yeni başlayacak olanlara tavsiyeler  (138812 defa okundu)

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #45 : 12 Eylül 2009, 14:14:28 »
Bıçağı bu haliyle ısıl işleme sokabiliriz ama ilerdeki işimiz çok daha zor olacaktır ve eğimlerimizde bir sorun varsa bükülme sorunu ile karşılaşabiliriz. Onun için hemen bir hırdavatçıya ya da boya malzemeleri satan bir dükkana gidiyoruz ve 80 , 120 , 220 (240 da olur) , 400, 800, 1000, ve 2000 kum siyah silikon-karbit (SiC) zımpara kağıtları alıyoruz. Ne kadar mı? İmkanımız yettiği ölçüde bol bol. Ancak 220'ye kadar olan kağıtlar daha ince kağıtlardan daha hızlı tükenecek, bu yüzden mesela 220'ye kadar olanlardan 10'ar tane aldıysak, 400'den 6-8 tane, daha incelerden ise 4-5'er tane yetecektir. Tabii eğer bu hobiyi ciddi düşünüyorsanız bu miktarları 5 ile, daha ciddi iseniz, 10 yada 20 ile çarpınız..Bu alışveriş bize minimumda 50 YTL civarına patlayacaktır. Ancak bitmedi, bir de 400'e kadar olan zımparaların kırmızı veya beyaz kumlu Alminyum Oksit tiplerinden de alınız. Kabza yaparken siyah zımpara tahta gibi doğal malzemede hoş olmayan siyahbir kalıntı bırakır ve çizikleri belli olur. Beyaz 150-240 ve 400 kum kağıtlar fazlasıyla kabza şekillendirmede yeterli olacaktır (bunlara kuru zımpara adı verilir). Bunlar biraz daha pahalı olabilir ancak bunlardan çok daha az miktarlar yeterli, ve tekrar tekrar kullanılabilir, ahşap zımparaları fazla yıpratmaz...

Bu arada bıçağın düzgünleştirilmesi işinde zımpara kağıdının arkasında destek olacak en küçüğü kibrit kutusu büyüklüğünde değişik bloklar edinin, sert tahta, çelik profil gibi malzemeler iş görür. Bazen ucuz tokai çakmak bile kullanıyorum, elinizde etrafınızda ne varsa onu kullanın....



Bendeniz bir bıçak düzleştirirkenki fotoğrafım, kullandığım blok bir "L" çelik parçası. Bir rafı monte ederken artmıştı. Bu arada L'nin iki ucundan zımparayı sabitleyen pense-işkenceler gerçekten atölyemde en yararlı aletlerden. Zımpara bloğumun ayrıntısı:


Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #46 : 12 Eylül 2009, 14:39:50 »
Zımpara işlemlerinin mantığı hep aynıdır. Kaba kumdan ince kuma doğru adım adım ilerlersiniz. Ancak burada bir sürü püf noktası var:

Bıçağımız şu anda iki ayrı seviyeden oluşuyor, bıçağın düz kısımları ve taşlama eğimi. Taşlama eğiminden önce bıçağın düz kısımlarına dikkat edelim ilk başta. Bu alanı zımparalamak, taşlama eğiminden daha fazla alana sahip olmasına rağmen daha kısa sürer, çünkü abanabiliriz blokta. Sonuçta şu anda eğe izlerini temizlemek istiyoruz ve tabii düz alanın gerçekten düz olmasını. Önce 80 kum veya eğer sabırlı iseniz 120 kum ile işe başlayalım. Bıçağı kuyruğundan güzelce masamıza işkenceliyoruz. Bu işte bıçağın arkadan desteklenmesi önemli çünkü çeliğimiz yumuşak ve bıçağı rahatlıkla eğebiliriz eğer arkası boşsa.  Zımparayı ileri geri bastırarak ve tüm düz yüzeye eşit basınçla kavratarak bıçağımızı zımparalıyoruz. Önemli bir not, zımparalarken yüzeyi arada bir bildiğimiz su ile ıslatırsanız her geçişte zımpara temizlenir ve işimiz daha hızlı biter. Tüm düz alanın eşit biçimde 80 Kum zımparanın boydan boya çizikleriyle kaplandığını hissttiğimizde bıçağımızı elimize alıp güçlü bir ışıkta dikkatlice ve değişik açılardan bakarak inceleyelim. Herhangi bir eğe izi bazı açılardan görünmeyebilir ancak başka bir açıda kendini belli edebilir. Henüz işimiz bitmedi, şimdi bıçağımızı bu sefer namlu kısmından işkenceleyip kuyruğunu da zımpara ile geçelim. Eğer bunu yapmazsak namlunun yanakları ve ricasso derinleşirken kuyruk tepede kalır. Bu seviye faklılığı bizim ilerde kabza malzemesini bıçağa tutturduğumuzda kabza malzemesi ile bıçak arasında çirkin bir boşluğa yol açabilir. Bu estetik ve fonksiyonel olarak en istemediğimiz şeylerin başında gelir...

İşimiz hala bitmedi. Şimdi tüm zımparaladığınız alanı (düzlükleri) mavi markör ile boyayın (kaba uçlu markör kullanın, incesiyle sonsuza kadar devam edecek gibi olur). Bıçağı masaya yatırın, işkencelemeye gerek yok, fazla üstüne bastırmadan daha hafif ve düz bir bloğa zımpara sararak bıçağın üstünden birkaç kere geçiniz. Eğer eşit biçimde kayboluyorsa bıçağımız oldukça düzgündür, eğer bazı yerler koyu kalıyor bazı yerler hemen çıkıyorsa mavi kalan yerlerde çukurluklar vardır. O zaman çukur olmayan yerlerde zımparalama konsantrasyonunu arttırarak tepe noktaları çukur alanların seviyesine indirmemiz gerekir. En çok yapılan hata çukur alanların sanki zımparalanınca düzleşeceğini sanmaktır. Eğer tüm yüzeyde tek bir küçük oyuk var ise bile tüm yüzeyin o çukur alanın seviyesine inmesi gerek.
« Son Düzenleme: 12 Eylül 2009, 14:47:56 Gönderen: Emre Kipmen »

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #47 : 12 Eylül 2009, 15:12:38 »
Bu işlemlerin hepsini diğer yüz için de yapınız. Sonuçta elimizde eğe izleriyle kaplı bir taşlama eğimi ve güzelce düzleştirilmiş, kaba kum çizikleri ile kaplı düz alan var.

