CebehaneForum

Başlarken => Temel Bilgiler, Terim ve Kavramlar => Konuyu başlatan: Emre Kipmen - 09 Eylül 2009, 12:10:16

Başlık: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 09 Eylül 2009, 12:10:16
Sizin çok değerli fikirlerinize danışmak istiyorum, bazı terimlerin yerine tam olarak ne koyacağımı bilemiyorum. Yeni bir web sitesi açmayı düşünüyorum, genel olarak bıçakçılığı ve kendi üretim tekniklerimi anlatan öğretici bir site hayalim var. Ancak bildiklerim tamamen ingilizce kaynaklardan kaynaklandığından terimler Türkçeleştirmek bazen çok zor oluyor.
Takıldığım terimlerin bazıları:
(http://www.jayfisher.com/_borders/KnifeAnatomy1.jpg)

Bolster: Tam türkçeye yastık/minder/payanda olarak çevrilebilecek bir terim ancak hiç biri bıçakçılık terimi değil. Yumuşak veya kırılgan kabza malzemesini önden gelecek darbelere karşı korur ve bıçağın dengesini ayarlar.

Guard: Aslında kılıç ve silahlarda siper olarak kullanılıyor sanırım, ama  çok emin değilim.
(http://www.jayfisher.com/_borders/KnifeAnatomy11.jpg)
Tang: Kabza malzemesinin üstüne tutturulduğu, bıçak çeliğinin arka tarafı.
(http://www.jayfisher.com/_borders/KnifeAnatomy2.jpg)
Ricasso: Aslen bir kılıç terimidir, ancak bıçaklarda da çok önemli bir kavramdır. Ağız eğiminin başladığı nokta ile "bolster" veya "guard"ın arasındaki alan. Bıçağın esnekliğinin namlunın ağız açıklığı ile sınırlanmasını sağladığı gibi bıçağın estetik görünümü açısından ve darbe dayanımı ve denge açısından çok önemlidir.

Grind: Çok önemli ve çok basit bir terim ama maalesef bunun yerine bir terim türkçe bulamadım, ağız açısı diyorum genelde ancak bunu daha iyi karşılayan bir sözcük ver mı bilmiyorum. "Zero grind" sıfır ağız olarak çevirdim, "hollow grind" iç bükey ağız, "convex" grind dışbükey ağız diye çevirdim. Ne dersiniz, doğru mu çevirilerim.

Başka bir sürü terim var çeviremediğim, siz üstadlara danışmak istedim. İşte kısa bir liste:

Quillon,
Plunge,
Lanyard,
Pommel,
Tsuba,
Habaki,
Choil,
Swage,
Clip,
Liner (liner lock),
Peen,

ve daha bir sürüsü,
şu anda zamanım dar yazamadım, ancak eğer ilgilenilirse konu ile daha soracaklarım var...
Teşekkürler...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Kayahan Horoz - 09 Eylül 2009, 18:12:40
Emre Bey, tam da terminoloji meselesinin yeniden gündeme geldiği bir sırada açtığınız bu yeni konuyu, tüm arkadaşların katılımıyla genişleyebilmesi için "Genel Konular" bölümüne taşıdım.

Bahsettiğiniz terimlerden bazıları Türkçe literatürde mevcut, geleneksel olarak Batı formuna özgü olan bazılarının ise Türkçe karşılığı bulunmuyor.  Benim bildiğim kadarıyla:

Tip / Point: Kılıçta "yalman" deniyor, bıçakta "uç" demek daha doğru olabilir belki.

Spine: Kılıçta "sırt" deniyor, bence bıçakta da aynı sözcük kullanılabilir.

Blade: "Namlu". Eski kaynaklarda, metal gövdenin bütünü için "taban" sözcüğü de kullanılmış.

Handle: "Kabza".

Front/Rear Bolster: Geleneksel olarak Türk formuna ait olmayan bu parçalara, basitçe "ön/arka yastık" desek?

Guard: Kılıçta "balçak" deniyor, geleneksel olarak Türk bıçaklarında bu parça bulunmuyor.

Pommel: "Kabza başı".

Tang: "Pırazvana".

Grind: Sözcük anlamından ("taşlamak") yola çıkarak, "içbükey taşlama" - "içbükey taşlanmış" şeklinde ifade edilebilir.  Sizin kullandığınız "içbükey ağız" terimi, aslında "concave edge" (yatağan gibi) karşılığıdır.

Ricasso, Front/Rear Quillon: Bu parçalar da geleneksel Türk formlarına ait değil, yani Türkçe karşılıkları yok. Ya fikir birliğine varacağımız Türkçe karşılıklar türeteceğiz, ya da gerektiğinde tanım kullanacağız ("Ricasso" için "balçak ile yalım arasındaki kısım" gibi).

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 09 Eylül 2009, 19:46:28
bir ek yapayım ingilizcede "tang" olarak bilinen ve namlunun kabza içinde kalan kısmına Türkçede kuyruk denir.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 09 Eylül 2009, 21:36:33
...
Grind: Sözcük anlamından ("taşlamak") yola çıkarak, "içbükey taşlama" - "içbükey taşlanmış" şeklinde ifade edilebilir.  Sizin kullandığınız "içbükey ağız" terimi, aslında "concave edge" (yatağan gibi) karşılığıdır.
...

İç bükey ve dış bükey yerine çukur ve tümsek de denilebilir.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 09 Eylül 2009, 22:30:30
Teşekkürler beyler,
Özellikle "Balçak", "Taşlama", kuyruk terimleri gerçekten tam yerinde oldu. Diğer terimlerde ise sanırım orjinal kalimeleri kullanmaya devam edeceğim bir alternatifini bulana kadar...

Araştırmam sırasında bir kitabın bahsi geçiyordu: SİSKAV (Sivas İli Sanat Kültür ve Araştırma Vakfı) yayınlarından Dr. Doğan Kaya ve Uğur Mesci'nin hazırladığı bir kitap: Sivas'ta Bıçakçılık... Onu internette buldum. İlginize sunuyorum: http://dogankaya.com/fotograf/sivasta_bicakcilik11.pdf (http://dogankaya.com/fotograf/sivasta_bicakcilik11.pdf)

Türkiye maalesef bıçakçılıkta çok geri kalmış bir ülke (bırakılmış mı demeliyim). Hala çifte su vermeyi ya da kaba zımpara üzerine direk polisaj çekmeyi, bıçak çeliği olarak  4140 gibi orta/düşük karbonlu çelikleri kullanmayı düşünebiliyoruz. Çeliği döverek daha sert yapabildiğini düşünebilecek zanaatçılarımız çoğunlukta. Hadi imkanımız yoktu, babadan öğrendiğimiz bilgilerle birşeyler yapmayı sürdürdük, hiç mi merak etmedik, araştırmadık, deney yapmadık, mitoslardan kurtulup gerçekten sanatının özü olan çeliği öğrenmedik... Üzgünüm, bana kızabilirsiniz ama merak etmek bile lüks oldu memleketimizde.

Bana soru soran bazı arkadaşlarımız oldu özel mesajla, ben reddettim soruları özel mesajla cevaplamayı, bu soruların ve cevapların hepsi tamamen forumda herkese açık, konuya meraklı olan herkese ibret olabilmeli. Ancak soruların forumda açık olarak sorulmaması beni çok üzdü. Oysa anlatacak ne kadar çok bilgim vardı...
Her neyse, forum hiç de ümit ettiğim gibi canlı değil, eminim insanımız çok meraklı ancak sorma ve araştırmaya gelmiyor anlaşılan. Bir bir avuç insan devam edelim merak etmeye, tartışmaya, eminim bir süre sonra insanlar utangaçlıklarını atacaklardır üzerlerinden. Bu sanat benim kanım, canım, ülkemde bu sanatın mitoslara ve cahilliğe kurban olduğunu görmek istemiyorum...
Evet herşeyden önce terminoloji o zaman. Ancak terimlerimizi bazı şeylerden kurtarmak da zorundayız. Örneğin su verme'nin yerini "sertleştirme" terimi alsa çok mutlu olacağım, ama ne mümkün. Su ısıl işlemde en nadir kullanılan maddedir aslında...

Bu şekilde forumu meşgul etmeye devam edeceğim, kusuruma bakmayın, yıllardır Türkçe bir bıçakçılık konusunda tartışma ve fikir alışverişi yapmamıştım, açlıkla saldırdım :) :)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 10 Eylül 2009, 01:20:55
Aslında bıçakçılıkta dünyanın en önde giden ülkelerinden  biriydik. Ne de olsa gelenksel el sanatlarımzdan en önemlilerinden biri bıçakçılık. ancak 1960lar ve 80lerden sonraki yasal engellemeler bu geleneksel sanatımızın pazarının yokolmasına, teknik bilgiler ve kültürün babadan oğula, ustadan çırağa geçememesine ve maalesef yokolmaya yüz tutmasına neden oldu. Japonlar gibi devletin korumasında, desteğinde ve kalite kontrolü içinde devam ettirilseydi bugün Türk geleneksel demircilik sanatı dünyada çok önemli bir yerde olurdu. Yine de çağdaş üretim noktasında henüz zayıf kalsak da milattan öncesi tarihlerden 19.yy. sonu ve 20.yy. başına kadar olan demirciliğimiz dünyada hala geniş biçimde tanınmakta ve takdir görmekte.

Güncel üretimin ise kültürel kesintiyi aşarak geleneksel teknik, bilgi, görenek ve usule ulaşacak, bunları güncelleyecek, yeni teknolojilerle harmanlayarak geleneksel Türk bıçak ve kılıç formlarında üretim yapacak teori ve pratiğe hakim ustaların üretim yapmaya başlamasıyla kısa sürede hakettiği yere geleceğine inanıyorum. Bu forumda eserlerini gördüğümüz ustalar beni bu konuda ziyadesiyle ümitlendiriyor.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Kayahan Horoz - 10 Eylül 2009, 11:03:41
Emre Bey,  forumumuz hareketlilik konusunda beklentilerinizi karşılayamamış olsa da, üyelerimizin yazılarınızı ilgiyle okuduğuna emin olunuz. Bize aktaracak çok bilginizin olduğunu yazmışsınız ya, yine de arada nefes almak lazım.  ;D

Yıllarca İngilizce forumları takip ettikten sonra, Türkçe'de sorun yaşadığınız görülüyor.  İzninizle bir düzeltme yapmak istiyorum: "Sertleştirme" sözcüğünü "su verme" anlamında kullanamazsınız, ne Türkçe'de, ne İngilizce'de.  Zira "sertleştirme" İngilizce'deki "hardening" kavramının, "su verme" ise İngilizce'deki "quenching" in karşılığıdır.  Tecrübenize atfen, "hardening" ile "quenching" kavramlarının farklılığı konusunda hemfikir olduğumuza eminim.   ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Gökhan Bakla - 10 Eylül 2009, 12:55:40
Aramıza yeni katılan arkadaşlar, hoş geldiniz. :)

Emre bey, yaptığınız işler gerçekten güzel ve özen gösterilerek yapıldıkları belli. Yalnızlık konusuna gelince, yıllarca bende bu duyguyu paylaştım ve pek çok şeyi tek başıma yapmak zorunda kaldım. Bu site Türkiye’ de tek ve zaten topu topu 50 kişilik bir topluluğuz.

Sizin bahsettiğiniz yurt dışındaki siteler, binlerce üye ve bu işten para kazanan bir ton ustanın yazılar yazdığı topluluklar. Oradaki hareketi burada bulamamış olmanız sizin hevesinizi kırmasın, bizler elişi bıçakçılığın önünü açma noktasında daha ilk adımları atmaya çalışıyoruz. Aslında şu yasal koşullar içinde adım atmak bile bir suç teşkil edebilir, ama buradaki pek çok usta bunu göze alarak kendi yapımı bıçaklarını sergiliyor ve ben yaptım diyor.

Ayrıca bu site dışında da pek çok kişi bu işleri merak etse de fırsat ve imkânlar elvermediği için burada değiller.

O yüzden emin olun bilgi paylaşımı ve işbirliği çerçevesinde herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor. Daha ilk yazılarımda da yazdığım gibi elişi bıçakçılığın Türkiye’de ilerlemesi için bize bu işten para kazanan ve kendini bu işe adamış ustalar lazım. Bir işten para kazanılmıyorsa bu hobiden ileri gidemez.

Eğer sizlerde benim gibi düşünüyorsanız, önümüzdeki en büyük sorunda budur gibi duruyor. Malzeme temin edilir, yer bulunur, günlerce uğraşılıp bıçak yapılır, ama verdiğiniz emeğin karşılığını alabiliyorsanız. Eğer alamıyorsanız bu herkesin hevesini kırar.

Türce bir terminoloji oluşturmamız şart. Benim bu konudaki şahsi fikrim ise eskiden bu topraklarda yaşamış ustalarım hangi terimleri kullanıyorsa bizlerinde o terimleri kullanmamız gerektiği. Onların izinden gittiğimizi söylüyorsak onların kullandıkları terimleri kullanmamız gerekmez mi? Tıpkı Japon ustalar gibi
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 14:24:57
Emre Bey,  forumumuz hareketlilik konusunda beklentilerinizi karşılayamamış olsa da, üyelerimizin yazılarınızı ilgiyle okuduğuna emin olunuz. Bize aktaracak çok bilginizin olduğunu yazmışsınız ya, yine de arada nefes almak lazım.  ;D

Yıllarca İngilizce forumları takip ettikten sonra, Türkçe'de sorun yaşadığınız görülüyor.  İzninizle bir düzeltme yapmak istiyorum: "Sertleştirme" sözcüğünü "su verme" anlamında kullanamazsınız, ne Türkçe'de, ne İngilizce'de.  Zira "sertleştirme" İngilizce'deki "hardening" kavramının, "su verme" ise İngilizce'deki "quenching" in karşılığıdır.  Tecrübenize atfen, "hardening" ile "quenching" kavramlarının farklılığı konusunda hemfikir olduğumuza eminim.   ;)

Evet yine gaf yaptım değil mi  :D
Yine haklısınız, yanlış sözcük seçtim. Su verme ve "quenching" aslında ani soğutmayı tanımlıyor. Ancak benim sıkıntı yaşadığım konuyu da anlamışsınızdır herhalde. İnsanımız, hatta maalesef bazı ustalarımız su vermenin gerçekten çeliğe suyu nüfuz ettirmek şeklinde olduğunu, çeliğin su ile demirin bir alaşımı olduğunu, sertliğinin buradan geldiğini sanıyor; ve bu sırf terimin hatası. Terim bize diyor ki herhangi bir demir parçasını elinize alınız, ısıtınız, soya sokunuz, eğer şensınız yaver giderse o parça çeliğe dönüşecektir. Hatta bunu gözlerini koca koca açarak heyecanla sanki bana bir sır gibi söyleyen, yaşı benim yaşımın iki katı ve hayatını sırf demircilikten kazanan demircimizden dinlemiştim. 40-50 yıldır bu işi yapan bir insanın bana elindeki inşaat demirini gösterip, bunu sığır sidiği ve bilmem başka birşeylerle karıştırılmış şekilde "su verince" müthiş bir sertliğe kavuştuğunu idda etmesi ile benim de tepem attı, kusuruma bakmayınız ama sinirleniyorum  >:(
Su verme gibi yine sinirimi attıran bir terim daha var, bu kılıç ve kama gibi aletlerde olan "kan oluğu". Maalesef insanlar oluklu bıçakların insan öldürme üzerine yapıldığını sanıyor. Hatta bu yanlış nosyon kanunumuzda bile yer etmiş... Efendim "kan oluğu" değil o yiv dir ve kan ile alakası yoktur, tamamen yapının daha esnek ve sağlam olmasına ve kılıcın dengesinin hassas olarak ayarlanmasına yarar. Bir bıçağın oluksuz olup da insana saplanıp çıkmaması hikayesi tamamen fasaryadır, öyle birşey olsa idi ekmek bıçağı ile adam öldüremezdiniz. Geri çıkmayan bıçak mitosu aslında kemiğe saplanıp sıkışan bir bıçağın üzerinden türemiştir. Kılıçlar yivsiz olsa idi oldukça kolay bir şekilde kırılırlardı, halbuki yiv bir şekilde yapının inşaatta kullanılan "I beam" denilen kiriş çeliklerindeki gibi yükü ve darbeyi dağıtması mantığındadır..
Bu tip şeyler bıçakçılığın mitoslar, kulaktan dolma bilgiler ile harap olmasına neden oluyor. Terimler ile uğraşırken terimlerin altında yatan problemleri ve inanışları da ele almalıyız demek istiyorum. Eskilerden, atalarımızdan gelen terimleri olduğu gibi kabul etmeden önce sorgulamalı, bazen yanlış anlamaya neden olacak veya anlamamaya neden olabilecek terimlerin yerine eskisini de atarak, öz türkçe daha doğru kavramlarla dolu terimleri getirebilmeliyiz demek istiyorum. Mesela benim için balçak terimini kullanmak çok yeni olmasına rağmen bunu hemen kullanmakta hiç duraksamadım, gündelik dilimin bir parçası haline geldi. Ama bir arkadaşım, akranım atölyeye gelip de beni izlerken ona bir kere bile "su verme" terimini söyleme hatasına düşmedim...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 14 Eylül 2009, 04:25:55
Forumumuzun üretim ile alakalı alanı Emre bey başta olmak üzere usta sanatkar üyelerimiz sayesinde gitgide gelişiyor. Ben de bu coşkulu halden pay çıkarıp biraz da teori ve arkaplana eğilmenin zamanıdır diye düşündüm ve sahuru beklerken bir iki düşüncemi  yazmak istedim. Konubaşlığı ile de ilişkili olduğu için ve hem de forumda gereksiz bir dağınıklık yaratmamak adına yeni başlık açma lüzumu görmedim.

Malum Türkler demirci bir millettir. Binlerce yılda oluşmuş bir bilgi dağarcığı ve bununla gelen anane, kültür, jargon, terminoloji, görenek ve usul mevcuttur. Ammavelakin 20.yüzyıldan itibaren birçok suni sebep dolayısıyla bu zanaat büyük bir gerilemeye girdi ve maalesef günümüzde geleneksel kültürle aramızda bir uçurum oluştu. Ve bugün demircilik kültürü anlamında yüzyıllardır başka kültürlere ihraç ettiğimiz bu dağarcığı parça parça geri ithal etmek mecburiyeti gibi acayip bir hale düşmüş durumdayız. Terminoloji de teknik de bunun bir parçası. Lakin bu hal içinde köprüyü oluşturan aracı(yani dış kaynaklar)yı mümkün olduğunca çabuk aradan çıkarıp uçurumu doldurmak da bu geri alış sırasındaki bilinçli bir bakış açısı geliştirmeye, algıda seçici,sahiplenici ve biraz da yaratıcı olmaya dayanıyor. Unutmayalım ki yabancıdan kültür devşirmiyoruz; kendi kültürümüzün bir parçasını geri alıyoruz. Şu halde:

1-İlk olarak terminolojide mümkün olduğunca kendi kültürümüzde kullanılan ve kullanılmış haliyle var olan terimleri kullanmaya çalışmalıyız. Merak etmeyin demircilik tarihi nerdeyse Türk tarihiyle yaşıt. Yani eğer son 60-70 yılda çıkan yeni bir teknik, malzeme v.s. mevzubahis değilse mutlaka Türkçede bir karşılığı vardır. Bilinmiyor olması varolmadığı manasına gelmez. Kolay bir iş değil ama kaynak araştırması yapmak, eski literatüre danışmak, sözlük karıştırmak, yaşlı ustalara sormak vasıtasıyla bu terminolojiye tekrar kavuşmak mümkün.

2-Tercümeci bir zihniyetten kaçınmalıyız. Zira yukarıda da belirttiğim gibi terimlerin %95i için tercümeye zaten ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Mevcut terim kulağınıza yabancı gelebilir ama eğer binlerce yıldır kullanılıyorsa, bunu değiştirmek hiç doğru olmaz diye düşünüyorum. Kaldı ki demircilikte bir çok tekniği keşfeden Türklerdir. Yani büyük ihtimalle o tekniklere ilk isim veren yine biziz. Diğer bir önemli nokta da rahmetli Attila İlhan üstadın işaret ettiği" çağrışım değeri" Bir kelime ne kadar eskiden beri kullanılıyorsa o kadar çok çağrışım değeri vardır. Mesela "çifte su vermek" sulama ve tavlama işlemlerinin yekününü ifade için kullanılan nefis bir terim. Bu iki aşamalı işlemin dünyada birtek bizde özel bir adı olması büyük ihtimalle bunu ilk icad edenin biz olduğunu da gösterir. Bu terim o kadar uzun yıllardır kullanılmış ve katmanlanmış ki demircilik jargonunu dahi aşarak dilimizde günümüzde dahi kullanılagelen bir deyim haline gelmiş. Düşünün neredeyse asırlık bir çınar, binyıllık bir cami gibi bir terim. Şimdi onu kaldırıp yabancı dilden çeviri bi isim suni bir isim uydurmak  Süleymaniye Camiini yıkıp betondan, pimapen camlı, aliminyum kubbeli, teneke minareli çirkin bir mescit yapmakla eşdeğer bence.

3- Tabii son yüzyılda mutlaka birçok yeni gelişme yaşandı ve birçok teknik icadedildi. Bunların geleneksel terminolojide ismi olmayabilir. Bunlar için ise Türkçe isimler bulmalıyız. Ama tercüme ederek değil, yaratarak. Önce söylediğim gibi bunu bir bilim değil sanat olarak ele alın. Kelimelerin anlamları esnektir. Mesela "tavlama" hem demircilikte namludaki gerginliği azaltmak için yapılan işlemin ve hem de av köpeklerini ava alıştırmak için eğitmenin karşılığı olarak kullanılabiliyor. Bu anlam genişleme kapasitesinden, bu esneklikten faydalanın. Modern teknikler de geleneksel tekniklerin gelişmesinde ortaya çıktığına göre yöntem olarak modern teknik isimlerinin türetilmesinde onun selefi olan geleneksel tekniğin isminden faydalanabilirsiniz. Bunları düşünmek, kullanmak size tuhaf gelebilir ama unutmayın bütün terimler birilerinin icadetmesiyle kullanılmaya başlandı. Eğer "bilgisayar" terimini birisi bulmamış olsaydı bugün bu alete kompüter diyor olacaktık. Dikkat ederseniz bilgisayar, "computer"in kelime karşılığı değil, hatta anlam karşılığı bile değil. Sadece bir uzmanın bu alete bakıp ona göre temelde ne iş yaptığını tarif edecek bir kelime icadetmesi mevzubahis. Ve açıkçası bilgisayar bu aleti "computer"den çok çok daha iyi tanımlıyor. Zira dilimiz yapısı gereği böyle kelimeler türetmeye Romanesk Avrupa dillerinden(ingilizce, almanca, fransızca v.s.) çok daha müsait.

