CebehaneForum
Teknik Konular => Üretim Teknikleri => Konuyu başlatan: Bekir Çankırı - 04 Şubat 2011, 13:40:06
-
Yatağan için yaptığım ön çalışmalar kapsamında , bulabildiğim tarihsel örnek ve fotoğraflardan , deneme - yanılma yöntemiyle yaptığım çalışmaları dostlarımla paylaşmak istedim .
Eleştirilerinizi tabii ki beklerim ama usta yardımı ve desteğinden yoksun , neredeyse el yordamı ve içgüdüyle yürütüp ancak bu seviyeye getirebildiğimi de eklemeliyim .
uygulayacak yeni arkadaşlarımızın da ekleyeceği bilgi ve tecrübeleri ile aslına çok daha yakın örnekleri hep birlikte daha kolay uygular hale geleceğiz şüphesiz .
Önce faydalandığım birkaç tarihi örnek :
(http://img15.imageshack.us/img15/8374/s222p.jpg)
(http://img811.imageshack.us/img811/4869/g37539e.jpg)
(http://img39.imageshack.us/img39/6662/s222s.jpg)
(http://img707.imageshack.us/img707/7731/s215d1.jpg)
Bu ve benzeri örnekler ışığında yaptığım denemeler :
(http://img827.imageshack.us/img827/3590/cimg2308z.jpg)
(http://img834.imageshack.us/img834/5125/cimg2340y.jpg)
Uygulama fotoğraflarını ve ilave çizimleri de ayrıca yükleyeceğim tamamlamak üzereyim
-
Eline sağlık Bekir usta, çok güzel örnekler bunlar. Hele ilk sefer için harika!
Görebildiğim kadarıyla sen emek verip tektek elde yapmışsın lakin Osmanlı'da bu gibi parçalar yapılırken kolaylık olsun diye kalıp da kullanılırdı ;) Örnek resimlerindeki kıvrım dallı tatar kılıcında kazıma, ve zannederim savatlama yahut koftgari de olmalı. Yani demem o ki o incelikte işlemeye yalnız kalıpsız elle kabartma-çökertmeyle ulaşmak çok zor bir iş. Tebrikler :)
-
Koftgari de çok merakla araştırdığım ve uygulamayı çok iştediğim bir teknik Sancar . fakat aşağıdaki örneklerde de oldukça net görülüyor . Estetik görüntüsü ve ustalığı çok daha yüksek , nitelikli bir sanat.
İlk resimdeki kılıçta desenlerin önce bir yüzden elde baskılanıp sonra araların tersten çökertildiği
daha yakın ihtimal gibi geliyor bana .
benim uygulama fotolarını verdiğimde sanırım daha iyi karar verebiliriz
(http://img248.imageshack.us/img248/2492/00022hz.jpg)
(http://img820.imageshack.us/img820/9014/tehthulawork1a.jpg)
-
Eline sağlık Bekir usta, çok güzel örnekler bunlar. Hele ilk sefer için harika!
Görebildiğim kadarıyla sen emek verip tektek elde yapmışsın lakin Osmanlı'da bu gibi parçalar yapılırken kolaylık olsun diye kalıp da kullanılırdı ;) Örnek resimlerindeki kıvrım dallı tatar kılıcında kazıma, ve zannederim savatlama yahut koftgari de olmalı. Yani demem o ki o incelikte işlemeye yalnız kalıpsız elle kabartma-çökertmeyle ulaşmak çok zor bir iş. Tebrikler :)
Bekir Bey, Güzel Konu, kutlarim.
Sancar,
Bende bu Konuyu baslatayim diye düsünüyordum ama bir türlü hic bir yere sigmamisti, simdiye dek...
Evet "Koftgari" diye basladin, bende bunu temel sayip bir Video ve birkac resim paylasmak isterim.
Bu Videoda hindistanda cok ünlü olan Koftgari ustalarindan biri kendi "El Sanatinin" bir kac kösesinden bakma ve görme imkani göstermis. (ama videonun bazi yerlerinde "Cekim hatasi" anlaminda göstermek istemedigi Konulari cektirmemis anlasilan... Kisaca özet gerekirse, tel cekilip ve islenilecek yeri "X" tipinde yani birbirine capraz halinde kaziyor ve bu kazimada cikan "Kanallar" icine "sertce basma, vurma ve itilerek"
yerlestirilen tel ve bundan dogan Desen söz konusu...
Sandeep Singh - The Master of Koftgari Art (http://www.youtube.com/watch?v=IIBpSBVDca4#noexternalembed)
Kendi Koleksiyonumdaki bazi parcalarin üstünde bulundugundan bu islem yakin mesafeden resimledim... Aciklamalar resimlerin üzerinde...
Selam ve Saygilar
Mergup
-
iki Örnek daha...
-
Koftgari uygulaması : ince çapraz kanallar açılmış , Usta üzerine baskı tığı ile altın ( gümüş ) teli desenleri oluşturarak " kakıyor " .
(http://img46.imageshack.us/img46/8264/koftgariartdoing.jpg)
-
Çalışmalarınızı Gıpta ile takip ediyorum hocam, hele bir zincir zırhımı ve yayımı bitireyim, sizi bırakmayacağım , artık ist fln nereolursa bu sanatı öğrenmem gerek :)
-
Yalnız bildiğim kadaıyla bugün Sandip Singh gibi hintli ustaların yöntemiyle orjinal Osmanlı koftgari ve simkari yöntemi farklı. Modern ustalar bazı hilelerle işin biraz "kolayına" kaçıyor diye biliyorum. ;)
-
Çalışmalarınızı Gıpta ile takip ediyorum hocam, hele bir zincir zırhımı ve yayımı bitireyim, sizi bırakmayacağım , artık ist fln nereolursa bu sanatı öğrenmem gerek :)
Zırh ve yayınızı bu ekrandan izlemek hepimize büyük keyif verecek Uğur bey .
El yordamı ile araştırıp yapabildiklerim siz forumdaşlarımdan icazet almayı hakedebilirse , yayınlayıp anlattıklarımdan da fazlası biriktiğinde aktarıp paylaşmak en çok beni mutlu edecek .
Yalnız bildiğim kadaıyla bugün Sandip Singh gibi hintli ustaların yöntemiyle orjinal Osmanlı koftgari ve simkari yöntemi farklı. Modern ustalar bazı hilelerle işin biraz "kolayına" kaçıyor diye biliyorum. ;)
Hint tarzı koftgariyi forumumuzdan bir üstadımızın çalışmalarını yakınen bilip , takip ettiğimden biliyorum Sancar.
yine orijinal osmanlı örneklerindeki uygulamaların da epey fazlasını ( elimle tutarak ) yakından inceleme şanşım oldu. şahsen ben tamamen aynı oldukları kanaatindeyim .
Buna rağmen , yine incelediğim bazı örneklerde , Mergup beyin videosundaki tarz ve kendi kolleksiyon parçalarındaki örneklerinden farklı görüntü veren , yine altın ve gümüş telin çeliğe , bu kez bombeli yükseltiler şeklinde " kakıldığı" ( son fotoğrafımdan önceki kılıcın kabza işçiliği , ve dımışki namluya kakılan balçak yanağı) örnekler de gördüm .
Bana daha farklı gelen , uygulaması ve belki de adı da farklı olabilecek çok değerli sanat aynı isimlemi ifade ediliyor bilmiyorum . ya da belki şu soru daha doğru : Namlu yüzüyle aynı düzleme sıvanarak yayılan , çok ince telle kakılarak uygulanan mı ?
Namlu yüzünde yüksek kabarık desenler halinde elle de hissedilen ikinci uygulama mı koftgari ?
-
Belki bazı kavram kargaşasına son verebilirim ümidi ile bu mesajı yazıyorum.Dünyanın neresinde olursa olsun KOFTGARi (altın dövme) sanatı nın uygulanması aynı.Değişen farklı kültürlerdeki farklı motifler.Bu gün bu sanat ın Dağıstan,Hindistan ,Pakistan .Suriye ve İranda ve belki bazı başka ülkelerde de başarı ile uygulandığını ve bu sanatın nesilden nesile aktarıldığını uzun süren araştırmalarımdan sonra öğrenmiş bulunmaktayım.Koftgari uygulamasında kısa yol diye bir şey yok ucuz veya pahalı koftgari uygulaması olabilir bu da kullanılan altın veya gümüş sarfı ve işçilik kalitesi ile ilgili.Temelde yapılan işlem
önceden belirlenmiş olan motifin yer alacağı satıhın gayet ince ve sık bir şekilde kesilmesi(cross hatching)
ve bu satıhada arzu edilen malzemenin yerleştirilmesidir.Kendi içinde de Koftgarinin bir kaç farklı türü var
bazı örnek fotoğraflarını Cebehanemiz sütünlarında gördüğümü hatırlıyorum.
Saygılarımla
Altay Tüzüner
-
Koftgari sanatının başarılı uygulamalarının yapıldığı ülkeler arasında biz de varız diyebilmeliyiz .
Bunu sağlayacak olan da cebehanemizin forum hizmeti ve sizlerin kavramları netleştirip paylaştığınız bilgilerle gidilecek yolu belirleyip , temizleyerek ustalarımıza yol açmanızdır .
Daha önceden bildiğim yatağan orijinal formu ve kabzası çalışmasındaki emeğinizi de hatırlayarak kültürümüze bu değerli katkılarınız nedeniyle teşekkür ediyorum Altay bey , var olunuz .
-
Aydınlattığınız için sağolun Altay bey, müsaadenizle bir sorum olacak. :) Şu ana Türkiye'de hala kofgari ustaları var mıdır yoksa ülkemizde bu sanat tamamen kayıp mıdır?
-
Sanırım şu anda Türkiyede bu sanatı icra eden veya edebilen usta sıfatlı hiç kimse kalmadı.En son usta 7 sene evvel Bursa da çalışmakta olan ismi şu anda hatırımda değil mesleğini yeni nesillere aktaraman vefat etti.Ancak yakın gelecekte bu alanda faaliyet gösterebilecek genç ustalarımız olacaktır. Olacaktır diyorum çünki bu sanatın tüm özelliklerine ait gerekli bilgi birikimine (tatbiki ve teorik )sahipiz ve uygun koşullar oluşur oluşmaz çok kısa bir sürede usta yetiştirebileceğiz.
-
Geçmişte bu kadar başarılı olduğumuz bir geleneksel sanatımızı bugün kaybetmiş olmamız çok üzücü lakin gelecekle ilgili temenninizi paylaşıyorum. İnşallah yakın zamanda yeni koftkari sanatçıları yetişmeye başlar ve kayıp bir hazinemize daha kavuşuruz.
-
İki önerim var. Birincisi terim olarak bizdeki yaygın kullanımın "koftgari" olup olmadığını sorgulamak ikincisi ise doğru kaynaklara ulaşmak.
(düzeltme yaptım.) Koftgari gördüğüm kadarıyla bizde pek tercih edilen, yaygın bir terim değil. Bunun karşılığıyla sınırlı kalmamakla birlikte (metale metal) kakma, kaplama, yaldızlama, tombak, savatlama vs. anahtar sözcüklerin araştırılmasını öneririm.
Bu kabartma çökertme vs işlemlerde de malzemeyi zift yahut kurşun kullanarak desteklemek suretiyle çalışmak tavsiyemdir. Bu parçalar şekil olarak çok basit parçalar. Ustaların çok büyük boyutlardaki vazolar ve ibrikler üzerinde, içlerine kurşun dökmek suretiyle çalıştıklarını ve çok iyi sonuçlar aldıklarını düşünürseniz bu parçaların işlenmesinde de çok daha yüksek bir kalitenin ulaşılabilir olduğunu beklerim.
