Başlarken > Temel Bilgiler, Terim ve Kavramlar

Ortaçağ Şövalye Kılıcının Tarihi Gelişimi

(1/3) > >>

Selim Atalay:
Giriş Niyetine:

Bu makalede kısaca Avrupa ortaçağ şövalye kılıcına uzanan yolda ana
basamaklar  anlatılacaktır.Makaleye  başlamadan  önce iki  hususa
değinmek  istemekteyim.Bu  makale  ismim  veya  kaynak  belirtilerek
yapılacak  alıntı  ve  kopyalamalara  açıktır.Burada  amacım  teşekkür
beklemek ya da kendi ismimi zikrettirmek değildir.Sadece çalışılıp , emek
verilerek hazırlanmış bu makalenin internette ki kaynağı belli olmayan pek
çok  yazı  gibi  sadece “kopyala  yapıştır “  mantığı  ile  sağa  sola  emek
edilmeden  yapıştırılmış  değersiz  bir  internet  makalesine  dönüşmesini istemediğim içindir.


Diğer bir husus ise şudur.Bu makalede pek çok farklı makaleye , teze ,
yazara ve belgesele başvurulmuştur.Bir kısmına atıfta da bulunulacaktır.Bu
kaynaklar içerisinde akademik kaynaklar olduğu gibi akademik olmayan
kaynaklarda mevcuttur.Bu makale akademik kaygılarla yazılmamıştır ve
de  akademik  bir  makale  gibi  okunmamalıdır.Bu  nedenle  bu  makaleyi
referans  alacak  şahısların  bu  hususa  dikkat  etmesi  gerekmektedir.Bu
makalede ele alınan konu  %  100 doğrulukla anlatılmak istenilmişse de
buna ulaşılamamıştır.Bunun nedeni kaynakların pek çoğunun internetten
derlenmiş olmasıdır.Zira internet bilgiye ulaşmada çok önemli bir kaynakta
olsa  içinde  kocamanda  bir çöplük  barındırmaktadır.Genel  içerik  olarak
doğru olduğuna inanılan bilgiler ve referanslar kullanılmıştır.Bu makale ile
amacım insanlara basit bir dille  , kapsamlı ve Türkçe olarak bu kılıçları
tanıtmaktır.

Burada bazı tarihi bilgiler kronolojik olarak verilecektir.Bununla birlikte
kılıç  tarihinin  tüm  bir  kronolojisi  verilmeyecektir.Zira  bu  makalede
ortaçağda şövalyeler tarafından yaygınlıkla kullanılmış , haçlı seferleri ile
dedelerimizin karşılaştığı bugün yabancı literatürde “şövalye kılıcı” olarak
geçen  kılıçlar  ile  bu  kılıç  formuna  önderlik  etmiş  bazı  kılıçlardan
bahsedilecektir.Elbette ki burada ismini zikretmediğim bazı kılıçlar tarihi
gelişim   açısından   önemli   basamaklardır.Ortaçağ   şövalye   kılıcının gelişimine uzaktan veya yakından katkıları da olmuştur.Bu nedenle ismini
zikretmediğim  kılıçlar  önemsiz  yahut  bu  formun  gelişiminde  etkisiz değillerdir.Yalnızca  belirli  bir  döneme  odaklanıldığı  için  bu  makalede zikredilmemişlerdir.

İlk Adımlar:

Her ne kadar bahsedeceğimiz kılıçlar demir ve çelik çağına ait kılıçlar
olsa da bu kılıçlara gelinceye kadar olan süreci özetlemek faydalı olacaktır.

Alet üretim fennine “ teknoloji” demekteyiz.Hikayemiz insanoğlunun ilk aletleri üretmesiyle    başlamıştır.İlk    insanlar    kendilerini    yabani hayvanlardan  ve  diğer  insanlardan  koruyabilmek  için  ilk  silahları yaptılar.Kullanılan materyaller ise obsidyen gibi çeşitli kayaçlardı.

İnsanoğlunun  bir  sonraki  aşamaya  geçebilmesi  için  epey  bir  zaman gerekmiştir.Alet yapım ilminin gelişebilmesi için devrimsel bir yeniliğe ihtiyaç vardı.İnsanoğlu bu aşamayı metali kullanarak aşabildi.