4-Yine yukarısı ile bağlantılı olarak, her yabancı terime Türkçe karşılık aramaya çalışmayın. Türk demirciliği ve diğer kültürlerin demircilikleri birbirinden farklıdır. Onlarda olup, bizde olmayan, bizde olup onlarda olmayan birçok şey var. Hepsinin birebir karşılığı olacak diye bir kural yok. Zaten günlük hayatta ve işinizde kullanmayacaksanız karşılık bulmak için de yorulmaya da gerek yok bence, boşverin gitsin.

5- İsim icad ederken olsun, eski terimleri kullanırken olsun özTürkçeci olmayın. Bu işin babası Ziya Gökalp bile:

"Uydurma söz yapmayız,
Yapma söze sapmayız.
Türkçeleşmiş, Türkçe'dir,
Eski köke tapmayız."

diyor "Lisan"adlı  şiirinde. Kaldı ki bir çok terim Arapçe ve Farsça köklerden oluşmuş olmasına rağmen Türkler tarafından icadedilmiş ve  dünyaya maledilmiştir. Ve hatta yabancı kültürler dahi bu kelimelerin kendi imlalarına uydurulmuş hallerini kullanıyorlar. Şu halde neden kendi yaratımızla bağlarımızı keselim?

6-Bu da yukardaki düşüncem ile bağlantılı bir fikir: Dışlayıcı, seçmeci değil sahiplenici olun. Kültürümüz geniş bir coğrafya içinde yaratımda bulunmuş ve bunun izleri değişik milletlerde mevcut. Ve bu kültürler bizim yaratılarımızı gayet geniş bir neseple sahipleniyorlar ve hatta kitabına uydurabilirlerse kendilerine malediyorlar. Şu halde zerre kadar bizim kültürümüzden nasiplenmiş, bizim tarafımızdan geliştirilmiş, kullanılmış herşeyi sahiplenme, kültür dağarcığımızın içine alma hakkına sahibiz bence. Eğer japon Meici dönemi subay kılıcını kendi demircilik kültürünün özgün bir parçası sayabiliyor, Polonyalılar karabelayı, İranlılar şemşiri milli kılıçları ilan edebiliyorlarsa  bizim kökü şudur, başı budur, şurdan beslenmiştir v.s." diye seçmeci davranma hakkımız olamaz bence. Aslında bütün kültür araştırmaları için geçerli ama demircilik özelinde daha da genişliyor bu alan. Zira dünya üzerinde birçok kültürden daha ilerideydik bu alanda ve birçok kültüre bu işi biz öğrettik.

6-Tabi bunu yapabilmek için önce bizim kültüre hakim olmamız icabeder. Bu işe gönülverenlerin, özellikle de sanatkar demirci dostlarımızın teknikler kadar kültürel arkaplanı da araştırması ve mükemmelen hakim olması gerektiğine inanıyorum. Yurtdışında durumun bu olduğuna şahidim. Demirciler doktora tezi yapmışcasına, namlu cw kabza formlarının detaylarını, yöresel nüansları, tarihsel kökenleri ve gelişimi tartışıyorlar. Ülkemizde şeraitn çok daha sıkıntılı olduğunu biliyorum. Türkçe kaynak çok sınırlı, bize hazine değerinde bilgiler verebilecek eski eserlerin çoğu arşiv raflarında çevrilmeyi bekliyor. akademisyenler konuya ilgisiz, müzeler kısıtlı. Yabancı kaynaklara ise ulaşmak ise, dil sorunu aşılabilse dahi, sıkıntılı ve pahalı bir iş. Kaldı ki özellikle Türk kesici silahları konusunda en bilimsel, ciddi yabancı çalışmaları bile son derece önyargılı, çarpıtıcı ve sahiplenici olmaktan kaçınmıyor. Ancak eğer Türk demirciliğini gerçek manada diriltmek istiyorsak bu zorlukları aşmalıyız. Özellikle de asıl sanatkarların Afanesyevo kültüründen 19.yüzyıla değin Türk demirciliğini yalayıp yutmuş olması lazım bence, bir kere daha altını çizmek istiyorum. Zira yaratımı yapacak,sanatı ileri, bir sonraki aşamaya taşıyacak olan onlar.

7- Bu da bizi bir sonraki hususa getiriyor. Kültürü ve sanatı ileri taşıyacak yeni yaratımlar. Yasal ve toplumsal engelleri bir kenara bırakıyorum zira bunlardan konuşmak bir ömür sürer. Ancak benim kanaatimce sanatın bir ileri aşamaya taşınabilmesinin tek yolu ustalarımızın tüm Türk demirciliğini, özellikle de formları, teknikleri, malzemeleri, kültürü, usul, adap, gelenek ve hatta efsaneleriyle artık hücrelerine sinecek kadar iyi hazmetmiş olmaları, bu formları geleneksel teknikleri, malzemeleri ve tüm kültürel arkaplanı ile mükemmelen uygulabiliyor, yani kısacası her açıdan klasik çağda yapılanlar mükemmelliğinde kılıçlar, kamalar, yatağanlar, hançerler, bıçaklar v.s. yapabiliyor olmaları gerekir. Ancak bundan sonra kendi şahsi üsluplarını işin içine katarak sanata bir yenilik getirebilirler.

8- Tüm bu anlattıklarım gerçekleşemeyecek kadar zorlu geliyor biliyorum. Lakin bizdekinden çok daha ölü olan Avrupa demirciliğinin  90lardan itibaren nasıl dirildiğini ve klasik dönemini aşarak yetkinleştiğini görmek bizim işimizin birçok açıdan daha kolay olduğunu düşündürüyor bana. Zira yaşayan geleneğimiz hala var. Evet bayağı ağır darbe yemiş durumda ama hala mevcut. Birçok yerde yaşlı ustalar bölük pörçük de olsa, kulaktan dolma da olsa, bağ bıçağı, balta, orak yapa yapa unutmuş da olsa babadan kalma birçok değerli bilgiyi, tekniği, terimi, ince ayrıntıyı zihninde taşıyor. Yapılması gereken neredeyse bir arkeolojik kazı yapar hassasiyetiyle ve sabrıyla bu bilgileri toplamak ve biraraya getirerek rafine etmek. Forumumuzdaki birçok sanatkar dostumuzun da demirciliği babalarından, dedelerinden öğrendiğini düşündüğümüzde bu o kadar da imkansız gözükmüyor. Kaldı ki birçok geleneksel sanatımız demirciliğimizden çok daha ölü halde iken neredeyse nasıl yapıldığını hatırlayan bir veya iki kişi kalmışken böyle hassas çalışmalarla diriltildi. Türk Tasvir Sanatı buna en güzel örnektir. Süheyl Ünver tek başına 250 yıldır ölü olan bir sanatı diriltti ve bugün neredeyse Levni'yi, Nigari'yi aşan kalitede işler çıkaran yüzlerce sanatçımız var.

9-Tüm bunlar uzun zaman alacak bir süreç. Ve zaten tüm kılıçsever dostlarımızın da aynı fikirleri düşündüğünü, aynı amaçları güttüğünü ve hatta aynı girişimler içinde olduğuna kaniyim. Ancak  önemli bir nokta da sadece pratik ve teknik alanında değil kültür alanında da herkesin eteğindekini dökmesi ve bilgi paylaşması. Birçok husus var ki işin tarihi ve kültürel arkaplanını biraz daha kurcalamış olan vefakat eline hiç çekiç almamış, ocak ve örs önüne geçmemiş olan benim gibi meraklılar istesek de çözemiyoruz, Birçok vakit okuduğumuz destanda, anlatıda, hatıratta demircilikle ilgili bir gize ışık tutacak bir ipucu olduğunun farkında bile olamıyoruz. Bir demirci gözüyle, bir metalürjist gözüyle bunların tetkik edilmesi lazım. Kulaktan dolma bilgilerin anlamlı bütünler halinde biraraya getirilmesi, sonra denenmesi ve içinde hakikat kırıntısı olup olmadığının anlaşılması lazım.

10- Dediğim gibi bu uzun bir maraton ancak hemen yarın nereden başlamalı, ilk adım ne yapmalı diyen bir demirci dostumuz varsa ona "Klasik formlarda üretime ağırlık verin" derdim. Zira Türkiye'de bir Türk demircisi tarafından bir tane dahi olsa bir Türk kılıcı, bir kama, bir hançer, bir yatağan, bir sagir balta dövüldüğü takdirde Türk demirciliği yaşıyor demektir. Böyle bir emek yapacağınız bin tane av bıçağından, et bıçağından, çakıdan, tantodan, maşetten, kukriden daha hayırlıdır, daha değerlidir.

Çok uzun oldu biliyorum ama açıkcası Emre beyin coşkulu mesajları beni de coşturdu. Siz de aynı ruha kapılın diye bir iki de geleneksel silah resmi ekleyeceğim. Belki bir ilham verir siz sanatkar dostlarımıza.  :D

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 14 Eylül 2009, 04:29:19
Hızımı alamadım ;D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 14 Eylül 2009, 04:40:57
Devamı da var ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 14 Eylül 2009, 04:45:44
Bıçaklar, kamalar, hançerler, saldırmalar... :D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 14 Eylül 2009, 12:09:20
Sancar Bay, çok güzel bir yol haritası hazırlamış, özellikle zaten var olan köklerimize ve bunların bir şekilde zaten yaşadığına ilişkin vurgulamaları oldukça önemli. Tarihimizin bir dönemi diğerinden tamamen kopmuş gibi görünse de ben eminim ki yine o değerlerimizi yakalayabilecek sanatkarlarımız çıkacaktır....

Bu arada ben o sanatkarlardan değilim  :D Yok gerçekten değilim, çünkü benim çıkış amacım insanların günlük ihtiyaçlarında kullandıkları bıçakların kalitesizliğinden sürekli yakınmalarıydı. Benim buradaki bir misyonum olacaksa bu konuda kafa patlatan insanlara modern teknikler konusunda imkanım ölçüsünde yardımcı olabilmektir. Ben kendime göre bir tarz oluşturmuş bir kişiyim, artık yönelimimi değiştiremem, belki yılda bir bir tane kılıç ya da öyle bir denemem ilerde olabilir ama kullanıma ve insanların gündelik hayatına yönelik olmayan üretimler benim ilgimi pek çekmiyor.

Benim Sancar Bey'in söylediklerine ekleyebileceğim bazı şeyler var. Sanatkarlarımız dededen kalma kültürümüzü yaşatmak için çalışırken keşke dededen kalan yöntemleri, teknikleri biraz sorgulasa. Bilimsel düşünceyi geleneksel Türk bıçak-kılıç sanatına uygulayabilseydik yerimiz çok farklı olurdu.

Elinizdeki çelik Osmanlı dönemi çelik değil arkadaşlar, aynı şekilde ısıl işlem yapamazsınız, elinizdeki çeliği öğrenin, onun üstünde ustalaşın.
O çeliğin ulaşabileceği noktayı, performansı geliştirmeye çalışın.
"Çifte Su vermek" konuları iyidir hoştur ama, lütfen elinizdeki hava çeliğini ya da alaşım elementleri yüksek D2 yada O1 gibi çelikleri kontrollü ısıl işlem fırınında değilde kömür,propan fınınında göz kararı yapmayın. Sonuçta ülkemizde zaten bol bol bulunan kalitesiz bıçaklarımıza bir yenisini kazandırmış olacağız. Lütfen yanık yağ imiş, yok suya bilmemne karıştırılmış soğutma (su verme diyemiyorum hala) maddelerini sorgulayınız. Çeliğiniz tam performansına ulaşmak için belli bir hızda soğumaya ihtiyaç duyar, bunu geciktirmeyiniz, motor yağı yanık yağ gibi yavaş yağlarda bıçağınız ince perlit yapıda olacaktır, yanıltıcı bir sertliğe ve tokluğa sahip o sinsi ince perlit, aaah o ince perlit. Martensiti (çeliğe gerçek sertliğini veren ve hepimizin çok sevdiği arkadaşımız) arasanız ancak eser miktarda bulursunuz o çelikte. Lütfen sağ duyunuzu dinleyin, eğer Türk kılıcı yapacaksanız perdahı ile sertliği ile gerçek bir Türk kılıcı olsun, gerçekten demiri kesebilsin (bunu çok duydum, garipsedim, övünülecek bişey değil ki, tabiiki doğru ısıl işlem görmüş çelik demiri keser, büyütülecek bişey değil, arada bir yaptığım bıçaklarla demir keserek ağzının dayanımını test ediyorum). Eskilerin yaptıklarını gözümüzde büyütmeyelim, çift ağızlı kılıç olabilir, ancak kullanışsızdır. Türk formunda bir kılıç yapmak iyi ama önce bence önce küçük bir bıçağa düzgün kabza yapmayı öğrenelim. Yamuk yumuk pinler, bıçağa tam oturmamış balçaklar yaparak sanatımızı geliştiremeyiz. Dımışki yapmak iyi ama önce düz çeliğin özelliklerine hakim olalım...

Demeye çalıştığım, eskiyi yeniden ayağa kaldırmak için koşmadan önce daha ayağa kalkmaya ihtiyaç var. Bu sanatla ciddi bir şekilde uğraşıp mükemmeli kovalayan kaç kişi var daha, daha çeliğe hakim kaç kişi var bu forumda (ben bile hakimim diyemem, daha denemem öğrenmem gereken bir sürü şey var). Benim tavsiyem formların ne olduğu önemli değil, önce gerçekten pirinç cubuk testini geçebilecek, hadi onu geçtim eğe testini geçecek bıçaklar bile değil, küçük bıçakçıklar filan üretelim. Koşmadan önce yürümek gerek. Şu anda ülkece yere yığılmış, "knock-out" olmuş yatıyoruz. Hele bir kalkalım, çoşmayalım  ;D. İşimiz çok, okumamız araştırmamız, denememiz, şüphe edip kabul etmememiz gerek. Dededen aktarılan bilgi iyidir hoştur ama kulaktan kulağa aktarıldıkça boştur da. Sonuçta büyülü bir iş değil bu alt tarafı çelik, martensitten başka yeni bir yapı mı keşfedeceğiz, hayır, eski kılıçlarımız da martensitti şimdikiler de öyle olmak zorunda. Acaip muhteşem bir kabza malzemesi mi kullanılıyordu? Hayır, bildiğiniz boynuz, ahşap kemik. Ama yaptıkları kılıcın çeliği olması gerektiği gibi martensitti, kabza ile balçak yerlerine tam oturmuştu, ergonomi ve denge tartışılmazdı bile, estetik deseniz o da ayrı birşey, o gravürler, kakmalar, dımışki hareler, telkariler, o işlenmiş kınlar. Peki bunların hangisini düzgün yapıyorsun diye sorarlar adama. Denge konusunu ne kadar çalıştık, daha bırakın altın tel kakmayı, çeliğe düzgün bir yiv açabiliyormuyuz, kendi adımızı estetik bir şekilde işleyebiliyor muyuz? Kabzalarımız ne kadar rahat, ergonomik. 30 -50 yıl sonra hala kabzanın dağılmayacağına kaç kişi garanti verebilir.

Bir de son olarak bir dileğim var:
Polisaj yaptırmayın gözünüzü seveyim, çeliğin tüm güzelliğini kaybediyoruz  :D. Papağan gibi kendimi tekrarlayıp duruyorum...

(bu arada Sancar Bey, dikkat ederseniz bir kaç yarde kendimi zorlayıp o benim terimlerimi kullanmadım, nasıl olmuş  :P , şaka bir yana gerçekten kendimi düzeltmeye çalışıyorum bu konuda)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Ejder Uçar - 14 Eylül 2009, 17:51:57
Ülkemizde, el iş bıçakçılığın önünü kapayan yasalar hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olan var mı?
Bıçakçılık konusunda iddialı ustalarımız bulundukları yerlerde ( Çanakkale, Sürmene, Sinop, Sivas, Gaziantep...) elişi  bıçak üretimi yapıp yurtiçi hatta bazıları yurtdışına satış yapıyorlar.Bu yerlerdeki ustalarımızın çoğu küçük işletmelere sahip.Sormak istediğim, bu kısıtlayıcı yasalara karşı üretimi nasıl yapıyorlar.?
Ayrıca Gökhan Bey'in "Bir işten para kazanılmıyorsa bu hobiden ileri gidemez." sözüne de kesinlikle katılıyorum.Kendisin dediği gibi bu iş para kazandıran bir meslek haline dönüşebilirse, kısa sürede hem teknik anlamda hem de sanatsal anlamda büyük hızla ilerleyeceğini düşünüyorum.Bu ilerleme ile birlikte hem Sancar Bey'in bahsettiği, klasiklerin hem de Emre Bey'in bahsettiği, gereksinimleri karşalayacak modern kalitede bıçakları üretecek ustalarımızın olacağına inanıyorum...
Siz üstadlarımızdan, forumumuzda bu yönde neler yapabileceğimize dair önerileride sunmazını, arz ediyorum.

Saygılar...


Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 14 Eylül 2009, 18:28:42
Ahh, can evimden vurdunuz Ejder Bey !  :'(

Ben de bu konuyu merak ediyorum, her halde göz yumuluyor. Yoksa yasal düzenleme çok katı, özetlemek gerekirse "YASAK". İnterneti de yasaklayacak bu zihniyet yakında, hadi hayırlısı. Bişeyler yapmak gerek... Hep demiyor muyuz bu cümleyi, "ne yapmalı" işte o meçhul?. Yasalarda sadece tek tipin bir sürü örneğine özel izin veriliyor, yani toplu üretim; Bora bıçakları örnektir.. Bu tip üretim de bizim gibi el sanatçılarını kapsamıyor, yani "YASAK"... Çok sıkıcı, çoook....
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Ejder Uçar - 14 Eylül 2009, 19:02:47
Emre Bey, benim hemen aklıma yurtdışında, ustaların üretici ile yaptıkları işbirlikleri geliyor.Örnek vermek gerekirse: Buck Knives ile Strider'ın, Ka-Bar ile Bob Dozier, Benchmade Mel Pardue.... bunlar gibi çok çok örnek var.Bu ustalar, kendi internet sitelerinde farklı malzeme ile ürettikleri modelleri, seri üretim yapan bıçak şirketleriyle "işbirliği yaparak" ( Emre Bey, sizin bahsettiğiniz terimlerde çektiğimiz sıkıntıyı daha iyi anlıyorum şuan, collabration olarak kulağımın alışmış bu sözcüğe bıçaklar konusunda...) daha büyük kitleye ulaşmasını sağlıyor.Bu hem ustanın maddi kazancını arttırırken hemde popülaritesini arttırıyor.Ayrıca bu modellerin bağzıları "sınırlı üretim"adı altında kısıtlı sayılarda üretiliyor.Bu da benim görüşüme göre, ustanın hala bir sanatçı olarak kalmasını sağlıyor.Bu işbirliği metodu; usta, işin sanatsal ve teknik bölümüyle uğraştığı için parasal konuların getirmiş olduğu streste azalmış oluyor...
Bunun yurtdışında ciddi bir meslek olduğuna hepimiz sanıyorum hemfikiriz.Örneğin Rus Ros Arms markası, belki hatırlarsınız zamanın Rus Devlet Başkanı Putin'in belinde sergilenerek büyük ses getirmişti....Amerika'da otomatik ve tek el ile açılabilen bıçakların yasaklanmasına ilişkin bir yasa tasarısı yakın zamanda reddedildi.Bu bıçak şirketlerinin gücünü gösteriyor bence...
Bu en başta "Bir bıçak pazarı olsa ancak birkaç meraklı alıcıdan oluşur..." diye düşündürebilir, bazılarına
ancak unutmayın bilgisayarların emekleme döneminde de böyle diyenler olmuş...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Gökhan Bakla - 15 Eylül 2009, 00:07:30
Ejder bey gün olur devran döner, hak eden hak ettiğini alır derler. Emin olun bizler şu anda bu zanaatın ( yada sanatın mı demeliydim ? ) uyanmasına vesile oluyoruz ve bir şekilde Türkiye’de el işi bıçak pazarı zamanla oluşacak. Şu anda yürürlükte olan kanunlar baskıcı bir otoritenin 1953 yılında koyduğu ve kimsenin ilgi alanına girmediği için yıllarca değiştirilmemiş bir kanun. Ayrıca bıçakların ateşli silahlarla aynı kefeye koyulması da tartışılabilecek bir konu. Ateşli silahın öldürmekten başka bir işlevi yokken bıçak gibi bir alet pek çok işi yapmaya yarayabilecek bir özelliğe sahiptir.

Ateşli silahlar ve bıçaklar hakkındaki kanunu (6136 sayılı kanun ) nasıl değiştirirler bilmiyorum ama bunun değişmesinin yolunu hep birlikte bulmalıyız.