-
Asırlar boyunca bizde de en cok kullanılan ve tercih edilen kullanılan metal tezyin sanatı belki farklı bir Osmanlıca adı vardı fakat biz bilmiyoruz bu günkü bütün dünyada bilinen adı ile Koftgari idi.Tombak lama cok farklı bir gayeye hizmet eder dolayısı ile tombak hiç bir şekilde Koftgariye ikame değildir.Kakma işi ise bu gün dahi yaygın bir şekilde kullanım alanı olan ve hayli ustası olan farklı bir tezyin şekli ki bahsettiğiniz zift üzerinde çalışma ( çökertma / kabartma ) yaygın olarak( kesici aletleri konuşuyoruz)
kınların ,balçakların süslemesinde kullanılmakta.Bir kılıç veya bir bıçağı zift üzerine yatırarak hiç bir şey
elde edemeyiz.Geriye kalıyor Metal üzerine farklı metal kakma.Bizde de cok kulllanılmasına karşılık ilk tercih değildi ,nedeni pahalı oluşu idi.Koftgarinin bu kadar yaygın kullanımının en büyük sebebi nisbeten ucuz oluşu ve estetik olarak da çok esnek oluşu ,çok farklı kullanım imkanı sunması idi.Koftgaride amaç mümkün olan en az mikdarda kıymetli tel(altın,gümüş gibi) kullanımı ile mümkün olan en fazla satıhı kaplamaktır.Metal kakmadaki kıymetli tel sarfiyatı eş değer bir motif te Koftgariden 4 -5 kat daha fazladır.
En son Asit indirerek ve düz kesme usulü ile ortaya çıkmış tezyin yöntemleri de var.
Doğru kaynağa ulaşalım demişsiniz açıkçası , bu beyanı biraz açmanız gerekmekte ,size ulaşan bilgilerin yanlış kaynak tan mı geldiğini düşünüyorsunuz.
-
Altay Bey, tombak'ın malgama/amalgam ile altın kaplanmaya en elverişli olan özel bir alaşım olduğunu biliyor aksine bir iddiada bulunmuyorum. :)
Zift ve kurşunu ise zaten Bekir Bey'in çalışmaları için önermekteyim. İsterse düz zeminler için bir kurşun plaka üzerinde çalışır, isterse parçaların baştan paylı bırakabileceği eteklerini kıvırıp yahut paarçayı çamurla çevreleyip kurşun dökebilir. Malumunuz, bakırcıların çok iyi bildiği yöntemlerdir bunlar. O nedenle Beyazıt taraflarındaki ustaların bir çayını içip benzer konularda alın teri döken ustalar ile vakit geçirerek çok kıymetlki bilgiler elde edebilir.
Bir kılıcı zift üzerine yatırmayacak kadar çelik ile haşır neşir olduğumu biliyorsunuz. Ben de bu mesajları atan başta siz olmak üzere ustaların kaynakların içeriğinin hatalı olduğunu iddia etmiyor, sadece bahsi geçen problemlerin çözümü için asıl adresleri işaret etmek istiyorum.
Örneğin bir çok konuyu kapsaması ve bir ustanın kitabı olması açısından Hasan Tuluk'un Milli Eğitim'den çıkmış olan kitabını temin etmek, Yine dediğim gibi Beyazıttaki Bakırcılara uğramak faydalı olabilecektir.
-
Konumuz Koftgari idi o yüzden çok kısa bir açıklama yapmak zorunda kaldım.Kusura bakmayın sizin bilgi ve yeteneklerinizi asla sorgulamadım ,forumda yazmış olduğunuz değerli tecrübe ve bilgilerinizi her zaman takdirle karşılamaktayım.Fakat artık öyle bir gün geldiki zamanı geri getiremiyeceğimize göre
tüm bildiklerimizi müsbet ilime çevirerek bizden sonra gelelecek nesillere anlaşılır yazılı bilgiler bırakalım.Belki kendi ihtisas alanımızda kitap yazarak.Bakırcılara gelince 1960 lı yıllarda oralarda çok zaman harcadım,çok değerli ustalar tanıdım ne yazık ki bu sanat ta paslanmaz çelik,aliminyum sayesinde ölmek üzere ayrıca onların çalışma tarzı daha çok zırh ,kın vs yapımına daha uygun.
Bizdeki şu anda en büyük eksiklik koftgari veya kakma tezyin uygulaması .Yeni modern Ateşli silahlarda kakma icraat ı yapan epey usta var fakat işçilik ücretleri çok pahalı kesici aletlere uygulanamaz.
selam ve sevgilerimle
-
Altay Bey, haddim olmayarak, size karşı olan ve son mertebesinde diyebileceğim saygım yazımınızdaki zerafetten sonra daha perçinlendi demek isterim.
Ben şu anda geçenlerde ürettiğim dımışki yumurtasını inceliyorum da şu anki su verilmemiş haliyle HSS kalem ile çizilemeyecek durumda. O nedenle ilerde o günü görür de bunun bir şekle büründüğünü gördüğümde bunu nasıl işlerim diye düşünüyorum ve aklım pek almıyor.
Ateşli silahların iyice menevişlenmiş MKE çeliğinden, 4140 çeliğinden olan namlularını, özellikle de tüfeklerin kasasını işlemeyi aklım alıyor. Zaten çocukluğum Üzümlü'de tüfeklere tığ işi yapan ustaların arasında geçtiğinden biraz ciğerci izlemiş kedi vasfı edinmişliğim var, tabi ötesi yok.
O bakımdan kılıç namlusunun tezyinatı hususunda yakında eteklerine varmayı umduğumuz engelleri tasavvur edebiliyorum ancak bu engelleri aşabilmek için ise ancak "kısmet" diyebiliyorum. İnşallah elden gelir de aşarız.
-
Eylem (altın)tel kakma da kullanılmakla beraber biz okulda bunu koftgari veya dersteki hocanın telaffuzuna göre koftkari veya kuftekari olarak gördük. Literatürde ve Osmanlıdaki adı da budur. Kaplama, yaldızlama, tombak, savatlama ise koftgariden farklı, ayrı ayrı tekniklerin adları. ;)
DÜZELTME: Ben mesaj atarken o arada Eylem ve Altay beyin nefis hasbihali ile konu ilerlemiş o yüzden benim mesaj manasız kaçmış olabilir. Yanlış anlaşılma olmasın diyerek belirtirim ;)
-
Konuyu geldiği noktada çok daha iyi anlatabileceğini sandığım güzel bir örnek : Namluda koftgari , kında da gümüş plakada kabartma , çökertme uygulaması.
(http://img543.imageshack.us/img543/2327/g29117c.jpg)
-
Siz hepinizden tesekürü borc bilirim...
Buraya Üye oldugum zamanlar (herhalde Eylül 2009 olucak) birakin Koftgari ve bunun gibi konular, acaba
Yatagan varmi, var ise kim yapiyordur diye konusuyorduk, yanlis hatirlamiyorsam....
Cok sükür bize bugünleri gösteren Cenab-i Hakka ki bakin ne günlere geldik. Yataganlar, Pota Yumurtalari ve bir cok daha o zamanlari yok edemeyiz olmaz, kaybolmus dedigimiz konular ele alinmasini bir yana birakin, her bu siteye girdigimde bu parcalarin ve tekniklerin tekrar yavasda olsa dogmus ve burada ben onlarla karsilasmam cok ama cok keyif ve ic acici bir durum....Süper, cok ama güzel, lütfen böyle devam edelim.... -^b -^b -^b -^b -^b -^b -^b -^b
-
Hep pozitif oldun Mergüp ve bize enerji kattın. Çok teşekkürler.
---- o ----
Ben yine didiklemeye devam edeyim. Her mahalleye bir deli gerek:
Çizmeyi aşmaktayım ama araştırıp sorgulamamamak karakterime ters.
Sancar, kelimenin kullanım sıklığına bakıyorum da Türkçe'de kullanım oranı çok vahim bir azlıkta.
Aslında açık olmak gerekirse google'da sadece Türkçe siteler arasında aradım toplam 25 sonuç buldum. Bunların birazı İngilizce sözlüklerdeki bu kelimenin açıklaması birkaç tanesi Cebehane ve Bicaksanati sitelerini yani bizi gösteriyor. Bir tanesinde bir hintli atmış mesajı. Yani bu yirmibeş tanesi de boş link sayılabilir.
Tabi bu yine de çok da anlamlı olmayabilir.
Ben de hayatım boyunca hep yakınlarda olan, Ferit Develioğlu'nun "Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat"ının 2. baskısına (1970) baktım. Bunda kontrol grubu olarak halkari ve kündekariyi arattım. Bu kelimeleri bulabilmeme rağmen koftgariyi bulmak mümkün olmadı.
Aslında bu dediklerimden bence daha iyi referans olacak şey Kapalıçarşı vb. piyasanın bu sanatı adlandırışı olabilir. Acaba oradaki kullanım nedir?
-
Eylem, bizde günlük kullanımının az olması sanatın bugün kayıp ve bilinmeyen bir sanat olması ile bağlantılı. Bahsettiğin lugatte olmaması normal zira bunlar bir sanat dalı ile alakalı terimler. Bi,r de Osmanlı Türkçesinde genelde olduğu gibi orjinali Farsça olan bu terimin de Türk telaffuzuyla farklı söylenişleri mevcut; koftgari, koftkari, küftekari, küfdekari gibi söylenişlerini duydum mesela. Bendeki Sanat Terimleri Sözlüğünü bulursam ona da bakarım. Lakin sanat tarihi literatüründe ve Osmanlı sanatına dair kitaplarda bu isimle anıldığına dair bir şüphe yok; işin orası gayet net. Biz de okulda bu şekilde öğrendik. Ha illa Türkçe isteyen "altın tel kakma"yı da kullanabilir, hatta aslında daha da güzel olur. -^b
Bu arada kafa karışıklığı olmaması için bir anlam ayrımı da yapmak lazım: koftgari yada küftekari metal veya başka bir malzeme üzerine altın tel kakmak suretiyle yapılan süsülemeye denir. Gümüş telle yapılırsa simkari olur. Gümüş üzerine kazınan kanallar şimdi hatırlayamadığım bir terkibi doldurarak yapılan bezemeye savatlama denir. Yaldızlama herhangi bir yaldız malzemeyle objeyi tamamen veya kısmen kaplamaktır. Tezhipte veya mobilyacılıkta altın ezip yaparlar genelde ama suni yaldız da olur. Tombak ise basit tarifiyle bakır objenin cıva vasıtasıyla altınla kaplanmasına denir ki aslında çok daha karmaşık ve zor iştir. ;)
-
Savatlama için gümüş, bakır,kurşun ve kükürdün karışımı olan siyah macunun kullanımından bahsediliyor.
Divanhane çivisinde sanırım savatlama kullanılıyor.
Tombak için de ağırlıklık olarak bakır sonra azalan oranlarda çinko, kalay ve kurşundan oluşan beli bir alaşımın güzel renkli, az altın çeken, çekiçlenme ve döküm konusunda sorunsuz olduğu Hasan Tuluk'un kitabında aktarılıyor.
-
Kullandığım takımlar , yaptığım uç formu çeşitli baskılar , kurşun taban plakası , çekiç ve düzeltmede kullandığım tahta tokmak .