İlk kullanılan metal bakırdı ve tahminen milattan önce  5000 yıllarında kullanıldı.Nabit  bakır  doğada  çok  sınırlı  miktarlarda bulunmaktaydı.Bu nedenle bakır ilk zamanlarda yalnızca takı olarak kullanıldı.Ergitmenin bir oksit indirgeme prosesi olarak keşfi m.ö.  4000 yılında Mezopotamya'da olmuştur.Milattan önce  4000 yılında persler iki şeyi keşfettiler.Malakit minerali yüksek miktarda bakır içermektedir.Odun kömürü ile ergitilen malakit bir süre sonra saf bakıra dönüşebilmektedir.
Odun   kömürü   karbon   içermektedir.  Yeterli   ısı  sağlandığında(1200 santigrat)   tepkime   gerçekleşmektedir.Oksitli   olan   cevher   karbonla tepkimeye  girmekte  ve  CO2  ile  su  oluşmaktadır.Tepkimenin  yegane sonucu olarak metalik bakır ortaya çıkmaktadır.
Odun  kömürü  en  büyük  keşiftir.Yerini  kömüre  bırakıncaya kadar tarih
sahnesinde  uzunca  bir  süre  kalmıştır.Odun  kömürü  yalnızca  bakır  için
önemli değil demir-karbon alaşımı olan çelik içinde bir mihenk taşıdır.

1 libre ( yaklaşık 453 gr) odun kömürü elde edebilmek için 70 lb (yaklaşık
31,75  kg)  ağaca  ihtiyaç  duyulmaktaydı.1  libre  bakır  için 20  libre
odunkömürüne  ;  1  libre  demir  içinse    8  libre  odun  kömürüne  ihtiyaç duyulmaktadır.

Görüldüğü üzere bahsedeceğimiz kılıçlara gelinceye kadar yaşanmış en büyük gelişme odunkömürünün keşfi olmuştur.Kendisinden sonra gelecek tüm gelişmeler için anahtar rol oynamıştır.

Sonraki   dönemde   insanoğlu   metali   döverek   metali   daha   da
sağlamlaştırabileceğini keşfetti.Fakat sağlam kılıçlar yapabilmek için bu
da  yeterli  değildi.Milattan  önce 3000  yılında  insanoğlu  alaşımları
keşfetti.Metalin  başka  bir  metalle  birleştirilmesi  o  metali  daha     da sertleştirip , sağlamlaştırıyordu. Elbetteki insanlığın ilk ürettiği alaşım bir bakır alaşımı olan bronzdur. İçerisine yalnızca % 5-10 oranında kalay ilave edilmesi  bakırı  çok  sağlam  hale  getirmekteydi.Bronzun  esneme dayanımı en yüksek bakır alaşımı olduğu çok sonraları keşfedilecektir.Zira kalay  -  bakır  alaşımı  en  yüksek  esneme  dayanımına sahiptir  ve  diğer metallerin aksine çok az kalay gerekmektedir.

Böylece  insanoğlu  ilk  sağlam  kılıçları  yapabileceği  metali  keşfetmiş oluyordu.Dolayısıyla kılıçların tarihi gelişimi bronz kılıçlarla başlamış  , demir kılıçlarla devam etmiştir.Çelik kılıçlar ile son bulmuştur.

Bronz kılıçlar kılıç formunun   gelişiminde oldukça etkili olmuştur.Ayrıca metalurjik gelişim açısından bronz devri kılıçları es geçemeyiz.Başlangıçta da zikrettiğimiz üzere anlatacağımız kılıçlar demir ve çelik dönemi kılıçlar olduğu için bronz kılıçlara bu makalede yer verilmemiştir.Ancak demir ve çelik olan kılıçlara kadar geçen sürecin bilinmesi adına böyle bir girişin yapılması doğru bulunmuştur.

İleride ele alacağımız kılıç çeşitlerinde de metalurjik ve teknik gelişim verilmeye çalışılacaktır.Zira 6500 yıllık bir sürecin yalnızca 1500 yıllık bir kısmını anlatmanın kopukluklara neden olabileceği düşünülmüştür.
 



Selim Atalay:
1)Gladius:
Roma imparatorluğunda İsa’dan önce 3. yüzyıl ile İsa’dan sonra 4. yüzyıl arasında  kullanılmıştır.Gladius  kelimesi  Roma  dilinde  kılıç  anlamına gelmektedir.Sanılanın aksine gladyatör kelimesi gladiustan türemiştir ve kılıç kullanan kişi anlamına gelmektedir.