Şu anda sertleştirmeden önce sadece 220 kuma kadar çıkacağız. Taşlama eğimi ile çalışmadan önce bıçağımızın "plunge" denilen noktası, yani ricasso ile taşlama eğimi arasındaki yuvarlak eğe ile açtığımız bölgeyi temizlememiz lazım, çünkü düz zımpara buraya tam nüfuz edemeyecektir. Bu iş için bir kaleme 80 ya da 120 kum zımparamızı sarmalıyoruz. Bu yuvarlak zımpara ile bu alanda eğe izi kalmayana kadar çalışın. Sonra işkencelenmiş bıçağın taşlama eğiminde yine  düz blok kullanarak eğe izlerini yok ediyoruz. Dikkat etmeniz gereken şey zımparanın bloğun kenarından sarkmamazı ve zımpara kağıdının gergin olması. Buna dikkat etmezseniz taşlama eğiminin kenarları yuvarlaklaşır ve güzelim bıçağımızın görüntüsünün en havalı özelliğini kaybederiz. İşimizin usta işi görünmesini sağlayan şey bu eğim kenarının keskin bir çizgi şeklinde ortaya çıkmasıdır. Yine mavi kalem ve hafif zımparalamayla çukurluk oluşmuş mu kontrol ediniz. Bu işi her kum sonunda yapacağız. Işıkta değişik açılarda eğe izlerinin tamamen yok olduğuna emin olunuz....

Artık iyice bıçak,bıçak gibi görünüyor olmalı. Bu işlemleri aynen 220 kuma kadar tekrarlayınız. 220 kumda artık nerdeyse tamamen bitmiş bir bıçak görünümü alacaktır. Ancak her kum yükselişinde daha önceki kum ciziklerinin tamamen yok edildiğine emin olunuz. Bunlar oradayken daha ince kuma geçmeniz ilerde, bu çizikleri keşke birkaç dakika daha ayırıp yok etseydim pişmanlığını bitmiş eserinizde yaşamanızı önler. Ayrıca bu derin çizikler ne yaparsanız yapın (isterseniz nikel kaplama yapı, ister asitle aşındırın, ister polisaj yapın) orada kalacaktır. Bu çizikler size cizgisel paslanmalar olarak geri dönecektir... Daha önceki zımpara izlerini saptayıp yok etmenin püf noktası zımparalama işleminin her ayrı kumunda biraz daha farklı açıda yapılmasıdır. Mesela tüm bıçak boydan boya 80 kum zımpara çizikleri ile kaplı ise, 120 kum için boyuna değil buna 20-30 derece açıyla zımpara yapmaktır. Bu açı farklılığı ile önceki çizikler kendilerini gösterirler ve daha üst kumlara geçerken bir kaba kum çiziğinin bile aşağıda gizlenmediğini bilirsiniz...
220'ye kadar geldiniz. Bıçağınız şöyle bir şekilde güzelleşmiştir artık:



Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #48 : 12 Eylül 2009, 15:29:04 »
Eh artık bıçağımız sertleştirmeye hazır. Aman dikkat bu noktada kabza perçinlerinin geleceği delikler hazır olmalı, yoksa sert bıçakta delik delmek gibi çok belalı bir iş ile uğraşırsınız..
Bu perçin ya da pin deliklerini tabii ki pinlerin boyutlarına göre açmalıyız. Bu iş için en güzel malzeme pirinç çubuklar. Pirinç çok kolay işlenir, kesilir. Bu yüzden ilk işinizde en rahat malzeme budur.  2, 4, 5, 6 ve 8 milim çaplı çubuklar metal tedarikçilerinde genelde bulunur, en iyisi hepsinden birer parça bulundurmak. Az bir maliyeti vardır. Ancak paslanmaz AISI 303 veya 304 normlu pin malzemesi de aynı tedarikçilerde vardır, biraz daha pahalıdır ve işlemesi daha zordur...

Deliklerimizi açtıktan sonra sertleştirmeden önce deliklerin keskin kenarlarını pahlamamız lazım, yoksa sertleşen çelik bu noktalardan çatlama yapar. Bu iş için mesela 6 milim bir delikte 8 - 9 milimlik bir matkap ucu ile sadece çok sığ kesik atın, yani keskin kenarı alacak kadar. Ya da daha iyisi resimdeki konik taşlardan kullanmak. Bu taşlar ile daha da güzel pah atabilirsiniz...

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #49 : 12 Eylül 2009, 16:05:34 »
Şimdi işimiz bu bıçağı sertleştirmek. Sertleştirme ısısına çıkmak için bir çok seçeneğe sahibiz:
1- Kömür ocağı
2- Propan meşale
3- Propan Gaz ocağı
4- Erimiş tuz banyosu
5- Elektrikli Isıl işlem fırını

daha bir sürü ihtimal var, indüksiyon, japon tipi körüklü fırın, seramik veya cam fırını vs vs...

Ancak bizim elimizde şu anda minimum ekipman var. O zaman üç seçenek üzerine yöneleceğim...

Kömür ocağı:
Aslında eğer hoşunuza giderse kömür ocak bu işte çok marifetli bir seçenek. Öncelikle redüksiyon ortamıdır, yani ısının kalbinde oksitlenme yapmaz, tam tersine oksijeni tüketir ve yerine karbon monoksit ve karbondiyoksit  salar, ayrıca kömürün külü iyi bir yalıtkandır, ısıyı muhafaza etmeye ve ortamın eşit ısınmasında yardımcı olur. Binlerce yıldır aynı ocaklar kullanılmıştır ve demirciler hiç şikayetçi olmamıştır. En büyük sorunu, kullanmada deneyim ister, ateşin hep aynı canlılıkta tutulması ve çeliğin eşit biçimde ısıtılması çok zordur. Körüğün (bizim durumumuzda saç kurutma makinesinin) hava akışını iyi ayarlamamız, hava geçişinde bir çeşit vana kullanmamız gereklidir. Çok detaya girmeyeceğim çünkü bu konu çek teferruatlı bir konudur, bunun için istenirse forumda başka bir konu başlığı açalım, orada tartışalım, eminim ki benden daha iyi konuya hakim ustalarımız vardır, ben bu konuda başlangıç seviyesinde sayılırım. Sadece 2 yıl kadar kömürle çalıştım ve ısıl işlemi hiç kömür ocakta yapmadım...