(http://img607.imageshack.us/img607/410/cimg2386.jpg)
Uçlarına desen kıvrımlarına uygun form ve kıvrımlar işlenmiş baskı lar ve plakadaki izleri
(http://img145.imageshack.us/img145/5536/cimg2427c.jpg)
Baskıların kurşun altlık üzerinde birbiri ardına vurularak desenin tamamlanması
(http://img69.imageshack.us/img69/9793/cimg2449f.jpg)
Deneme plakalarından birinden kabartma , çökertme detayı
(http://img189.imageshack.us/img189/6910/dsci9304.jpg)
-
Allah kolaylık versin Bekir usta, göz korkutucu zorlukta sıvandığınız iş, ve çok da başarılısınız. -^b
-
Maşallah hocam rica etsem bittiğinde inş benim zincir zırhın ön plakalarına kabartma yapmada yardımını isteyeceğim :) harika çalışmalar
-
Zırhı tamamlayıp sıra bana geldiğinde haberleşelim uğur bey . o güne kadar herhalde biraz daha ilerletip size de çokça faydalı olurum . çok da sevinerek .
.Allah kolaylık versin Bekir usta, göz korkutucu zorlukta sıvandığınız iş, ve çok da başarılısınız. -^b
İnan zerre kadar zor gelmiyor sancar dostum . bir ucundan başlayıp ilerledikçe ve de çok sevince arkası adeta kendi kendine " akıyor " :D -^b
Siz hepinizden tesekürü borc bilirim...
Buraya Üye oldugum zamanlar (herhalde Eylül 2009 olucak) birakin Koftgari ve bunun gibi konular, acaba
Yatagan varmi, var ise kim yapiyordur diye konusuyorduk, yanlis hatirlamiyorsam....
Cok sükür bize bugünleri gösteren Cenab-i Hakka ki bakin ne günlere geldik. Yataganlar, Pota Yumurtalari ve bir cok daha o zamanlari yok edemeyiz olmaz, kaybolmus dedigimiz konular ele alinmasini bir yana birakin, her bu siteye girdigimde bu parcalarin ve tekniklerin tekrar yavasda olsa dogmus ve burada ben onlarla karsilasmam cok ama cok keyif ve ic acici bir durum....Süper, cok ama güzel, lütfen böyle devam edelim.... -^b -^b -^b -^b -^b -^b -^b -^b
Hepimiz birbirimize teşekkür borçluyuz Mergup bey . bu yapıyı tuğla ,tuğla hep birlikte sevgi , saygı ve hoşgörüyle oluşturmaya devam ediyoruz . Henüz çok başlangıcındayız işin ama yarın bugünden çok daha iyi olacak .
Hani ne demiştik " BELKİ YARINDAN DA YAKIN " -^b
hadi hep beraber tekrarlayalım mı imkansız sandığımız herşey için : Olacak , O - LA - CAK .. -^b -^b
-
Eylem'in de daha evvel işaret ettiği gibi aslında Türkçe terminolojiye ağırlık vermeliyiz. Bu sebeple (ve de terminoloji konusuna kafayı biraz takmış olduğum için ;D ) ;D biraz öteberiye göz gezdirirken hepimizi tatmin edecek şöyle bir bilgi buldum. Aslında bilmediğimizi birşey değil ama kullanacğımız ad ve terimi güçlendiriyor ki bu da Terminolojide Türkçe'ye pozitif ayrımcılık yapmayı daha sağlam ve meşru kılar:
"Pirinç veya gümüş üstüne açılan yuvalara altın veya gümüş tel ve çubuklar kakarak gömme suretiyle yapılan süsleme işlerine, “tel kakma†veya “Şam kakması†denilirdi. Şam’da maden üzerine altın ve gümüş tel kakma olarak çok güzel işler yapıldığı için, Şam kakması adıyla anıldı.
Bir madenin sathında açılan yuvalara eritilmiş bir madde dökülmek suretiyle yapılan kakmalar da vardır. Bu şekle “savat†denir."
Rehber Ansiklopedisi
Amerika'yı yeniden keşfedip mevcudun yerine yeni terim uydurulmasına karşıyım lakin bir terimin tarihte kullanılan Türkçe'si varsa onu tercih etmenin de daha ehven olduğu kanaatindeyim.Tel kakma da zaten bilinen ve tarih boyunca kullanılan bir isim. Malzemeye göre altın tel kakma, gümüş tel kakma şeklinde kullanılması olağan. Koftgari ile birlikte zaten kullanılmış ve günümüzde kullanılması, hatta tercih edilmesinde bir sakınca yok, hatta aslında koftgari(altın - işi)'nde n daha güzel tanımlıyor yapılan işi. "Şam kakması" ise ilginç. Madde yazarı Şam'da bu işin iyi yapılmasına yormuş lakin benim bilgim klasik çağda Şam'da bu işin İran'dan veya İstanbul'dan daha üstün olduğuna dair bir şey olmadığı yönünde. Mesela sedef işçiliğinde veya gümüşte o bölgenin bir özelliği vardır ama kakmacılık için özellikle böyle birşey hiç duymadım. O yüzden düşünüyorum Acaba "Şam kakması" denmesinin sebebi acaba özellikle "Şam çeliği"nin bezenmesinde kullanılması olmasın? Zira bu sanat dalı en üstün örneklerini çelik ve özellikle de çelik silah namluları üzerinde vermiştir.
Her halukarda koftkari veya simkari aklın bir köşesinde bulunmakla ve bunlar dışlanmamakla beraber önceliğin kakmacılık, (altın-gümüş)tel kakmacılık veya Şam kakması terimlerinin kullanılmasına verilmesi fena olmaz diye düşünüyorum. Ne dersiniz? ;)
-
Doğru terimleri bulma gayretini ve koftgari ustası titizliğiyle de tadında anlatımını alkışlıyorum Sancar .
Aşağıdaki anlatımda ; kaynağında mı , senin geceyarısı mahmurluğunda mı :D bir dalgınlık var
ya da ben mi yanılıyorum
"Pirinç veya gümüş üstüne açılan yuvalara altın veya gümüş tel ve çubuklar kakarak gömme suretiyle yapılan süsleme işlerine, “tel kakma†veya “Şam kakması†denilirdi. Şam’da maden üzerine altın ve gümüş tel kakma olarak çok güzel işler yapıldığı için, Şam kakması adıyla anıldı.
Rehber Ansiklopedisi
Pirinç veya gümüş üstüne mi gümüş ya da altın tel ? . Daha az değerli metaller üzerine mi ( örnek : ÇELİK ) bir daha gözden geçirsen mi? :)
-
Değerli kardeşim Sancar,
Gayet detaylı bizleri aydınlatan yazında Koftgarinin gümüş tel ile yapılanına Simkari diyebileceğimizi belirtmişsin.Ancak simkari sırma , sırma yapma işçiliği anlamına da geleceğinden bu tabiri Koftgariden
ayrı tutmamak gerekir diye düşünüyorum.Ayrıca senin de belirttiğin gibi Farsça kökenli olan bu kelimenin
tam karşılılığı " iç içe geçmiş / dokunmuş =ınterwowen "olduğundan kullanılan telin nevıınden ziyade uygulama tekniğini anlatmakta.Elimde 1800 ler de yapılmış Koftgari tekniği ile pirinç(sarı )tel kullanılarak süslenmiş
Osmanlı yatağanlar var.O zaman Bakır tel ile yapılana Bakırkari sarı tel ile yapılana Pirinçkari mi demeliyiz?
Anlıyamadığım bir diğer hususu Bekir Bey kardeşim dile getirmiş ben de aynı kanaatteyim.
Selamlar
-
Kabza ve kındaki kabartma , çökertme işlerine hayran kaldığım muhteşem Balkan Türk bıçak örnekleri. ( CZERNY'S ten )
(http://img4.imageshack.us/img4/6725/balkan20yy.jpg)
-
Bekir usta; Kaynaktan direk aktardığım için düzeltme yapmadım lakin haklısınız cümlede bir anlam karmaşası var gibi duruyor. Herhalde yazar gümüş üzerine gümüş olmayan başka bir madenden tel kakmaktan bahsediyor olmalı. Yani bir madenden olan satha o madenden olmayan tel kakılması mevzubahis ;) Burada asıl mesele tel kakma işi, değerli veyahut değersiz her maddenin üstüne kakılabilir sanırım. Zira ahşap, pirinç, boynuz, çelik, gümüş ve hatta altın gibi birçok malzemenin üstüne tel kakma uygulamaları mevcut ;)
Altay bey üstadım; düzelttiğiniz için teşekkür ederim. Simkarinin diğer anlamından haberdar değildim lakin gümüş tel kakma için kullanıldığını gördüm. İşaret ettiğiniz hususlara bakınca aslolarak Türkçe "tel kakma" terimi herhalde koftgarinin anlamını tam olarak karşıladığı daha güzel ortaya çıkıyor. Tarihte de kullanıldığına göre tercih etmekte bir sakınca yok diye düşünüyorum.
Sizi yakalamışken bir soru da sormak isterim; bu kaynaktaki "Şam kakması" terimi hakkında kanaatiniz nedir? Ben açıkçası daha önce kullanıldığını duymamıştım. Aslı var mıdır sizce?
-
Şam kakması diye bir şeyin varlığından şu ana kadar bir bilgim yoktu,hiç bir batılı kaynakta da böyle bir şeye ben rastlamadım.Ancak tarih kitapları Timurlenk in 1400 lerde o bölgeyi işgal etmesi ile Şam ' dan 100000 kadar (yüz bin ) kılıç usta ve çalışanını Semerkant a götürdüğünü,Yavuz Sultan Selimin ise1516 dan sonra 25 000 kadar kılıç bıçak vs ustasını Şamdan , önce İstanbula getirttiği ni yazmakta.Belliki tarih boyunca o bölge çok mikdarda sanatkar yetiştirmiş ve belki de Kakma işçiliğini meşhur etmiştir fakat maalesef şu anda benim ulaştığım kaynaklarda herhangi bir atıfa rastlamadım.
-
Verdiğiniz bilgiler için çok sağolun üstadım. Doğrusu ben de daha önce hiçbir kaynakta rastlamamıştım böyle bir terime. Teyid edene kadar temkin ile yaklaşmakta yarar var.
-
...
"Pirinç veya gümüş üstüne açılan yuvalara altın veya gümüş tel ve çubuklar kakarak gömme suretiyle yapılan süsleme işlerine, “tel kakma†veya “Şam kakması†denilirdi. Şam’da maden üzerine altın ve gümüş tel kakma olarak çok güzel işler yapıldığı için, Şam kakması adıyla anıldı.
Rehber Ansiklopedisi
Pirinç veya gümüş üstüne mi gümüş ya da altın tel ? . Daha az değerli metaller üzerine mi ( örnek : ÇELİK ) bir daha gözden geçirsen mi? :)
İslam eserleri müzesindeki eserler arasında Selçuklu dönemine ait pirinç üzerine gümüş, bronz üzeri altın vs. kutu ve vazolar bulunuyor. Bende çok iyi örnek teşkil edecek yada tam konumuzla %100 örtüşecek fotoğraflar olmayabilir ancak Sancar'ın alıntıladığı metni tenzih etmeye yeterli olurlar.
Metnin birebir bizim konumuzla örtüşmemesi onun yanlış olduğu anlamına gelmez.
Alttaki üç resimde gözlerim beni yanıltmıyorsa altın ve gümüş tel kakma var.
-
Batıda bu alanda bir kaynak eser olarak kabul edilen Oppi Untracht'ın Metal Techniques for Craftsmen isimli kitabında "Damascene Work = Şam(lı) İşi" olarak adlandırılan ve bronz, demir yahut çelik üzerine altın veya gümüş yerleştirilmesi tekniklerinden biri olarak anlatılan yöntemin kökeni olarak eski Çin ve Mısır gösterilmiş. Daha sonra Şam'da yaygın olarak uygulanan bu sanatın, oradan batıya doğru Kuzey Afrika ve İspanya'ya, doğuya doğru da Hindistan'a yayıldığından bahsedilmiş.