Gladius form olarak Roma imparatorluğuna özgü bir form değildir.Gerçek kökeni hakkında pek çok görüş ortaya atılmış olmakla birlikte ortak bir kanıya varılamamıştır.Bu teorileri burada irdeleyemeyeceğiz.Bununla birlikte benimde benimsemiş olduğum iddia kelt kökenli olduklarına dair olandır.

Tiberius'un kılıcı

Tarihte ilk görülen gladius çeşidi “ Gladius Hispaniensis” dir.Bilinen diğer çeşitleri ise Mainz ,Fulham(Mainz Fulham) ve Pompenianus(Pompei) dur.Gladius ölçülerinde belirli bir miktarda sapma  olsa da genellikle ölçülerde fazla bir değişiklik gözlenmemektedir.Bunun nedeni gladius üretimine ait katı yönergelerdir.Üretilen her gladius bu yönergelere göre üretilirdi.İster Romalı bir general isterse sıradan bir lejyoner olun taşıdğınız gladius aynı özelliklerdeydi.Yalnızca kınlarında ki süslemelerden bu kılıcın yüksek bir mevkide ki subaya ait olduğu anlaşılabilirdi.Bu katı yönergeler uzun bir süre gladius formunun değişmeden kalmasını sağladı.

Gladius Romalı bir piyadenin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikteydi.Bir Romalı piyedenin birincil silahı Pilum idi.Pilum cirit ile mızrak arasında bir forma sahipti.Şaftın ahşap gövdeyle birleştiği yer yumuşak demirden yapılırdı.Pilum yakın mesafeli bir silahtı.Hasmın kalkanı veya direk kendisi yaralamak amaçlı kullanılırdı.Pilum demir olan kımından yamulur ve kalkandan savaş sırasında çıkarmaya imkan vermezdi.


Gladius Hispaniensis kınları-Leiden müzesi

Bunun   ardından   genelde   kalkan   savaşı   yapılırdı.Romalı   askerler kamlumbağa  savunması  dediğimiz  düzene  geçerdi.Kendisine  saldıracak hasma kalkanların arasındaki boşluklardan gladius ile saldırırdı.Bu nedenle kesmek   ve   delmek   bir   Romalı   lejyonerin   en   çok   kullandığı tekniklerdi.Gladiıs   ise   bu   ihtiyaçlara   cevap   verebilen   en   uygun platformlardan biriydi.

Gladius  ilk  zamanlar  demirden  sonraları  ise  çelikten  yapılmıştır.Bu dönemde çoğunlukla kösele ve bakır zırhlar kullanılmaktaydı.Eğer biraz daha  zengindiyseniz  bronz  zırhlarda  kullanabilirdiniz.Gladius  hem  bu zırhlara  karşı  hemde  bu  metallerden  yapılan  kılıçlara  karşı  etkinliğini ortaya koydu.

Şimdi tarihsel gelişimi içerisinde ana gladius tiplerinden bahsedelim:

Gladius Hispaniensis:
Bıçak uzunluğu yaklaşık olarak 55 cm idi.Baştan başa uzunluğu  70 cm civarındaydı.İsa’dan önce 20 yıllarına kadar Roma ordusunda kullanıldığı tahmin  edilmektedir.Tam  ortasına  doğru  hafifçe  incelen  bir  yapıya sahipti.Yaprak formu dediğimiz forma benzetilebilirdi.

Gladius Mainz:
Muhtemelen İsa'dan önce 13 yıllarında üretilmeye başlamışlardır.Kılıçlar Mainz'de imal edilir  ; yaygın olarak kuzeye satılırdı.Daha uzun bir uç kısma sahipti.


Gümüş kabzalı bir Mainz-Spreyer Müzesi

Gladius Fulham (Mainz Fulham):
Thames nehrinin dibi taranırken bulunan bu kılıca bulunduğu yörenin ismi
olan Fulham verilmiştir.Yapılan araştırmalarda kılıcın Romanın Britanya
adasını işgal ettiği dönemden kaldığı anlaşılmıştır.Tahminen İs’adan sonra 40'lı  yıllarda  kullanılmaya  başlanmış  ve  o  yüzyılın  sonuna  kadar kullanılmıştır.Üçgen şeklindeki ucu ile mainz tipinden ayrılmaktadır.Bu kılıcın kendisinden sonra gelen   pompenianus ile mainz tipi arasında bir geçiş modeli olduğu tahmin edilmektedir.