Propan meşale:


Propan'ın yanma ısısı oldukça yüksektir ve ekipmanı oldukça güvenlidir, yeter ki ne yaptığınızı biliniz. Propan meşale ile ısıl işlem deneyim gerektiren ama deneyimi kolay kazandığınız bir konudur. Önemli olan ısının tüm bıçak ağzında eşit dağıtılmasıdır, özellikle küçük bıçaklar için çok güzel bir çözümdür...
Bu işin en önemli püf noktası meşalenin alevini bıçağın ağzına değil sırtına tutmaktır. Uca doğru iyice incelen bıçağın kenar ve en uç noktası çok hızlı ısınır, sonuçta buraların ısısını kontrol etmemiz imkansızlaşır. Fazla ısınınan ağız ve uç ise sonuçta kırılganlaşır tane büyümesinden dolayı. Sırttan ısıttığınızda ağızı aşırı ısıtma ihtimalini elemine edersiniz, bırakın ısı sırttan ağza sirayet etsin. Ateşi asla uç kısma tutmayın, saniyede uç kısmı yakarsınız. Isının kaçamayacağı en sorunlu yer uçtur, burasının en az 1-2 santim yakınına yaklaşmayın alevle...

Propan ocak:

Aslında ülkemizde pek kullanılmayan bir ekipmandır ve fazlasıyla değeri bilinememiştir. Propan ocak temizdir, istendiğinde canlı ateş verilip oksidasyon ortamı yaratılabilir, istenirse redüksiyon ortamı oluşturulup tüm ısının fırında eşit dağılması sağlanabilir. Yurt dışında en popüler yöntem hem dövme işlerinde hem de karbon çeliklerinin ısıl işleminde kullanılan, bu yöntemdir.
Propan fırınlar çok çeşitlidir.
Venturi denilen körüksüz ocaklar, propan meşale ile çalışan tek tuğla fırınlar, körüklü sistemler, hatta hassas ısı kontrollü selenoid valflerle çalışan sistemler. Bu tümü çok açıdan yukarda anlattığım yöntemlerden daha avantajlıdır. Örneğin Gökhan arkadaşımızın yaptığı ocak çok iyi bir venturi propan fırını örneği (http://cebehane.com/forum/index.php?topic=64.0)...
Ancak ben minimum imkanlarımızın olduğunu düşünerek size müthiş kolay başka bir fırını yapmayı göstereceğim:

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #50 : 12 Eylül 2009, 16:20:28 »


Çok basit görünüyor değil mi? Haklısınız aşırı basit, ve etkili...

Tek tuğla propan fırını için ihtiyacınız olanlar:
Yüksek Alümna 1200 derece dayanımlı, en azında 10 santim kalınlıkta bir adet refrakter tuğla.
Bir küçük propan tüpü, bir propan meşalesi... Hepsi bu, ve maliyeti bir kömür ocağı yapmaktan bile daha az olabiliyor...
Aldığınız refrakter tuğla sizi şaşırtacak kadar kolay işlenen bir malzemedir. Bir kahvaltı bıçağı ya da tornavida ile bile içini oyabilirsiniz. Fırıncığınızın içini oval ya da yuvarlak biçimde oyduktan sonra meşale ağzının gireceği deliği delmek kalıyor. Burada önemli nokta deliği yatay değil fırına 45 derece yapacak şekilde açmamız. Meşalenin ateşi direkt bıçağımıza gelmemeli, önce tavanın karşı köşesine çarpmalı, ordan burgaçlanarak tüm fırını ısıtmalı. Bu burgaçlanma hareketi helezon çizerek tüm fırını oldukça eşit biçimde ısıtır ve çok yüksek sıcaklıklara dakikalar içinde ulaşır...
« Son Düzenleme: 17 Mayıs 2010, 23:58:44 Gönderen: Emre Kipmen »

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #51 : 12 Eylül 2009, 17:05:43 »
http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=219802546&flv=113110_custom-knives-blade-heat-treatment
Bıçağı ocağa yerleştiriyoruz...

http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=220181781&flv=113111_custom-knives-equalizing-blade-temperature
Mıknatısla kontrol ediyoruz, 740 derecenin üstüne çıktık mı diye?
Yapışmıyorsa mıknasımız, geri koyup bıçağı bir miktar daha ateşi hafif kısarak ısıyı dengeliyoruz ve 780 - 800 dereceye çıkıyoruz...
http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=221271218&flv=113112_custom-knives-quenching-blade
Artık tamamdır, yağımızı önceden ısıtmıştık, yaklaşık 45 - 50 derece olmalı yağımız. Şimdi kanola yağı kullanıyoruz.
http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=222049671&flv=113113_custom-knives-tempering-blade
Çeliğimiz sert mi acaba: Eğe testimizi uyguluyoruz. Eğe dişleri hiç ısıramıyor bıçağımızı, o zaman tamamdır menevişleyelim. Mutfakta fırınımızı önceden 200 dereceye ayarlamıştık. Bıçağımızı fırına koyalım. 2 saat kalsın fırında...

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #52 : 12 Eylül 2009, 18:01:40 »
İşte bıçağımız artık ağızı bileylendiğinde çok güzel iş görecek halde artık. 200 derece meneviş ile 58 - 60 HRC sertliğe ulaştık. Bu sertlik emin olun tüm gerçek bir bıçak görmemiş insanları hayrete düşürmeye yeter. Ağızı düzgün açıp güzelce bileylediğimizde çok iyi bir keskinliği çok uzun zaman muhafaza edebilir. Ben yaptığım bütün eserlerimi kabzayı yerleştirmeden ve saten parlatmayı yapmadan önce ağız tutuşlarını test ederim. Bunun için artık eğe işimizi görmeyecektir. Aman derim ağız açmak için dönen taş ya da başka motorlu bir cihaz kullanmayın. Önümüzde çok az bir iş var hemen sabırsızlığa kapılmayın.
Farkındaysanız bıçağımız sertliğine 200 derecede menevişleme ile ulaştı. Bundan önce 64-65 HRC sertlikte ve aşırı kırılgandı. Birazcık karbonu martensit yapıdaki hapislerinden serbest bıraktık, bu sayede bıçağımız artık darbelerde kolay kolay kırılmayan ama zora gelince de hemen eğilmeyen sağlam bir yapıya kavuştu. Eğer çeliği bu noktada meneviş ısısı ve üzerine çıkarırsanız çelik sertliğini kaybeder, ağız tutmaz...