Temelde belirli bir desen oluşturacak şekilde açılan oyuklara altın veya gümüş tellerin kakılması şeklinde tanımlanabilecek olan "Şam(lı) İşi"nin farklı bir türü olarak kabul edilen "Kuftgari" tekniğinin özellikle Hindistan'da çok yaygın kullanıldığı ve tarihte özellikte silah ve zırh bezemelerinde tercih edildiği belirtiliyor kitapta. "Kuftgari"de bezenen metalin genellikle çelik olduğu ve bezenecek yüzeyin tamamına açılan sığ ama sık dişlere, altın veya gümüş telin istenilen deseni oluşturacak şekilde serbestçe yerleştirilmesi şeklinde uygulandığı anlatılıyor.
Bu kitapta daha birçok teknikten bahsediliyor. Çoğunun bizde uygulayıcısı kalmamış olmasına rağmen, tekrar canlandırılmaları aslında sadece talebe bağlı. Zira bu tekniklerin hiçbiri kaybolmamış; dünyanın bir yerlerlerinde hala uygulanıyorlar. Bizde de tekrar uygulanır hale gelmeleri için sarfedilecek çabaları da şahsen Cebehane'nin ileriye dönük hedefleri arasında sayıyorum. Bu anlamda, Altay Bey'in Kuftgari konusundaki tecrübelerini bizlere aktarabileceği atölye çalışmaları ile başlayabileceğimizi düşünüyorum. Ne dersiniz?
Altay Bey? :D
-
http://www.youtube.com/watch?v=U694BDSIISE
videoda suriye ve kılıç ustası başlığı var ama içerikte bir kakma ve bezeme işlemi verilmiş .
"şam işi " yada " şam kakması " için örnek olabileceğini düşündüm . ne dersiniz ?
-
Kayahan bey, aktardığınız bilgiler için sağolun. Şu halde Şam kakması terimi de teyid edilmiş oldu. Temenninizi paylaşıyorum. Tel kakmacılık günümüzde de gayet geçerli bir sanat olduğu için bence kolaylıkla diriltilebilir. Hatta nasıl kaybolmuş, memleketimizdeki sanatkar kuyumcular neden şimdiye kadar devam ettirmemiş merak ettim.
Bekir usta, eklediğiniz video gerçekten ilginç. Suriyeli ustanın tekniği çok da ince olmasa da demek ki hala yaşayan bir gelenek mevzubahis
Asıl merak ettiğim bir husus çelik namlunun üzerine koftkarinin uygulanması; sulanmadan önce mi sonra mı uygulanıyordu? Sullamadan önce ise ısıl işlem esnasında koftkari nasıl bozulmuyordu; sonra ise o sertlikte çelik nasıl işleniyordu?
-
Bende yeni farkına vardım, eğer şam kakması " damascening kelimesi" in direkt bir çevirisi olabilir ise o zaman
bu terim batı da çok yaygın bir şekilde kullanılmakta " damascened with gold wire veya damascened
with silver wire şeklinde kesici aletleri tarif eden yüzlerce paragraf ,cümle okudum.Fakat bura da da sanki bir kavram kargaşası var çünkü " damascening kelimesini bizim kakma dediğimiz stili de kapsayacak şekilde kullanıyorlar.Bir İspanyol veya Rus damascenin'gi koftgari olmıyabiliyor.
Bu sanatın " Koftgari " çinliler tarfından bulunduğu nu ( 12 inci yüzyıl ) hintliler tarafından yaygınlaştırıldığını iranlılar tarafından geliştirildiğini ve Osmanlı tarafından mükemmele ulaştırıldığını
söylersek pek de mübala etmiş sayılmayız.
Koftgari uygulanacak zeminin hazırlanması: Sancar tebrikler can alıcı bir soru .Çapraz kesme işlemin yapılabilmesi ancak yumuşak su verilmemiş bir satıhta mümkün çünkü geçmişte yüksek karbonlu kesici aletler vardı var olmasına fakat onların da gücü su verilmiş bir çeliği kesmeye yeterli değildi.Ancak belki bu gün elmas/diamand tabir edilen kalemlerle bu mümkün olabilir.Su vermede ısı derecesi ne olmalı bilmiyorum fakat koftgari işinin kolay kolay ısıdan etkileneceğini (ergime noktası hariç) düşünmüyorum.
-
Ayrıntılı cevabınız için sağolun üstadım. Verdiğiniz bilgilerden hakikaten çok faydalanıyorum.
Terminoloji açısından konu hakikaten ilginç bir hal aldı. Bu Şam kakması kavramı meselesi üzerinde daha çalışmak lazım olacak demek ki.Yine de bir teknik ve türevlerinin böyle farklı alanları kapsayan ve farklı atıflar yapan birden çok terimi olması , bu alanda kültürümüzün ne kadar zengin olduğunu hatırlatması açısından gayet mutlu ediyor beni. Bıçakçılık terminoloji konusundaki başlığımızda da en basit kavramlar için bile böyle tonla terim çıkartmıştık nitekim. ;)
Kofgaride bahsettiğiniz husus ise yine çok ilginç. İşin teknik ve fenle ilgili kısmı itiraf ederim sosyal bilimci olarak çok zayıf olduğum bir alan. Yine de şöyle düşündüm: altının ergime ısısı 1064,18 °C (wikipedianın yalancısıyım) ve bu yanılmıyorsam çeliğin ısıl işlem ısısından daha yüksek. O halde teorik olarak koftgarinin bozulmayacağını söyleyebiliriz. Yine de Osmanlı klasik döneminin nefis koftgarilerini düşünüyorum da bu incelikte bir işçiliğin su verme ve tavlama işlemlerinin stresinden ve ani ısı değişimlerinden hiç olumsuz etkilenmeyecek ve kısmen de olsa bozulmayacak olması aklıma yatmıyor.
Zannederim bunu ilerde deneyerek görmek gerekecek. İnşallah dımışki dökümü ve dövülmesi ustalarımızca iyice aşıldıktan sonra deney olarak pota çeliği bir satıhta küçük bir alana altın kakılıp ısıl işleme nasıl tepki verdiğine bakılabilir. Böyle bir tecrübe daha iyi bir fikir verecektir. ;)
-
Avrupa'lıların adlandırmalarını esas alırsak doğru bildiğimiz yolda kayboluruz. Babürlere Munghal diyen, Avustralya yerlisinin kendisine "Ne diyon annamıyorum birader." anlamında söylediği "kan guru"yu hayvanın ismine döndüren Avrupalı bize sadece yolumuzu şaşıttırır.
"Hatai"nin de bir üslup iken 2. Dünya Savaşı sonrası gelen yabancı hocaların hatasıyla çiçek motifinin adına dönüşmesi de bu hatalara örnek oluşturacak bir rivayet.
Yaşayan kelimelerin özünü masa başından araştırmak sağlıksız olabiliyor. Sanatlarda savunduğum ile aynı şekilde yerli piyasanın çelik adlandırmasını da öğrenmem için çok sayıda satıcıya gidip konuşmam gerekmişti. O güne kadar 1060, D2 falan deyip duruyorduk ve ömrü bu çelikleri alıp satarak, bunları işleyerek geçen erbabı bizim dediğimizi - doğal olarak - anlamıyordu.
--- o ---
Altay Bey, su vermek için 800 civarına çıkmak gerekecektir. Altın ise 1064C'de eriyormuş. Yani çok iyimser düşünebilsem olur diyebilirdim. Ancak bence bu altın ciddi oranda zarar görür. İlk olarak su verme öncesinde ateşe girince kılıç üzerinde tufal oluşacak bunun bir kısmı altının bir kısmı ile birlikte suya girdiğinde dökülecektir. Bunun ardından yapılan zımparalamada da geri kalanları heba olur.
--- o ---
Rastladığım bazı Selçuklu eserleri:
(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/38/Seljuq_Ewer.jpg/321px-Seljuq_Ewer.jpg) 1180-1210 arası imiş. (http://bkz. (http://en.wikipedia.org/wiki/Seljuk_Turks))
(http://www.art-arena.com/Iran/seljkbucket.jpg)
Tunç üzerine altın, gümüş ve bakır - 1163. (Bkz. (http://www.art-arena.com/seljuks.htm))
-
Eylem batılıların "yanlış anlama"ları meşhurdur. Bir örnek de benden: yabancı elçi harem ağasının sarığına ilişmiş laleyi görür daha ve işaret ederek adını sorar, ak ağa sarığın bezini soruyor zanneder ve "tülbent" der, böylece lalenin batı dillerindeki ismi doğar "tulip" :D
Ama bu damascening teriminin doğudan batıya geçtiğini tahmin ediyorum. Yani Şam işi veya şam kakması tabiri "damascening"den önce varolmuş olması makul geliyor bana. Yine de dediğin gibi anlam kaymaları, tekniğin farklı toplumlarda farklı ilerleyerek farklı isimler alması gibi unsurlar mevcut. Altay beyin işaret ettiği gibi şam kakması tam koftgari ile birebir örtüşmüyor olabilir. Dediğim gibi daha derun araştırılmaya muhtaç bir konu.
Sulama ve koftgari ile ilgili verdiğin bilgiler için ayrıca teşekkür ederim. Gerçekten bir muamma bu konu. Osmanlı silahları üzerinde öyle zarif ve ince işçilikte kakmalar görüyoruz ki bunların ısıl işlemde zarar görmemesi ve fırçadan çıkmış gibi keskin zarif hatlarını koruması hakikaten çok zor. Elmas uçlu kalemler de o tarihte mevcut olmadığına göre acaba bu kakmalar nasıl yapılıyordu?
-
Eskiyi düşünürken hep daha kısıtlı koşullarda çalışmışlar deriz ya. Tarihi yeniden canlandırırken bunu her zaman düşünmemek gerek. O zamanki koşullar bugün için pahalı yada istisnai gelecek yöntemleri ve araçları tercih edilir hale getirebilir. Örneğin bu gün hammadde çok ucuz buna karşılık işçilik çok pahalı iken kaçındığımız bazı şeyler o zaman için rağbet görüyor olabilir. Misal şimdilerde her şeyin el yapımı olanı ateş pahası...
Devlet büyüklerinin tören kılıçlarının süslü olduğunu düşünürsek bunların tören dışında iş görmeyecek yada vasat performans sunacak bir ısıl işlem dizisi ile üretilmesi de pekala muhtemeldir. Bu zaten padişahların çokça kılıcının olduğu düşünülürse daha da yerine oturur.
Tabi üretimde aklımıza henüz gelmemiş süreçler kullanarak da bu sorunları aşmış olabilirler.
-
Koftgari yapılacak satıhın istenildiği gibi çapraz kesilebilmesi için o satıhın önceden, çelik ,lacivert renk alıncaya kadar ( bu kaç derecede olur bilmiyorum ) ıstılıp tavlanması gerekir.Burada amaç iki türlü ,birincisi eğer işlenecek yüzey evvelce sertlleştirimiş ise onu bir nebze yumuşatmak ikincisi ise üzerine
yerleştirilecek telin bakır veya pirinç veya altın ve gümüş gibi daha rahat görülebilmesini sağlamak.Kullanılan tel kalınlığının 5 ila 7 mikron arasında olduğunu düşünürsek bu teli görebilmenin bayağı bir mesele olduğu ortaya çıkar.İmalat sürecini düşündüğümüzde namlunun balçak zıh ve saplarının montesinden evvel dekore edildiğini, su verilmişse dahi süslenecek kısmın suyunun alınmış olabileceğini düşünmek pek de yanlış olmaz sanırım.