Gladius Pompeii (Pompeianus):
İsmini  bir  Roma  kenti  olan  Pompei  den  almıştır.Gladius  evrimin  son
halkası olan bu kılıç ayrıca en popüler olanıdır da.Üçgen şeklinde ki bir uca
ve birbirine paralel iki kesici kenara sahiptir.Tüm gladius tipleri içerisinde
en  kısa  olanıdır. 50  cm bıçak  uzunluğuna ve  65  cm toplam  uzunluğa
sahipti.


Pompei ve bazı pilum uçları

Gladius Roma impatatorluğunun düzenini ve otoritesini temsil etmiştir.Bir gladiusun  ölçüleri  değiştirilemezdi  tıpkı  Roma'nın  düzeni  gibi.Hiçbir Romalı  asker  gladiustan  başka  kılıç  taşıyamazdı.Bugün  bile  bazı  özel operasyon birliklerinin simgesi gladiustur.(Gladiusu yine bir bıçak olan fairbain-sykes ile karıştırmamak gerekir.Çünkü o apayrı bir bıçaktır ve bazı komando birliklerinin armalarda kullanılır.Ayrıca apayrı bir öyküdür)


Bir kaç adet Gladius- Nijmegen müzesi


Selim Atalay:
2)Spatha:

Roma imparatorluğu için artık güneşin batma vaktiydi.Öteden beri Roma imparatorluğu Cermenik kavimler ile savaş halindeydi.Germen  savaşçıların  gladiusa  cevabı  ise  spatha  idi.Spatha yaklaşık 75 cm   uzunluğunda olan bir kılıçtı.Özellikle saplama hamlerinde tüm  gladius  çeşitlerinden  üstün  olduğu  aşikardı.Scutum(Roma  savaş kalkanı)  ile  korunan  romalı  lejyonerin  uzanamayacağı  bir  mesafeden  saplama saldırısı yapma imkanı sağlıyordu.

Roma   sınırlarını   koruyabilmek   için   savaştığı   uluslardan   yedekler
toplamaya  başladı.Uzun  kılıçların  Roma  ordusunda  ilk  kullanılmaya
başlaması  kelt  atlı  yedekleri  ile  oldu.Tarihler  İsa’dan  sonra   1.yy
göstermekteydi.Ayrıca   cermen   yedeklerde   spathalarıyla birlikte geldiler.Sonrasında tüm Roma atlı birlikleri tarafından spatha kullanılmaya başladı. İkinci ve üçüncü yüzyıllarda  ise Romalı piyadeler tarafından da kullanılmaya başladı.


1.yy'a ait bir spatha

Üçüncü yüzyıl ve sonrasında Roma imparatorluğu sınırları içerisinde ve kıta Avrupasının  hemen  hemen  her  yerinde  kullanılan  tek  kılıç  haline geldi.Kavimler    göçü    döneminde de    popülerliğini    yitirmedi.Bazı değişikliklerle MS 1000 yılına kadar kullanılmaya devam etti.

Spathanın   gladiusu   alt   etmesi   bir   anlamda   Romanın   otoritesinin
kaybıydı.Gladius nasıl ki tek tip oluşuyla Romanın düzen sembolü idiyse
spatha da bir o kadar dağınık cermen kavimlerin sembolüydü.Spatha için
belirli  ölçüler  yoktu.75-95  cm  arasında  olabilmekteydi.Hiç  bir  kılıç
birbirine   benzemezdi.Tam   anlamıyla   dağınık   kavimlerin
sembolüydü.Arkeolojik  keşiflerde  bulunan  spathaların  kime  ait  olduğu
kestirilememektedir.Çünkü bu kılıçlar Romalı askerlere de ait olsalar da
germen savaşçılarının kılıçlarından hiçbir farkkı yoktur.Bunun iki istisnası
Roma imparatorluğunda kullanılan 1 yy spathası ile 3.yy da kullanılmış
olan Lauriacum-Hromowka   isimli kılıçlardır.Bu iki kılıç tipide gladius
pompeinin   daha   uzun   şekilleriydi.Buna   rağmen   Spathanın   gladius
pompeiden türediği konusunda ortak bir kanıya varılabilmiş değildir.


Lauriacum-Hrowka

Spatha isminin tam olarak nereden türediği belirli değildir.Buna rağmen
spatha  kelimesinden  pek  çok  dilde “kılıç”  anlamına  gelen  kelime
türemiştir.Bunların biri de İspanyolca espada kelimesidir ki dilimizde de kılıç  anlamına  gelen  ispata  kelimesinin  bu  kelimeden  geldiği  şahsım tarafından tahmin edilmektedir.