Bu yüzden bu işi sabırsızlanmadan, aceleye getirmeden yapalım. 120 Kum kağıdı daha önce de yaptığımız gibi cama yapıştıralım "pirit" yardımıyla. Bıçağı sanki zımparayı kazıyormuş gibi 10 - 12 derece açıyla zımparada ileri geri hareket ettirelim, bir yanda 10 kere ileri geri yaptıysanız diğer yanda da 10 kere yapın. Bu sayede ağız açımız oluşmaya başlayacaktır. İki yanda 10'ar dereceden 20 derecelik bir ağız açısı elde edeceksiniz. Bu açı çoğu genel kullanım ve mutfak bıçakları için baya keskin bir açıdır. Ustalaştıkça daha düşük açılar yapacağız, ya da bıçağın kullanımına göre değişik ağız tipleri yaratacağız. Ancak 20 derece düz açı şu anda çok ideal testimiz için. Bıçağı yüzünüzü kesmeye çalışıyormuş gibi yüzünüze çevirin, güneşe veya kuvvetli bir ışığın altında bıçak ağzını tam tepeden inceleyin. Göreceksiniz ki bazı yerler ışığın parlamasını yansıtmıyor bazı yerler ise kıl kadar ince parıldıyor. Bu parıldayan yerlerde daha iki ağız açısı kavuşmamıştır. Bunları da kavuşturana kadar devam. Ancak unutmayın, bıçağı her zaman aynı açı ile tutacaksınız. Asla bıçağın sırtını alçaltmak ya da kaldırmak yok. Yoksa ağzın güzelim açısını bozarsınız.
Sonra bu 120 kum zımparayı çıkarın ve yerine 220 -240 yapıştırın ve aynen devam edin. Arada bir gazete kağıdında keskinliğini kontrol edin. Sonra 400, 800 , 1000, 2000'de tekrarlayın. Zımpara alanı çok küçük olduğundan korkmayın işlem çok kısa sürecek. 400'den sonra artık çok keskin olmalı ve kol kıllarımızı kesebiliyor olmalı. 1000 2000 kumlarda artık kıllara dokunduğunda uçuruyor olacak.
Sonra isterseniz deri bir kuşakla masat çekebilirsiniz ama bence gerek yok. Şu anda test yapıyoruz.

Domates, ekmek, karton, kutu, tahta, ağaç dalı, gazete kağıtları... Aklınıza ne gelirse doğramaya başlayın, ve kıllarınızı arada kesiyor mu diye kontrol edin. Kesemediği noktada bir fikir edinmiş olacaksınız. Bu sizin ilk doğru biçimde yaptığınız bıçağınız. Bu ağız dayanımını aklınızda bir yere not edin, bundan sonraki bütün eserleriniz için referans noktası olacaktır bu. Bence durmayın, bu işe girişin, üşenmeyin, kendi yaptığınız bıçağın kesmeye hiç bıkmadan devam etmesi, sanki sonsuza kadar hiç körelmeyecek gibi kesmesi ve kesmesi muhteşem bir duygudur. Küçük gösterişsiz, hatalı, istediğiniz gibi görünmeyen bir bıçak yapmış olsanız bile, iyi bir ısıl işlem görmüş bir bıçak ise bunların hepsini gölgede bırakacak bir kesme hazzını verir. Artık bu sanatın tozunu yuttunuz, kurtuluş yok :)

Toz yutmak deyince akşam çok önemli bir konuyu ele alacağım: Güvenlik... Bu konu ne kadar işlenirse işlensin yeterli gelmez. Zımpara tozu, polisaj tozu, propan fırın, sütun matkap, ince ahşap tozu, çelik talaşı, kıvılcımlar, 800 derece sıcaklıkta çelikler.... Aslında çok tehlikeli bir sanat, kesinlikle ciddiye alınması şart.

Ejder Uçar

  • Üye
  • *
  • İleti: 26
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #53 : 12 Eylül 2009, 19:45:39 »
Gerçekten müthiş! Sanırım ülkemizde ilkez, bıçak yapımının baştan sona ve üstelik yalın bir dille anlatımını okuyorum.Sanırım, benim gibi hevesli fakat bilgisiz birçok kişiye, en azından bu işin temelinde iyi bir kılavuz olacaktır.Yabancı kaynaklı bir makalede, ısıl işlemden "çeliğin kutsanması" olarak bahsedildiğini hatırlıyorum.Emre Bey'in yazısından sonra, bu sözün anlamını daha iyi anlıyorum.
Emeğiniz için teşekkür ederim...

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #54 : 12 Eylül 2009, 20:54:23 »
Ejder Bey teşekkürler yüreklendirici sözleriniz için. Benim için anlamı çok büyük inanın. Ancak aşağıdaki paragraflarda hevesinizi biraz kırmayı planlıyorum. İsterseniz bir de o kısmı okuduktan sonra düşünün derim  :D ;D


Güvenlik Konusu çok önemli.
1. Göz koruması: Özellikle talaş kaldıran makinelerde, kıvılcım fırlatabilecek fırın ve ocaklarda ve toz kaldıran işlerde kesinlikle bir iş güvenliği gözlüğü kullanın. Kenarları kapalı olmalı, talaş, kıvılcım, toz ne yapar eder aralıktan girer...