-
çok özür dileyerek izninizle Bekir abinin yatağan üzerindeki kabartma ve çökertme tekniğinin detaylarını mümkünse resimli olarak görmek isterdim.. :) yeni bıçağımda uygulamak istiyorumda konuyu inşallah bölmemişimdir..
-
Koftgari yapılacak satıhın istenildiği gibi çapraz kesilebilmesi için o satıhın önceden, çelik ,lacivert renk alıncaya kadar ( bu kaç derecede olur bilmiyorum ) ıstılıp tavlanması gerekir.
...
Bu ayrıntı ile her şey yerine oturuyor.
-
Altay bey üstadım, Eylem, koftgari konusunda verdiğiniz bilgiler ve zevkli sohbet için tekrar sağolun; birçok nokta aydınlandı kafamda sayenizde. -^b
Sinan beyin dileğini ben de tekrarlıyorum. Bekir usta, kabartma-çökertme tekniğinin detaylarını istiyoruz... ;)
-
Youtube'da kılıç ve kılıçla ilgili rutin aramalarımdan birinde rastladığım ilginç bir videoyu siz dostlarla paylaşmak istedim. Sadam Hüseyin'in de kılıçlarını yapan Iraklı kılıç ustasının El-Cezire'nin ingilizce yayınında verdiği bir röportaj bu. Kılıçlardan çok fazla konuşulmasa da ustanın çalışmasını özellikle de kılıcın kını üzerine kabartma-çökertme işlemeler yapmasını bolbol izleyebilirsiniz.
Ayrıca video sadece kılıçlar açısından ilginç değil, aynı zamanda Irak'taki trajik durumu anlatması açısından da ibretlik... :-[
Saddam's swordmaker speaks - 20 May 07 (http://www.youtube.com/watch?v=LfNgQZLfo3Q#)
-
Sanca Bey, izninizle son mesajınızı "Kabartma-Çökertme" başlığına taşıdım; nihayetinde forumumuzun bir youtube indeksine dönüşmemesi açısından, ilintili görsellerin ilgili konu başlıklarının içerisinde bir tamamlayıcı unsur olarak bulunmaları daha uygun olur herhalde...
;)
-
Hadi, konuyu basitleştirdiğim bir çizimle kabartma - çökertme uygulamasına tekrar çevirelim mi ? :D
(http://img525.imageshack.us/img525/4233/zdadikpah001.jpg)
1-) Desen çizimi : En çok dikkat ve emek gerektiren en önemli bölüm .
kabartma yapacağımız metalin üzerine kurşun kalem ile çizilebilir . Veya aydınger , asetat , yağlı kağıt ya da dosya kağıdına çizilen veya yazıcıdan çıktı alınan desen , altına bir karbon kağıdı konarak bantlanıp üzerinden kalemle geçilerek dikkatlice metalin üzerine geçirilir .
2 -) çizgilerin hemen dışından çizgi şekline uygun baskı ile çekiçleyerek ince kanal açma : önceden uçları çizgi formlarına göre açılmış baskılardan , desendeki dış çizgiye uygun formları
seçerek , çizgi boyunca bir kenarı çizgiye dayalı kanallar basılır.
bu aşamada baskıların uç formlarında eğeyle küçük değişiklikler yapıp , aynı baskıyı birkaç formda kullanabilmek için ben 8 mm çaplı inşaat demirinin ucunu önce ısıtıp dövdüm , ilk eğelemeden sonra da portakal rengine kadar ısıtıp su verdim.
Bu şekilde baskılarım hem çabuk eğilip ,bozulmayacak , hem de tekrar eğelemeye izin verecek sertlikte
3 - ) Desen arası çökertme : Tüm desenlerin dış çizgilerini kanallarla dönüp tamamlayınca sıra, desen aralarını çökertip , desenleri öne çıkartmaya geldi .
Ben bu iş için ucuna hafif bir bombe verdiğim 3 - 4 mm çaplı bir baskı ile , yine ucunu çok küt bir açı ile taşladığım 3 - 4 mm boyunda keski biçimli bir baskı kullandım .
Çok yakın çekim desen detayının fotoğrafını verdiğim örnekteki bombeli olanı ben daha çok beğendim
Desen aralarını çökertirken altta kurşun plaka da olabilir , daha sert bir çelik üzerinde de yapılabilir ,
Anlattıklarım tamamen kendi denemelerimle elde ettiğim sonuçlardır ve bence en iyi tecrübe uygulamaları fazlaca yaparak elde edilendir . küçük parçalar üzerinde basit desenlerle başlayıp , ilerledikçe hakimiyetinizin artmasıyla desenlerin çok daha hızlı güzelleştiğini göreceksiniz .
Kurşun altlık için ben 12 Mm genişlikteki 3 mm saç bantı bükerek 10 x 15 cm lik bir çerçeve yaptım . Alttan boşluk kalmamasına dikkat ederek bir çelik plaka üzerine yerleştirdim.
Hurdacıdan aldığım 3 -4 kg kurşunu açık havada eritip içine döktüm , soğuyunca kalıp çerçevemin bir köşesini açarak , içinden kurşunu aldım . kurşun ezildikçe yeniden eritip aynı kalıba dökerek kullanıyorum .
-
Yaprak yahut kabarttığınız diğer nesneleri levhayı ters çevirerek kabarttınız mı?
-
Hadi biz işimizle konuşmaya devam edelim mi ? :D :D
Çizimle anlattığım işlemin uygulama fotoğrafları :
(http://img42.imageshack.us/img42/1426/dsci9317.jpg)
(http://img337.imageshack.us/img337/3613/dsci9312.jpg)
(http://img843.imageshack.us/img843/3348/dsci9313.jpg)
(http://img824.imageshack.us/img824/1773/dsci9316.jpg)
(http://img265.imageshack.us/img265/2241/dsci9320.jpg)
(http://img413.imageshack.us/img413/6671/dsci9323.jpg)
(http://img833.imageshack.us/img833/1228/dsci9326.jpg)
Üzerinde çalıştığım son hali . ilerledikçe paylaşmaya devam edeceğim tabii :D
(http://img208.imageshack.us/img208/8513/dsci9337.jpg)
(http://img291.imageshack.us/img291/4854/dsci9342.jpg)
-
Bekir usta, reesimlerden tam çözemedim de, acaba işlemeyi levhanın tersinden mi yapıyorsunuz, yoksa direk yüzüne mi işliyorsunuz?
-
bekir bey elinize sağlık güzel bir çalışma size sormak istediğim bir soru var kullandığınız metal sarı kac mm acaba 0.50 mi .0.40 mı işleme başlanmadan önce metal üzerinde temberleme yapacakmıyız
-
Bekir usta, reesimlerden tam çözemedim de, acaba işlemeyi levhanın tersinden mi yapıyorsunuz, yoksa direk yüzüne mi işliyorsunuz?
Bekir usta sanırım repoussé tekniğini tercih etmiyor.
-
Kopya kağıdı ile deseni çizdiğim ön yüzüne çalıştım Sancar .Çizgilerin üzerine önce çeşitli formdaki baskı kalemleri ile arka arkaya vurarak , yalnızca ön yüzünden deseni tamamladım .
Böylece tüm çizgiler kendi hatları boyunca 1- 1,5 milim " ÇÖKERTİLDİLER " baskı ve çekiç görmeyen kabarık bölümlerin sırrı da ;D alttaki kurşun plakada :D . Çevresindeki çizgileri alttaki kurşunla birlikte çökertince ortadaki işlem görmeyen bölüm eski düzlemini kurşun desteği ile koruduğu için çizgilere göre yükselti olarak kalıyor . Çizgiler tamamlanıp desen çevresi de yuvarlak pul baskı ile indirilince ( 6 ve 7 no lu fotoğraf ) desenlerin tamamı kabartma olarak öne çıkıyor .
Dışa doğru kabartma da gerektiren , derin dövülmüş ve desenli formlar için ( at başlığı , tas - tabak kalkan ,dizcek gibi ) tersten de ikinci dövme uygulanıyor . ama özellikle silah bezemesi için alçak kabartmalar yeterli olacağından tek yüzden işleme ile istenen desen rahatlıkla elde edilebiliyor . Tekrarlamakta fayda var , bilgim ve anlattıklarım deneme - yanılma ile öğrendiklerimdir . bu sanatın yalnızca böyle uygulanacağına dair bir iddiam olmadığı gibi . kendim de henüz bir metod ortaya koyabilecek tecrübeden çok uzaktayım . Dileğim , uygulayacak diğer ustalarımızla birlikte bu sanatımızı da hem öğrenip , hemde birlikte geliştirerek bizlerin de gelişmesidir .
-
Ben 0,5 mm pirinç saç kullandım abdurrahman usta . Hatırlattığın çok iyi oldu unutmuşum : pirinç sactaki haddeleme gerilimini almak için önce tamamını kırmızı renge kadar tavlayıp yumuşattım .
-
Anlattığın için sağol Bekir usta ;)
-
Bu denemeleri kültürümüze , bize ait oldukları için araştırmaya değer çalışmalar olarak görüyorum Sancar . Elimin erdiğince de yaparak her gün daha çok öğreniyorum .
Anlamak için soru soran ya da benim gibi uygulamalar yapmak isteyen dostlarıma da elde ettiklerimi anlatmak isterim seve , seve . -^b
Olabilse de hepimiz kendi kültür değerlerimiz üzerine daha da çok çalışıp ürünler verebilsek .
Elde ettiklerimizi de anlatıp açıklamakta yarışsak birbirimizle .
Di mi ... ?
-
Sizlerin özverisiyle bilgiler toplanacak ve ayrıntılar günışığına çıkacak inşallah. :)
-
Bekir abi, yatağan balçağında nasıl tarif edeyim bilemedim ama sap tarafına olan boynuzun üstünde kalan kısım var orayı ayrı yapıp oksijenlemi birleştirdin yani tek parçadan kabartmak orayı biraz zor geldi bana...
-
Doğru tahmin etmişsin Sinan . -^b.
Balçağın yan aynasının kabzayla birleşen kısmında yarım daire şeklinde tesviye ettiğim çıkıntıyı uygun bir açıyla eğip , önceden ölçerek dikdörtgen şeklinde kesip , desen işlediğim düz parçayı da işlemeleri bitince yarım yüksük şeklinde yuvarlayarak uç uca getirip lehimledim .
Yani bir parça yan ayna , bir parça da yarım yüksük olmak üzere tek yüzde iki parça var . birleşim kenarlarını kalıpçı eğesi ve zımparayla tam tesviye edip aralıksız alıştırırsan işlemden sonra dış yüzdeki lehim kalıntılarını temizlediğinde bütün bir parça kadar güzel olacak .
Benim deneme parçasında acemi lehimlerim ve temizlemek için de desene verdiğim hasar iyi görülsün de ibret olsun bana ;D ;D
(http://img834.imageshack.us/img834/5125/cimg2340y.jpg)
-
teşekkür ederim abi benim acilen bir tane kuyumcu tipi 6kg lık oksijen seti almam lazım...
-
bir video buldum gümüş kabartma tekniğini anlatıyor..
Gümüşlü Kemik Tarak 3/3 / Silver Bone Comb - Ellerin Türküsü Kanal B (http://www.youtube.com/watch?v=U_Fqf0MrVak#)
Savat - Handmade Silver Design with Niello / Ellerin Türküsü Kanal B (http://www.youtube.com/watch?v=bhv6AHm8yP4#)
-
Eline sağlık Ahmet dalak ustamız . Bu ata sanatının inceliklerini bizlerle paylaştığınız için
Eline sağlık ve teşekkürler Sinan usta bulup paylaştığın bu videolar için .