şu anda kemankeş topluluğu kurumsal bir kimlik kazanıp faaliyetlerine devam ediyorlar, belki bizlerde ileride böyle pek çok üyesi olan, kurumsal bir kimliğe bürünürüz ve çalışmalarımızı bu çerçevede devam ettiririz.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 15 Eylül 2009, 01:45:17
İş gelip birlik olmaya dayanıyor. Türkiye'de aslında bu mesleği yapan araştırılsa belki yüzlerce, belki binlerce meslek erbabı vardır. Sorun hiçkimsenin birbirinden haberdar olmaması bana göre, Yatağan'daki bir usta Sinop'taki bir usta ile karşılaşmamış el birliği etmemiş, fikirlerini bilgilerini değiş tokuş etmemişler, Türkiye'nin bir çok yerinde dağınık tek tük insanlar var, bazısı hobi diye bazısı araştırma amaçlı teknikleri tarihi inceleyip birşeyler ortaya koymaya çalışan. Kolleksiyonerler var, hem bu insanları bulmaya çalışan hem de atalarımızdan kalanları kurtarmaya, korumaya çalışan. Aslında bir sürü değer var.

Bence asıl potansiyel bu işe kendini adamış, bu değerleri çıkarabilecek kolleksiyonerler ve araştırmacılarda. Duyuyorum, bazılarınız Türkiyenin çeşitli illerine gidip ustalarla görüşüyor, bilgi ve eser topluyor. Bu aslında büyük bir güçtür. Bir şeylerin "değişmesi" gerektiği bariz. Bakın kemankeş topluluğuna! Bu bir vatanseverlik mücadelesi olmalı, sadece ilginç olduğu için değil ülkemizin en eski değerlerinden biri olduğu için kurtarılması gereken bir sürü el sanatımız var. Yasakçı zihniyet zamanında telsizi yasakladı, ne oldu? Büyük depremde tüm iletişimimiz amatör telsizcilerin eline geçmedi mi? Şimdi telsiz ne kadar yasak? Haritacılığımız öldü, detaylı bir bölge haritası çıkartmanız bir sürü gereksiz bürokrasinin arkasında imkansız hale geldi. Artık insanlar çin malı, kalitesiz fabrika malı bıçaklardan, hiç bir şeye benzemeyen kılıç-kama taklitlerinden, bir türlü ağız tutmayan çakılardan bıktı. Peki bunların düzgün örnekleri yapılmıyor mu? Yapılıyor tabii, bazen bazı insanlar bana bıçaklarını getiriyor biletmeye, bunların %99'u bilendikten bir gün sonra köreliyor, hepsi de fabrika ürünü. Bir tane belki aralarında çok iyi çeliği olan gösterişsiz bir cevher bulabiliyorum. Onu bilemek bile bir keyif. Ama o ustanın eseri estetikten yoksun, kabzası dağılan birşey, adam 3 kuruşluk fabrikasyon bıçakla rekabet etmeye çalışıyor.
Bu işin doğrusu bu ustanın gerçekten bu işi hakkıyla yapabilmesinin önünü açmak, insanların, kesici bir alete ihtiyaç duyan esnafımızın, aşçımızın, ev hanımımızın bir seçeneğe sahip olabilmesi. Bu insanların ne kadar huzursuz olduklarını gördükçe içim kan ağlıyor. Balıkçılarımız Amerikadan çakı getirtmek zorunda, doğa gezginlerimiz, arama kurtarma ekiplerimiz, itfayecimiz, polisimiz üçüncü kalite işlerle yetinmek zorunda, avcımız silah dükkanlarındaki güzel görünüp aldatıcı bir sürü süslemesi olan bıçağa beş para etmediği halde bir sürü para bayılmak zorunda . Yarın bir yaban domuzu ile burun buruna geldiğinde belki tüm hayatının ona bağlı olduğu o değersiz çelik parçasına güvenmek zorunda. Birkaç tanesini tanıyorum, kasaplarımız, mezbahacılarımız, balık dükkanındaki çalışanlar "inox" bursa bıçaklarıyla cebelleşmek zorunda. Bu böyle gider durur. Bilinçlendirmenin,bilinçlenmenin önündeki en büyük engel ise birlik olamamak yatıyor. Türkçe kaç tane bıçak yapımı, dımışki yapımı üzerine, kitap, dergi, dvd var. Kaç kişi bu işin atölyesinde sertifikalı ders alabildi, kaçımız kendi mesleğine ve ihtiyaçlarına uygun güzel bir bıçağı, gizlisiz saklısız, vergisini ödeyerek, tüketici haklarından yararlanarak fişini faturasını alarak yaptırabildi... Bunların cevapları çok üzücü...
Ne yapmalı sorusunun cevabı benim için de bulanık, ama bu kanun maddesi böyle kalamaz, kalmamalı. Bu kanun Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır...
Sevgilerimle
Emre
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sefa Çabuk - 15 Eylül 2009, 02:07:14
Tamamına katılıyorum herkesin ağzına sağlık...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 15 Eylül 2009, 09:32:33
Bu işin ilerde bir "knife makers guild" (lonca?) gibi bir oluşuma, ve bir "knife show"a ulaşması ne de güzel olurdu? Dernek diyeceğim diyemiyorum, dernekler insanların başkanlık seçimlerine odaklandığı ortamlar gibi yer etmiş kafamda... Lonca daha güzel sanki.


"Guild"ler

ABD
http://www.knifemakersguild.com/ (http://www.knifemakersguild.com/)


Güney Afrika
http://www.kgsa.co.za/ (http://www.kgsa.co.za/)

Avustralya
http://www.akg.org.au/ (http://www.akg.org.au/)

Kanada
http://www.ckg.org/ (http://www.ckg.org/)

Almanya
http://www.german-knife.com/german-knifemakers-guild.html (http://www.german-knife.com/german-knifemakers-guild.html)

İskandinavya
http://www.asgard.se/skmg/pages.asp (http://www.asgard.se/skmg/pages.asp)


"Show"lar

Helsinki
http://www.helsinkiknifeshow.com/ (http://www.helsinkiknifeshow.com/)

Chicago
http://www.chicagocustomknifeshow.com/ (http://www.chicagocustomknifeshow.com/)

Knife Makers Guild Show
http://www.knifemakersguild.com/show.shtml (http://www.knifemakersguild.com/show.shtml)

Oregon
http://www.oregonknifeclub.org/okcashow.html (http://www.oregonknifeclub.org/okcashow.html)


Arayınca daha da çıkıyor...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Gökhan Bakla - 15 Eylül 2009, 10:57:37
Kurulacak oluşumun şekli ve içeriği yine bu kanunlar çerçevesinde olmalı ki zaten asıl problemde yürürlükte olan kanunlar ve yasalar değimli ???

Bakın 6136 sayılı konun kapsamında olan herkesin konuyla ilgili sıkıntıları var. Hep birlikte toplanmamız gerek, derken bu konunun muhatabı olan silah üreticileri, av malzemesi satan ve üreten yerler, avcılar ve bunların kurduğu dernek ve örgütlerde bu konuda mağdur.

Demek istediğim elbette biz birlik oluşturmalıyız ama yardım alabileceğimiz diğer dernek ve kuruluşlarda olacaktır. O bakımdan kendimizi yalnız hissetmememiz gerektiğini düşünüyorum.

Gün geçtikçe insanlarda bilinçlenecek, bizde kanunların elverdiği ölçüde bir kurumsal kimlik içine gireceğiz. İnşallah devlet büyükleri de bizim önümüzü kesmek yerine, elişi bıçakçılığı canlandırmamızda bize destek olurlar.

ama ilk önce bizim kendi aramızda anlaşabilmemiz ve amaçlarımızı belirleyebilmemiz şart. bu konularda da sorun yaşayacağımızı da hiç sanmıyorum.

Aynı dili değil, aynı duyguları paylaşan insanlar anlaşabilir  (Hz. Mevlana) 


Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 15 Eylül 2009, 13:38:17
Eylem ve Gökhan Beyler çok güzel bir yere parmak bastılar, tam olarak aynı şeyi düşünmekte idim.

Bir de "guild" ve "show" (lonca ve gösteri) dışında "society" (cemiyet) var. Bunların en ünlülerinden birisi ABS - American Bladesmith's Society'dir (Amerikan Bıçakçılar Cemiyeti). Bu kurum her yıl hakemler heyeti kurar ve isteyenlere Ustalık brövesi verir, ancak öncelikle katılanların getirdiği ürünler incelenir, hakem heyeti bunlar üstünde testler yapar, keskinliği, ergonomisi, sağlamlığı ve estetiği değerlendirilir. Eğer geçer not alırsa ustalık brövesine ("Master Smith") hak kazanır katılımcı. Ve unutmayalım katılımcı mutlaka "damaskus" bıçaklarla gelmek zorundadır... Bir de ustalık için kendini geliştiren ve prestij kazanmak isteyenler için ayrı bir etkinlikte "Journeyman Smith" diye bir bröve verilir. Katılımcı bu sefer yine 5 bıçak götürür ve hakemler heyeti bu bıçakları inceleyip katılımcının bu payeye layık olup olmadığı belirlenir. Bu bröveleri alanların itibarları artar, yaptıkları bıçaklar daha rağbet görür ve ustalık belgesini almışlara herkes saygı duyar. Bu uygulama peki Amerika'da ne işe yarıyor, zaten bir sürü bıçakçı var, yasal engellemeleri yok: Efendim zaten bu gibi uygulamalarla bıçakçılık cemiyeti tek yumruk olur orada, bu dernekleşmeler sayesinde insanlar birbirinden haberdar olur, yılda birkaç kere toplanırlar, genç bu sanata gönül koymuş insanlar bu lonca ve cemiyetlerin yılda bir kaç kere düzenlediği uygulamalı derslere katılabilirler. Aynı zamanda böyle cemiyetler bıçakçılığın bir oto kontrol mekanizmasıdır. Bu sayede kalite, etik konuları kontrol altındadır ve devlet de ülkedeki bıçakçıların zaten yasa dışı, tehlikeli şeyler (her ne ise onlar  :D ) yapmayacağını, çünkü sanatın bu cemiyetlerin az çok kontrolünde olduğunu bilir...

Türkiye'de çok az iş kolu bu tür bir yapıya kavuşabilmiştir, olanlar da sendikalaşma anlamındadır, sanatın ortak bir kalite düzeyine çıkması düzeyinde, oto kontrol mantığında bir oluşum yoktur. Bu oto kontrol bu sanatın yasal bağımsızlığına gidebilir. Yasalarımız Türkiye'de insanların önünü açıcı ve özgürleştirici değil "garantici". Bu yüzden her türlü şeyde devletimiz "kontrol" istiyor. Bu kontrolün zaten yapıldığını gördüğünde bu sanatın özgürleşmesine engel olmayabilir... Zor olan şey bir araya gelmek daha önce dediğim gibi...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Durukan Türe - 20 Eylül 2009, 11:08:41

  Yegane formumuza hoşgeldiniz Emre Bey,

Tutku ve aşk ile ve bence en önemli olarak amatör bir ruh profesyonel bir tarz ile yaptıgınız bıcaklardan dolayı sizi kutlarım.  İnanın sizi en azından kısmen anlıyorum. Bu foruma yaptıkları bıcaklar ile katkısı olan tüm arkadaşlarda sizi anlıyorlardır. Halkımız arasında demiri -demirciliği bilen ne çok insan varmış... Hele bıçaktan anlayan.

İnanın artık yaptıgım bıçakları paylaşma istegim arzum kırıldı. " eti kalın olmuş, kısa olmuş, uzun olmuş, agır olmuş " herkes bir şey demekte.

 Herkesin kafasında kendi bıçak tarifi var. öyle ooluyor ki pek çok degişik amaç-tarz bıçagı begendigim icin neredeyse kendi kendime sasıracagım.

  Biz türkiyede hala demirciligin sırlarını atalarımızın buldugunu söyleyelim duralım. Pratikte neredeyiz. Hangi atamız. Malum 10 000 yılı bulan bir süreç. kendi kendimizi kandırmaya devam edelim yada kafamızı kaldırıp bir bakalım dünyada neler oluyor diye.

 sitedeki bazı arkadaşlar yol haritası çiziyorlar. çok hoş ama nafile. bende kanuninin yataganına benzer bir kılıç yapmak istemezmiyim. büyük ihtimalle onu yapan ustada bendeki bant zımpara, şahmerdan,ısıl işlem fırını, bendeki kalitede çelik yok idi. ama bende olmayan yüzlerce yıllık bir tecrube birikimi vardı. ve şimdi bu tecrube birikimi yok. belki ben oyle bir kılıcı hiç yapamıyacagım ama muhtemelen bir sonraki kuşak daha iyisini yapacak.

"Basit" bir bıçagı yapamadan, hep aynı kalitede yapamadan, nasıl eskinin kılıçlarını yapacagız. yaptım . dövdüm iki kılıç. ama oldumu ?olmadı. görüntüsü kılıca tam benziyor ama ben içini biliyorum.

Neyse lafı fazla uzattım. İnsan sesine bir cevap bekliyor ama emre bey muhtemelen sadece kendi yankısını duymakta.  topluluk lonca açılımları çok güzel fikirlerde bu kutunun içini neyle dolduracagız. kaç tane amatör yada profesyonel bıçak yapımcımız var. bu işin bir şekilde daha yaygınlaşmasını gerektigine inanıyorum.

 Amerikada JS ve MS gibi iki sıfat var. JS -journeyman Smith , MS - Master Smith.  ilki için buna hakkı olan bir insanın karşısında teorik ve pratik sınav veriyorsunuz. bir kaçgünlük surec zarfında gözlemcının gözetiminde kendi bıçaklarınızı dövüp !! taşlıyorsunuz ve bıçaklarınız performans testlerinde gecmek zorunda. 5-10 luk kalasları bıcagınızla kesmeli sonra ucu acık bir ipi kesmeli sonra keskınleştirilmeden kişinin bacak kıllarını kesmeli ve 90 derecelik bükülme testinde kırılmamalı....

tüm bıçaklarınız bu aşamayı gecerse siz artık "bıçak yapımcısı" sıfatını hak kazanıyorsunuz. Ve urunlerinizin satın alınma ihtimali cok ama cok artıyor. artık bu işten karnınızı doyurabilirsiniz.  eger tüm bu testleri kendi "yogruk oruntulu, dımışki- katmanlı- damaskus-şam işi- katmanlı" celiğinizden yaptıgınız bıçakla gecerseniz artık "usta bıçakcı" MS oluyorsunuz ve bıçaklarınızın her biri binlerce dolara satılıyor.  bu arada da en az 5 yıl gerekmekte. sınava dilediginiz kadar da giremiyorsunuz. yani ilk once "JS" sonrada "MS" oluyorsunuz. Sırf böyle standartlar getirdikleri icin adamları tebrik etmek gerekmekte. ( bu standartlar kişisel olarak arttırılıp azaltılabilir. en azından kendi yaptıgınız bıçaklarda. ama sınavı gecmek icin listelenmiş olan şartlara uymak zorundasınız.
ilgilenenlerin aşagıdaki linki incelemelerini, hatta boşvakti olan bir arkadaşimin türkçeleştirmesini şiddetle öneririm. Birebir uymak zorunda degiliz ama ne gibi standartlar var onu anlıyabiliriz.
Bu standartlar amerikada 1981 yılından beri uygulanmakta ve MS olan yaklaşık 100 kişi var yalnızca.



http://www.americanbladesmith.com/ABS_JSTest.htm

Ancak çok üst düzey kaliteye cıkabilirsek eski sanatımıza yaklaşabiliriz. Tüm dünyanın ilham aldıgı bıçaklar-kılıçlar ancak kaliteli işcilik ve modern metaluriji bilgisi ile ortaya cıkabilir inancındayım. degerli vaktinizi daha fazla almadan aşagıdaki linkteki bıçagın formunu, işçiliğini, fiyatını incelemenizi tavsiye ederim.

http://www.virtualknifeshow.com/index.php?id=96



türkiyede ise insanlar en fazla 10 liraya paslanmaz çelikten bıçak alıp sizin el emeğinize-alınterinize hiç düşünmeden yorum getiriyor. Ne kadar kolay degilmi... Bu kadar da kolay olmamalı. Sevgili arkadaşlarım; Emre, Gökhan, Sefa beyler. Biz yolumuzda ilerleyelim. elbet bir gün yaklaşım değişecektir.

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 20 Eylül 2009, 13:19:10
Durukan Bey,

Çok teşekkürler fikirlerinizi paylaştığınız için. Tamamen katılıyorum, haklısınız depresif olmamak elde değil düşününce. Güzel bir çağı geride bırakmışız maalesef, şimdi artakalan değerleri tüketmekle meşgulüz. Üretmek ve el emeğinin değeri artık yok. Bu çabamızı sadece kişisel nedenlerle, üretme ihtiyacımızı tatmin etmeden dolayı yaptığımızda ancak biraz olsun rahat bulabiliyoruz. Biliyorsunuz ki kimse sizin onca çabanıza gereken değeri vermeyecek. Eleştirecek ve beğenmeyecek. Oysa o beğenmeyen gidip Migros'tan 5 liralık ne üdüğü meçhul bir bıçak alacak, evinde etini sebzesini ağaç dalını testereyle kesermiş gibi kesecek ve buna kaliteli bıçak diyecek (neden: "çünkü paslanmaz" ).

Ama biz kendimizce eğlenmeye devam edelim, sesimiz ve ürünlerimiz duyuldukça görüldükçe belki bizim gibi üretime dönük heyecan taşıyanlar, gerçek kaliteyi algılayabilenler çoğalır. Biz de belki daha az yalnız hissederiz kendimizi...

Ben de bazen paylaşımlarımın Türkiye'deki internet kullanıcılarına nazaran ne kadar az insan tarafından okunup anlaşıldığından soğuyorum. Ancak sadece biz bize bunları paylaşmak bile benim için muhteşem bir nimet, yıllardır sadece yakın çevremle paylaşabildiğim bu heyecanımı buraya da yansıtabilmek güzel...

Lütfen eleştiriler, ilgisizlikler yıldırmasın sizi, lütfen güzel yaratımlarınızı, birikimlerinizi düşüncelerinizi bizden esirgemeyin, bakarsınız 3-5 yıl sonra bir araya gelmiş keyifle bir sergiyi düzenliyor, bir dövme sanatı sınıfı açıyor, bir "hammer-in" de mangal keyfinden sonra örs başında muhabbet ediyoruz...

Belki boş hayaller bunlar, ancak hiçbirşey yapmazsak hayal kırıklığı bile yaşayamayız. Bu bile bişeydir, "ben elimden geleni yaptım, olmadı, heyhat" diyebilmek...

Ülkemiz köşesine çekilmiş küskünler ülkesi. Öyle de olması normal, yaşananlar ve yönetimlerin beceriksizliği, kötülüğü düşünülünce. Ama biz şu anda bişeyler yapması gereken nesiliz, en azında fikirlerimizi paylaşmak bile bişeydir.

Benim de yaptıklarım eleştirildi, kötülendi, değer bilinmedi. Bazen bıraktım herşeyi, küstüm. Ama bu işin "tozunu" yutunca insan ne yapıp ediyor, yine bakmış çeliği ile oynamaya başlamış. Sonunda eleştirilere de övgülere de çok fazla dikkat etmez oldum. Biliyorum ki günlerce, haftalarca deliler gibi üstünde uğraştığım eserim birisinin hayatını rahatlatıyor, o eserime baktığında bir keyif duyup bana şükrediyor. Bu his bile değiyor o kadar çabama. Bırakın 1500 dolara satamamışız bıçağımızı, bırakın hala "ayy bıçakmı yaptın, adam mı öldürecen?" gibi cahil karşılıklar alalım, beni şu anda hayata bağlayan bu sanata yüzümü dönemem. Para kazanmak için ne yaparsam yapayım, öldükten sonra yaptığım bıçaklarla anılmak isterim, bu iş karnımı doyuramasa da...
Çok sevgilerle,
Emre
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Ejder Uçar - 21 Eylül 2009, 16:13:40
Durukan Bey, siz bize umut veren bu forumdaki birkaç kişiden birisiniz.Bu forum, bana bu konuda yanlız olmadığımı gösteren bir topluluk.Emre Bey'in bahsettiği "ayy bıçakmı yaptın, adam mı öldürecen?" yaklaşımını ben "napcan bıçağı hiç kafa yok mu bunlara para veriyon" şeklinde defalarca yaşadım.Bu yaklaşımla, karşılaşmış insanlarla birlikte olmak bile bana uzaylı olmadığımı gösteriyor.
Ben hergün, işten gelir gelmez bu forumdaki yazıları okumak için kendimi zor atıyorum.Siz ustaların sohbetlerini ya da yapımla ilgili bilgi paylaşımlarını defalarca okuyorum.Benim gibi olan birçok kişininde bu forumda üye olduğuna eminim.Sizden ricam, lütfen bukadar depresif olmayın.Ben, bıçak yapmaktan
anlamayan fakat bıçaklara bayılan biriyim.Sizin ürettiğiniz herşeyi sergilemenizi de büyük hevesle bekliyorum, benim gibi başkalarınında beklediğine eminim.....