2. Solunum koruması.: Genelde hep ihmal edilen bir konudur ancak bıçak yaparken nerdeyse sürekli takmamız icap eden bir korumadır. Toz belli bir boyutun altında çok zaralı hale dönüşür. 10 mikron gibi bir çapın altında ciğerleriniza yerleşir ve belki hayat boyu onunla yaşarsınız. Bıçak yapma gibi bir işte bu küçüklükte tozdan milyar çarpı milyarlarcasını tek bir günlük işimizde üretiriz. Bu toz havalandıktan sonra 8 - 10 saat havada asılı kalır. Biz soluduğumuzda ise çok büyük bir oranı burunlarımızda filtre edilemeden ciğerimize iner. Orda kendine güzel bir yer bulur ve sorun çıkaracağı zamanı sinsice bekler, her gün arasına yeni arkadaşları katılır. Bu arkadaşlarının arasında silikon bazlı ve lifli yapıdakiler (asbest benzeri fiberler) vardır ki bunlar tam bir baş belasıdır. On yıllarca çalışır ve ben taş gibiyim derken bir gün bir anda hastanelik olursunuz ve bundan sonra nefessiz kalıp ölünceye kadar oksijen tüpü ile yaşarsınız.
Lütfen bir bakın sonra karar verin: http://www.ttb.org.tr/STED/sted0300/03003.html

Solunum korumasında diğer bir konu da metal zehirlenmeleridir. Öncelikle bu sanılanın aksine sadece ateşte eriyen metalde açığa çıkmaz, metalin yüksek hızlarda (spiral ile, taşlama veya bant zımpara ile vb) işlenmesi sonucu da ortaya çıkar. Özellikle galvanezli metal (yani çinko kaplama metal) tehlikelidir, bunu kaynak yapmaya veya ateşe sokmaya yeltenmeyiniz. Çinko buharı zehirlidir ve anında bilincinizi kaybetmenize neden olabilir.
Daha başka, yüksek alaşım çelikleri, pirinç, bronz gibi yumuşak alaşımları işlerken toz ve çinko kadar ciddiye alınmayan ama kanserojen, zehirleyici, sinir sistemini hasara uğratıcı bazı yan maddelerin buharları da sistemimize karışır. Bunlar, krom oksit, nikel oksit, sert gümüş lehimlerdeki kadmium, çeliklerdeki vanadyum vs. vs. Bunları saymakla bitmez.
En iyisi güzel bir soluma koruması. Elle zımpara yaparken bile dikkat etmelisiniz. Özellikle 400 kum ve sonrasında, ahşap zımparalarken mutlaka bir solunum maskesi takınız. Hatta imkanınız olduğunda yapmanız gereken ilk iş tam yüz solunum maskesi almaktır. Unutmayın işiniz biter bitmez maskenizi çıkarırsanız hiç takmamış olmakla aynı şeyi yaparsınız. Çalıştığınız yerde (atölye, ev, garaj vs.) toz kaldıran ya da kimyasal buhar çıkaran herhangi bir işiniz bittiğinde bile unutmayın ki en azından 10 saat o parçacıklar hala solunmak için havada asılı sizi bekliyor olacaklardır.
Atölyede işiniz bitince soluma korumanızı çıkarmadan hemen elektrik süpürgesi ile tozları süpürünüz. Sonuçta orada durdukça etrafında siz hareket ettikçe havalanacaklardır. Atölyenizde mutlaka hava sirkulasyonu sağlayınız. En önemlisi fırın ya da meşale ile çalışırken ortamın oksijeni hızla azalacaktır. Oksijen eksikliği sonucu yaşayacağınız sağlık sorunlarını hiç bir solunum maskesi engelleyemez. Bu arada zaten solunum maskeleri belli bir oksijen konsantrasyonunda iş görürler, belli seviyenin altında filtre bu sefer sizi oksijensiz bırakmaya başlar. Bu da sizin en azından başınızın dönmesi ya da konsantrasyonunuzu kaybetmenize yol açacaktır. Bu işte en son istediğimiz şey de budur....

3 Yangın Güvenliği:
Haliyle yaptığımız iş bu riski normal yaşantımıza nazaran yüzlerce kat daha artırıyor. Sadece gazlı ocaklarla çalışanların değil, bant zımpara ya da taş motoru, spiral vb malzeme kullananların da eşit ölçüde tehlikede olduklarını unutmamak gerek. İlk yağda sertleştirme tecrübemi hatırlıyorum. Kömür ocağa yağ dökülmüş ve tüm çalışma alanım birden bire ateşle kaplanmıştı. Olaydan saatler sonra bile korkudan ellerim titremeye devam etti. Neyse ki bir ateş söndürücüsü vardı yanımda, hayatımı, atölyemi, bahçemi, evimi, belki tüm köyü kurtardı. Ancak ben işe başlamadan önce bu işi yapıp usta olmuş insanların sözüne kulak vermiştim. Siz de böyle yapınız. Unutmayın "fazladan önlem" diye birşey yoktur...
Yangın konusu başka bir nedenle de önemlidir. Metal tozu yanıcıdır  :o. Hemde o kadar ciddi bir yanıcıdır ki alev aldığında yangın söndürücü işe yaramaz. Metal yangınını söndürebilecek bir şey yoktur. Yanar ve hızla büyür. Üstüne su attığınızda ilginç bir şekilde daha da büyür. Bunu nedeni genelde çeliği aşındırırken sıçrayan kıvılcımların düştüğü yerde ahşap ve metal tozlarının karışık bir şekilde bulunmasıdır. Küçük partiküller şeklindeki bu birikinti muhteşem bir parlama ile yanar ve etrafındaki herşeyi de yakar. Genelde insanların en az bildiği bu yangın tipi en tehlikeli yangın tipidir. Bunu önlemenin çok basit iki yolu vardır. Çalışma alanını tozdan arındırmak ve ahşapla çalışılmışsa ahsap tozları tamamen ortamdan temizlemeden metalle çalışılmamasıdır.....
4 El güvenliği:
Yaptığınız uğraşı ellerinizi aşındıracak, kesecek, delecek, boyayacak, yapış yapış yapacak, nasırlaştıracak, yakacak, su toplatacak... Ancak bunların bir kısmı önemsizdir, deri kendini onarır.. Ancak kopan bir uzuvun onarılması biraz daha zordur, kopan sinirler yeniden iyileşmez. Bu yüzden eldiven kullanımının yerleri vardır. Örneğin sıcak çeliği yağa daldırırken sadece basit bir eldiven değil, en azından kalın deri ve uzun konçlu eldiven kullanmak lazım. Ya da el testeresi ile demir keserken basit bir iş eldiveni yeterli olabilir. Epoxsi ile uğraşırken latex cerrah eldivenleri çok kullanışlıdır...
Ancak dönen makinalarda iş değişir. Bir bant zımparada eldiven elinizi kaybetmenize neden olabilir. Bir polisaj keçesi eldiveninizi yakalayıp kolunuzu kırabilir. Burada önemli olan gereken yerde gereken tiplerde eldiven kullanılmasıdır. Aklınızı kullanınız, her zaman en kötüyü kafanızda canlandırınız....