-
Deneme çalışmamı bitirdim bu da son hali :)
(http://img203.imageshack.us/img203/5732/dsci9365.jpg)
-
Bir "deneme" isi icin cok güzel bir objekte cikmis, kutlarim efendim... -^b
-
Helal olsun Bekir usta. Harika olmuş.
Daha önce koftgari meselesini de burada tartıştyığımız için konu dağılması olmaması açısından buraya ekleyeyim dedim. Nejat Eralp'in kitabında zırhlarla ilgili bir konuya bakarken tesadüfen silah süsleme teknikleri konusuna gözüm takıldı. Nejat hoca kakma ile koftgariyi birbirinden ayırıyor ve koftgarinin Türkçe karşılığı olarak "çakma" terimini kullanıyor. Metin şu şekilde:
"Çakma: Bir adı da küftgari olan bu teknikle altın veya gümüşle kaplanması düşünülen geniş satıhlarda kaplama yapılmıştır...Çakma tekniğinde yüzeylerde uygulanacak yazı ve motiflerin kenar konturları kazıma tekniği ile oyulur. Daha sonra konturlar ortasında kalan geniş yüzeyler noktalar halinde kumlanır veya karmaşık birbirini kesen çizgilewr halinde oyulur. Varak halindeki altın ve gümüş bu yüzey üzerine konularak ısıtıldıktan sonra çok hafif darbelerle yüzeye çıkılarak yapıştırılır. Yüzey kenarlarındaki çapaklar temizlenir ve konturlardaki metal birikimleri çekiçlenerek çakılan maden üzerine yaptırılır. Bu teknik varak yerine zaman zaman yan yana konulan tellerin dövülmesi ile de uygulanabilir." (Nejat Eralp, Tarih Boyunca Türk Toplumunda Silah Kavramı ve Osmanlı İmparatorluğunda Kullanılan Silahlar, sf. 182)
Ne dersiniz?
-
Ne denir , harika bilgiler denir Sancar :D
Bu kısa metindeki ifadeler bile kendi içinde ipuçları veriyor , Tarihi silahların namlu fotoğraflarına yakından bakarak çok küçük bir iki benzer deneme yapmıştım , " Çakma " anlatımı aradığım yöntem için aydınlatıcı oldu . Teşekkürler , yöntem hakkında daha geniş bilgisi olan dostlarımızın da katkısı ile faydalı bir çalışma konusu daha açılmış olacak hepimize .
-
Bu denemeleri kültürümüze , bize ait oldukları için araştırmaya değer çalışmalar olarak görüyorum Sancar . Elimin erdiğince de yaparak her gün daha çok öğreniyorum .
Anlamak için soru soran ya da benim gibi uygulamalar yapmak isteyen dostlarıma da elde ettiklerimi anlatmak isterim seve , seve . -^b
Olabilse de hepimiz kendi kültür değerlerimiz üzerine daha da çok çalışıp ürünler verebilsek .
Elde ettiklerimizi de anlatıp açıklamakta yarışsak birbirimizle .
Di mi ... ?
Iyi Aksamlar Bekir Bey,
Bir Antikacida bir parcaya rastladim ve hemen aklima siz geldiniz. Konu bu Baslik altina cok uyar gibime geldi ..... :D
Parcayi ilk gördügüm ve detayli baktigimda bazi kafamdaki sorular cevablandi gibi sanki. Fazla yazi yazmiyacagim, hepinizin yorumunu ve görüslerinizi merak ediyorum... ;D
- Ilk iki resim Antikacidaki buldugum Parca (19. yüzyilin basindan, cok güzel korundugundan herhalde Profesyonelce Konservation olmus anlasilan ...) ki bu tarihlere kadar gelebilmis, Ana / Ham Madde tamamen Odun olmak sarti ile hic bozulmamis öyle duruyor...
- Son 2 resim bu "Tahta Kaliptan" cikan eser formlarindan bazi örnekler...
Not: Son günlerde ekranlarda konusulan "Osmanli " dizisinde Haremdeki Bayanlarin hatta Yenicerilerin belinde epeyce görülmekte bu obje...
Selam ve Saygilarimla
Mergup
-
Daha iyi anlasilir diye bir iki resim daha yüklüyorum... :D
-
Çok teşekkür ederim Mergup bey . -^b
Sancar dostumuz daha önceki bir mesajında , Osmanlıda bu sanatın çeşitli kalıplar kullanılarak icra edildiğini yazmıştı .
Gönderdiğiniz kalıp ve önlü - arkalı toka fotoğraflarını da görünce , bende de o dönemdeki uygulama ile ilgili pek çok karanlık nokta aydınlandı .-^b
İlk fotoğraftaki ahşap kalıbın üzerindeki , kalıpçılıkta " erkek " denilen çıkıntıların , başları çeşitli sekillerde işlenmiş metal çiviler şeklinde işlenip sert ahşaba çakıldığını düşünüyorum.
Daha sonra bu kalıp kurşun ya da zift gibi daha yumuşak bir zemin üzerine konan tavlanmış gümüş plaka üzerine yerleştirilip , çeşitli ağırlıklar ya da çekiçle uygulanan baskı sonucu şekillerin gümüşe kolayca geçmesiyle döneminin ,kalıp kullanarak seri imalat yöntemi uygulanmış olabilir .
Kalıp üstüne eklenmiş ilave bombeli ahşap parçasının da bu baskıyı karşılayıp dayanımı arttıracak bir ilave olduğunu sanıyorum.
Sancar ya da diğer dostlarımızın elinde bu yöntemle ilgili eğer başkaca birkaç bilgi var ise dönemindeki uygulamanın tekrarlanabileceği bir kalıbı bugün aynen yapmamız için bir engel kalmayacak . Bu da bana iyi bir haber gibi geliyor .
Ne dersiniz ? ;) ;)
-
Çok teşekkür ederim Mergup bey . -^b
Sancar dostumuz daha önceki bir mesajında , Osmanlıda bu sanatın çeşitli kalıplar kullanılarak icra edildiğini yazmıştı .
Gönderdiğiniz kalıp ve önlü - arkalı toka fotoğraflarını da görünce , bende de o dönemdeki uygulama ile ilgili pek çok karanlık nokta aydınlandı .-^b
İlk fotoğraftaki ahşap kalıbın üzerindeki , kalıpçılıkta " erkek " denilen çıkıntıların , başları çeşitli sekillerde işlenmiş metal çiviler şeklinde işlenip sert ahşaba çakıldığını düşünüyorum.
Daha sonra bu kalıp kurşun ya da zift gibi daha yumuşak bir zemin üzerine konan tavlanmış gümüş plaka üzerine yerleştirilip , çeşitli ağırlıklar ya da çekiçle uygulanan baskı sonucu şekillerin gümüşe kolayca geçmesiyle döneminin ,kalıp kullanarak seri imalat yöntemi uygulanmış olabilir .
Kalıp üstüne eklenmiş ilave bombeli ahşap parçasının da bu baskıyı karşılayıp dayanımı arttıracak bir ilave olduğunu sanıyorum.
Sancar ya da diğer dostlarımızın elinde bu yöntemle ilgili eğer başkaca birkaç bilgi var ise dönemindeki uygulamanın tekrarlanabileceği bir kalıbı bugün aynen yapmamız için bir engel kalmayacak . Bu da bana iyi bir haber gibi geliyor .
Ne dersiniz ? ;) ;)
Evet, ayni kanaatdeyim derim.... ;D -^b
Hattaki hatta bu "Yöntemi" Yatagan yapan Usta veya Arkadaslarimizda icra edebilir. Böylelikle yapilan parcalar birazcik olsun, tarihine daha uyumlu, yakin takiben orijinal eski tarihi parcalari tekrar canlandirmak etabinda önemli bir "yol tasi" olarak görünebilir....
Selam ve Saygilarimla
-
Bir karıştırayım bakayım bekir usta, ekstra birşey bulabilecek miyim? Bildiğim kadarıyla kalıpla kabartma tamamen kaybolmuş bir yöntem değil, pirincin değil ama bakırın üzerine benzer bir yolla çalışıldığını görmüştüm. Anadolu'daki (gümüş, pirinç, bakır v.s) geleneksel maden işlemecileri kullanıyor zannederim halen.
-
Arkadaşlar. Bahsettiğiniz ahşap kalıp ile bu iş kesinlikle olamaz. Nedenlerini sıralamak uzun sürer ancak bu kalıp Tokat ta halen yazma ve sofra bezlerine desen uygulamakta kullanılan bir kalıptır. Bir nevi boya transtferi yapar. Ancak tamamen demir olsa ve çıkıntıları bu kadar derin olmassa gümüş veya altını şekillendirmek mümkün olabilir. Saygılar...
-
Peki Süleyman usta, yumuşak madenlerin(pirinç bakır gibi) işlenmesinde kalıp hiç mi kullanılmıyor yoksa daha değişik bir çeşit bir kalıp mı kullanılıyor? Zira bakırcıların düz satıhları süslerken resimekini andıran kalıplar kullandığını görmüştüm; levhayı kalıbın üstüne koyup özel bir çekiçle döverek kabartma deseni kabaca çıkartıyorlardı; lakin kalıp ahşap mı idi başka bir malzemeden mi idi bilemiyorum. Bu konuda bilgi verebilirseniz sevinirim :)
-
Kabartma-çökertme işlerinde kalıp kullanılmış olabilir, ancak ben de Süleyman Bey'e katılıyorum; Mergup Bey'in fotoğrafını gönderdiği tahta kalıp, takip eden fotoğraflarda görülen tekniğe uygun değil bence de.
Dahası, Mergup Bey'in ikinci grup olarak gönderdiği dört fotoğraftan ilk ikisinde görülen tekniğin kabartma-çökertme değil de, kalıba döküm olduğu düşüncesindeyim. Tabii, fotoğraflardan kesin bir yargıya varmak mümkün değil, ama bir "seri imalat yöntemi" olarak kalıba dökümün kullanılmış olması da gayet akla yakın bence.
-
Kabartma-çökertme işlerinde kalıp kullanılmış olabilir, ancak ben de Süleyman Bey'e katılıyorum; Mergup Bey'in fotoğrafını gönderdiği tahta kalıp, takip eden fotoğraflarda görülen tekniğe uygun değil bence de.
Dahası, Mergup Bey'in ikinci grup olarak gönderdiği dört fotoğraftan ilk ikisinde görülen tekniğin kabartma-çökertme değil de, kalıba döküm olduğu düşüncesindeyim. Tabii, fotoğraflardan kesin bir yargıya varmak mümkün değil, ama bir "seri imalat yöntemi" olarak kalıba dökümün kullanılmış olması da gayet akla yakın bence.
Merhabalar Kayahan bey,
Evet ikinci Gurubdaki Parcalari " Kalip" Örnegine yakin diye ve tanitmasi kolay anlasilsin amacli koydum. Sizinde dogru görüp, Söz ettiginiz gibi bunlar kalip döküm parcalar. Bunlari bir "kalip" ile cikarmak bencede Sölz konusu olamaz... :D
-
Kabartma çökertme veya kakma da denilen bu sanat için uygulama yöntemlerini kendince araştıran biri olarak , bir iki tecrübemi paylaşmak istiyorum izninizle :)
Öncelikle Mergup bey ben fotoğraflardaki kemer tokalarının hiçbirinin döküm tekniğiyle yapıldığını sanmıyorum . Arka yüz fotoğraflarında , öndekinin negatifi desen görüntüsü bu netlikte , kum döküm tekniğinde oluşmaz .
Aşamalarını fotoğrafladığım deneme parçamda ise arka yüz fotoğraftakine tıpatıp benzer şekilde oluştu . Bu nedenle fotoğraflardaki tekniğin , kalıpla veya elde , ama çekiç ve baskı kalemleri kullanarak yapıldığına inanıyorum .