Durukan Bey 'in bahsettiği JS sıfatını alabilmek için yapılan bir teste rastladım ve paylaşmak istedim.Stephan Fowler'ın yarattığı bıçak bu testi geçmiş ve haklı olarak tebrikleri kabul ediyor.Bu site gibi pek çok sitede bu test ile ilgili fotoğrafları yayınlamış.....
http://www.bladeforums.com/forums/showthread.php?t=677144
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sefa Çabuk - 22 Eylül 2009, 01:38:29
Tüm yazılanlar gerçektende doğru ve anlamlı, ne yazık ki yaşamımızı düzenleyen yasalar genel olarak bakıldığında "yasaklar" haline gelmiş. Denetleme mekanizmasından kaçınma ve denetleme tembelliği ne yazık ki yasaklamaların doğuşuna ve genellenmesine yol açmış. Öyle ya her hangi bir konuda sorun çözüp katkı vermektense o konuyu yasaklarsınız ve sorun da yaşamazssınız mantığı ve toplumun bunu sorgulamaktan uzak bilinci bizleri taa bugüne kadar getirdi. Herneyse, ben kişisel olarak yaşadığımız bu sorunları bir başka açıdan değerlendirmek istiyorum. 1977 de meslek lisesi metal bölümüne girdim ve öğrenim gördüğüm üç yıl boyunca her yıl bir dönem "sıcak demircilik" dersi vardı, haftada 16-18 saat ve bu süreyi ocak başında geçirirdik, desenlerini bile şimdi hatırlayamadığım bir sürü motifi sadece sıcak dövme ( şişirme, yayma, inceltme, yuvarlama vs vs ) tekniğiyle yapardık, okulun gereksinimi olan kısaçları, pah mengenelerini, keskileri, noktaları, çekiçleri, sıvamacı takımlarının hepsini( nokta, Emre beyin  delik delinecek yeri  beton çivisi kullanarak markaladığı işi yapan takım :)) hep kendimiz yapardık. Her okulda o zamanlar haydarpaşa Sanat Enstitüsü yapımı termokupol tip ısı kontrollü tav fırını vardı, her öğrenci sementasyon işlemini en az bir kere yapardı. Bunları şunun için yazdım, eğitimden söz ediyoruz ama zaten bizim ülkemizde genele yayılmış olarak bu işin eğitimi vardı, oysa şimdi meslek liselerinin bir çoğunda ne tav ocağı ne de tav fırını bulamazssınız, bu konuyla ilgili sadece teorik bilgi bir dersin içerisinde üstünkörü geçiştirilir, pratik eğitim de bir çok okulda yapılmaz, yapılamaz, buna hem koşullar hem de müfredat izin vermez. Malzeme bilgisi dersi bile metal bölümlerinden kaldırılmıştır. Sürecin içerisinde hem öğrenci hemde eğitimci olarak bulunmuş olmak ne yazık ki geçmişe baktığınızda canınızı sıkıyor. Yazacak çok şey var ama konu buradan sonra yavaştan siyasileşecek bu nedenle yorumu size bırakıyorum. Sağlıkla kalın
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Aydin Yüksel - 26 Eylül 2009, 14:53:07
Uzun süredir forumu uzaktan takip ediyorum. Yavasda olsa katilimin cogalmasi beni sevindiriyor. Herkez artik birseyler yapmak istiyor. Benim görüsüm, konuyla ilgili daha cok sayida insana ulasmamiz gerektigidir. Inaniyorumki bu siteden haberi olmayan ama bu islere merakli derlemciler, imalatcilar  vardir. Sitemizi daha cok tanitmali ve ilgili insanlari bu cati altinda toparlamaliyiz.

Bu sanati diriltmek icin, toplu halde birtakim islere kalkisildiginda kanuni engellerin asilabilecegi kanaatindeyim.
Hatta imalat ve bulundurma konusundaki yasaklari birakin, olasi bir derneklesme ve atölye acma durumunda destekler dahi alinabilecegini düsünüyorum.

Beykoz Pasabahce cam sanatimizin kalbinin attigi semttir. Artik pasabahcedeki cam fabrikasi kapandi ama Beykoz Pasamandira köyünde, bu ise gönül verenler bir camocagi acti. Ustalar ciraklara cam isciligini, sanatini ögretiyor. Yurt disindan önemli ustalar getirtilip kurslar yapiliyor. Sonucta cam sanati yasatiliyor. Sitelerine bakmanizi öneririm. www.camocagi.org  Dahada önemlisi imkani olanlar, gidip bir gezsinler bu camocagini derim.

Cünkü benim hayalimde, ilerde ayni bu sekilde bir ´Cebehane´ yada Türk kilici atölyesi acma fikri var. Tabii bu tek basina olacak is degil. Bu kafa kafaya vermis bir toplulukla hayata gecirilebilir. O toplulugunda buradan cikacagini düsünüyorum. Fazla aceleci olmak gercekci olmaz, ama forumdaki yazilari okudukca umutlarim artiyor.

Ben tüm arkadaslara tekrar bir konuyu hatirlatmak istiyorum. Daha önce yazdigim, Avrupa birliginden yatagan Türk kilicinin imalatini yeniden canlandirmak icin verilen birbucuk milyon Euro ne oldu. Bu soru hep benim aklimdadir.   http://cebehane.com/forum/index.php?topic=32.0

Tekrar ediyorum, Türkiye´de bu isi yapmaya kalkisan akli basinda bir topluluk olusursa hem yerel yönetimlerden, hem bulunabilecek bazi sponsorlardan, hemde Avrupa birligi fonlarindan yararlanabilirler. Camocagi gibi. Lakin kolay is degil.

Ama düs kurmak hayattaki tek gercek seydir, denmesi misali ben bir hayal kuruyorum. Orada dövülen kiliclar neden Türk insanlarinin evlerini süslemesin. Japon kilici yerine bu merkezde imal edilen imzali kiliclar cok daha degerli hediyeler olmazmi. Ustalar ciraklara kurs veremezmi.

Güzel seyler olacak. Belki ben bile birgün sizlerden ögrenip, bir kilic imalati icin ocak basina gececegim.
Hepinize kolay gelsin, sadece amatör bir derlemci olarak, yapimcilik ve terimler konularindaki hararetli tartismalariniza bilgi eksikligimden dolayi katilamiyor ama heyecanla takip ediyorum. Yüzyillar öncesinin sanatini, günümüzde diriltmek icin dirhem dirhem yol aliniyor.
 
Yazilarinizda bazen yilginlik izleri görüyorum. Aman sabir, önemli ve büyük bir is yapiliyor. Bilgileri paylastiginiz icin hepinize tesekkür ediyorum. Hicbiriniz yanliz degilsiniz ve durum dahada cogalacagimizi gösteriyor. Birde nitelik ve nicelik olayi var tabiki.

Dostcakalin
Aydin Yüksel
 
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Abdurrahman Doğan - 01 Ekim 2009, 01:05:46
iyi günler uzun zamandır sitenizi bir izleyici olarak takip etmekteyim site müdavimlerinden bir çok arkadaşla tanışmak isterim nedemi çünkü ben usta değilim bıçakcılık hakkında sizleri teknik anlamda bilgilendiremem ama sonuçta ben yatağanlıyım DENİZLİ /SERİNHİSAR /YATAĞAN
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 01 Ekim 2009, 03:52:57
iyi günler uzun zamandır sitenizi bir izleyici olarak takip etmekteyim site müdavimlerinden bir çok arkadaşla tanışmak isterim nedemi çünkü ben usta değilim bıçakcılık hakkında sizleri teknik anlamda bilgilendiremem ama sonuçta ben yatağanlıyım DENİZLİ /SERİNHİSAR /YATAĞAN

Hoşgeldiniz efendim, şeref verdiniz  :)
Yatağan'dan her zaman güzel şeyler çıktı, hala da eskisi kadar olmasa da güzel eserler görüyorum günümüzde. Eminim ki çok deneyimli ve yetenekli ustalar vardır beldenizde..

Teknik anlamda katkınız olmasa da burada olmanız önemli. Eğer yakınlarda ilginç projeler çıkarsa haber veriniz.
Herzaman kapım açık, istediğiniz zaman Bodrum'a beklerim herkesi....

Benim yatağanda yakın zamanda yapılmış bazı parçalar elime geçti. Maalesef artık geçmişteki gibi dikkatlice yapılmış ve aynı güzellikte değiller, ancak yine de çelik, açılar vs. olması gerektiği gibiydi. Şu anda kaç usta çalışıyoe Yatağan'da?
Eğer internet kullanan varsa onları da davet ediniz, tanıdıklarınız - yakınlarınızdan. Forum onlar da geldiğinde kesinlikle çok daha keyiflenirdi... Ne dersiniz?
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Aydin Yüksel - 01 Ekim 2009, 21:53:54
Evet Emre bey hakli. Yatagan yöresinde bu isle ugrasip, internet kullanan birileri olmali. Hatta Kahramanmaras bicakcilar carsisindan, Trabzon´da sürmene bicagi yapanlardan, biryerlerde birileri muhakkak vardir. Googlede Yatagan yazip arayinca Cebehane ilk sirada cikmali mesela. Bunun bir yolu oldugunu duymustum, ben bir arastirayim. Yada bilen varsa söylesin. Velhasil, konuyla ilgili, biryerlerde birileri var gibi geliyor bana ve bu siteden haberleri yok. Bilmem yaniliyorummu.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 07 Ekim 2009, 09:22:38
...
Front/Rear Bolster: Geleneksel olarak Türk formuna ait olmayan bu parçalara, basitçe "ön/arka yastık" desek?
...

Bakınırken Akın Paslanmaz'ın sitesinde "Alüminyum Bilezikli Ekmek Bıçağı" şeklindeki adlandırmayı gördüm.

(http://www.akinpaslanmaz.com.tr/foto/akin236842943049.jpg)

Şu durumda bolster yerine bilezik kelimesini kullanmaya ne dersiniz? Anlam olarak süper oturmuyor ama yine de bana hiç fena gelmedi.

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 07 Ekim 2009, 09:37:54
Zıvana ve bıçkı gibi isimleri olan çakılarımız ve bunlarla akraba olan Opinel çakılarındaki metal halka da bilezik diye adlandırılmakta. Gerçi Opinel'de bir de dışta, dönen bir halka var. Buna da kilit bileziği denebilir.

(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/1/1a/Opinel_No7_No10_No10-billhook.jpg/787px-Opinel_No7_No10_No10-billhook.jpg)
(Ref. (http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Opinel_No7_No10_No10-billhook.jpg))

(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/5/5f/Opinel_opened_safetyring-closed.jpg/800px-Opinel_opened_safetyring-closed.jpg)
(Ref. (http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Opinel_opened_safetyring-closed.jpg))

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 07 Ekim 2009, 19:38:01
"Bilezik" teriminin kaynaklarda tarihi örnekler için de kullanıldığını müşahede ettim. Yani terminolojiye dahil olmuş sayılır aslında. ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 08 Ekim 2009, 02:46:26
 :-\  Neden yine benim içime sinmedi  :D

"Bolster = Bilezik" düşüncesi biraz hoş değil. Orta doğu, kafkas ve Anadolu tipolojisinde çok gördüğüm "bilezik" teknik olarak, fonksiyonel olarak ve görüntü olarak "bolster" ile tamamen alakasız.
Bana eğer parmak korumalığı varsa "balçak" demek daha içime siniyor. Teknik olarak aynı şey olmasalar da görüntü ve fonksiyon olarak aynı parçalar...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 08 Ekim 2009, 03:03:08
Bir "bolster" örneği:
(http://www.jayfisher.com/_borders/Cygnus-HorrocksAventurine.jpg)

Bir "guard" örneği:
(http://www.camererknives.com/images/js4.jpg)

Bir "balçak" örneği:
(http://img399.imageshack.us/img399/7787/35713ie2.jpg)

Şimdi sorunumuz şu,
"Guard" teknik olarak gizli kuyruk ("hidden tang") bıçaklarda ve kılıçlarda, "kuyruğun" içinden geçtiği, kabza ve eli koruyan bir "korumalık" tır. Tam anlamıyla korumalık terimi tam olarak bu terimi karşılıyor...

"Bolster" ise tam kuyruk ("full tang") bıçak ve çakılarda bazen eli koruyan, ama daha genelde kabza malzemesini koruyan ve bıçağa perçin ya da pinlerle tutturulan parça. Ancak teknik olarak aslında "guard" ile aynı şeydir.

"Balçak" ise genelde kılıçlarda kabza malzemesini  ve eli koruyan parçadır. Bunların bazıları tam anlamıyla "bilezik şeklinde tutturulmuştur, bazısı "bolster" gibi bazısı ise "guard" gibi tutturulmuştur. Ancak Türkçe'de bu ayrım tamamen teknik bir detaydır ve hepsi "balçak"tır.

Ama Opinel gibi, serbest dönebilen bir halkadan bahsediyorsak bunun adı bileziktir, ancak asla "bolster", "balçak" veya "guard" anlamında kullanmamalıyız bence... Tabii bu kişisel fikrim...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 08 Ekim 2009, 10:12:32
Emre ustam,

bu iki kelimede benim de kafama takılan bir kaç husus var: Balçak esasen kılıca özgü yada daha kılıç için ağırlıklı kullanılan bir kelime mi? Yani kılıf - kın ayrımı gibi bir şey var mı? Bilezik kelimesi kılıç için de kullanılmış mı? Balçak acaba yaptığı çıkıntıyla/çıkıntılarla bilezikler içinde eli koruma özelliği ile öne çıkan bir alt türdür mü demeli?

(Biraz konu sapacak belki ama... ) Aslında biz bu işi böyle ciddiye alıp tartarken aklıma bir şey geliyor ve kızsam mı gülsem mi bilemiyorum. Türkçe'de biz

alçıdan yapılan alçıpan için (boncuk tutkal ve kağıttan büyük bir emekle yapılan) kartonpiyer kelimesini kullanıyoruz;  :o :( ;D

bir binanın esasen bitişik iki evden oluştuğunu belirten dubleksi iki katlı apartman dariesi anlamında kullanıyoruz;  :o :( ;D

(http://www.macbriderealty.com/listings/Keystone/duplexpic.jpg)
(http://www.gtwpm.com/data_files/properties/76/large_photo_1_76.jpg)
Aslında bunlar dublex (duplex diyor frenkler)

takılarda kullanılan pirinç tellerden oluşan malzemeyi titanyum diye kullanıyoruz. :o :( ;D


Eh bunlara bakınca bilezik nispeten daha iyi oturuyor anlamına. Zaten biz kullanınca oturur kelimeye anlamı. Bilgisayar kullanın herkesin kelimenin anlamını kafasında doğru canlandırabildiği gibi bu da zamanla daha iyi oturur ne de olsa.  :)


Sağlı sollu iki parça olan bileziklere izah gerektiğinde bölük bilezik gibisinden bir şeyler diyerek sınıflandırsak olur sanki. Diğer halleri de halka bilezik, U bilezik olarak sınıflandırılabilir.

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 08 Ekim 2009, 10:31:47
Eylem Bey,
Türkiye'de tüm kesici alet terimleri kılıç terimlerinden türemiştir. Yani aslında kılıç terimi olan namlu, kabza, balçak, ağız, kın, kuyruk vs vs. hepsi bıçaklar için de kullanılabilir. Esasında halkımız bıçak ile kılıcı farklı şeyler olarak hiç görmemiş şimdiye kadar. Bunun içinde ayrımlara gitmemişler. İngilizce guard bıçak için geçerli iken kılıç için hilt vardır. Bunlar aynı şeylerdir. Bizim için bolster, ya da guard ya da hilt aynı şeydir, yani kabza ile namlu arasındaki metal parça. Bu parçanın şekli önemli değildir, her şekli balçaktır. Bunları şöyle ayırabiliriz: "korumalıklı balçak", "iki parçalı balçak". Bu iki tip her türlü varyasyonu karşılamakta...

Kusura bakmayınız ama iki katlı eve "duplex" demek istiyorsanız diyiniz, ya da bilezik ya da "bölük bilezik" gibi garip şekillerde "bolster"ı tanımlamaya çalışınız. Bu tamamen kişisel tercihinizdir ancak bu forumda hep bahsettiğim bir konu vardı: Yanlış terim kullanımı insanların konuyu kavramsallaştırmasını sakatlıyor. Örnek olarak "su verme" terimini göstermiştim. Aslında su maddesi ile hiç bir alakası olmadığı gibi vermek fiili ile de alakasız bir işlemi bu şekilde tanımlamak insanların bilinç altında suyun demire verilmesi, demirin suyu emip çeliğe dönüştüğü gibi sağlıksız,, hatalı bir kavramsallaştırmaya gitmesine neden olmakta. Ben asla "ısıl işlem" ya da "soğutma" gibi işlemlerden "su verme" diye bahsetmedim, ağzıma bile almam. Bence bu gibi hatalı kavramlar ölmeyi fazlasıyla hakkediyor.

Ancak öztürkçe ve tamamen teknik olarak "bolster" veya "guard" anlamında zaten kullanılan bir terimi çöpe atıp, yerine teknik olarak ve kavramsal olarak alakasız, hatta "su verme" terimindeki gibi hatalı bir kavramsallaştırmaya sahip bir terim olan "bilezik" terimini koyma çalışmanızı anlayamıyorum. Bence Türkiye'de bazı sanatların doğru dürüst öğretilememesinde, yeni yetişenlerin konuya tam hakim olmayışlarının altında, modern terimlerimizin çok zorlama ve uygun olmaması gibi bir neden yatıyor olabilir. Sanayii ye gidip basit bir malzeme isterken karşılaştığım garip jargon, malzeme tanımları vs. beni her seferinde şaşırtmıştı.

Yalvarıyorum, rica ediyorum "balçak" yerine "bilezik" kullanmayalım. "Bolster" veya "guard"ın sağlam bir materyal olması gerçeğini kaybederiz. Bilezik bir ince sacdan oluşur, bilezik kavramı "sağlam olmayan" sadece "görsel" bir eklenti fikrini çağrıştırıyor. Lütfen birşeyleri özgün terimlerle tanımlamaya girişmeden önce uygunluğu kontrol edelim. Bari biz "iki katlı evlere" "duplex" demeyelim bıçakçılık dünyasında...
http://tr.wiktionary.org/wiki/bal%C3%A7ak (http://tr.wiktionary.org/wiki/bal%C3%A7ak)
http://www.seslisozluk.com/?word=bal%C3%A7ak&sbT=Search&ssQBy=0 (http://www.seslisozluk.com/?word=bal%C3%A7ak&sbT=Search&ssQBy=0)


Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 08 Ekim 2009, 12:01:42
Emre bey haklısınız, bilezik değil "bolster"ın karşılığı; son mesajınızda gönderdiğiniz resimlerden daha iyi anladım; bilezik diye daha çok katana'daki "habaki" gibi namluya geçen ve namlu ile kabzanın birleşme yerini gizleyen parçalara deniyor.  Türk terminolojisinde yatağanın eli korumak için olan çıkıntı yaptığı bölüme ise "tırnak" adı veriliyor.  "Guard"ın ise zaten karşılığı binyıldır mevcut: "balçak".

Bu durumda parçanın alacağı isim şekline ve işlevine göre bu üçünden biri olabilir. sadece namlu ile kabza birleşme yerini gizleyen yuvarlak biçimli metal bir parça ise bilezik, namlunun hafif bir çıkma yaparak eli koruması amaçlı bir parça ise "tırnak", tekamül etmiş ve tamamen eli koruma amaçlı yaratılmış, başlıbaşına mamur bir parça ise balçak demek uygun olur zannımca.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 08 Ekim 2009, 12:57:12
Sancar bey, sağolun tırnak terimini ilk kez duyuyorum.
Anladığım kadarıyla "tırnak" balçağın aşağı veya yukarı çıkan çıkıntısını tanımlıyor. Bıçaklar için tırnak terimini balçağı tanımlamada kullanabiliriz o zaman, yani "korumalıklı balçak" yerine "tırnaklı balçak" denilebilir belki. Namlunun ricasso bölümündeki çıkıntı varsa "tırnak" balçak ile alakasız birşey olabilir. O durumda bıçakta tırnak ve balçak ayrı ayrı olabilir...

Bu durumda önerilerimi bir yerde toplayayım diye Jay Fisher'den aldığım bıçak anatomisi resimleri üzerinde  değişiklikler yaptım:
(http://lh3.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/Ss20UupbSAI/AAAAAAAADLs/y5oqichDtbE/KnifeAnatomy1%20copy.jpg)

Yukardaki resimde bir tek "ricasso" teriminin karşılığını bulamadık....

----------------------------

(http://lh6.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/Ss20VQRHseI/AAAAAAAADLw/J_nqVTULSG0/KnifeAnatomy11%20copy.jpg)

Bu resimde kuyruk yerine "pırızvana" da denilebilir belki...

--------------------
(http://lh4.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/Ss20W8KPGVI/AAAAAAAADL0/8JCLfbsBIFQ/KnifeAnatomyBLDDaggergamma%20copy.jpg)

-------------------
(http://lh4.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/Ss20YKGSwwI/AAAAAAAADL4/jOn9_tpZsfU/KnifeAnatomyBLDHollowGroundSwagegamma%20copy.jpg)
-------------------
(http://lh5.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/Ss20YwIkptI/AAAAAAAADL8/h4-0koRTA04/KnifeAnatomy8%20copy.jpg)

Yukardaki resimde dikkat edilmesi gereken bir husus var. Namluda oyulmuş "yiv" bazen "kan oluğu" terimi ile karşılanmaya çalışılıyor. Bence bu terim de ölmesi gereken terimlerden biridir. Kan oluğu aynı şekilde "sakat" terimlerimizden biridir, bence bu tür yanlış inanışları kullandığımız terimlerle beslememiz hatalı olacaktır. Yivin ana mantığı, namlunun daha esnek olması ve kalın çeliğin ağırlığının bir kısmının, bıçağı ya da kılıcı daha güçsüz hale getirmeden hafifletmek amaçlıdır. "Kan" ile hiç bir alakası yoktur. "Yiv" yerine basit bir şekilde "oluk" da denilebilir bence...
 Lütfen bunlar üzerine düşüncelerinizi tartışalım. Gerekirse her türlü bıçak ve kılıç anatomisi ile ilgili bir sözlük girişiminde bulunalım.
Bir fikir de terimler sözlüğü diye bir konu başlığı açıp buraya giderek gelişen organik bir sözlük oluşturmak. Ancak sadece en baştaki mesaj moderatör tarafından açlmış olur (mesela Sancar Bey). Bu mesaj yeni ve hepimizin kabul ettiği bir terim oluşunca değiştirilir yine moderatör tarafından, giderek liste uzar, hepimizin geri dönüp bakacağı güzel bir kaynak olur...



Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 08 Ekim 2009, 18:58:56
Emre bey, birkaç küçük ekleme yapayım "yalancı ağız" olarak işaret ettiğiniz bölüme Türkçede "yelman" denir; hatta Türkçeden yabancı dillere de geçmiştir, onlar da bizim verdiğimiz ismi kullanır.

 "Ricosso" bölümü Türk silahlarında olmadığı için, ve direk silahın kullanılma özelliği ile bağlantılı bir terim olduğu için isimlendirmek zor, lakin namlunun kabzaya yakın 1/3lük kısmı "taban" olarak adlandırılıyor, bu kullanılabilir. Ancak taban şimdi hatırlayamadığım başka bir öğe için de kullanıldığı için orda bir kavram karmaşası olabilir.