Eylem Cengiz

  • Üye
  • *
  • İleti: 486
    • Eylem Cengiz - Günlüğüm
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #55 : 12 Eylül 2009, 22:13:44 »
...
Bu arada videoyu izleyemiyorsanız proxy kullanın, yasağı delmenin yolları var  ;) ...

;)

Bu arada Eylem Bey bizim CK70 konusu ne alemde?  ;D

İki gündür şirketin yolladığı bir eğitimdeydim. Hafta içi DES'i tararım. Osmanlı Metal'in zamanında beni yönlendirdiği bir yer vardı, orada olabilir.

Yalnız, Japonlar daha düşük karbonlu çelikleri de kullanıyorlar gibi birşey kalmış aklımda. Hani Ck75 yerine Ck67 hatta belki Ck45 ile daha iyi sonuç alınır diye düşünüyorum. Martenzit oluşumunun derinliği karbon oranı ile paralel olduğuna göre %0.40 %0.50 karbon daha iyi sonuç verecektir derim. (Hatam olabilir...)

Bu ocak da benden:

Ocağı oluşturan tuğla bildiğimiz Ytong.

Bir küçük tüp ve Nurgaz'ın şaloması ile elde ettiğim ocak... Aslında tuğlalar çok büyük, bu ufak ocağı kendimi geliştirmek için yaptım. İş gördüğü için şimdilik işi ileri götürmeyi düşünmüyorum.

Zaten üşenmeyip tez zamanda elektrikli fırınımı bitirsem iyi olacak...


Unutmadan... Atölyede en temel şey çalışmak için ve kullanılan alet ve makinalar için yeterli tezgahın olması.




Not: Bendeki mengene bu:
Eylem Cengiz

"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Bertrand Russel

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #56 : 12 Eylül 2009, 22:57:02 »
5. Kulak güvenliği:
Çoğu kişiye komik gelebilir ama gerçekten önemli. Sürekli yüksek sesli ortamda bulunmak zamanla ses duyarlılığınızı azaltır. Özellikle demir dövenler ile spiral ve taşlama kullananlar için olması gereken bir korunma. Orta yaşı geçen çoğu demircinin ses duyma hassasiyeti oldukça düşer, ülkemizde yarı sağır bir sürü metal işçisi vardır. En iyisi bu işleri yaparken sadece bir iki liraya alınabilecek kulak tıkacı, hadi hiç birşey bulamadıysanız pamuk tıkaç kullanmaları gerek...
6. Çevre güvenliği:
Burada doğayı kirletmeyelim gibi klişe birşey söylemeyeceğim. Daha çok bu konu sevdiklerinizi ve yakınlarınızı içeriyor. Bıçak yapımının yapıldığı yerler çalışmadıklarında bile tehlikelidir. Keskin sivri parçalar, ağır cisimler, sıcak malzemeler, elektrikli cihazlarla doludur. Çocukları, yakınlarınızı, evcil hayvanlarınızı bu bölgeden uzak tutunuz.
Ayrıca siz çalışırken sizi izleyen kişileri hem kendi sağlıkları hem de sizin kendi sağlığınız için güvenli mesafede tutunuz. Zımpara makinesi başında çalışırken mesela birisinin içeri dalıvermesi dikkatinizi bir anlığına dağıtır. Zaten kazanın olabilmesi de işte o ana bağlıdır. Elinizdeki sivri bıçak fırlayıp herhangi bir yere saplanabilir. Benim atlattığım bir kazada şans eseri kimse yaralanmadır. Bir an boş bulunduğumda kabzasını parlattığım bıçak elimden kurtulup duvara 10 santim kadar derine saplandı. Tuğla duvardan çıkarabilmek için baya uğraşmıştım. Eğer ters yöne değil de bana doğru gelseydi şimdi bunları sizinle konuşamıyor olurdum ya da kapıdan içeri dalıvermiş olan komşunun çocuğu şuanda dışarda gürültü yapamıyor olacaktı.
7. Elektrik güvenliği:
Tüm aletlerinizin kabloları geçiş yollarından uzak tutulmalı. Atölyenizde iyi bir toprak hattı olmalı. Lastik tabanlı bot veya iş ayakkabısı giyiniz. Sadece elektrik çarpmasına karşı değil ayağınıza ağır, sıcak, sivri ve keskin şeylerin düşme ihtimaline karşın da. Aletlerin kıvılcım fırlatma bölgesinden asla bir kablo geçmemeli. atölyenizde, giriş hattında kaçak akım rölesi taktırınız...
8. Atölye güvenliği: Atölyenizden çıkıp gitmeden önce en az 10 - 20 dakika kadar zaman geçiriniz, mesela bu arada temizlik topluluk yapınız. Çoğu yangınlar çok yavaş başlar ilk 5-10 dakika fark edilmeden için için yanarlar. Çıkmadan önce mutlaka şalteri indiriniz. Havada koku var mı diye kontrol ediniz. Eğer gaz tüpünüz varsa gaz valfını tüpten kapatınız.
9. UV ve IR koruması:
Gördüğümüz ışık adı üstündedir. Gözümüz bu ışık için evrimleşmiştir. Ancak daha yüksek ve daha alçak dalga boylarında gözümüz duyarsızdır. Bu dalga boylarından en tehlikelisi UV yani morötesi ışınımdır. Bu ışık dalgaboyunda çok yüksek enerji ve kısa frekansı ile gözlerimize çok büyük hasarlar verir. Özellikle kaynak yapanlar bilirler, "kaynak aldı gözümü" derler. Bu aslında ciddi bir durumdur ve körlüğe kadar gidebilir. Ancak kaynak yapmazken sanılır ki tehlike yoktur. Halbuki oksijen kaynağı, demirci ocakları, propan fırınlar ve meşaleler ondukça yüksek miktarda UV ve IR ışınım yayarlar. Bu ışınım sizin retina ve görme sinirlerinize ciddi zararlar verir. Unutmayın, ısı arttıkça görünmeyen ışınım da artacaktır, yani belki dövme işindeki bir demirci fazla etkilenmeyebilir ama şam çeliği üretirken maruz kaldığınız ışınım miktar olarak elektrik kaynağından bile fazladır. Onun için UV filtreli kaynak gözlüklerini gerektiğinde takmalıyız...