İlk fotoğraftaki kalıp bütünüyle ahşap ise bu amaçla kullanılması bence de mümkün değil tabii .
Ama önceki mesajımda da sözettiğim , gümüşle temes edecek ve şekillendirecek erkek parçalar çivi başı gibi şekillendirilip sert ahşaba çakılır ise , elde kakmaya kılavuzluk edebilecek bir alçak kabartma görece hafif bir baskı ile elde edilebilir gibi geliyor bana . Daha sonra da bu hafif izler kurşun üzerinde baskı kalemleriyle derinleştirilip son şekil verilebilir .
Bunlar kişisel tahminlerim elbette , hiçbiri kesin bilgiye dayanmıyor . Yine de deneme - yanılma ile yürürken belki bir ucundan işe yarar diye düşündüm .
-
picture 2 deki resim ile picture 3 deki arka kısmı gösterir resmi incelediğimde vardığım kanaat kesinlikle metal bir kalıp üzerinde gümüş veya altının istenilen kalınlıkta astar olarak dövülmesi sonucu yapılmış olduğunu söyleyebilirim. Bazı kabartma yada iki boyutlu diyebileceğimiz eserlerin ise özellikle altında (çok yumuşak olması nedeniyle) dişi li erkekli pirinçten kalıplar kullanıldığını gördüm.
-
Sınanmış bilgi olarak yaptığınız katkı , bizlerin deneme yada tahmin bilgilerimizden çok daha özel ve önemli Süleyman bey .
Böyle katkılarla dağarcığımız büyüdükçe de hep birlikte daha hızlı gelişeceğiz . Teşekkürler .
-
Gerçekten bilgilendirici bir tartışma oluyor. Bu minvalde konuyla lakalı bişr soru dah sormak isterim: Bakırcılıkla ilintili olarak "nakış çekici" diye özel bir çekiç adı kulağıma çalınmıştı. Merakımı celbeden bu güzel terim için internette pek birşey bulamadım lakin bakırcı+çekiç diye arattığımda çoğunlukla pekçok farklı çekiç türü(ahşap tokmaklar dahil) ile dövöme yapan usta resimleri buldum. Burda dikkatimi çeken Uygur duvar resimlerinde, Osmanlı minyatürlerinde ve en son yine çağdaş bir Türkistanlı bıçakçı fotoğrafında rastgeldiğim japonlarda da görülen ve maalesef bizde japon demirci çekici diye tanınan) çokgen formlu uca doğru daralan tek taraflı çekicin de sıklıkla görülmesi idi. Bu merakımı celbetti. Acaba nakış çekici bu çekiç midir? Yahut değilse adı nedir? Ecdadımızın taa Uygurlardan beri bıçakçılıkta kullandıkları çekiçle bu çekiç aynı mıdır? Bu konularda beni bilgisi olanlar beni aydınlatabilirse çok sevinirim. Hiç olmasa Türk demirciliğine özgü bir terim daha öğrenmiş oluruz ki bu da az şey değil.
-
Nakış çekici çok hafif bir çekiç olsa gerektir Sancar Bey, ancak bu konuda benim bir bilgim yok.
Süleyman Bey, verdiğiniz bilgi sınanmış mıdır? Siz böyle bir çalışmayı yakpare kalıp kullanarak yaptınız mı, yahut yapılışını izlediniz mi? Bu konuda bize öğretebilecekleriniz gerçekten de işlerimizi çok kolaylaştırırdı...
Bekir Bey, bu fotoğraflarda görülen bezemelerin kalıba döküm yöntemiyle yapılamayacağını söylemiyorsunuz herhalde? Kum kalıbın yegane döküm yöntemi olmadığı malum...
Bir de, bu başlıkta ele aldığımız tekniğe "kabartma-çökertme" demeye devam edelim, zira "kakma" tamamen farklı bir tekniğin adı.
-
Bir sürü yazı yazdım ama fotoların 128 kb geçmesi nedeniyle göndermeden sonra uyarı verdi ve tabiki göndermedi. Yazdıkalarımıda kaybettim. Bu daha öncede başıma geldi. Benim ayarlardamı bir sıkıntı var yoksa bendemi?
Yaptığım bir gümüşü ekliyorum arkadaşlar. Arka görüntüsünde çelik kalıp içerisine giren kısımlar görüyorsunuz. Ön resimde ise kalıpta dövüldükten sonra çelik kalemler ile tekrar oyulan kısımların yarısını kırmızı noktalar ile belirginleştirdim. Buralar daha sonra savat yapılacak kısımlardır.
Kum dökümde ince parçaları dökmek mümkün değildir. Dökülse bile kesinlikle hatalı olur. Gelişen teknoloji ile bu mümkün ancak ondada sıkıntılar olmakta. Şöyleki döküm yapılan parçalar daha kırılgan olmakta. Ancak astardan (Levha) elle döverek, ezerek yapılan bir parça daha mukavemetli olmakta. Takılarda problem olmaz ancak bir kılıç, kama, yatağan türü kuvvet gerektiren bir sap yapmada bu önemli olacaktır. buradaki kıstas sapın ince ve sağlam olması. 1mm kalınlığında değilde 3mm kalınlığında bir sap yaparsanız bu dökümle hal olur ancak hem gümüş fiyatı hem sapın ağırlığı çok artar. fiyatı problem olmasa bile ağırlığı kullanıcı açısından problem olacaktır. Gerçi savaşada gitmeyeceğiz ama amaç eskiyi birebir yapmak ise bu husulara dikkat etmeliyiz kanımca.
-
Çok faydalı ve eğitici bir tartışma oluyor gerçekten de arkadaşlar -^b .
Böylesi seviyeli , bilgi alışverişi amaçlanan tartışmalarla herbirimiz eksiklerimizi hızla tamamlayıp doğru bilgilerle donanıyoruz . Ne güzel :D.
Kayahan bey , döneminde uygulanan tekniğin kum kalıba döküm olduğunu düşünüyorum . ( metal kalıba hidrolik basınç marifetiyle basılan sıvı metalin modern sanayi toplumlarınca geliştirilen daha yeni bir yöntem olduğunu da düşünerek ) , kuma döküm yönteminde de sıvı metalin , kalıbın her yerine rahatça yürüyebilmesi için parça et kalınlığı daha kalın tutulur.
Ve yine sıvı metalin kalıp içinde yürüme hızını azaltacak girinti çıkıntıların , parçada görünmeyecek arka yüz düzeltilerek en aza indirilip, sakat parça oranının azaltılması uygulaması , bugün de dökümcülükte uygulanan standart yöntemdir . Kemer tokalarının arka yüzlerinde görülen desenler yüzünden bende döküm yönteminin kullanılmadığı fikrini taşıyorum .
Tabii ki o dönemde uygulanan döküm yöntemlerini de kabartma - çökertme sanatını da her yönüyle bilmediğimi , bugün sahip olduğum teknik bilgilere dayanarak tahmin hakkımı :D kullandığımı tekrarlamalıyım .
Süleyman beyin eklediği fotoğraflar ve bilgilerle de bence kabartma - çökertme sanatında artık yöntem tam olarak belli. Bizler , daha çok uygulama ile yöntemi daha iyi anlayıp , olabilirse de geliştirebiliriz bence .
-
Ben de çok teşekkür ederim Süleyman Bey, Bekir Bey; çok değerli bilgiler bunlar. -^b
Süleyman Bey, yükleyeceğiniz resimleri 128KB'a indirebileceğiniz yardımcı programlardan kullanabilirsiniz, ben öyle yapıyorum. Bir de, uzun mesaj yazacağım zaman, mesajımı "Notepad" gibi bir editör ortamında hazırlıyorum ki, bilgisayar tıkanmalarında yahut elektrik kesilmelerinde yazdıklarımı kaybetmeyeyim. Naçizane, tavsiyemdir. ;)
Süleyman Bey'in son mesajında gönderdiği fotoğraflardaki arka görüntüye bakınca, Mergup Bey'in fotoğrafını gönderdiği ürünün kalıpla yapılmadığı düşüncesi uyandı bende. Zira o fotoğraflarda arka görüntüdeki desen hatları çok daha belirgin. Şayet tek erkek kalıp kullanıldığında elde edilen arka görüntü Süleyman Bey'in gönderdiği fotoğraftaki gibiyse, bence Mergup Bey'in gönderdiği resimdeki süslemeler tek erkek kalıpla değil, doğrudan kalem (?) ile oluşturulmuş gibi.
Bu arada, şu "erkekli-dişili kalıp" konusunu kurcalamaya devam edeceğim ya, önce nedenini açıklayayım: Kabartma-çökertme yapılacak levhayı tek erkek (ya da tek dişi) kalıp kullanarak diğer yüzünden çekiçleme ile desen oluşturmak, seri üretim mantığına uygun bir yöntem değil. Bu yöntemle yapılan üretim hala bir el işçiliği gerektirir, sonuçta ortaya çıkan ürünün kalitesi de hala çekici sallayan elin maharetine bağlıdır.
Öte yandan, erkekli-dişili metal bir kalıp kullanılsa ve desen oluşturulacak levha bu iki kalıbın arasında sıkıştırılsa, bunun için bir el melekesine gerek olmayacağından, bu yöntem seri üretime de uygun olacaktır.
Ne dersiniz?
-
Kayahan Bey Bilgisayar yardımından dolayı öncelikle teşekkürler.
Yanlış biliyorsam düzeltin lütfen.(Kesin bildiğim bir konuda dahi çoğu zaman çok iddalı olmam. Muhakkak yanıldığım yada daha iyi bilen tecrübe eden vardır düşüncesiyle)
Kalem işinin ne olduğunda anlaşalım önce. Kalem işi Hakkaklıktan gelir ve bir levhanın üzerine bir motifin kazınarak işlenmesi temeline dayanır. Dolayısyla kalem işi olan bir levhanın arkasında hiç bir zaman kabartı göremezsiniz.
Mergup Beyin gönderdiği resimlerden 2 ve 3 den bahsediyorsak şayet bunlar benim yaptığım yöntemle yani dişi kalıp üzerine ezilerek (dövmede olabilir erkek kalıpta) oluşturulmuş şekillerdir. Burada fark dişi kalıbın dişiliklerinin ( :-[) derinliği ve kullanılan gümüşün kalınlığıdır. 1mm derinliğinde bir dişi kalıpta 1mm kalınlığında bir gümüş ile 0.5mm kalınlığında gümüş arasında muhakkak fark olacaktır.
Şöyleki kendi yaptığım kalıplarda aleminyum folyo ile bir baskı yaparsam estetik çak daha farklı ve güzel olmakta. Ekstra bir işciliğe gerek kalmadan motifler çıkmakta. Fakat 1 mm kalınlığında gümüş ile aynı kalıbı kullandığımda hem kalın hem sert olması sebebiyle kalıpta tam oturmamakta dövme sonrası motiflerin belirgileştiği yerlere tekrar çelik kalemler ile emek sarfetmekteyim.