Ayrıca namlu ağzı için kullanılan bir başka terim de "yalım"dır. Aynı şekilde sırt için kullanılan alternatif bir terim de "kılıç tersi"dir. Hatta deyim olarak kullanıldığı yerler vardır: "kılıç tersi göstermek"(yalancı atak yapmak manasında) gibi... ;)

Tırnak daha ziyade ilk resimde işaret ettiğiniz gibi namlunun çıkma yapması şeklinde oluyor. Namludan ayrı bir parça olarak bulunan balçağın kollarına tırnak demek ne kadar uygun olur bilemiyorum. Benim gördüğüm literatürde balçak uzantılarına basitçe "kol" deniyor. Kulağa hoş gelmiyorsa veya bir kol tesis edecek kadar bağımsızlaşmıyorsa, tırnağın diğer kullanımı ile karıştırmamak için  kanat kelimesini kullanmayı öneriyorum, daha güzel birşey de bulunabilir.

"Kıç balçağı"nın ise uygun olacağını sanmıyorum, zira balçak kelimesinin etimolojisi doğrudan "korumak" fiili ile alakalı. Zira kolu korumaya yarayan zırh parçasına "kolçak", dizi korumaya yarayan zırh parçasına "dizçek" deniyor. Bu parça Türk silahlarında olan bir kısım, o zaman bir ismi de mutlaka vardır. Türetme yoluna gitmeden önce bu ismi keşfetmeye odaklanalım derim ben. Bir kaynakta klasik türk kılıcı kabza formunun bu kısmının "armudi topuz" olarak tarif edildiğini okumuştum ama bunun geçerliliğinden şüpheliyim. Yine de kendisi varolduğuna göre mutlaka kullanılan bir ismi de vardır.

Sizlerin de sayesinde terimler bu şekilde birikirse güzel ve net bir terminolojik sözlük ortaya çıkacağından şüphem yok. Güzelk bir başlangıç yaptık, iyice bir birikim oluştuktan ve tüm terimler teyit edildikten sonra belirttiğiniz gibi bir düzenleme yapılabilir :)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 08 Ekim 2009, 19:11:55
http://www.ottomanstore.com/switch.php?file=ProductInfo&cat_id=82&product_id=1170 (http://www.ottomanstore.com/switch.php?file=ProductInfo&cat_id=82&product_id=1170)
Nejat Eralp'ın 1993 basımlı kitabı, "Tarih Boyunca Türk Toplumunda Silah Kavramı ve Osmanlı İmparatorluğunda Kullanılan Silahlar" başlıklı kitabına bir bakmamızda yarar var. Ben almaya çalışacağım yarın internet üzerinden....
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 08 Ekim 2009, 21:04:25
Tavsiye ederim, çok faydalı bir kaynaktır ve Tükçe'de türünün en eski ve kapsamlı örneklerindendir. Nejat hoca Askeri Müze'nin müdürü olduğu için bizzat malzeme ile çalışma fırsatı da bulmuştur. Birçok terim vardı kitapta, kütüphanem biraz karışık durumda ama bulabilirsem ben de buraya yazmaya çalışırım ;)

Rahmetli Nejat Hoca, Müzecilik dersi hocamdı. Kılıç üzerine uzun sohbet ederdik, derslerden önce Resim Heykel müzesinde. İsminin geçtiğini duyunca anmadan geçemedim :)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 08 Ekim 2009, 21:37:41
Ruhu şad olsun, ne güzel ki böyle insanlarımız var, bildiklerini bir sonraki nesle doğru bir şekilde aktarmaktan üşenmeyen üretken insanlar. Onlar da olmasa, her şeyimiz yitip gidecek..
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sefa Çabuk - 09 Ekim 2009, 00:43:30
Teknik anlamda yapılan işlemlerin bir çoğunun ilk üreticisi veya uygulayıcısı/yapanı olmadığımızdan ne yazık ki dilimize yerleşen bir çok işlemi Türkçeleştiremedik ( ya da bunda çok geç kaldık) örneğin sanayiye gidip sac vidası isteseniz bir çok yerde “yok” yanıtı alırsınız oysa tirifon deseniz vardır, el taşı bulamazsınız ama spiral, canavar, fileks, jet taşı her zaman bulunur, “seal master” diye bir markayı, tutar “salmastra” haline getiriveririz hatta zaman zaman bu çarpıtılmış sözcükleri resmi yerlere isim olarak veririz, örneğin “ TCDD Eskişehir Cer Atölyesi” gibi oysa oradaki cer aslında “gear” dan gelmedir…
Balçak terimi gerçekten kulağa hoş geliyor ve ben de kullanıyorum ve kullanılmasını da destekliyorum, ama Emre beyin “su verme” konusundaki katı yaklaşımına ne yazık ki katılmıyorum. Demirin çeliğe dönüştürüldüğü ilk yıllarda yağda sertleştirme, alkalilerde sertleştirme vs olmadığından insanlık işin en pratik yolu olarak suyu kullandı, ve büyük olasılıkla bunu da rastlantısal olarak buldu, buradan hareket edersek sertleştirme işlemi su verme işlemiyle özdeşleşmiş, hatta bu terim insanların kulağına daha bir oturaklı geliyor olmalı ki yapılan temperleme işlemine de “ çifte su verme” diye bir niteleme yapıyorlar. Terimin içerdiği anlam tam olarak yapılan işlemi anlatmıyor olabilir ( örneğin bir motor kullanıcısı olarak hala “gaza basmak” terimini kullanırım, oysa belki doğrusu “gaz açmak” ya da gazı kapatmak” olmalı - hoş gaza basmak terimi de olayı ne denli anlatıyor o da ayrı konu)
Ama binlerce yıldır yapılmış bir işlemin adını değiştirmeyi de çok içime sindiremiyorum ve genel olarak yazarken veya söylerken parantez içerisinde “su verme” yi kullanmayı yeğliyorum. Ayrıca sertleştirme işlemini ille de çeliği ısıtıp bir sıvıya sokarak yapmanız da gerekmiyor, nitrürleme de yapabilirsiniz, soğuk olarak da dövüp sertleştirebilirsiniz, burarak ( tor çelikleri gibi) sertleştirebilirsiniz ama bunların hiç birisi bana göre “su verme” deki anlamı vermiyor su verme diyince hemen malzemenin ısıtılıp bir ortamın içerisinde aniden soğutulmasını anlıyorum oysa saydığımız tüm işlemler aslında bir sertleştirme işlemi.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Emre Kipmen - 09 Ekim 2009, 01:19:32
Sefa Bey,
Aslında şimdi yukardaki kendi katı tepkimi kendim  okuyunca biraz ben de garipsedim yaklaşımımı  ::) :D

Haklı olabilirsiniz, biraz sert çıkışıyorum zavallı terime. Sanırım bunun nedeni bir kaç kere (aslında çok daha fazla) çeliğin demir ile su alaşımı olduğunu sanan kişiler ile karşılaşmamdandır, ve bu kişilerin bir kısmı bıçakçı veya demirci geçinen insanlardı. Aslında "su verme" terimi çok hoş bir deyim, açılımını "suya vermek" olarak düşününce gerçekten çok hoş oluyor. Tabii bu benim hayalperestliğim, deyimin dilimize oturduğu çok eski çağlarda gerçekten demir ile suyun belli bir ısıda birleşerek çeliğe dönüştüğü sanıldığından bu terim benimsenmiş. Bu fikrin metal işlerinde çalışan kişilerde hala benimsenmesi "su verme" terimini çok doğal bir tanımlama yapıyor onlar için. Bu kişilere çelik türleri hakkında bilgi vermek, konu hakkında hiç bir bilgisi (ve önyargısı) olmayan birisine anlatmaktan çok çok daha zor, çünkü terimin de verdiği bir perçinlenmişlik var bilgilerinde, tartışmasız doğrulardan biri olmuş. Gerçekten inanmıyorsanız bir mahalle ya da köy demircisine ya da ferforje işi ile uğraşan birine sorunuz çelik ile demir arasında ne fark olduğunu, ya da "su vermenin" neden metali sertleştirdiğini. Cevabı sizi şaşırtmasın....

Bu soruna takılmasam aslında seve seve kullanırım "su verme" terimini, ama benim sanatımla ilgili, sözde meslektaşım olacak kişilerin yanılgısının bir yansıması olan bu terim canımı acıtıyor. Haklısınız burada kişisel bir garezim var galiba  ;D . Bundan böyle zavallı terimle uğraşmayacağım söz...

Ama, ama, yine de bu konu o kadar problemli ki: Bari çifte su vermeye sataşayım  :P...
"çifte su verme" terimi keşke sertleştirme ve menevişlemeyi içeren iki katmanlı ısıl işlem pratiğini tanımlıyor olsa. Ancak fazla iyi niyetlisiniz, maalesef bu da bir bakıma hatalı bir kavramsallaştırmaya bağlı. Ingilizce'de de olan bu sorun uzun zamandır ortadaydı, "triple quenching" (yani üç kere su verilmiş) bıçakların ve kılıçların ne kadar üstün olduğu konusu dilden dile dolaşırken uzun yıllardır Verhoeven ve Kevin Cashen gibi metalurji konusunda pratik yapan ve olaya bilimsel yaklaşan kişilerin gayretiyle bir nevi boş inanç olduğu kanıtlandı. Karbon çeliklerinde östenitleme işleminin ard arda yapılması genelde tane boyutunda azalmayı sağladığı doğrudur, ancak bu konu hatalı bir şekilde normalizasyon döngüleri yerine çok defa "su verme" işlemleri şeklinde yapılması sonunda bu terim nerdeyse dünya çapında yer etmiştir. Eskinin tüm iyi ustaları bir kılıcı en az iki kere sertleştirirlerdi, bu sayede farketmişlerdi ki kılıcın performansı ciddi bir şekilde artıyordu. Ancak bu işlem aynı zamanda kılıcın ciddi bir termal strese girmesine de neden oluyor, her su verme işleminde hem kırma riskini göze alıyorlar hem de gözle görülmeyen "mikro çatlaklara" genelde neden olabiliyordu. Modern metalurji bize bu işlemin çok daha iyi bir şekilde giderek alçalan normalizasyon işlemleri sayesinde maksimum performansa ulaşabileceğimizi göstermekte. Bu yüzden özellikle eserimizin sağlığı açısından "çifte su verme" yerine, "en az üç kez normalizasyon ve bir kere su verme" pratiğine alışmamız gerek. En azından daha iyi bir yöntem bulana dek  ;)

"Sertleştirme" terimi yetersiz kalmakta, bu konuda Sefa Bey'e tamamen hak verdim, sadece soğuk dövme ile sertleştirmeyi gözümün önüne getirdiğimde bu terimin de çok tehlikeli olduğunun farkına vardım.  Yine de "su verme" terimini kullanırken dikkatli olmakta yarar var. Ben onun yerine "martensitleme" desem olur mu hocam  :D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sefa Çabuk - 09 Ekim 2009, 02:16:01
Aman durun daha su verme sertleştirme işini çözemedik şimdi birde martenisitleme, ardından trostit sorbitleme vs vs iyice işi gücü bırakır kaptırırız ;D
Emre bey sözlerinize katılıyorum sanayi ağzını ya da geleneksel ağzı bende biliyorum ama dinlemek duymak beni rahatsız etmiyor, hatta içinde saflık bile var özellikle de kırsal bölgelerdeki demircilerde, anlatabileceğime anlatıyorum ama anlatamayacağıma inandıklarıma da denemiyorum bile, yaz mevsiminde televizyonda radyoda yüz ayrı uzman anız yakmanın zararından söz eder ama bizim insanımız sabah yine gider anızını yakar, mikrobu görmediği için deredeki suyu içer amipli dizanteri olur ardından 15 gün kahve kola içer geçsin diye,  yıllardır kaynağın dumanının değil yaydığı ışınların gözde hasar yarattığını hala öğretemedik. Ne yapalım böyle :-[  bizler en azından bunları konuşuyoruz, doğrusunu biliyoruz bilmiyorsak öğreniyoruz, öğrenmeye çalışıyoruz ama benim gönlüm eskiden kalma bir terminolojiyi de yok etmemekten yana, hatta hadi birazda provake edeyim abartmaktan yana ;) Siz söylemiştiniz ya, Japonlar çelik parçalarının üzerine bilmem ne renk kumaş örtünce bir şey oluyor, başka renk örtünce bir başka bir şey, elbette biliyorlar öyle olmadığını ama yapmaya devam ediyorlar işte, belki de bu yüzden dünya alem katanayı biliyor, işi ilginç kılan belki de içerdiği törensellik...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 09 Ekim 2009, 03:07:12
"Su vermek" fiili içerdiği kelimelerin anlamlarından bağımsızlaşmış bir deyimdir. Sonuçta ne su mevzubahis ne de vermek... Lakin düşünürseniz bıçağın "ağzı" da ağız değil, "sırt"ı da sırt değil, yatağanın "tırnağı" tırnak değil. Kapının "kol"u kol değil, tabancanın "horoz"u horoz değil... ;)

Su verme ve varyasyonlarının (çifte su vermek, sulamak gibi) özellikle kullanılmasından yanayım. Zira ortada kendi kültürümüz tarafından yaratılmış, halka malolmuş ve binlerce yıldır kullanılmış ve hala da kullanılmakta olan bir terim var. E biz de burada bu tip terimlerin azlığından, kaybolup gitmiş olmalarından veya bazı işlemlerin ve unsurları karşılayan terimlerin olmamasından şikayet etmiyor muyuz? İşte hazır ve nazır böyle bir terim varken bunu reddetme lüksüne sahip değiliz zannederim.  :D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Abdurrahman Doğan - 12 Kasım 2009, 01:54:43
haddim olmayarak bilezik konusunda birşeyler söyleyeceğim kılıç konusuna da değil sadece bıçaklar için gecerli bir terim olarak aliminyum önlük veya pirinç önlük olara geciyor yöresel olarak halk arasın imalatcılar arasıda bıçak önlüğü geciyor  bu terim kılıçlar için gecerli değildir
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 12 Kasım 2009, 03:07:49
"Önlük" kulağa gayet iyi geliyor, bilezikten iyi olduğu kesin :D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Mahmut Durmaz - 11 Aralık 2009, 20:38:48
Tam konuyla ilgisi oldugunu düsündügüm bir kitap,dan sizleride haberdar etmeye kendimi mecbur hisstim. zira bu kitap Türkiyede Akademik olarak Bicak,cilik üzerine yazilmis ilk ve tek kitap,mis.
Belki Bicak terimleri üzerine sitemize faydasi olur, ama Kitap halen bulunabilirmi? Bilmiyorum.
Dostlar Siteyi 2 seneden cok zamandir izliyorum o zamandan bu güne bu kadar güzel gelismesini görmek insani inanin cok heyacanlandiriyor. Siteyi kuranlari yönetenleri teprik ediyor tesekur ediyom.
Tabiki ustalarimizada basarilar diliyorum.
Sevgi ve Saygilarimla
Mahmut Durmaz

YUSUF ZİYA BIÇAKÇI
Türk Bıçakçılık Sanati üzerine bir araþtýrma
http://bicakci.5u.com/bicak.htm
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 16 Eylül 2010, 20:21:11
Ne zamandır aklımdaydı, Türk kılıcını oluşturan parçaların adlarını derli toplu biçimde örnek resim üzerinde gösteren bir şema yapmak. Bugün elim değmişken bir girişeyim dedim. Paintte yaotım ve bilgisayardan pek anlamadığım için biraz kabaca oldu ama daha düzgünü yapılana kadar iş görür sanırım. Sizler de inceleyin ve eksik, yanlış taraflarını beraber düzeltelim. ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 16 Eylül 2010, 20:22:01
yanlışlıkla duble mesaj atmışım :D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Bekir Çankırı - 16 Eylül 2010, 21:17:24
Yine  hepimiz  için  altın  değerinde  ders  notları.  bundan  böyle ben  her  bölümüne   namlu  demek yerine  namluyu da  yüz , taban , yelman , sırt , boyun ,mahmuz  diye  bölümleriyle ifade  edip  YELMAN 'a   yalman  KUYRUK 'a da kabza  ardı   demem . Söz.. :D,  Elinize  , fikrinize  sağlık  Sancar  bey. Yalnız ca yıv  ve  set  bölgelerini  bir daha  gözden geçirip  daha  ince  çizgilerle belirleseniz  bence  . Resimde  oldukça  ince  göründüğünden  bana  karışık  geldi .
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 16 Eylül 2010, 22:24:29
Çok sağolun. Dediğiniz gibi kalın çizgi biraz kaba olmuş doğrudur. Eksik yerleri de tamamlanınca daha düzgün bir şema yapmaya çalışacağım. Yelman-yalman arasında kesin bir ayrım yok, belki de yalman daha doğru bir telaffuz olabilir.

Yalnız siz bahsedince farkettim yine benim beceriksizliğimden kuyruk kısmını tam belirtememişim.  Kabza bitişindeki armudi formlu topuzu değil namlunun kabza içinde kalan firenklerin "tang" dediği metal kısmını işaret etmek istemiştim. Bu kısmın ismi kuyruk ;)

Kabza bitimindeki topuza verilen adı ben de tam bilmiyorum. Bazı kaynaklarda "kabza topuzu" diye okudum ama yazarların kendi uydurması olmadığına emin olmadığımdan şemaya eklemedim. Mutlaka literatürde bir ismi olmalı. Hatta başka eksik kısımları ve şemadaki terimlerin alternatiflerini bilenler buraya yazarsa çok sevinirim.

 Özellikle tarihi edebiyatta teşhis edilebiliyor bu tür terimler. Divan şiirinde, eski nesir eserleri okurken filan kılıçlardan, bıçaklardan v.s.den bahseden bir parça gözünüze çalınırsa dikkat kesilin; daha birçok terimi bulabiliriz böylece.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Mergup Özkan - 16 Eylül 2010, 23:00:17
Sancar eline saglik, önemli böyle bilgiler... -^b
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 17 Eylül 2010, 00:00:52
Sağolasın Mergup :)

Aklıma gelmişken bendeki tarihi kitapların dizinlerini biraz karıştırayım dedim. Kabalcı yayını Babürname'nin 632inci sayfasında şöyle birşey buldum:

"Aybalta: (s.251) Babur'da diğer kesici silahlar arasında ve balta ile yanyana söz edilmektedir.  Karşılaştırın Radloff "aymalta" (Altay telaffuzu), "aypalta" (Altay Şivesi) ay biçiminde balta, Hallebarde; "ay-balta" (Kazakça) uzun saplı küçük balta (savaş silahı olarak kullanılır)"

Metinde ise şöyle geçiyor:

(Babür'ün küçük han dayısından bahsediliyor)

"Küçük Han dayım garip tavırlı bir adamdı. Kılıcına çok hakim ve cesurdu. Silahlar içinde en çok kılıca itibar ederdi. "Dilli topuz, topuz, küçük topuz, ay balta ve baltadan biri isabet ederse, ancak bir yere etki eder; ama kılıç isabet ederse ayağa kadar keser" derdi. Keskin kılıcını hiçbir zaman yanından ayırmazdı; ya belinde ya da elinde taşırdı."

Burdan "aybalta" tabirinin "teber"den daha eski ve yaygın olduğunu anlıyoruz. Babürlü, Altay ve Kazak şivelerinde de mevcut olması buna işaret ediyor. Benim merakımı uyandıran "dilli topuz"un hangi tip topuz anlamına geldiği.

Siz de kütüphanelerinizdeki eski metinlerin biblografyalarını bir karıştırın bakalım neler çıkacak? ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Kayahan Horoz - 17 Eylül 2010, 14:53:01
Sancar Bey, izninizle birkaç düzeltme yapmak istiyorum:

Öncelikle, "yelman" değil, "yalman".  Türkçe'nin büyük ses uyumuna da ters olan "yelman", aslında "yalman"ın frenk dilindeki telaffuzundan başka birşey değil...   ;D

"Taban", kılıcın yekpare tüm gövdesi için kullanılan bir terim; yani, "namlu" + "kuyruk" = "taban"

Öte yandan, sizin "kuyruk" olarak adlandırdığınız kısma TDK "pırazvana" diyor.

Aynı şekilde, sizin "boyun" olarak adlandırdığınız kısma A. U. Bikkul (1961) "kol" diyor.

Bir de, kabza bitimindeki topuzun "kabza başı" olarak adlandırıldığını okumuştum eski metinlerde.

 8)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 17 Eylül 2010, 19:13:04
Sağolun Kayahan bey, bu şekilde bu terimler netleşecek sanırım.  ;)

Öncelikle belirteyim yazdığım terimler (doğru veya hatalı) bana ait değil. Mevcut terminoloji varken Amerika'yı tekrar keşfetmeyi gereksiz buluyorum. Tek tek hangisini nerde okuduğumu hatırlamasam da(hafızam maalesef bu hususta berbat) yazdıklarımın tamamı ya konu ile ilgili eserlerde gördüğüm yahut edebi metinlerde rastladığım şeyler.

"Taban" terimi konusunda bir anlam bulanıklığı olduğuna ben de kaniyim, bu forumda daha eski mesajlarda da yazmıştım sanırım. Lakin namlu denince kılıcın tüm metal bedeni anlaşıldığı zannı altındaydım, zira kabzasız çıplak kılıç gövdelerinden bahsolunurken "kılıç namluları" tabiri geçtiğini okuduğumu anımsıyorum, sanırım Ömer Seyfettin'in Diyet öyküsündeydi. Tabii özellikle edebi metinlerde yazarın yaratıcılığı hususu da mühim.  Bir de kafamı karıştıran başka bir husus hammadde olarak kılıç yumurtası cinslerinde de "taban" geçmesi. Acaba direk çeliğe mi işaret ediyor?  ???

"Pırazvana"yı ilk defa duyduğumu itiraf ederim. Kuyruk terimini ise defalarca farklı kaynaklarda gördüğüm için bu terimde ısrar edeceğim izninizle. ;D Tabii iki terim beraber kullanılmış olabilir; zira biri farsça biri Türkçe. Osmanlı zaman zaman "pazubend" ve "kolçak" terimlerini nasıl beraber kullanmışsa bu da mümkündür.