Kıta  Avrupasında   çeliği   ilk   kullananların   Vikingler   olduğu   tahmin edilmektedir.Bu tahminen günümüzden  2000 yıl evveldi.Milattan sonra 2 ve 3 yy. da pattern welding (ocak kaynağı) isimli tekniğin  kullanılmaya başlandığını görüyoruz.Bu teknik ile ilgili ayrıntıları ayrı bir başlık altında etraflıca inceleyeceğiz.Bununla birlikte bu tekniğin şimdi bahsettiğimiz Spatha ile ilerde bahsedeceğimiz Viking kılıcı için önemi büyüktür.Cermen savaşçıların kullandığı bir kısım spathalarda ve diğer  farklı  kılıçlarda  bu  tekniğin  kullanıldığını  biliyoruz  lakin  Roma imparatorluğu bu tekniğe çok yüz vermemiştir.Kılıçlarını tek parça olarak demirden ve çelikten dövmeye devam etmişlerdir.


Selim Atalay:
Pattern Welding (Ocak kaynağı) :

Tekniğin 2. ve 3. yy da kullanılmaya başladığından bahsetmiştik. Bilindiği
gibi çelik  iyi ağız tutar ve sağlamdır da ama ölümcül bir dezavantaja
sahiptir.Baskı  altında  plastik  davranış  gösterir  yani  aşırı  zorlandığında
kırılır.Demir ise çelik kadar sağlam değildir ve iyi ağız tutmamaktadır 
ama elastik davranış göstermektedir.Bu da baskı altında ona kolay kolay
kırılmama özelliği vermektedir.Ustalar bu sorunu iki metali birbirine demir
ocağında kaynatarak çözdüler.Ayrıca bu şekilde karbon kılıca eşit oranda
yayılabilmekteydi. Uzmanlar  aslında  böyle  bir  çözüme  gidilmesinin  nedeni ustaların metalurji bilgisinin zayıf olmasına ve elde edilen çeliğin hala uygun olmamasına bağlamamaktadırlar.

Bu yöntemi ilk kullananların Keltler olduğu tahmin edilmektedir.Teknik
kolay   bir   teknik   değildi.Ağır   çekiçlerle   uzun   süre   çalışmayı
gerektiriyordu.Öyle  ki  bir  usta  bir  ayda  bir  veya  iki  kılıcı  ancak
tamamlayabiliyordu.Ortaya  çıkan  kılıca  asit  ile  muamele  edildiğinde
desenler oluşmaktaydı.Bu teknik sonraları yapısal nedenlerden değil görsel
nedenlerden dolayı tercih edilmeye başlandı.Desenler o kadar önemliydi ki
çubuklar burularak birbirine kaynatılmaya başlandı.Bu burgular üzerinde
oynanarak  değişik  desenler  elde  edilebilmekteydi.Yöntem 6  ile 7
yüzyıllarda en yüksek seviyesine çıktı. Bu tarzda yapılmış kılıçların en
büyük    müşterileri   Vikinglerdi.İleride   Vikinglerin   kılıçlarından
bahsedeceğiz.Avrupa tarihinde önemli bir yeri olan ve Viking çağı(8 -11yy
arası)  denen  dönemde  bu  kılıçlar  ön  plana  çıktı.Viking  çağının  son
bulmasıyla bu teknik bir çöküş dönemine girmiştir ve tarih sahnesini terk
etmiştir.


a) demir çubuk b) karbürlü cubuk(çelik) birbirine kaynatılıp yek pare bir çubuk elde edilir.Bu çubuk burulur.İki burulmuş çubuk birbirine kaynaklanır.Bu düşük karbonlu yapının (merkez)etrafına yüksek karbonlu ağız kaynatılır.

Haçlılar  Dımışki  ile  haçlı  seferleri sırasında  karşılaştı.İlk  haçlı  seferi  ile Viking çağının bitişi arasında yaklaşık yüzyıllık bir dönem vardır.Dımışki ile karşılaşan haçlılar bu tekniğin ocak kaynağı(pattern welding) olduğunu düşündüler.Bu kılıçlara Şam  anlamına gelen Damascus ismini verdiler.Dımışki kılıçların bir taklidini yapabilmek için çok uğraş verdiler.Bu nedenle bu tekniği yeniden dirilttiler ama başarılı olamadılar.