Seri üretim açısından olaya bakarsanız evet haklısınız. Profesyonel bir kalıpçıya bir dünya para verir istediğiniz motifi oluşturup çok güzel eserler ortaya çıkarabilirsiniz. Bunu yatırım yapmak isteyen bir kişi gayet güzel ve kolay bir şekilde yapabilir. Ama benim gibi, bu işin sevdalıları için el sanatı hatalı bile olsa tercih sebebidir. Belki geri kafa diyeceksiniz ama benim nacizane düşüncem; amacımız eskiyi yapmak, yaşatmak ise mümkün mertebe onlar gibi emek harcayarak ve daha önemlisi kendimizden bir şeyler katmadan eskiyi bire bir yapmaya çalışmalıyız. Bir nevi kopyacılık yapmalıyız. Yoksa oturur çok güzel ve enteresan bir kılıç yada bıçak yaptığımızda ne kadar kıymeti olabilir. Bunun karşısında bir yatağan yapmak için neden bu kadar uğraşalım. döner bıçağına bir kavis ver olsun bitsin değilmi. ;D Ama işin detayına girince illa eski ölçülere yakın olsun, eski malzelere yakın olsun yok karbon oranı yok bilmem neyi diye uğraşmak çok çok zahmetli işlere girmek ...
neyse konuyu dağıtmaya hatta saçmalamaya başladım. affola
-
Bu konuda başlık açıp , ilk mesajımda da tarihi örneklerin fotoğraflarından yola çıkıp el yordamı ve içgüdü ile , yani sıfır teknik bilgi ile başladığımı yazmış ve birkaç acemi denememinde fotoğraflarını paylaşmıştım .
Gerçekten çok büyük mutlulukla söyleyebilirim ki , başladığım noktaya göre bugün ben ve konuyu izleyen tüm dostlarımız , bu sanatın bütünü hakkında teknik uygulamalar da dahil olmak üzere çok daha fazla bilgi sahibiyiz .
Bu da eminim hepimizin hoşnut olduğu doğru bilgi edinme amaçlı , sağlıklı tartışma ortamımız ve katkıda bulunan dostlarımız sayesindedir . Bu yüzden ve de buna dayanarak :
Süleyman bey ve konuya ilgi duyan bütün dostlarımız lütfen konuyu böylesi katkılarla dağıtmaya ve saçmalamaya daha çok ve daha sık devam ediniz . :D :D
-
.
-
bu yazı hiç yazılmadı kabul edermisiniz?
-
Ustalarım. Karşılıklı olarak yanlış anlamaya müsait sözlerden yahut yanlış anlamalardan dolayı ikiniz de birbirinizin sözündeki maksattan rahatsız olmuş durumdasınız. Benim gözlerimin gördüğü kadarıyla olumlu cümleleri yanlış anlayarak ikiniz de beyhude üzülüyorsunuz.
-
Bu konuda başlık açıp , ilk mesajımda da tarihi örneklerin fotoğraflarından yola çıkıp el yordamı ve içgüdü ile , yani sıfır teknik bilgi ile başladığımı yazmış ve birkaç acemi denememinde fotoğraflarını paylaşmıştım .
Gerçekten çok büyük mutlulukla söyleyebilirim ki , başladığım noktaya göre bugün ben ve konuyu izleyen tüm dostlarımız , bu sanatın bütünü hakkında teknik uygulamalar da dahil olmak üzere çok daha fazla bilgi sahibiyiz .
Bu da eminim hepimizin hoşnut olduğu doğru bilgi edinme amaçlı , sağlıklı tartışma ortamımız ve katkıda bulunan dostlarımız sayesindedir . Bu yüzden ve de buna dayanarak :
Süleyman bey ve konuya ilgi duyan bütün dostlarımız lütfen konuyu böylesi katkılarla dağıtmaya ve saçmalamaya daha çok ve daha sık devam ediniz . :D :D
Abdurrahman bey ,
Şahsen emeğine saygı duyduğum , değer verdiğim emek ve ürünleri kadar bu forumda yayınlanan daha önceki mesajlarındaki alçakgönüllü ve emeğe saygılı ifadeleri ile de takdir ettiğim bir kişiliksiniz .
Fakat bütün bu takdir duygularımla birlikte defalarca da tekrar okumama rağmen özür dileyerek Süleyman kablan ustamıza hitaben kaleme aldığınız son mesajınızdan neyi anlamam gerektiği konusunda hala karmakarışık ve kararsızım .
Tahminim , yukarıda tekrar alıntı yaptığım mesajımdaki son paragrafta Süleyman ustamızı takdir etmek için kullandığım mecazi anlatımı , belki de yazıldığı şekliyle doğrudan anlayıp , geç saatlerin de tesiriyle sizin hemen kendi mesajınızı kaleme aldığınızdır.
Böyle bir yanlış anlamaya sebep olduysa mesajım için Süleyman ustamızdan ben hemen özür diliyorum.
Ama hemen ardından da bizimle paylaştığı bilgilerle konuya çok önemli katkılar sağlayan ustamıza , sizin de yukarıdaki mesajınızda kullandığınız üslup nedeniyle bir özür borçlandığınızı hatırlatmak isterim.
Selamlarımla .
-
süleyman bey sizden özür dilerim konuyu dağıttım amacım bu konu değildi oldu bir yanlışlık hiç bir zaman sizleri kırmak ,üzmek amacım değildir hele hele bir ustayı eleştirmek hiç haddim değildir kusuruma bakmayın
-
Estağfirullah Abdurrahman bey. Özür dilenecek bir konu yok. Ben kendimde bir kabahat arıyorum. Acaba bu düşünceleri söylettirecek ne yaptım, farkında olmadan birşey yazmış olmalıyımki arkadaşlar bu şekilde düşündüler diye. Sıkmayın canınızı olur böyle şeyler. :-[
-
"Niyet hayır , akıbet hayır " diyen ata öğretisine de , tüm forumdaşların , hepimizin beklentisine de uygun , olgun tartışma üslubuna örnek sergileyen iki kıymetli ustamıza gönülden takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum . Varolunuz .
-
-^b -^b -^b :D
-
Arkadaşlar kusura bakmayın lütfen. Konu nerden nereye geldi. Kabartma ve çökertme işine geri dönelim isterseniz.
-
Ustalarım... Tekrar tekrar özür dileyerek bitmemiş olmasına rağmen konuyu tekrar toplamak ve yorumlarınızı almak için kın için yapmaya çalıştığım kabartma işlerini paylaşmak istiyorum. İnşallah bitmiş halinide yayınlamak nasip olur.
-
Ustam maşaallah , tarzını yansıtan , mevcut haliyle bile seyri keyifli, tertemiz usta işleri ellerine sağlık .
Ben kabartma denemelerimde 0.40 - 0.50 mm pirinç saç kullandım . Tersli yüzlü fotoğraflardan senin işlerde metal et kalınlığını sanki daha fazla gibi görüyorum . Dövme yönteminizin gereği mi kalın metal ,yoksa ben mi hatalı görüp tahmin ediyorum ? .
Bitmiş halinde son görüntü çok göz dolduruyor ve ustalığınıza şahadet ediyor tabii ama bunları yöntemi tam anlayabilmek adına soruyorum . Birde son işiniz yine çerkes kaması mı ? şaşka yada kılıç mı yakın plan çekilen fotoğraflardan tam anlayamadım da .
-
Yeni eklenen fotolar kılıç kını için yaptığım parçalar. evet ben astarı 1mm kalınlığında kullanıyorum. dövme, eğeleme şekillendirme sonrası savat yapılacak yerleri tekrar çelik kalemler ile oymaktayım. Astar ince olursa kalıpta şekillendirmek dövmek daha kolay olmakta. İnce olması sebebiyle çekiç darbeleri ile kalıbın içine tam oturuyor hatlar daha belirgin oluyor. Fakat benim kalıplarda el yapısı olduğundan ufak hataları dövme sonrası düzeltmek için biraz kalın astar kullanıyorum.astar oyma ve savat sonrası eğeleme- zımparalama -polisaj sonucunda biraz daha incelmekte. onun için ilk başlangıçte biraz kalın ama bittiği zamanda 0.5-0.7 mm civarında olmakta.(Tahmin ediyorum. Bitmiş parçayı hiç ölçmedim.)
-
Gümüş tercih ettiğimizde 1 mm için maliyet yüksek olacak ustam . Kalıbı daha hassas işlenebilse yarı kalınlıktaki astarı kullanıp , en azından gümüş maliyetini yarıya düşürebilecek miyiz bu hesaba göre ?. Yoksa daha kalın astar çerkes silahlarında geleneksel uygulama olduğundan mı tercihiniz ?.
-
Kalıp hassas olursa dediğiniz elbette daha iyi olur. Etken olan şey gümüşün kabartmalarının yükseklik ölçüsü yada derinlik. Yüksek bir kabartma için derin bir kalıp gerekli. Derin kalıpta ise astar ne kadar incelirse hata olasılığı o kadar artar. Ben kalıp üzerinde bir kaç kez gümüşü tavlayarak dövüyorum. her seferinde aynı noktayı bulmalıki kabartmalar hatalı olmaya. ince bir astarı kalıba sabitleyip bir kere döverek çıkartamazsınız. gümüş ince hatlarda muhakkak yırtılır. ancak bu bilgiler benim tecrübelerimdir. geçerli bir bilimselliği yoktur. ben bu şekilde tecrübe ettim ancak bilmediğim kolaylıkları olabilir. Aksine çerkes kama kılıç vesairesinde gümüşler ince kullanılmıştır. Ya daha kalın bir astardan dövülüp arka kısmı sonradan eğelendi ve inceltildi yada benim bilmediğim başka teknikler kullanıldı. Dediğim gibi bende tamamen deneme yanılmayla bu yöntemi buldum.
-
gümüşle haşır neşir on yıllık tecrübe karşılık mutlaka bilgin vardır ama ustam . Yine de yapıp deneyerek bulduğum en iyi yöntemi burada herkesle paylaşmak istedim eğer olumlu bir katkısı olursa sevinirim . Başlangıçta denediğim kurşun altlık yerine , fotoğraflarını aşağıda verdiğim zift altlık ve yarım küre tepsi tam anlamıyla mü- kem - mel .
Öncelikle ara tavlamalarla yapıldığında astar kalınlığının dört katı kadar derinlikte yırtılmadan çökertebiliyorum .
Hatalı darbe izlerini ters taraftan tekrar zifte yatırıp hemen düzeltmek mümkün .
Çok ince ayrıntılar dahi çok küçük çekiç darbeleriyle işlenebiliyor .
Astar her iki yöne de çok hassas ve kontrollu çökertilip kabartılabildiğinden eğe ve kalın zımpara gibi kaba talaş işlemlerine gerek kalmıyor böylece daha ince astarla çalışabiliyorum .
Zifti hafif ısıtarak yumuşatıp astarı yapıştırıyor , baskı kalemleri ve " fındık" çekiçle çalışmaya başlıyorum zift tam olarak soğuyup , sertleştiğinde astarı kabuk gibi kolayca alabiliyorum
(http://img716.imageshack.us/img716/9573/fotoraf0008b.jpg)
(http://img858.imageshack.us/img858/7069/fotoraf0007.jpg)
(http://img860.imageshack.us/img860/2275/fotoraf0006r.jpg)
-
Bekir Bey çok güzel çalışmalar ve denemeler. Elinize sağlık. Konuyu ilk açtığınızda gönderdiğiniz resimlerin ilk ikisi dediğiniz teknikle yapılmıştır. Bir miktar arkadan bir miktar önden baskı ile oluşturulan motifler. fakat en sonda gönderdiğiniz resimdeki kılıca dikkatinizi çekmek isterim. Bir kalıp yardımı ile yapılan parçalarda desenler hem daha keskin hatlarla belirginleşmekte hemde daha derin olabilmektedir. Tercih tabiki ustanın yapmak istediği şeye ve elindeki alet edavata bağlı olarak değişiklikler göstermekte. Her iki yöntemde gayet güzel sonuçlar vermekte.
-
Süleyman ustam bitirdiğini tahmin ettiğim yeni çalışmaları doğrusu merak ediyorum . tamamlanan kın örneklerinin bizlerle paylaşacağınız aşamaya gelmesini bekliyoruz :)