Yalman ile alakalı bir sorum var: acaba sadece sırttaki kısım mı yoksa uç kısmın tamamı mı yalman olarak adlandırılmalı. Şemayı çizerken buna emin olamadım. Düşününce: "yalım" Türkçe bir kelime, kökü zannederim yalamak fiilinden geliyor ve alev, şimşek gibi manalara da haiz. Yalaz da aynı kökten türemiş örneğin. Yalman ise Türkçe yalım kelimesinin farisi olarak çoğul halde kullanılması, yani "yalımlar". Şu halde kılıç ucundaki üçte birlik kısımda çift ağız olmasına işaret ediyor bu terim diyebiliriz. Lakin malum terimler bir süre sonra ilk anlamlarından bağımsız özel anlamlar kazanırlar. Bu sebepten kesin olarak birşey söyleyemiyorum. Sizin kanaatiniz nedir?

Kabza başı hoş bir tabir. Düzeltilmiş şemaya mutlaka ekleyeceğim. Kabza başında,  kılıcı bileğe bağlamak için kordon geçirilen deliğe verilen ismi bilen var mı? Aynı şekilde balçağın haçvari kollarına ve merkez kısmına özel bir terim verilmiş midir?

"Yüz" tabirinden de emin değilim. Bir kaynakta "kılıcın düzü" ile vurmaktan bahsediliyor bu kısım kastedilerek; ama kılıcın sırtına işaret eden "tersi" ile kavram karmaşası yaratacağından eklemedim şemaya bu tabiri. Sizin kanaatiniz nedir?

Bunların dışında da herkes kulaktan dolma dahi olsa aklına gelen bütün terimleri yazsın rica ederim. Sonra hakikilerini ayıklarız.

Aklıma gelmişken kama, hançer, aybalta ve yatağan için de benzer şemalar yapılabilir. Bunlarla ilgili terimlerden de aklınıza gelenleri yazınız.  :)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 17 Eylül 2010, 20:37:11
Kayahan bey, şu ana dek haberim olmayan Ahmet Ural Bikkul'un makalesini bana işaret ettiğiniz için çok teşekkür ederim.  :) Makaleyi okuyunca birçok yeni bilgi edindim ancak birçok da soru işareti oluştu kafamda. O yüzden tüm forumdaşların bilgisine başvurmak istedim. Merak edenler için makale "Topkapı Sarayı Müzesindeki Türk Kılıçları Üzerine Bir İnceleme"  Türk Etnoğrafya Dergisi 1961 sf.20-28

http://www.kulturvarliklari.gov.tr/sempozyum_pdf/turk_etnografya/04.turk.etnografya.pdf (http://www.kulturvarliklari.gov.tr/sempozyum_pdf/turk_etnografya/04.turk.etnografya.pdf)

1-İlk olarak Bikkul "taban" tabirini "namlu" ile eşanlamlı olarak gösteriyor. Ayrıca timur(demir) ve demren(temren-demirin çoğulu)in de kullanıldığını söylüyor 23üncü sayfada. Bu hususta ne dersiniz? hangisi kullanılmalı? Bir başka ilginç husus da 24.sayfada kabzanın kesici kısımla açısını anlatırken kuyruk ve taban ayrımı yapması.

2-Makalede en çok kafamı karıştıran "kılağı" meselesi oldu. Yıllar evvel bir katalogda okuyup manasını anlamamıştım. Daha sonra "demir çapağı" manasına geldiğini Yatağan'dayken sizlere sorup öğrenmiş ve neden katalogda bir kılıç bölümü olarak kullanıldığına şaşırmıştım. TDK sözlüğü de bu bilgiyi doğruluyor. Lakin Bikkul'un makalesinde ise 24.sayfada Türk tipi yalmanlı kılıçlar tarif edilirken:

"...kılıç tabanı biçimi iğri, bir ağızlı ve 1-2 kanoluklu yahut kanoluksuz, sırtının uçtan itibaren 1/3 -1/4 kısmı kılağılı ve ekseriya en geniş yeri dahi bu kılağılı kısmın başladığı mahmuzlu noktada olan taban şeklidir" şeklinde bir ifade var. Yine 25inci sayfada Türk kılıcının meziyetlerinden bahsederken a b c maddelerinde "kılağılı" terimini nerdeyse "yalmanlı" ile eş anlamlı olarak kullnıyor.  Şimdi kılağı tam olarak ne demek? Kılıç ağzı manasına mı geliyor yoksa yalmanın sırt kısmı veya yalman manasına gelen bir ifade midir? Yoksa Bikkul'un kullanımı yanlış mıdır?  ???

3-Yine Bikkul kılıcın kabza içindeki kısmı için "kuyruk" ifadesini kullanıyor. (sf.24) ;)

4-Bikkul'un makalesinde kabza kolları için "kol" ve uçları için "baş", kabzadaki delik için "ipdeliği" terimleri kullanılmış.(sf.24) Kendi basit tanımlamaları olarak mı almak lazım yoksa terminoloji içine dahil edilebilir mi?

5-Bikkul aynı sayfanın ikinci sütunu başında kabzaları tarif ederken "baş tarafları kabzanın elden çıkmasına mani olacak şekilde çıkıntılı (mahmuzlu)" şeklinde bir ifade kullanıyor. Acaba kabza başını mı işaret etmek istiyor "mahmuz" terimiyle?

6- Bir de Kayahan bey önceki mesajınızda Bikkul'un makalesinde boyun olarak bildiğim kısmın kol olarak geçtiğine işaret etmiştiniz. Lakin ben makalede bunu bulamadım. 25inci sayfada bu kısmı tarif ettiğini sandığım "aşağı kısmının takriben eğriliş noktası" şeklinde bir ifade bulabildim sadece.  Acaba Bikkul'un başka bir makalesinde olabilir mi?  :)

7- Aynı kısımda Topkapı Saray Arşiv Defteri 1127'de "süleymani kabza" ve Hazine defteri no.28'de "kürdi kabza" şeklinde kayıtlar olduğundan bahsediliyor. Acaba bu terimler hangi kabza biçimlerini tanımlamakta?

8-Yine aynı sayfada kın bölümleri(ağızlık, çamurluk, bilezikler, askı halkaları) N.Eralp'in kitabı ile aynı. İki sağlam kaynaktan teyid edildiğine göre artık bu terimleri net bir şekilde kullanmakta bir sakınca olmadığını düşünüyorum. Siz forumdaşlar ne dersiniz?

Ard arda uzuun mesajlar yazdım farkındayım ama kusuruma bakmayın. ;D Terminoloji araştırmasının içine girdikçe gitgide daha zavkli bir hale geliyor bu hasbihal  Tüm forumdaşların fikirlerini bekliyorum bu konuda. :D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Gökhan Bakla - 17 Eylül 2010, 20:43:24
aslında altın noktadan da bu konu içinde bahsetmek gerekmez mi? ne dersin sancar. ;)??
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Kayahan Horoz - 18 Eylül 2010, 00:26:28
Sancar Bey, bir önceki mesajınıza cevaben:

"Taban" ve "namlu" terimleri konusunda bir bulanıklığın oldukça yaygın görüldüğüne ben de şahidim.  Bahsettiğiniz farklı kullanımların her birine birden fazla metinde rastladım şahsen.  Sonuçta, "namlu" teriminin aynı zamanda "tüfek ağzı" anlamına da gelmesinden yola çıkarak, balçaktan öndeki ("iş gören") bölüme "namlu", kuyrukla birlikte metal gövdenin tamamına "taban" denilmesi akla yakın geldi bana.

"Yalman" terimi, sizin de işaret ettiğiniz gibi, uç kısmın tamamına karşılık geliyor.  "Kılıç; Türk Kılıcı" başlıklı yazımda ( http://www.cebehane.com/a_trklic.html (http://www.cebehane.com/a_trklic.html) ) yalmanı bir resim üzerinde işaretleyerek göstermiştim.  Öte yandan, mesajınızda bahsettiğiniz "uçta çift yalımlı olma durumu" etimolojik olarak çok güzel oturuyor yerine.  Bu durumda, Türk kılıcını tarif ederken "yalmanı iki ağızlıdır" demek yerine "yalmanlıdır" demek daha doğru olabilir, bence bu konu daha detaylı bir inceleme gerektiriyor.

"Yüz" tabirine yönelik bir yorumum yok; mantık olarak doğru görünüyor, ancak daha önce bir tarihsel kaynakta okuduğumu hatırlamıyorum.  Aynı anlamda "yan" ve "yanak" tabirleri de tanıdık geliyor kulağıma.

Sonraki mesajınızla ilgili ilkin bir düzeltme yapacağım; sözkonusu makalenin yazarı Ahat Ural Bikkul.   8)   Sorularınıza gelince:

1. Taban-namlu-kuyruk ilişkisinden yukarıda bahsetmiştim.  "Timur-demir" ve "demren-temren" ise artık tamamen farklı kavramları ifade etmek üzere yaygın olarak kullanılıyorlar; bence eski anlamlarını geri kazanmaları artık pek mümkün değil.

2. "Kılağı" pek çok yerde yanlış kullanılıyor.  Bunun bence temel nedeni, yazarların fiilen konudan uzak oluşları.  Dikkat ederseniz, bu makalede yazar kılıcı tarif ederken "kanoluğu" tabirini de kullanmış, ki bu da kendisinin teknik olarak konuya hakim olmadığının bir başka göstergesi.  Benim anladığım kadarıyla, "kılağı" aslında "tam olarak keskinleştirilmemiş ağız" demek.  Türk kılıcı örneğinde, yalmanın ters ağzı düzü kadar keskin olmuyor.  Ağız açılıyor, ama göreceli olarak kaba bırakılıyor.  Bu yüzden bazı kaynaklarda "sırtta uca yakın kısmı kılağılıdır" deniliyor.

3. "Kuyruk" bana da "pırazvana"dan daha sempatik geliyor.   ;D

4. Başka kaynaklardan sağlaması yapılmadığı müddetçe, "kanoluğu" tabirini kullanmış bir yazarın tüm tanımlamaları şüphe altındadır bence.

5. Hayır.  Gerçekten de, XIV.-XV. yüzyıl kabzalarında, neredeyse düz sayılabilecek kadar az eğimli olan kabzanın sonuna yakın ve alt kısmına gelecek şekilde bir seviye farkı (çıkıntı-mahmuz) yapılmış.

6. Linkini verdiğiniz pdf dökümanının 69. sayfasında yer alan Levha XXI'de bu tabiri görebilirsiniz.

7. Her iki kabza biçimi de bana yabancı.  Araştırılması gereken kavramlara iki ilave...   :-\

8.  -^b

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 18 Eylül 2010, 00:53:47
Detaylı cevap için sağolun. Bir ara "acaba kılağı yalman için kullanılan başka bir eş anlamlı ifade midir" diye gittim geldim doğrusu. "Yalmanın sırtı kılağılı" şeklinde bir ifade daha doğru olurmuş herhalde. Ama kelimenin "çapak" manası da olduğu için hiç kullanmamak kafaların karışmaması adına çok daha uygun olacak sanırım.

"Yüz" tabiri daha çok araştırmacılar tarafından kılıç üzerindeki kitabe, süsleme, damga v.s.lerin namlu üzerindeki yerine işaret etmek için kullanılıyor. "Kılıcın yüzündeki kitabe..." "Kılıç düzü" tabirini ise destan v.s. eserlerde savaşçının küçümsediği ya da öldürmek istemediği rakibine kılıçın keskin tarafı ile hamle yapmayıp kılıcın düz tarafı ile vurması şeklinde kullanılıyor. Yakın bir anlama gelen lakin kılıcın sırtıyla saldırmayı işaret eden (yalancı saldırı manasında)"kılıç tersi göstermek" deyimi de mevcut.

Temur, temir, timur, demir, demren veya temren aslında demir demek olduğu için aslında birbirlerine alternatif olarak kullanılabilir. Ancak, "temren" bir terim olarak artık farklılaşmış ve ok veya mızrak uçlarını ifade eder hale gelmiş olduğundan en iyisi kafa karışıklığına mahal vermeyip namlu-taban ile "temren" net biçimde ayırmak bence de.

Bu arada derginin tamamına bakmayıp sadece makaleyi okuduğumdan şemayı atlamışım. Tekrar sağolun. Lakin sayfayı iyice büyütüp baksam da tam emin olmadım ama sanki o şemada namlunun kıvrılan kısmı değil de namlu üstündeki oluklardan iç tarafta olanı işaret ediliyor kol derken. Zira "kol" ifadesi kılıcın o kısmı için tuhaf bir adlandırma gibi geldi bana ki metinde de bu kısmı anlatırken "kol" demek yerine uzun uzun tarif yapıyor bir önceki mesajımda bahsettiğim gibi.

Kabza ile ilgili demek istediğinizi anladım. Yatağanın tırnak denilen kısmı gibi yani.

Taban ve namlu konusu biraz kafa karıştırıcı. Zira sizin ifade ettiğiniz şekilde ayırmak bence de uygun olsa da iki terim eş anlamlı olarak "kuyuruk"u daiçe alacak şekilde tüm demir kısım anlamında da kullanılabiliyor. Her hangi bir tarihi kaynakta bir ifadeyi değerlendirirken bir anlam karmaşası olmaması açısından bunu da akılda tutmak lazım.

Şu halde kesinleşmiş terimleri şöyle sayabiliriz.

"Yalman" terimini yazılış ve anlam olarak kesin biçimde netleşmiş sayabiliriz.

"Kabza başı" terimi de aynı biçimdedir.

 Kılıcın yüzü, düzü, yanı veya yanağı aynı anlam için alternatif olarak kullanılabilir.

"Temren"i sadece ok ve mızrak uçları için kullanıyoruz.

"Taban" kılıç demirinin tamamı, "namlu" kabza dışında kalan kısmı, "kuyruk" kabza içinde kalan kısmıdır. Ancak tüm demir kısım manasında namlunun da bazen kullanıldığını hatırlıyoruz.

"Pırazvana"yı İranlı komşulara bırakıyoruz.  ;D Ama kuyruk yerine kullanılabileceğini de aklımızda bulunduruyoruz.  ;)

Kılağıyı kullanmıyoruz ama "tam olarak keskinleştirilmemiş ağız" anlamında kullanılabileceğini aklımızda tutuyoruz.

Yeni terimlerin manalarını keşfetmek için araştırmaya devam ediyoruz.

Daha önceleri kavram ve terim eksikliğinden şikayet ederken her bir kısım için dörder beşer terim çıkmaya başladı. Bu gidişle bir kılıç terimleri sözlüğü oluşacak gibi ne dersiniz?  :D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 18 Eylül 2010, 02:26:03
Bu da ikinci şema denemem. Biraz daha düzgün ve doğru oldu ama soru işaretli kısımlar hala çalışma gerektiriyor ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 18 Eylül 2010, 10:06:53
Elinize sağlık. Çok iyi gidiyor.

Bizde fazla rastlamıyorum ama ortalıkta bu hata çok yapıldığından belirteyim. Kabze yanlıştır, doğrusu kabzadır.

Bu kullanımı ilk olarak askerde iken işitmiştim. O zamanlar kundağa kabze, dirseğe diz, dize dirsek demek gibi fazla hata ile karşılaşınca umursamamıştım ama eline silahı ilk olarak o vakit alanlar terimleri de duyduklarından ve bir oranda da yanlış öğreniyor olsa gerek.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 18 Eylül 2010, 20:24:20
Alıntı yaptığım yerlerde yazarın ifadesini aynen kopyaladığımdan kabze olarak geçiyor ;)

Bu tür telaffuz sanırım Farisi  etkisi olacak, pek çok Türkçe kelime bu şekilde bozulmaya uğramış. Örneğin "bagatur" "bahadır"a "kağan"(KaKhan) "hakan"a v.s. dönüşmüş.

Evet yok mu kimsede duyduğu, gördüğü, okuduğu yeni terimler? Kulaktan dolma olsa da olur. Sadece kılıç için değil tüm bıçak olsun, yatağan olsun, balta olsun, aybalta olsun tüm kesici silahlar için bekliyorum. Ne kadar birikirse o kadar iyi  :)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 30 Eylül 2010, 16:52:29
Türkçe vikipedi'de Kabza makalesinde kabzanın topuz-kulp-koruma(balçak demek istiyor olacak) olarak üçe ayrıldığı iddiası gözüme takıldı. Vikipedyayı ciddiye almak adetim yoktur ama kabzanın elin kavradığı kısmı için "kulp" ifadesi ilginç geldi doğrusu. Ne dersiniz, bir gerçek payı olabilir mi bu iddiada, kulp teriminin bu manada kullanılmasına ciddi bir kaynakta şahit olanınız var mı?
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 30 Eylül 2010, 23:19:17
Desteksiz sallamışlar diye düşünüyorum. Kulp kullanımını bu ilk duyuşum oldu. Kulp bence iki ucu da taşımaya yaradığı nesneye bağlı olan bir kısımdır diye düşünüyorum. Tencere ve testi kulbu gibi... Buna karşılık nesneye tek taraftan tutturulmuş olanı sap diye adlandırmak yerleşmiş olan kullanım.



Bilezik

Bu arada zamanında bilezik kelimesinden dolayı çok laf yedim ama bıçak ve çakıların sapının namluya yakın kısmındaki çıkıntı yapmayan levha yada halkaya bilezik dendiğini daha çok görür oldum. En azından yerli bıçak ustaları arasında bu kelimenin balçaktan daha yaygın olduğunu, yada balçağın anlamı ile bileziği tam eşleştirmediklerini düşünüyorum.

Eğer bilezik kelimesini yalnızca sapın ön ucundaki halka ile eşleştirirsek bu haliyle İngilizce'deki ferrule kelimesiyle birebir eşleşir.

(http://www.kume.com.tr/image_product/b/1080030220790.jpg)
()

 (http://www.kume.com.tr/index.asp?act=2&cat=4&pdt=1080030220790&ac=hizlimesaj}Bkz.[/url)

Kafa - Baş

Bu ikisinin balçağın arka ucundaki kısmı nitelendirdiğine bir kaç yerde rastladım. Üstelik bir çok eski bıçak ve kılıçta bu kısımda bir canlının başının tasvir edildiği de görülür.

Bu kısma kafa ve bu kısmında özel bir parça bulunani yani "Pommel"i olan bıçaklara kafalı diyebiliriz.

(http://www.ethnologica.com/upload/thumbnails/Bird1_0x349.jpg)
(Bkz. (http://www.ethnologica.com/uk/collezione_backdoor/dettaglio.php?categoria=1&articolo=6))

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 01 Ekim 2010, 01:11:37
Bence de kulp sallama büyük ihtimalle, lakin her taşı kaldırıp altına bir kez de olsa bakayım ki bir şey atlamayayım diyorum. aklınızın bir kenarında olsun kitap karıştırırken olur ki karşınıza çıkar.

Balçak kelimesi koruma anlamı içerdiği için (dizçek, kolçak gibi)  eli koruyacak bağımnsız bir unsur biçimde olmadığı sürece kabzayı namludan ayıran metal halka veya parçaya ben de bilezik denmesine taraftarım. Lakin bir de "önlük" tabiri var, Yatağan'da önlüklü bıçakları görmüşsünüzdür siz de. Bu iki terim birbiriyle örtüşüyor mu yoksa ayrı ayrı kavramlar olarak mı değerlendirmek lazım; ne dersiniz?

Kabza bitimindeki çıkıntının hem baş hem de topuz olarak ifade edildiğini gördüm değişik kaynaklarda. Ama bunlar yazarların kendi yakıştırmaları mıdır yoksa genelgeçer terminolojiye mi aittir karar vermedim. Doğrusu "kabza topuzu" özellikle de Türk kılıç kabzaları gözümün önüne geldiğinde benim kulağıma "kabza başı" veya "kafa"dan daha hoş ve doğru geliyor ama icat değil varolanı keşif ve ıslah olmalı amaç. Literatürde nasıl geçtiğini, tarih içinde ne dendiğini bulmalıyız.

Aslında eski arşivleri sık karıştıran tarihçi bir üyemiz varsa çok işimize yarardı bu anlamda. Veya Osmanlı edebiyatı alanında çalışan bir edebiyatçı... Zira böyle terimlere hususi bir lugat içinde değil de 16.yüzyıla ait bir gazavatname'de yahut bir divan şiirinde, bir destanda rastlamak çok daha olası.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 01 Ekim 2010, 08:54:57
...
Balçak kelimesi koruma anlamı içerdiği için (dizçek, kolçak gibi)  eli koruyacak bağımnsız bir unsur biçimde olmadığı sürece kabzayı namludan ayıran metal halka veya parçaya ben de bilezik denmesine taraftarım. Lakin bir de "önlük" tabiri var, Yatağan'da önlüklü bıçakları görmüşsünüzdür siz de. Bu iki terim birbiriyle örtüşüyor mu yoksa ayrı ayrı kavramlar olarak mı değerlendirmek lazım; ne dersiniz?
...

Balçak terimi benim kafamda da eli koruyacak üst ve / veya alt çıkıntıları barındıran bir parça olarak canlanıyor. Hatta bu anlamı öne çıkınca sapın/kabzanın ön tarafta eli koyuyacak şekilde üst ve alta doğru devam etmiş olan kısmını da belirtmek için kullanılabilir.

Balçak eşittir önlük diye algılıyorum ben de.

...
Kabza bitimindeki çıkıntının hem baş hem de topuz olarak ifade edildiğini gördüm değişik kaynaklarda. Ama bunlar yazarların kendi yakıştırmaları mıdır yoksa genelgeçer terminolojiye mi aittir karar vermedim. Doğrusu "kabza topuzu" özellikle de Türk kılıç kabzaları gözümün önüne geldiğinde benim kulağıma "kabza başı" veya "kafa"dan daha hoş ve doğru geliyor ama icat değil varolanı keşif ve ıslah olmalı amaç. Literatürde nasıl geçtiğini, tarih içinde ne dendiğini bulmalıyız.
...

