elime koluma dolanıyormuş hissi doğuyor.

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #25 : 11 Eylül 2009, 01:50:01 »
Bu günlük de bu kadar diyelim, yarın ağız kalınlığını nasıl belirleyip bunu  elimizdeki profile aktarabileceğimizi göstermeye çalışacağım. Bunun yanında taşlama açısını nasıl vereceğimizi, bunu nasıl cetvel gibi dümdüz açabileceğimizi anlatmaya çalışacağım. Tabii tüm bu konulardan bahsederken elimizde sadece bir eğe ve bir miktar zımpara kağıdı olduğunu var sayıyorum. Zaten tüm ihtiyacımız olan da bunlar....

İyi geceler...

Tolga Arıkan

  • Üye
  • *
  • İleti: 29
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #26 : 11 Eylül 2009, 01:56:07 »
Emre bey emeğinize sağlık, büyük bir hevesle okuyorum yazılarınızı. Isıl işlem konusunda bir miktar daha açıklama alabilirmiyim acaba? Şekillendirmesi bitmiş olduğunu düşündüğümüz çalışmayı iki aşamadan geçiriyoruz , sertleştirme ve menevişleme. Çeliğimizin sertleştirme işlemi için ne kadar ısıtılması gerektiğine nasıl karar verebiliriz? Bunun yolu deneme yanılma mıdır bizim için. Isı ölçüm için herhangi bir aletimiz elimizde yoksa çeliğin rengine göre mi karar vermeliyiz yoksa mıknatısla yapacağımız deney bu işlem içinde geçerli midir? Tabi aynı sorunun birde meneviş kısmı var.

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #27 : 11 Eylül 2009, 03:40:53 »
Sorunuz için sağ olun Tolga Bey, iki tane soru sordunuz ikisi de çok yerinde sorular oldu. Gerçekten düşünüp tartıp sorgulayarak bu işe yaklaştığınız belli oluyor.

En başta bahsettiğim konu olan çelik seçiminde hurda çelik seçiminin dezavantajlarından bahsetmiştim. Bu sorduğunuz sorunun birinci kısmı. Yani eğer çeliği bilmiyorsak nasıl sertleştirme ısısına karar verebilirim? sorusu. Bu soruyu şimdilik geçiyorum çünkü çok teferruatlı bir konu.

Eğer elimizde bilinen bir çelik varsa bu sefer işimiz çook daha kolay. Öncelikle internetten çelik normunu sorgulatıp ısıl işlem tariflerini not edelim. Bu işimizi çok kolaylaştırıyor çünkü tam olarak çeliğin kaç derecede sertleşme ısısına çıkıp alaşım maddelerinin çözündüğünü (östenize olmak) biliyoruz. Nasıl bir ortamda soğutmamız gerektiğini de (su/yağ/hava/basınçlı hava vs). Bunların ışığında en azından kabaca bir fikrimiz var nasıl bir işlem uygulayacağımıza. Şimdi işin allengirli kısmı olan ısıyı tahmin etme kısmına geldik.
Elimizdeki çeliğin 1070-1080 (Ck70 - ck80) gibi basit yüksek karbonlu çelik olduğunu varsayalım. Bu çelikleri incelersek sertleştirme ısısının 780 derece civarında olduğunu öğreniriz. Manyetik noktamız ise 730 derece civarında. Bunu ilk kez yapıyorsanız gece yapmanızı tavsiye ederim. Ocakta yavaş yavaş kızdırmaya başladığımız çelik giderek ısınır, ısındıkça açık renklere doğru ışıldamaya başlar.


Elimizde mıknatısımız var unutmayın. En çok işimize yarayan büyükçe hoparlörlerden çıkan güçlü mıknatıslardır. Aman buzdolaplarının kapaklarındakinden kullanmayın, hem hissedemeyeceğiniz kadar zayıf hem de erirler  :D

Mıknatısımızı dikkat ederseniz renk skalasının açık kırmızıdan koyu turuncuya döndüğü yerlerde test edeceğiz. Ama siz fikir edinmek için koyu kırmızıdan başlayarak deneyiniz her ton açılışında.
Sonuçta koyu turuncu ile açık kırmızı arasında bir noktada mıknatısımızdan artık etkilenmeyecektir bıçak. Biz de ocağımıza hava girişini oldukça kapatacağız, ısıyı hızlı artırmak istemiyoruz. Bu noktada önümüzde belki 30-40 saniye var, tabii ateşin harına bağlı bir durum.
Manyetik noktada dikkat ettiğimiz o ton biraz açıldığında anlayabiliriz ki 800'ün biraz aşağısında 780 790 civarındayız. Aman bu noktada bıçağın tonunun daha açılmasına izin vermeyiniz. Bu noktada sabit tutunuz ve 20-30 saniye kadar sayınız. Bu tür çeliklerde aslında beklemeye erek yoktur ancak bıçağın bir de dengelenme zamanı var. Bu çok önemli bir kavram. Bıçağın ısısını bıçağın dışından ölçüyoruz ancak çelik ısı iletkenliği çok düşük bir maddedir (bakır, altın, alminyum gibi madenlere göre) bu yüzden ısının çeliğin merkezine ulaşması zaman alır.
Isının 780'den daha yükseğe çıkmasını hiç istemiyoruz çünkü biraz daha yüksek derecelerde korkulu rüyamız "tane büyümesi" durumunu yaşıyoruz.
« Son Düzenleme: 30 Ekim 2009, 21:02:25 Gönderen: Emre Kipmen »

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #28 : 11 Eylül 2009, 04:17:18 »
Tane büyümesi yapının kırılgan olmasına neden olur. Bundan kurtulmanın tek yolu vardır, normalizasyon.