Teknik 20. yüzyılda teknik yeniden doğdu ve başarılı örnekler üretildi.Üretilen ürünlere Dımışki için
kullandıkları  Damascus  ismini  kullanmaya  devam  ettiler.Şüphesiz  ki
tekniğin yaygınlaşmasında en önemli etken Dımışki kılıçlara karşı olan
ilgileriydi ama tek neden bu değildi.Pattern kaynağı çok zor ve uzun uğraşı
gerektiren bir teknikti.Yirminci yüzyılda ortaya çıkan yenilikler (hidrolik
pres   tipi   çekiçler   ve   diğer   el   aletleri)   bu   tekniğin   kolayca uygulanabilmesine  olanak  tanımıştır.Ustalar  Dımışki  kılıçlar  üzerindeki desenleri taklit edebilmek için uğraştılar ve sonunda başarılı oldular.

Dımışki üzerine araştırma yapan uzmanlar Dımışkinin apayrı bir teknik
olduğunu  ortaya  koydular.Buna  rağmen  ustalar  ürettikleri  ürünlere
Damascus demeye devam ettiler.Bugün bu tabir o kadar popülerdir ki biz
bile  her  gördüğümüz  desenli  bıçağa  Damascus  demekteyiz.Aslında  bu
kelime  Dımışki  anlamına  gelse  de  ortadaki  ürünler  gerçek  Dımışki
ürünlerin  yalnız  görsel  kopyalarıdır.Dolayısıyla  bu  tabiri  ne  kadar  hak
ettikleri tartışılır.Zira ürünlerin pek çoğu ocak kaynağı(pattern welding) ile yapılmıştır.

Bununla birlikte bu tekniğin Avrupa tarihinin bir parçası olduğunu düşünen
bazı  ustalar  Viking  çağında  yapılmış  kılıçlardaki  patternleri  bulup
keşfederek o teknikleri eserlerinde kullanmaya başladılar.A.S. Jordan ve
Jake Powning gibi bazı isimler örnek gösterilebilir.Bu isimler müzeleri
gezmekte,eserleri  incelemekte  ve  mitleri  kovalamaktadırlar.Aslında  çok
net olmasa da    modern    ustalar ve    gelenekselcilerin    ayrıldığını
görmekteyiz.Bazı ustalar sadece modern metodlarla modern ürünler ortaya
koyarken bazı ustalar klasik metodlarla ama modern malzeme ve metalurji
bilgisi  ile  geleneksel  örnekler  koyarak  geleneği  devam  ettirmeye
çalışmaktadır.

Viking  kılıçlarını  tanımadan  evvel  bu  tekniği  tanımak  bazı  şeyleri kavrayabilmek  adına  oldukça  önemlidir.Zira  teknik  bilinmeden  viking kılıcından  bahsetmek  okuyucunun  bu  kılıçları  anlamamasına  neden olabilecektir.
 

Selim Atalay:
3)   Viking Kılıcı:

Viking kılıcı   Spatha formundan türetilmiştir.Aslına bakılırsa Viking kılıcı bir çeşit  spathadır.Göçler döneminde spathadan evrilmiştir.Viking kılıcı ismi sadece Vikingler tarafından kullanıldığı için verilmemiştir.Bahsetmiş olduğumuz  Viking  çağında  tüm  Avrupa'da  bu  kılıç  tipi  yaygınca kullanıldığı için bu tarz kılıçlara bu isim verilmiştir.On birinci yüzyıldan sonra bu tarz kılıçlarda daha geniş balçakların kullanılmaya başlamasıyla tamamen şövalye kılıcına dönüşmüştür.


D sınıfı(Petersen) Viking Kılıcı Boy: yak 95cm Bıçak: yak 79 cm

Bu  kılıçlardan  bahsetmeden  evvel Vikinglerden  bahsetmek  daha  doğru olacaktır.Her ne kadar   Viking çağında kullanılmış tüm kılıçlara Viking kılıcı denmişse de o çağı meydana getiren Vikingleri tanımadan kılıçlarını tanımaya çalışmak zihinlerimizi fazlasıyla zorlayacaktır.Diğer bir neden ise  Hollywood  yapımlarıyla  kafamızda  oluşan  yanlış  algılardır.Hatta  o dönemin  hakkını  vererek  anlatmaya  çalışan  kimi  filmlerde  bile  bazı eksiklikler bulunmaktadır.

Her  birimiz  Vikingleri  boynuzlu  miğferler  taşıyan  barbarlar  olarak tanıyoruz.Aslında  gerçek  öyle  değildir.Vikingler  boynuzlu  miğferler giymezlerdi.Elbette ki   biz   Vikinglerin   giyiminden , kuşamından
bahsetmeyeceğiz.Yine  de  Vikinglerin  silahlarını  tanımamız  bizim  için önemli    olduğundan    Vikinglerin    silahlarından    ve    zırhhlarından bahsedeceğiz.