Topuz bence daha yakın dönem kılıçlarımızın kabzasının en gerideki, aşağı doğru kıvrılıp şişkin bir hal almış bölümünü adlandırıyor gibi...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 01 Ekim 2010, 09:29:35

Balçak terimi benim kafamda da eli koruyacak üst ve / veya alt çıkıntıları barındıran bir parça olarak canlanıyor. Hatta bu anlamı öne çıkınca sapın/kabzanın ön tarafta eli koyuyacak şekilde üst ve alta doğru devam etmiş olan kısmını da belirtmek için kullanılabilir.

Şu kısmı mı kastediyorsun Eylem?

(http://img291.imageshack.us/img291/6071/trnak.jpg) (http://img291.imageshack.us/i/trnak.jpg/)

Eğer anladığım gibiyse namlu veya kabzanın elin kaymaması için çıkma yapan bu kısmına "Tırnak" adı veriliyor veya "kabza veya namlunun tırnak yapması" biçiminde kullanılıyor. Yatağanlar ve bıçaklarda daha belirgin bu kısım. Balçak ise namlu ve kabzadan tamamen bağımsız ayrı bir parça.

Balçaktan laf açılmışken

(http://img696.imageshack.us/img696/1018/elsiperi.jpg) (http://img696.imageshack.us/i/elsiperi.jpg/)

Avrupa kılıçlarından bize gelen  geç bönem balçaklarındaki bu kısma "el siperi" deniyor. Düşününce balçağın kolları için de bu terimi kullanmak makul sayılabilir mi, yoksa fazla mı zorlama olur? Bir de balçağın orta kısmına göbek adı verildiğini bir yerde okumuştum ama yine yazarın kendi tarifi ve yakıştırması olması muhtemeldir.

Alıntı
...Topuz bence daha yakın dönem kılıçlarımızın kabzasının en gerideki, aşağı doğru kıvrılıp şişkin bir hal almış bölümünü adlandırıyor gibi...

Eğer alttaki resimde işaretlediğim biçimi kastediyorsan tamamen aynı şeyden bahsediyoruz demektir.

(http://img826.imageshack.us/img826/6820/kabzatopuzu.jpg) (http://img826.imageshack.us/i/kabzatopuzu.jpg/)

Şu halde  topuzvari bir formda olmayan, bıçaklardaki gibi basitçe çıkma yapan veya kama kabzalarında sık görüldüğü gibi baklava formu veya palmet gibi başka formlarda olanlar için "kabza başı", yukardakine benzer vurgulanmış küresel formda olanlar için ise "kabza topuzu" demek mi uygun olacaktır demek istiyorsun? Eğer öyleyse bu bana da gayet makul geliyor.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 01 Ekim 2010, 16:50:31

Balçak terimi benim kafamda da eli koruyacak üst ve / veya alt çıkıntıları barındıran bir parça olarak canlanıyor. Hatta bu anlamı öne çıkınca sapın/kabzanın ön tarafta eli koyuyacak şekilde üst ve alta doğru devam etmiş olan kısmını da belirtmek için kullanılabilir.

Şu kısmı mı kastediyorsun Eylem?

(http://img291.imageshack.us/img291/6071/trnak.jpg) (http://img291.imageshack.us/i/trnak.jpg/)

Eğer anladığım gibiyse namlu veya kabzanın elin kaymaması için çıkma yapan bu kısmına "Tırnak" adı veriliyor veya "kabza veya namlunun tırnak yapması" biçiminde kullanılıyor. Yatağanlar ve bıçaklarda daha belirgin bu kısım. Balçak ise namlu ve kabzadan tamamen bağımsız ayrı bir parça.

Ben üst ve alta devam etme derken hem namlu hem de saptan taşma yapma durumunu düşünüyorum.


Balçaktan laf açılmışken

(http://img696.imageshack.us/img696/1018/elsiperi.jpg) (http://img696.imageshack.us/i/elsiperi.jpg/)

Avrupa kılıçlarından bize gelen  geç bönem balçaklarındaki bu kısma "el siperi" deniyor. Düşününce balçağın kolları için de bu terimi kullanmak makul sayılabilir mi, yoksa fazla mı zorlama olur? Bir de balçağın orta kısmına göbek adı verildiğini bir yerde okumuştum ama yine yazarın kendi tarifi ve yakıştırması olması muhtemeldir.

Alıntı
...Topuz bence daha yakın dönem kılıçlarımızın kabzasının en gerideki, aşağı doğru kıvrılıp şişkin bir hal almış bölümünü adlandırıyor gibi...

Eğer alttaki resimde işaretlediğim biçimi kastediyorsan tamamen aynı şeyden bahsediyoruz demektir.

(http://img826.imageshack.us/img826/6820/kabzatopuzu.jpg) (http://img826.imageshack.us/i/kabzatopuzu.jpg/)

Şu halde  topuzvari bir formda olmayan, bıçaklardaki gibi basitçe çıkma yapan veya kama kabzalarında sık görüldüğü gibi baklava formu veya palmet gibi başka formlarda olanlar için "kabza başı", yukardakine benzer vurgulanmış küresel formda olanlar için ise "kabza topuzu" demek mi uygun olacaktır demek istiyorsun? Eğer öyleyse bu bana da gayet makul geliyor.

Evet. şekilde gösterdiğin kısımda mutabıkız.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 08 Ekim 2010, 19:20:53
Evdeki Kabalcı baskısı Divan-ı Lugat-i Türk'ü bir karıştarayım dedim konumuzla ilgili bir iki terim bulurmuyum diye. İşte ilk gözüme çarpanları aynen aktarıyorum. İçlerinde okçulukla da ilgili kelimeler var:

tat: Kılıç ve benzeri aletlerin üzerindeki pas (fiil olarak tatımak)

temürgen: ok temreni

temürlüg: demir eritilen yer

qalva: eğitim oku, ucunda temren yerine yuvarlak bir tahta parçası bulunan ok

baştar: tırpan

batraq: ucuna ipek parçası takılan mızrak

bazgan: demirci çekici

bilegü: biley taşı

boyın: insan ya da başka bir canlının boynu. "Kılıç kabzası"na qılıç boynı, "bıçak sapı"na biçeq boynı denir. (Bu ilginçmiş)

bögde: hançer

burung: mümkün olan en uzak mesafeye göre kabul edilen ok atım menzili

büri: okun ucuna geçirilen temrenin oyuğu. Buna "başaq bürisi" de denir.

amaçlıq: atış yapmak için, nişangah olarak kullanılabilecek yer

arqar: boynuzundan bıçak sapı yapılan dişi dağ keçisi

Devamı gelecek ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 08 Ekim 2010, 20:40:42
Çewürgen: Bu, okları sınayan adamdır - bu sınama tırnağın  üzerinde okun döndürülmesiyle yapılır.

çıgılwar: Kısa ok

çij: Demir çivi- iki eklemleme noktası arasındaki ze'yle (j). Zırhın üzerindeki donanımlar da bu şekilde adlandırılır.

çögen: Çevgen oyununda kullanılan değnek

çuram: hafif bir okla yapılan atış.  Bu atış, diğer ok atım menzillerinden daha uzağa ulaşır. Adam sırtüstü yatarak oku atar, böylece ok en uzun mesafeyi kateder.

egdü: kılıç kını yapmak için deri kesmeye yarayan eğri uçlu bıçak

ewren: demirci ocağı biçiminde yapılan ekmek fırını

devam edecek ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 08 Ekim 2010, 21:35:41
kesme: demirden yapılmış geniş bir temren

kez: okun üzerindeki çentik, gez

kezlik: kadınların kaftanlarına tutturlumuş olarak sakladıkları küçük bir bıçak

kikçürmek: bıçağı başka bir bıçağa sürterek bilemek

küpe yarıq: zırhlı giysi

kürt: Yay, kamçı ve değnek gibi şeylerin yapımında kullanılan bir dağ ağacı

nıjdag: biley taşı

devam edecek ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 09 Ekim 2010, 00:39:08
oçaqlıq: Ocak yeri

 oçaklıq titiq: ocak yapımında kullanılacak her türlü kil

qoguş: okun düzgün olması için kullanılan şey

qöl: kılıç ya da bıçağın sırtında bulunan oluk. Bu yiv kılıç boyuna uzanır ve bazen altınla kaplanır. qılıç qölı: kılıç oluğu

qondimaq: cila taşıyla kılıcı parlatmak

qondıgu: cila taşı

qurç temür: çelik

qurman: yay kılıfı, yaylık (oğuz ve Kıpçak lehçeleri)

quruqluq: yay kılıfı, keş quruqluq: sadak ve yay kılıfı

saplıq: kılıç veya bıçağa kabza ya da birşeye sap yapmakta kullanılan malzeme

say yarıq: vücuda giyilen zırh

surqıç: kılıç, hançer, bıçak gibi şeyleri kabzalarına yerleştirip yapıştırmak için kullanılan reçine

süwre: mızrak başı, kılıç ucu, şiş ya da başka küçük şeyler gibi "sivri" olan herhangi bir nesne

devam edecek ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 09 Ekim 2010, 01:38:04
kamatmak: kılıç kamçı, içinde kılıç olan kamçı

tugru: kılıç, bıçak, hançer gibi şeylerin saplarının içine geçirilen ince demir, parazvana

kınrak: et ve hamur kesilen satıra benzer büyük bıçak

tokımak: demir dövmek

yalratmak: parlatmak

yaraqlıq: zırhlı

yarıq: zırh ve kalkana verilen genel ad

yaşuk: demir başlık, tulga

yeten: ok atılan tahta yay, atımcı yayı, hallaç yayı

yök(yük, yüg): kuş tüyü, ok yeleği

yökletmek: oka yelek taktırmak

yüklüq ok: yelekli ok

Şimdilik bu kadar, gözümden kaçan olduysa sonra bir kontrol edip eklerim ;)

Not: Günümüzde aynen kullandığımız sap, biçek(bıçak) qılıç(kılıç) temürçi(demirci) körük v.s. gibi kelimeleri atladım.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 10 Ekim 2010, 19:38:09
Aşkolsun arkadaşlar, 725 sayfalık kitabı sizler için satır satır taradım; bir satır olsun yorum yok mu? :-[ ;D

Şaka bir yana umduğumdan az kelime bulabildiysem de bazı çok ilginç terimlere ulaştık kanaatimce, örneğin kuyruk için, kılıç ucu için ve kılıç yivleri için çok ilginç kelimeler var. Okçulukla ilgili birçok terim ve kavram da cabası. Bir göz atın da üzerinde tartışalım, yorumlarınızı merak ediyorum ;)

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 10 Ekim 2010, 20:39:11
Var var.

Öncelikle eline sağlık. O kadar sayfada bakınınca insanın gözleri kan çanağına dönüyor.

Benim ilgimi en çok "qurç temür" çekti. bu ilk kelimenin "kırç" yani halen kullandığımız kırçıl kelimesinin kökü ile aynı anlamda olduğunu düşünüyorum.

Bir de... Bu "q" harfleri de ayrı bir enteresanlık.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Bekir Çankırı - 10 Ekim 2010, 21:18:27
Mükemmel  bir çalışma  Sancar. herzamanki titizliğinle oya gibi işlemişsin  tebrikler  hepimiz için  çok  öğretici . cebehane  hergeçen gün  bu  benzersiz  katkılarla  dahada zenginleşiyor.  bana  çok  ilginç  gelenler ise  :çewürgen: ok  sınayan adam ve  sınama metodu  -  Göl : Bıçak , kılıç  sırtındaki  oluk -          Kezlik : Kadın  kaftanına  saklanan küçük  bıçak  -  Tugru  :  kabza  içinde  kalan  kuyruk  , pırazvana .-- Boyın ( Boyun ): kabzanın  elle tutulan  bölümü . buna  boyun  dediğimizde  topuzun  da  baş olarak  adlandırıldığı  kesinleşmiş  olmaz mı ? .
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Berke Boyacı - 10 Ekim 2010, 22:46:40
Ellerine gözlerine sağlık Sancar abi. Bence bu bilgiler birçok bıçakçılık teriminin doğruluğuna kanaat getirmemize yardımcı olucak. Örn Boyın: Kabzanın elle tutulan bölümü olduğuna göre. Topuzada baş dememiz gerekir diye düşünüyorum...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 11 Ekim 2010, 02:57:28
Kitaptan aynen aldığım için w ve q harfleri kaldı ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 11 Ekim 2010, 09:24:47
Alıntı
kamatmak: kılıç kamçı, içinde kılıç olan kamçı

Bu içinde kılıç olan bir kamçı olmaya da bilir. Belki de "Urumi"den bahsediyorlardır.
Bkz.:http://en.wikipedia.org/wiki/Urumi (http://en.wikipedia.org/wiki/Urumi)

Urumi:
(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/9/96/Kalari-Urumi.jpg)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Gökhan Bakla - 11 Ekim 2010, 09:32:19
eline sağlık Sancar,

benim terimlerle aram pek iyi değildir ama yazdıklarından çıkardığım bazı sonuçlar var ki o da bize, eski zamanlarda bu işin nasıl ve hangi aletlerle yapıldığına dair ip uçları veriyor olması..

misal :
Alıntı
surqıç: kılıç, hançer, bıçak gibi şeyleri kabzalarına yerleştirip yapıştırmak için kullanılan reçine

bugün pek çok usta yaptığı bıçağın sapını ilk önce kuvvetli bir yapıştırıcı ile sabitler, bunu hem sabitlemek hemde sapın içine girebilecek rutubet yada su yüzünden paslanmayı ve korozyonu önlemek için yapar.

ben eski kılıçların saplarını birleştirmede sadece perçin kullanıldığını düşünürdüm ki bunun yanlış olduğunu şimdi anlıyorum. belkide eski ustalar da kılıç prazvanalarının çabuk küflenmemesi için bir taktik geliştirmiş olabilirler?
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Gökhan Bakla - 11 Ekim 2010, 10:48:59
Bende bu urumi olayını yakın bir zaman önce fark ettim. çok garip bir kılıç ve kamçı olarak adlandırılmış olma ihtimalide o kadar uzak değil..
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 11 Ekim 2010, 15:35:39
Gerçekten de bu kelimeler üretim aşamaları ve silah çeşitleri ile alakalı çok ilginç ipuçları içeriyor. Lugat'ın 1074 yılında Kaşgar'da (Doğu Türkistan) yazıldığı da dikkate alınırsa ta o çağlara ışık tutuyor bu anlamda. Örneğin:

"temürlüg: demir eritilen yer" kelimesi çok tartışılan Orta Asya'da pota çeliği dökülüyor muydu sorusu açısından mühim kanımca.

 çij: Demir çivi teriminin zırhlarla da ilintisi açısından "perçin" kelimesine karşılık geldiğini düşünüyorum.

 egdü terimi bize o dönemde deri kınların yapıldığını bildiriyor.

 bilegü, nıjdag, qondıgu gibi terimler kullanılan farklı biley ve perdah taşlarının adları olabilir.

arqar kelimesi bize 10.yüzyılda Orta Asya'da boynuz saplı bıçaklar yapıldığını, keçi boynuızunun bu işte kullanıldığını öğretiyor.

bazgan terimi ise özel demirci çekiçlerine verilen adı bize öğretiyor.

kurç temürdeki "kurç" katı,sert, güçlü anlamına geliyor Lugat'e göre.

boyun terimi ise muğlak. Lugat'te Kaşgarlı sadece kılıç ve bıçağın kabzazına boyun dendiğini yazmış. Dediğiniz gibi kabzanın tutulacak kısmı olabileceği gibi(başka bir yerde de vardı böyle birşey) kuyruk veya direk kabzayı işaret de ediyor olabilir. Lakin kabza anlamına gelen sap terimi de Lugat'te mevcut. Eşanlamlı kelimelerin ikisine de yer verilmiş olabilir tabi.

 kamatmak terimi Kabalcı baskısında yok lakin kılıç kamçı tabiri qamçı maddesi altında geçiyor. Ayrı bir terim olarak "kamatmak" ise TDK'nın Divan-ı Lugat-ı Türk dizininde mevcut. (İki eserde her nasılsa birbirlerinde olmayan veya farklı yazılan bazı kelimeler olduğu için birbirleriyle sağlama yapıyorum. ;) ) Urumi ve daha farklı örnekleri olan çok esnek kılıç olabileceği gibi daha farklı birşey de olabilir. Ama eğer Urumi benzeriyse 10.yüzyıl gibi erken bir tarihte var olması ve o dönemde bu kadar esnek ama kılıç olarak kullanılabilecek kadar mukavim bir çelik üretecek metalurji bilgisinin Türklerde var olması açılarından çok çok mühimdir bence.

tugru her ne kadar "kabza içine geçirilen ince demir" ifadesi beni şüphelendiriyorsa da, bu kelimenin kuyruk için kullanılan bir başka ve belki de daha eski bir terim olduğu %99. Daha önce de deiğim gibi "terminoloji yok" derken her kavram için üçer dörder terim bulmaya başladık  :D

qöl ifadesi kafa karıştırıcı. Öncelikle bunun bildiğimiz "kol" kelimesine karşılık geldiğine inanıyorum. Şu halde Bikkul'un makalesindeki resimde "kol" olarak işaret edilen kısmın kılıcın boynu değil benim tahmin ettiğim gibi oluk kısmı olduğu da ortaya çıkıyor; ama "kılıç ya da bıçağın sırtında bulunan oluk" ifadesindeki sırtında kısmı dikkat çekici. Kaşgarlı bizim kılıcın yüzü dediğimiz kısma sırt mı diyordu? Yoksa, hani yatağanların ve bazı kılıçların sırtında bulunan bir tür yiv vardır, (Evans'ın son projesinin resminde de vardı hani) onu mu kastediyor? Ancak aynı maddede örnek olarak
"qılıç qölı: kılıç oluğu" deniyor ki bu da bildiğimiz oluğu işaret ettiğini gösteriyor. Peki şu ifadeye ne buyrulur? "Bu yiv kılıç boyuna uzanır ve bazen altınla kaplanır." Altınla kaplanmış bir kılıç oluğuna ben rastlamadım lakin 10.yüzyıla ait bir Türkistan kılıcı da çok bulunan birşey değil ki örneklere bakıp emin olalım?? Daha da kafa karıştıran ise TDK lUgat dizininde kol karşılığı olarak "kılıç ve bıçakta bulunan yol biçimli oyma" denmesi. Şu halde ben temkinli bulunmakla beraber aksine bir kanıt bulunmadığı takdirde kılıç oluğuna "kol" dendiğini düşüneceğim. Ne dersiniz?


Not: http://www.achiq.org/pitikler/dlt---.pdf (http://www.achiq.org/pitikler/dlt---.pdf) Divan-ı Lugat-i Türk TDK dizini; Kabalcı baskısı ise hem ucuz hem de beşiktaştaki Kabalcı'da ayrıca %50 indirimli. Herkesin evinde olmalı bence.

Siz de alın indirin bir karıştırın bakalım gözümden kaçan birşey var mı?  ;)

Not2: Gaza geldim eğer koyduğum yeri bulabilirsem Ali Şir Nevai'nin Muhakemet-ül Lugateyn'inin de bir karıştıracağım terim bulmak için  ;D

Not3: Bu da TDKnın  Divan-ı Lugat-ı Türk online veri tabanı: http://www.tdkterim.gov.tr/dlt/sozluk/ (http://www.tdkterim.gov.tr/dlt/sozluk/)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 11 Ekim 2010, 15:45:06
eline sağlık Sancar,

benim terimlerle aram pek iyi değildir ama yazdıklarından çıkardığım bazı sonuçlar var ki o da bize, eski zamanlarda bu işin nasıl ve hangi aletlerle yapıldığına dair ip uçları veriyor olması..

misal :
Alıntı
surqıç: kılıç, hançer, bıçak gibi şeyleri kabzalarına yerleştirip yapıştırmak için kullanılan reçine

bugün pek çok usta yaptığı bıçağın sapını ilk önce kuvvetli bir yapıştırıcı ile sabitler, bunu hem sabitlemek hemde sapın içine girebilecek rutubet yada su yüzünden paslanmayı ve korozyonu önlemek için yapar.

ben eski kılıçların saplarını birleştirmede sadece perçin kullanıldığını düşünürdüm ki bunun yanlış olduğunu şimdi anlıyorum. belkide eski ustalar da kılıç prazvanalarının çabuk küflenmemesi için bir taktik geliştirmiş olabilirler?

Kabzada reçine benzeri yapıştırıcılar kullanmak Türk ve diğer Asya kılıçlarında eskiden beri vardır. Mesela Babürlü etkili hint tulvarlarında kabzayı kılıca tutturmnak için sadece ve sadece doğal bir yapıştırıcı kullanılır,; bunun dışında perçin v.s. yoktur. ;)

Not: tugru varken, kuyruk varken pırazvana'yı kullanırsak Kaşgalı Mahmut adamı çarpar  >:D ;D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Kayahan Horoz - 11 Ekim 2010, 16:30:12
Sancar Bey, elinize sağlık; çok güzel ve çok değerli bir araştırma oluyor.   -^b

Bu arada, yazılış ve okunuşları değerlendirirken, Divan-ı Lügat-it Türk'ün esasen Arap alfabesiyle yazılmış ve Araplara Türkçe öğretmeyi amaçlayan bir Türkçe-Arapça sözlük olduğunu hatırda tutmalıyız.  Yani, Arap alfabesiyle tam olarak ifade edilemeyecek bazı Türkçe seslerin kendilerine en yakın Arapça sesle sözlüğe geçmek zorunda olmaları bir yana, genel olarak tüm Türkçe sözcüklerin sözlüğe yazımında Arapça'nın fonetik kurallarının kullanılmış olduğunu da dikkate almalıyız.

Yani, sözlükteki bazı Türkçe sözcüklerin okunuşları tam olarak Türkçe olmayabilir.   :P

Bu arada, sözlükte "q" ile ifade edilenin Arapça'daki kaf, yani "kalın k" olduğunu, Türkçe açısından bunun hepimizin bildiği "k" harfinden başka birşey olmadığını vurgulamak lazım.