Normalizasyon sadece bu hatamızı düzeltmek için kullanmıyoruz. Ayrıca her bıçağı sertleştirmeden önce yapıyoruz mutlaka. Kusura bakmayın bunu daha önce söylemem lazımdı ancak o sırada soruya odaklanmıştım. Normalizasyon yapmadan bıçağı sertleştirmeye çalışırsanız bıçağınızın sonu pek hayırlı olmayabilir. Eğilir, bükülür, çatlar hatta kırılabilir sertleştirme sonrasında...

Normalizasyon aynı zamanda seriler halinde yapılırsa yapıdaki tane boyutunu küçültür. Bu iyi bir şeydir, atasözümüzdeki gibi: bir elin nesi var bin elin darbe dayanımı var.  Normalizasyon optimumda 3 aşamalı olarak düşünülmeli, önce kritik değer olan 780'in hemen altına kadar ısıtıyoruz çeliğimizi. Dengeliyoruz 20 saniye kadar, ondan sonra ateşten alıp soğumasını bekliyoruz. Bu işlem iç gerilimi azaltırken her aşama tane boyutunu düzenliyor. Sonra bir daha ateşe koyup bu sefer biraz daha az ısıtıyoruz, yani mıknatıslanmadığı ısının hemen alt tonlarına, 690 700 derece civarına. Ve yine dengeleyip ateşten alıyoruz. Soğuduktan sonra son kez ateşe koyup bu kez 630-650 dereceye kadar (kırmızı ton)  ısıtıp dengeleyip soğutuyoruz durgun havada....
Bu işlem bize sertleştirme için en uygun hazırlanmış çeliği sunuyor, başımıza gelebilecek felaketleri oldukça büyük miktarda azaltıyoruz.
Sonra yukarda bahsettiğim gibi sertleştirme ısısına çıkıp dengeleyip orta hızda  bir yağa bıçağın ucu aşağı dik gelecek şekilde daldırıyoruz, ve ajite etmemiz lazım. Bu iş için yağın içinde dumanlar tüterek soğuyan bıçağımızı orta hızda aşağı yukarı çekiyoruz, asla yanlara doğru sallamayın, soğumada yanlara doğru eşitsizlik bıçağı bükebilir.

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #29 : 11 Eylül 2009, 04:57:48 »
Sertleştirmede ani soğutmanın asıl derdi çeliğin belli bir ısının altına belli bir hızda düşmesidir. Bu gerekli hız çelikten çeliğe değişir. Bu hız Mf (martenzit oluşumu başlangıç) noktası denilen kritik noktadır. Bu noktada östenit yapı martensite dönüşmeye başlar, eğer bu noktaya belli bir hızda inilmezse östenit martensit yerine perlite dönüşmeye başlar.  Bu mf noktası bizim çeliğimiz için yaklaşık 240 derecedir. Bundan sonra istersek bıçağımızı yağdan çıkarıp havada da soğutabiliriz. Ancak daha da önemlisi herhangi bir eğilme bükülme varsa bu sırada elimizle (tabii elimizde eldivenlerle) düzeltebiliriz. Bu çok ilginç aslında, tam bu sırada çelik hala plastik haldedir ve 70-80 dereceye inene kadar da uzun süre bu özelliğini korur. Bu arayı iyi kullanıp bir çok hatamızı düzeltebiliriz.
Soğuduktan sonra bıçağa çok dikkat edin, düşürünce bile kırılabilecek kadar kırılgandır.
Tamamen sertleşmesi gereken bıçağımızı eğe ile test ederiz bu noktada. Menevişlemeden önce bıçağın kuyruk tarafında bir yere eğe ile bakın. Bu noktada eğe hiç çizik atamadan çeliğin üstünde kaymalı. Eğe testimizi geçtiyse hiç bekletmeden menevişleme gerekir. Bizim menevişleme işlemimiz için 1070(Ck70)  konusunda bilgileri araştırıyordum ancak bir çizime rastlayamadım. Onun yerine CK70'in özelliklerine yakın başka bir çeliğin meneviş diyagramını görüyoruz:


Bu diyagram bize istediğimiz sertlik düzeylerine nasıl ulaşacağımızı söylüyor. Karar vermek için RC (RockwellC) sertlik skalasını anlatmam gerek. Buna şu anda enerjim kalmadı ancak şu kadarını söyleyeyim, diyagramda verilen en yüksek değer yani 64-65 RC değeri menevişlenmemiş kırılgan çeliğin  sertlik değeridir. Bu değerin 3-5 derece altında bıçağımız kullanışlı olacaktır. Yani 200 derecede menevişlersek bizim bıçağımız yaklaşık 60 RC sertlikte olacaktır ki, büyük bıçaklar dışında çoğu tip bıçak için güzel bir sertliktir bu. Kamp bıçakları için 56-58 RC, küçük ustura gibi keskin bıçaklar için 61-63 HRC civarı hedeflenir. Genel kullanım bıçaklarının 58-60 arasında bir sertliği olur. Yalnız siz siz olun bir fabrikasyon bıçağın sertlik ölçümüne bakmayın, eminiz ki 50 RC civarı çıkacaktır :)

Beki nasıl menevişleriz?  sorusuna en basit cevap "mutfaktaki fırın ne güne duruyor" olacaktır. Ben alçak ısı menevişlerimde bazen hala küçük bir mutfak fırını kullanıyorum...

 

Her Hakkı Saklıdır © 2007-2024 cebehane.com
SMF 2.0.15 | SMF © 2017, Simple Machines
RSS WAP2