Sanılanın aksine tüm Vikingler kılıç taşımazlardı.Bahsettiğimiz gibi kılıç
yapımı uzun ve zorlu bir süreçti.Arkeolojik kazılarda ve Viking mezar
sitelerinde   bulunan   kılıç   sayısı   diğer   silahlardan   sayıca   oldukça
azdır.Kılıçların bu kadar nadir olması onları pahalı hale getiriyordu.Bu
nedenle yalnızca çok zengin savaşçılar kılıç sahibi olabilirdi.Doğal   sonucu
olarak kılıç zenginliğin sembolü haline geldi.(Kılıç ayrıca tarih boyunca pek çok şeyin sembolü de olmuştur)Yine de soylu olmayan bazı
savaşçıların  kılıç  sahibi  olduğunu  biliyoruz.Kılıç  zenginliğin  sembolü
olduğunu  kadar  savaşçının  da  sembolüydü.Her  ne  kadar  elimizde  bir
kılıcın değerine ait net veriler olmasa da Viking sagaları kılıçların maddi
değerleri  hakkında  bize  bazı  bilgiler  sunmaktadırlar.Bir  sagada  savaşçı
kılıcını geri alabilmek için tüm zenginliğinin yarısını vaat etmektedir.Yine
aynı    sagada    ise    bir    kılıca 16    adet    sağmal    inek    değeri
biçilmektedir.Kılıçlara  aile  yadigarı  olarak  bakıldığı  için  onların  kaybı felaket olarak nitelendirilirdi


Bir kaç adet Viking kılıcı

Artık yalnızca gücü yeten Vikinglerin kılıç sahibi olduğunu biliyoruz.Şimdi
kılıç  almaya  gücü  yetmeyen  savaşçıların  silahlarından  bahsedelim.  Bir
Viking   savaşçısının   en   çok   kullandığı   silah   mızraktı.Mızrak   ile
avlanabilirdiniz ; sadece bir savaş silahı değildi.Uzun  bir  erime  sahipti  ve  gerektiğinde  bir  cirit  gibi
fırlatılabilirdi.Dolayısıyla  pek  çok  savaşçının  favori  silahıydı.Göğüs
göğüse muharebeler içinse tercih baltadan yana olurdu.Genellikle o dönem
için   tipik   olan   iki   balta   çeşidi   vardı.Bunlardan “dynax”   olarak
isimlendirileni  genellikle  bir  adam  boyunda(1-2m)  olurdu.Yalnızca  savaşlarda
kalkanlarla oluşturulan piyade hattı yarmak amacıyla kullanılırdı.Zira bu
ağır baltalar dönemin tahta kalkanlarını parçalayabilirlerdi.”Francesca” olarak bilinen baltalar ise küçük el baltalarıydılar.İcab ederse yakın mesafeden rakibe fırlatılabilirlerdi.Genellikle belde iki adet taşınırlardı.


Viking Kılıçlarına ait çizimler

Vikingler rakiplerine karşı kendilerini koruyabilmek için ahşap kalkanları kullanılırlardı.Üzerlerine ise genellikle zincir zırh giyerlerdi.Zincir zırhlar kesici silahlara karşı belirli bir koruma sağlamaktaydıysa da mızrak gibi delici silahlara karşı koruma seviyeleri sınırlıydı.

Vikingler kılıca oldukça fazla değer verirdi.Bu değer yalnızca onların pahalı savaş gereçleri olmasından ileri gelmemekteydi.Viking kılıçlarının pek çoğu
ocak  kaynağı(pattern welding)  metodu  ile  yapılırdı.Vikingler  kılıçlarının  balçak  ve
topuzlarında  altın ,gümüş , bronz  ve  bakır  gibi  değerli  metallerle
süslerlerdi.Kabzada  ahşap,  deri,  fildişi  ve  kemik  gibi  malzemeler kullanırlardı. Bununla birlikte tüm bir kabzanın(balçak ve topuz dahil) tek parça değerli metalden yapıldığı da olurdu.Ayrıca Vikingler balçak ve topuzlarda işlemelerde yaparlardı.