Bunlardan başka daha bir sürü şey var aslında, ancak bu saydıklarım en önemlileri. Saydığım bu tehlikeleri en aza indirmek için tüm güvenlik önlemlerine dikkat ediniz, atölyenizde mutlaka büyük bir yangın söndürücü ve ilk yardım kiti bulundurunuz. Asla yorgunken iş yapmayınız, iş yaparken de sürekli 45 dakikadan fazla çalışmayınız. 5 - 10 dakikalık ara veriniz 45 dakikanız dolduğunda. Atölyede en önemli cihazlardan biri de müzik setidir. Sevdiğiniz müziğin sürekli çalması dikkatinizi yoğunlaştırmanızı sağlar sizi uyanık tutar. Özellikle ihtiyacınız yoksa spiral, taş motoru ve polisaj makinası gibi çok tehlikeli cihazları almayınız. Unutmayın o aletlerin yaptığı ve yapabileceği tüm işlerden fazlası elde yapılabilir ve çok daha kaliteli bir şekilde. Motorlu bir gereç alırken mutlaka iki - üç kere düşününüz. Kaliteli malzeme kullanınız, kalitesiz malzeme ile çalışmaktansa o aletin hiç olmaması daha iyidir.
Hepsi önemli ama bu işe girişirken ilk almanız gereken önlem göz ve solunum koruması. Onun için hemen ilk işiniz bir hırdavatçıdan koruma gözlüğü ve en ince partikülleri tutabilen toz maskesi almak olsun...
Ben ve sevgili maskem size emniyetli çalışmalar diler:

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #57 : 12 Eylül 2009, 23:49:34 »
Eylem bey, tek tuğla ocağınız tek kelimeyle harika. Bu arada çalışma alanı ve tezgah konusunda son derece haklısınız, bu konuyu atladığım için herkesten özür diliyorum, dalgınlık. Ancak işte sizin gibi bu konuda tecrübeli insanların da katkılarıyla forumumuz gelişecek serpilecek. Benim de anlattıklarım bir yere kadar, her tekniği denemedim, ben de daha yeni sayılırım sanatta, mutlaka hatalarım yanlışlarım vardır. Birbirimizin hatalarını eksikliklerini yine birbirimiz kapayacağız.
...


İki gündür şirketin yolladığı bir eğitimdeydim. Hafta içi DES'i tararım. Osmanlı Metal'in zamanında beni yönlendirdiği bir yer vardı, orada olabilir.

Yalnız, Japonlar daha düşük karbonlu çelikleri de kullanıyorlar gibi birşey kalmış aklımda. Hani Ck75 yerine Ck67 hatta belki Ck45 ile daha iyi sonuç alınır diye düşünüyorum. Martenzit oluşumunun derinliği karbon oranı ile paralel olduğuna göre %0.40 %0.50 karbon daha iyi sonuç verecektir derim. (Hatam olabilir...)

Öncelikle CK75 konusunun acelesi yok Eylem Bey, sadece şaka yapıyordum. Umarım yolculuğunuz iyi geçer...
Bu arada hata demişken  ;D. Hatalısınız Eylem Bey. Japon silahları bir kaç farklı çelikten yapılır, sırt kısımda ve yanak kısmında (tamahagane) orta ve düşük karbonlu, ağızda (hagane) ise yüksek karbonlu çelik kullanılır. Bu çelikleri Japon silah ustası kendi sır gibi sakladığı ham demir cevherinden ya da çoğunlukla demir oranı yüksek sahil veya dere kumundan yapar. Bu yüzden yaptığı çeliklerin hiç biri birbirine benzemez, her yaptığı çeliği itina ile sınıflandırır, ancak en yüksek karbon ihtiva edenleri ağızda kullanır. Bu yüzden bazı katanalarda ağızdaki karbon oranı %3 lere kadar çıkarken sırtta %0.2'leri bulur. http://www.indopedia.org/Katana.html
Katananın yok bir kılıcı ikiye böldüğü, yok arabayı parçaladığı söylenceleri çok komik ve yalandır. Katana'lar Japonya'nın demir yoksunu bir ülke olmasından dolayı deri zırhlar giyen ordularına karşı kullanılmıştır, bir ortaçağ zırhlı piyadesine karşı tamamen etkisizdir, çünkü Japon kılıçları keskin ağızda çok kırılgandırlar (çok yüksek karbon oranlarından dolayı).
Sizin duyduğunuz büyük ihtimalle tamahagane yapımında kullanılan çelik içindir. Hamon (tam tercümesi "Kılıç ağzının adı") en güzel örneklerini batıda yapılan katanalarda ve bıçaklarda gösterir. Bu katanaların ve bıçakların en güzel hamona sahip olanları da W2 ya da 1095 çeliği kullanırlar. 1070 örnekler de vardır ama o hamonlar 1095 ya da W2 hamonlarının yanında sönük kalırlar. İşte iki örnek:
W2 ile Don Hanson'dan bir çalışma:


Yine hamon ustası Don Hanson'dan 1095 ile bir çalışma:


Bunun bir nedeni var. 1060, 1075, 1080, 1084 (Ck normları için bunların 10'larını çıkarıp yerine CK koyunuz  :D) hepsi yüksek manganez oranlarıyla derin sertleşen çeliklerdir. Buna karşılık 1095, W1, W2 düşük manganez oranlarıyla sığ derinleşirler. Bu ne demektir: Derin sertleşme soğutma sonunda sadece soğutulan bölgenin değil bu bölgenin etrafının ve derinlemesine merkezinin de sertleşmesi anlamına gelir. Bu aslında endüstri standartlarına göre iyi birşeydir ama seçimli sertleştirme sonucu oluşan Hamon'un keskin hatlara kavuşması için sertleşmenin lokal kalması sadece hızlı soğuyan bölgeyi etkilemesi gerekmektedir. Bu yüzden W1-2 gibi manganezi düşük sığ sertleşen çelikler daha iyi sonuç verir. O1 ya da 5160 gibi daha da derin sertleşen çeliklerde hamon isteseniz de görülmez, ancak belki belli belirsiz bir meneviş çizgisi elde edebilirsiniz...