Oldukça güzel işlenmiş bir topuz

Vikinglerin   kılıca   verdiği   değeri   onlara   isim   vermelerinde   de
görebiliyoruz.Vikingler   silahlarına   ve   kılıçlarına   isimler   verirdi.Bu
isimlerin   bir   kısmı   sagalarda   geçmektedir.Bu   isimlerden   bazıları
şunlardır:Savaşın  parıltısı,savaş  yılanı,  kalkanların  yaralayıcısı,bacak
ısıran... Kılıçlar Viking sagalarında    oldukça    cömert    biçimde betimlenmiştir.

Viking kılıçları tasarım olarak birbirine benzer olsa da ayrıntılarda birbirlerinden farklıdır.Özellikle sahibine  ait küçük ayrıntılar taşırdı.Kullanılan desenler farklıydı ve savaşçıya özgüydü.Tüm   bunlar   Vikinglerin   silahlarını   içselleştirdiğinin  bir
kanıtıdır.(Buradan ocak kaynağı-pattern welding tekniğinin neden Viking kılıçlarında bu kadar sıklıkla kullanıldığını anlayabiliriz.)


Geibig tipolojine göre namlular

Vikinglerin  kılıçlarını  daima  keskin  tuttuklarını  ve  onları  sık  sık
bilediklerini biliyoruz.Anlaşılmaktadır ki Vikingler için kesme ve yarma
hareketleri   önemlidir.Buna   rağmen   kılıçların   birbirine   vurdukça
çentildiğini ve kısa sürede köreldiğini biliyoruz.Bazı sagalarda bu durum
anlatılmaktadır.Böyle bir duruma gelmiş kılıç olabildiğince tamir edilerek
kullanılmaya  çalışılırdı.Uzmanlar  bazı  kılıçlar  için  servis  ömrü  olarak
birkaç yüzyıl biçmektedir.Bu tez kılıçların nesilden nesile (aile yadigari – evladiyelik) bırakılması ve
bazı kılıçların   üzerinde   bulunan   farklı   dönemlere   ait   izler   ile
desteklenmektedir.

Artık  Vikingler  için  kılıcın  ne  anlam  ifade  ettiği  ve  ne  olduğunu
biliyoruz.Şimdi bu kılıçlardan teknik olarak bahsedelim.Viking kılıçlarının
iki   tarafıda   keskindir.Pek   çok   kılıçta   bu   iki   yüzey   birbirine
paraleldir.Norveç   bölgesinde  üretilmiş olan bazı   tek   tarafı   keskin   kılıçlara   da
rastlanmakta   ise   bunlar   istisnadır.Kılıç   burun   bölgesinde   biraz incelir.Viking kılıclarının en önemli özelliklerinden birisi ise kılıcın tam
ortasında  bulunan  ve  neredeyse  tüm  kılıç  boyunca  devam  eden  kan
oluğudur.Kan oluğu bu kılıçların ölümcüllüğünü bir kat daha arttırdığı gibi
kılıcın ağırılığınıda hafifletmektedir.Ayrıca elmas kesitte(eşkenar dötgen)
kan oluğu kılıca eksta dayanıklılık sağlamaktadır.Her ne kadar eski bir
inanış gibi gözükse de A.S. Jordan bunu bir makalesinde matematiksel
olarak  kanıtlamıştır.Bu   kılıçların   kesici  kısmı 60-90   cm  arasında
değişmekle  birlikte  genellikle    70-80  cm  dir.Geç  Viking-erken  şövalye
kılıcı  diyebileceğimiz  bazı  kılıçlarlarda  kesici  kısım    100   santime
ulaşmıştır.Genel olarak Viking kılıçları 5-6 cm enindedir.



Viking kılıçları hakkında ilk tipolojiyi oluşturan Jan Petersendir.Petersen
yaptığı  çalışmayı 1919  yılında  Norveçce  olarak  yayınlamıştır.Viking
kılıçlarının  balçak  ve  topuz  tasarımları  kullanıldığı/yapıldığı  yüzyıllara
işaret etmektedir.Petersen A harfinden Z ye kadar numaralandırarak bu
kılıçları 26 tipe ayırmış ve ilk tipoloji oluşmuştur.Sonrasında Dr R.E.M
Wheeler   bu   tipolojiyi   basitleştirerek 7   tipe   ayırmıştır   ve   Roma
rakamlarıyla  birden  yediye  kadar  sıralamıştır.Evart  Oakeshot  ise  bu tipolojiye    iki    adet    geçiş    dönemi    kılıcı    ekleyerek    tipolojiyi tamamlamıştır.Tip 10 dan sonra ise şövalye kılıçları başlamaktadır.



Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git