Bu arada elektrik fırını projeniz ilgimi çekti Eylem Bey, ben hiç düşünmeden bir sürü para döküp kendime özel yaptırtmıştım ama yapılabileceğini bilseydim kendim yapardım. Ne kullanıyorsunuz, nasıl bir prensibi var, malzeme seçiminde neye dikkat etmeli.... Ama bu bu konu başlığını çok karıştıracak, bir ara yeni bir konuda projenizi tanıtsanız ne kadar iyi olurdu. Hem yüksek alaşımlarla çalışmak isteyen arkadaşların da önü açılabilir....

« Son Düzenleme: 12 Eylül 2009, 23:57:45 Gönderen: Emre Kipmen »

Eylem Cengiz

  • Üye
  • *
  • İleti: 486
    • Eylem Cengiz - Günlüğüm
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #58 : 13 Eylül 2009, 09:04:50 »

Ocak için çok teşekkürler. Aceleye gelmiş bir çalışma bu. Benimkine bakıp aynı kısalıkta kimse yapmasın derim. Dedim ya, resimdeki öylesine ürettiğim geçici bir çözüm.

Aman, fazla tecrübeli görüntüsü verip yanıltmayayım. 4-5 ay önce atölye ortamımı oluşturmaya başladığımda tamamen boş bir mekanı donatmaya çalışınca ilk yapmak zorunda kaldığımdan biliyorum tezgahın önemini. Ha bir de tezgah yokken neler çektiğimi çekenler bilir.  ::)

...
Öncelikle CK75 konusunun acelesi yok Eylem Bey, sadece şaka yapıyordum. Umarım yolculuğunuz iyi geçer
...

Yok, şehir içindeyim yine ama mekanların açık olduğu saatlerde eğitimde olunca arayamadım.  ;D

...
Bu arada elektrik fırını projeniz ilgimi çekti Eylem Bey, ben hiç düşünmeden bir sürü para döküp kendime özel yaptırtmıştım ama yapılabileceğini bilseydim kendim yapardım. Ne kullanıyorsunuz, nasıl bir prensibi var, malzeme seçiminde neye dikkat etmeli.... Ama bu bu konu başlığını çok karıştıracak, bir ara yeni bir konuda projenizi tanıtsanız ne kadar iyi olurdu. Hem yüksek alaşımlarla çalışmak isteyen arkadaşların da önü açılabilir....

Fırın için ben bu anlatımdan yararlandım:
http://www.britishblades.com/home/articles.php?action=show&showarticle=31
Bitince yaptıklarımı anlatacağım.  ::)

--- o ---

Kanaatimce bu anlatılanları farklı konulara tasnif etmek gerekebilir:

alet makine olarak
-- zımparalama taşlama makineleri
-- matkap, torna, freze, testere vs.
-- mengene, işkence vb. aparatlar
-- ocak, fırın
-- masa, tezgah

malzeme olarak
-- çelik
-- bakır, pirinç, bronz, aluminyum, gümüş
-- ahşap, ağaç kabuğu
-- deri
-- sentetik
-- boynuz, kemik, değerli taşlar vb.

yöntem olarak
-- metali kesme, soğuk şekillendirme
-- demir dövme
-- ısıl işlemler
-- bileme
-- zımparalama, cilalama
-- ahşabı hazırlama: kurutma, koruma vs.
-- kılıf dikilmesi

son olarak da
-- Güvenlik


liste uzun oldu ama bunları iyi tasnif ederek ele almazsak zamanla yazılanlar birbiri arasında kaybolacaktır.

Eylem Cengiz

"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Bertrand Russel

Emre Kipmen

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 456
    • Bıçak Albümüm:
Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
« Yanıtla #59 : 13 Eylül 2009, 10:32:41 »
Zaten ben de daha ilerlememeyi düşünüyorum bu konu başlığı altında, sonuçta bıçağın minimum malzeme ile nasıl yapılacağını anlatmaya çalıştım. Tabii bu benim kullandığım yöntemlere dayanıyor, başkası başka şekilde yapabilir ve yine sonuç güzel olabilir.

Forum daha çok etkin değil, haliyle bize de ilgiyi canlandırmak düşüyor. Boş bir forum olursa burası büyümez. Forumu öylesine dolduracağımıza sanata merak duyanların ilk duymak istediği şeyleri bir yerde toplamak iyi oldu. Bundan sonra zaten işe girişen olunca soruların ardı arkası kesilmez, umarım.

Bir projenin ortasında takılınca debelenip durmak yerine bir bilene danışma gibi bir lüksümüz var artık ülkemizde bu forum sayesinde, biz öyle öğrendik, sormadığımızda genelde çok sıkıntı çekip başarısız olduk. İnsanın ilk ortaya çıktığı zamandan bile önce, 2 milyon yıl önceye dayanıyor bu sanatın temelleri. Oluşan bilgi birikimi öylesine devasa ki kimse ben bıçak-kılıç yapmayı herşeyiyle biliyorum diyemez. Bu tür bilgiler ustadan deneyimsize aktarılan bilgilerdir. Bunun için bu forumu okuyan herkese sesleniyorum. Çekinmeden aklınızda en küçük bir soru işareti varsa lütfen sorunuz. Üye olunuz, çalışmalarınızı paylaşınız, ilginç bulduğunuz bilgileri, fikirlerinizi, keşiflerinizi paylaşınız. Ülkemizde bu sanatın buna ihtiyacı var....

Yukarda anlattıklarımda çeliğe nasıl parlaklık vereceğimizi (Polisaj demiyorum çünkü değil, elde cilalama, saten bitirişten bahsediyorum), kabza türleri, bunları nasıl yapabileceğimizi, bu işin püf noktalarını yazmadım. Öncelikle artık şu anda bıçağın yapımını biliyoruz, kabza konusu ayrı bir konu. Bıçağın parlatılması ise tamamen başlı başına işlenmesi gereken bir konu. Belki yakında bu konuda bir soru gelir ve ben de elimden geldiğince bildiğim kadarını paylaşırım. Bu işte gizli saklı olmaz, bilgiyi aktarmazsak unutulur gideriz...
Sevgilerle..

 

Her Hakkı Saklıdır © 2007-2024 cebehane.com
SMF 2.0.15 | SMF © 2017, Simple Machines
RSS WAP2