"qöl" = "köl" sözcüğünün kullanılış biçimi bana sözcüğün modern Türkçe'deki karşılığının "kol" değil "göl" olduğunu düşündürüyor.  Kavramsal olarak "kol" bir uzuvdur; ana gövdeden uzanan bir çıkıntıdır.  Oysa oluk ne bir uzuvdur, ne de bir çıkıntı; bilakis, tıpkı "göl" gibi, içerisine su dolabilecek(!) bir çukurdur.  İnsan vücuduna benzetilerek adlandırılan diğer bıçak-kılıç bölümleri düşünüldüğünde bu durum daha da açık olacaktır.

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 11 Ekim 2010, 18:32:29
Bence de bu "göl"dür. Şimdiki Kırgızistan'da bulunan "Issık Köl" yani "Sıcak Göl" örneğinde olduğu gibi bu gün bile bizim "göl" dediğimizin "köl" olarak anıldığı görülebilir.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 11 Ekim 2010, 19:05:19
Gayetle mümkündür Kayahan bey, hatta şimdi siz söyleyince TDK'nın DLT veritabanından baktım bizim kullandığımız "göl" kelimesi Lugat'te "köl" olarak geçiyor ve كول şeklinde yazılıyor. Lakin bizim aradğımız manadaki kelimeyi burada bulamadım.  :-\

Ancak Kabalcı DLTünde göl anlamına gelen "köl" maddesi ile mevzubahis olan oluk manasındaki  "qöl" maddesi birbirinden ayrılmış. Bu da yazılışlarının farklı olduğunu düşündürdü bana. Telaffuzla da ilgili olabilir tabi bu.

Lakin TDk'nın dizininde ise bu madde kol olarak geçiyor ve uzuv olan kolla aynı sayfada olduğuna işaret ediliyor(134) ki bu da bana Lugat'te aynı başlıkta olduklarını düşündürüyor. Demek ki arapça yazılış olarak köl-göl ile değil kol ile aynı biçimde yazılmış. Bu da göl'ün değil kol'un değişik biçimde söylenişi olduğu ihtimalini güçlendiriyor. Daha evvel konuşmuştuk Bikkul'un makalesinde sizin işaret ettiğiniz resimde kol diye işaret ettiği kısım sanki kılıcın eğrildiği yer değil de oluk imiş gibi gelmişti bana. Emin değilsem de sanki örtüşüyor bu bilgiyle gibi geldi bana. Ha ayrıca ekleyeyim oluk kelimesi de var DLT'de.

Üç kaynağın birbiri ile tam uyuşmaması biraz sıkıntı yaratıyor burda. Aslında TDK'nın veritabanı veya dizini değil bunların dayandığı TDKnın yaptırdığı dört ciltlik DLT çevirisini de aradım PDF olarak ama bir sitede var iken kaldırılmış maalesef.  :-\

Bu arada TDK veritabanında bu sözcüğü araştırırken kılıçla ilgili yeni terimler buldum :D

mandurmak: kılıç kuşatmak

suçturmak: kılıcı kından sıyırmak

igemek: eğelemek

kınğrak: et ve hamur kesilen satıra benzer büyük bıçak Bunu ginrak olarak yazmıştım daha önce ama bu yazılışla okuyunca aklıma Türk mitolojisi dersinden öğrendiğim bir konu geldi. Emin olmak için baktım ve Yaşar Çoruhlu'nun Türk Mitolojisinin Anahatları kitabında bu kelimeyle ilgili çok ilginç bir bilgi buldum. Çin resmi tarihi Han-Shu'da Hunların kutsal ching-lu bıçağı veya kılıcıyla gerçekleştirdikleri bir beyaz at kurbanı ve kan içerek yapılan bir ant töreninden bahsediliyor. Yaşar hoca bu ching-lu (iki tarafı keskin düz uzun bir kama veya kısa kılıç) olarak çin imlasıyla yazılan bu kelimenin Saka Teleüt Türklerindeki kingrak ve D.Türkistan'daki gingrak kelimesi ile ilişkili olduğunu bildiriyor ve (burası çok çok ilginç) ve Herodot'un kitabında aynı kan töreninde kullanılan bıçağın veya kılıcın adının "akinakes" olarak verildiğini söylüyor. Şimdi Akinakes'in İskit kısa kılıcı olduğunu biliyoruz. Persler bun kelimeyi akinakh olarak söylüyor.

Yani bu şekilde akinakes olarak batı literatürüne giren bu kılıcın adının aslında kingrak olduğu anlaşıldığı gibi bu kılıç formunun Türk kökenleri de açığa çıkmış oluyor ve bu sayede batı tarihinde İskit olarak adlandırılan Saka Türklerinin kökeni hakkında bir ipucu daha veriyor ve bu yolla İskitler-Hunlar-10.yüzyıl Uygurları ve günümüz Saka Teleüt Türkleri arasında dilsel ve etimolojik bir köprü kuruyor.  

Bu köprüyü daha da güçlendirmek için alın bir de elle tutulur kanıt; M.Ö.5. yüzyıl Tagar Taştuk kültürüne ait bir demir bıçak veya kingrak veya akinakes veya ching-lu :D Kuzay Sibirya'da bulunmuş.Resme bakarken Osmanlı kamalarını, düz bıçaklarını gözünüzün önüne getirin, kabzadaki kulakların Türk bıçakçılığına nasıl geçtiğini düşünün -^b

(http://t1.gstatic.com/images?q=tbn:fnHRxOFfqlrlsM:http://img503.imageshack.us/img503/5793/dscn5905er5.jpg&t=1)


Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 20 Aralık 2010, 03:33:18
DLT'deki terimlerin de eklendiği kılıç bölümleri şeması; gördüğünüz gibi bazı bölümlerin üç-dört ismi var, halen ismi belli olmayan beş adet bölüm mevcut. Muhakeme-tül Lugateyn'i bir bulabilirsem bunların isimlerinin de açığa çıkacağını umuyorum.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 20 Aralık 2010, 04:15:03
Hele şükür buldum :D

Timurlu dilbilimcisi ve şairi Ali Şir Nevai'inin 4 Aralık 1499'da tamamladığı ve Türkçe ile Farsça'yı karşılaştıran Muhakemetül Lugateyn'in TDK'nın 1996 baskısı çevirisi ve incelemesinden derlediğim, kılıç, bıçak, demircilik, silahçılık, savaş sanatı, okçuluk v.s. ile alakalı tüm terimler, kelimeler, bilgiler (parantez içindeki açıklamalar bana ait):

Çögen: matraka, çekiç, polo oyunu, çevgan (şimdi burda bir ilginç bir kavram karmaşası var, Çevgen veya Çöğen'in polo oyunu olduğunu değişik kaynaklardan biliyoruz. Kelime manası olarak çögen çekiç demek ise bu da poloda kullanılan topa vurulan aleti işaret ediyor demektir. Eğer matrak ile eş anlamlı kullanılıyorsa ikisi de benzer formlarda olduğundan olamlı, yoksa matrak oyunu ile çevgen'in farklı oyunlar olduğu minyatürlerden ve kaynaklardan net, ciriti nasıl karıştırmış araya modern araştırmacı onu anlamak müşkül, çögen, matrak ve ciritin birbirinden farklı şeyler olduğunu bilmiyor olacak)

Çögençi:Çevgan oyuncusu, ciritçi, atlı top oyuncusu

kirek yarakçı: levazımatçı, silahçı, silah zanaatkarı (kirek=gerek; ayrıca açıklama içinde geçen bilgi Osmanlıca yarakçı-silahçı)

korçı: silahdar, cebeci, silahşör

kor: sadak, ok kılıfı

nize: süngü, cirit, kısa mızrak

nizeçi: süngü ile harbeden kimse, süngücü, mızrakçı

çibeci: cebeci, silah yapımcısı

devam edeceğim ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 20 Aralık 2010, 06:08:21
daptavul: demirci

cevşen: örme zırh, savaş elbisesi

cibe: cebe, zırh

kangaladuruk: bir tür zırh

karbıçı: sadak-kılıç bağı, zırh yeni

kicim: at zırhı

köhe: zırh

devam edecek...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 20 Aralık 2010, 06:45:06
kılıç bile çapmak: kılıçla vurmak - çapmak: baş kesmek

kılıç bile soglumak: kılıç ile saplamak, kılıç sokmak

nize bile sançmak: kargı, mızrak ile saplamak, delip geçmek

nize bile ılmag: kargı ile saplamak, hücum etmek

Açıkcası umduğum kadar çok terim bulamadım ama yine de bir takım ilginç terimler mevcut. Ben elime geçtikçe başka tarihi kaynakları da taramaya devam edeceğim; sizlerin yorum ve önerilerini de bekliyorum ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Berke Boyacı - 20 Aralık 2010, 21:16:55
Teşekkürler Sancar abi. Bu lugatlar heryerde bulunabilirmi yoksa sadece sendemi var ?

Bu arada gerçekten entersan terimler varmış Silahçı mesela  :D >:D >:D >:D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 21 Aralık 2010, 03:31:42
Berkecim tabiki aranırsa bulunabilir bu kitaplar; Divan-ı Lugat-ı Türk'ü Kabalcı'dan aldım, kendi yayınları olduğu için %50 indirim yapıyorlar, tavsiye ederim almanı. Muhakeme'tül Lugateyn'i Türk Dil Kurumu'nun satış yerinden edindim; orda da birçok kaynak eseri ucuza bulabilirsin. Gerçek sahafların yerlerini öğrenip dolaşarak da birçok kitap edinebilirsin.

 Ayrıca internet de doğru kullanılırsa birçok kaynak bulunabilecek bir yer olabilir; örneğin TDK'nın DLT dizini ve veritabanını TDKnın sitesinden buldum. Bilimsel makaleler için birçok kaynak site mevcut. Ayrıca YÖK'ün akademik tez veritabanı da çok zengin. PDF okumak insanın gözünü fena yoruyor ama değer. Mesela şimdi bir sitedenM.Zeki Pakalın'ın  üç ciltlik Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü'nü buldum ki içinde tonla terim ve bilgi var. Ama 3000 sayfadan fazla olduğu için taraması biraz zaman alacak ;)

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 21 Aralık 2010, 16:42:52
Bugün giriştim bu işe,sabahtan beri okuyorum ama sadece C harfine kadar gelebildim. Yine de çok kapsamlı bilgiler ve terimlere ulaştım. Okçulukla ilgili olanları direk olarak Yay başlığına gönderiyorum. Harp sanatı ile alakalı olanları ayırmadım lüzumlu kısımlarını bölüp ayrıca Osmanlı Süvarisi Kılıç Teknikleri kısmına koyacağım inşallah. Şu ana kadar bulabildiklerim:

(http://img526.imageshack.us/img526/1366/odtszlkterimler.png) (http://img526.imageshack.us/i/odtszlkterimler.png/)

Devam edecek... ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 21 Aralık 2010, 18:22:31
(http://img253.imageshack.us/img253/3077/odtszlkterimler2.png) (http://img253.imageshack.us/i/odtszlkterimler2.png/)

Devam edecek...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Bekir Çankırı - 21 Aralık 2010, 21:51:18
Her sayfa   altın değerinde bence  . 
 Sancar  hazineni   paylaşıyorsun  ömrüne  bereket  -^b
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Cengiz Çetin - 21 Aralık 2010, 22:18:10
Bu çok değerli bir kaynak.Bugünkü Türkçeleştirilmiş hali ve daha fazlası Türk Kültüründe Silah adlı kitapta var.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 22 Aralık 2010, 03:48:05
Sağolun Cengiz bey, Erkan Göksu'nun eserini daha önce okumuştum ama bu eser bitince terimler için tekrar tarayacağım. ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 22 Aralık 2010, 16:47:35
(http://img825.imageshack.us/img825/7480/odtszlkterimler3.png) (http://img825.imageshack.us/i/odtszlkterimler3.png/)

873 sayfalık ilk cilt bitti. İlk fırsatta 2.cilde başlayacağım ;)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 22 Aralık 2010, 22:02:38
Halelbar, Avrupa'lıların "halberd" dediği nesne ile uyuşuyor.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 23 Aralık 2010, 03:28:38
Evet, acaba bizden mi onlara geçmiş yoksa onlardan mı bize geçmiş kelime olarak merak ettim doğrusu. Bizde kostaniçe de deniyor aynı silaha.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 24 Aralık 2010, 02:13:37
2.cilde geçtim. Şıu ana kadar 786 sayfanın ilk 500 sayfasını taradım. İşte bulduklarım:

(http://img810.imageshack.us/img810/5877/odtterimler4.png) (http://img810.imageshack.us/i/odtterimler4.png/)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 24 Aralık 2010, 13:39:48
2.cilt de bitti çok şükür. Bulabildiğim maddeleri ekliyorum. ;)

(http://img27.imageshack.us/img27/3150/odtterimler5.png) (http://img27.imageshack.us/i/odtterimler5.png/)

İlk iki ciltte umduğum hususları bulamasma da çok ilginç maddelere, terimlere rastladığımı zannediyorum. Sizler de okuyup görüş bildirirseniz sevinirim :)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Bekir Çankırı - 24 Aralık 2010, 21:14:48
Sevgili  Sancar .
 " KILIÇHANE "  başlığı altında   yazılanları okuyan  kaç kişi aynı  duyguları  yaşadı bilmiyorum  . ama  ben  sayende   o  zamanlar   kılıçhane içinde  " sanat mektebi  " adıyla  açılan   İstanbul  Sultanahmetteki sevgili  okulumun  ilk  temel  taşlarına  rastladım . Ve  eski  güzel günleri  bir daha  yadettim .
  Tekrar  içlerinde   yaşadığım  güzellikleri    hatırlatan  katkıların için  çok , çok  teşekkür  ediyorum  :'(

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 25 Aralık 2010, 22:32:23
Sağol Bekir Usta :)

(http://img805.imageshack.us/img805/3115/terim6.png) (http://img805.imageshack.us/i/terim6.png/)

Böylece nihayet Osmanlı Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü de bitti. Sıradakini alalım :D
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 07 Ocak 2011, 04:36:16
Dr. Erkan Göksu'nun KUTADGU BİLİG’E GÖRE TÜRK SAVAŞ SANATI adlı makalesinden bazı ilginç terim ve kavramları içeren bölümleri dipnotları ile birlikte alıntılayarak buraya ekliyorum. Harp sanatı ile ilgili kısımlar ise Osmanlı Süvarisi Kılıç Teknikleri başlığında ;)

"Ögdülmişâ€™e göre ihtiyatlılık ve uyanıklık (saklık), savaşta başarılı olmanın temel şartı olup
“uyanık begin askeri, ejderha kumandasında aslana binmiş kılıç kamçılı (kılıç kamçılıg)(40) orduya
benzer”(41).

Dipnot 40- Kutadgu Bilig’de kılıç kamçılıg şeklinde geçen bu silah, Divânu Lügâti’t-Türk’te “kılıç berke/kamçı” adıyla ve “içinde kılıç olan kamçı” olarak kaydedilmiştir (Kaşgarlı Mahmud, Divânu Lügâti’t-Türk Tercümesi, (Çev. Besim Atalay), I, TDK Yay., Ankara1988., s.417). Reşat Genç, bu silahın iki parça hâlinde olup kamçı sapının içerisine küçük bir kılıcın yerleştirilmesi suretiyle
yapıldığını ve savaşçıların her ihtimale karşı yanlarında bulundurduklarını söylemektedir (Reşat Genç, Karahanlı Devlet Teşkilatı,TTK, Ankara 2002., s.232)."

DTK'te de karşımıza çıkan bu silahın muhteviyatı üzerine daha önce de konuşmuştuk hatırlarsınız ;)

Deva medeceğim...
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 07 Ocak 2011, 05:47:50
Ahmet Nurullah Özdal'ın 2005 yılında yazdığı yüksek lisans tezi olan Selçuklu Coğrafyasında Türklerin Savaş Sanatı(11-14.yy) adlı eserde bulunan silahlar, zırhlar ve yapım teknikleri v.s. ile ilgili bilgileri  içeren kısımları buraya alıntılayacağım (harp sanatı ile alakalı kısımlar Osmanlı Süvarisi Kılıç Teknikleri başlığında):

(http://img593.imageshack.us/img593/9751/seluk3.png) (http://img593.imageshack.us/i/seluk3.png/)

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 07 Ocak 2011, 05:56:44
Silah üretimi ve ticareti ile devamediyoruz:

(http://img210.imageshack.us/img210/586/seluk4.png) (http://img210.imageshack.us/i/seluk4.png/)



Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 08 Haziran 2011, 14:03:17
Kitab-ı Dede Korkut'tan kılıçla ilgili birkaç terim:

Kılıcın gedilmesi:
Kılıcın keskin ağzının diş diş olması, kırılması veya körelmesi.
“Çalışanda kara polat öz kılıcun gedilmesün”

Kılıcı hamayil kuşanmak:
Kılıç kayışını omuzdan çaprazlama geçirerek kılıcı beline takmak. “... Kılıcınu hamayil kuşandı...”

Kılıç üşürmek: Çabuk ve üst üste kılıç vurmak.
 â€œ... olmaz ise ben sakalını tutayın siz kılıç üşürün paralan”

Kılıç yalmağı:
kılıç ağzı, yalımı. Yalmağı düşmek: Kılıcın ağzının körelmesi.
 â€œkara polad öz kılıçlar çalındı... yalmağı düşdi.”

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 10 Haziran 2011, 11:40:32
Hımm güzel ayrıntılar. Ben de biraz yorum yapayım.

Gedilmek --> Gedik

Üşürmek --> Düşürmek

İlki zaten bariz de ikincisi benim yorumum.
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 10 Haziran 2011, 14:59:46
Güzel yakalamışsın Eylem  -^b
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Eylem Cengiz - 10 Haziran 2011, 19:54:08
yalmak ve yalman arasında da bir ilgi olabilir mi acaba?
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 10 Haziran 2011, 21:55:21
Yalmak bugün de bıçak ağzı manasında kullanılan "yalım" kelimesinin   Kitab-ı Dede Korkut zamanındaki (9 ila 10.yy olmalı) biçimi. Yalman ise yalım'ın farisi ekle çoğul haline getirilmişi yani yalımlar, ağızlar demek. Kılıcın bu uç bölümünde çift kesici ağız olmasına işaret ediyor. ;)

Arkadaşlar siz de bu terim bölümüne katkıda bulunabilirsiniz; bir kitap v.s. okurken gözünüze ilişen konu ile ilgili bir terim, deyim v.s. olursa buraya yazın, tartışalım. İlla direk bıçakçılık veya kılıçlarla ilgili olması da gerekli değil kaynağın. Kılıcın hala kullanıldığı dönemlere ait birinci elden bir hatırat, tarih kitabı, edebi bir eser, menakıbname, gazavatname, bir şiir v.s. de olabilir. Kütüphanenizdeki kaynak eserlerin indeksinden kılıç, bıçak, demircilik, bıçakçılık v.s. diye bir bakın bakalım neler çıkacak?
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 04 Eylül 2013, 20:01:31

...Kabalcı yayını Babürname

(s.251)

(Babür'ün küçük han dayısından bahsediliyor)

"Küçük Han dayım garip tavırlı bir adamdı. Kılıcına çok hakim ve cesurdu. Silahlar içinde en çok kılıca itibar ederdi. "Dilli topuz, topuz, küçük topuz, ay balta ve baltadan biri isabet ederse, ancak bir yere etki eder; ama kılıç isabet ederse ayağa kadar keser" derdi. Keskin kılıcını hiçbir zaman yanından ayırmazdı; ya belinde ya da elinde taşırdı."
...

Çok evvelce birincil kaynaklardan derleyip bu başlığa koymuş terminoloji bilgilerini gözden geçirirken yukardaki Babürname'den aktardığım metni görüp "dilli topuz" terimini hatırladım. Ozaman araştırmış ama manasını bulamamıştım. Şimdi yaptığım internette küçük bir araştırma "şeşper" yani altı dilimli topuzun Türkçe'deki ismi olduğunu gösterdi.

"şeşper :Dilli topuz ve soğancık denilen altı dilimli eski savaş Aleti. "

Her ne kadar çok sağlam bir kaynaktan olmasa da aklıma yattı doğrusu. Bugünden itibaren tersine aksi istikamette bir kaynak görmezsem bu silaha şeşper yerine dilli topuz diyeceğim. Zira Babürname gibi çok eski bir kaynakta bu şekilde geçtiğine göre çok uzun zamandır dilimizde olan bir terim bu... ;)

Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 16 Aralık 2013, 08:27:54
Dün uyku tutmadı; Mustafa Uğurlu'nun Minyet-ül Güzat indeksini baştan sona okuyup Türk silahları ve harp sanatı ile ilgili kelime, kavram ve terimleri çıkarmayagiriştim ben de. Özellikle kılıçla ilgili olanlardan  önemli gördüklerimin altını kırmızı ile çizdim. Kabza başı, kuyruk, kılıç oluğu ve kılıcın üzerindeki harelenmelerle ilgili ilginç terimler çıktı. İtiraf edeyim eskiden bir ismini bile bilmediğimiz nesneler, kısımlar için artık farklı dönem kaynaklarından üçer, dörder terim bulmak ayrı bir keyif ;)

(http://img689.imageshack.us/img689/6064/63zx.png)
Başlık: Ynt: Bıçakçılık Terimleri
Gönderen: Sancar Özer - 18 Mayıs 2014, 22:04:33
Kurtuluş Öztopçu'nun California Üniversitesi'nde 1986 tarihinde yayınladığı Minyetül Güzat'ın ingilkizce çeviri metninin sonundaki Teknik terminoloji sözlüğünü ekliyorum. Yukardaki Mustafa Uğurlu'nun Türkçe indeksinden derlediğim terimlerle karşılaştırın bir bakalım. Çoğu terim Türkçe olduğuı için ve yukarda karşılıkları da mevcut olduğu için çeviri işine girmedim ama herhangi bir noktaya takılanlar için çevirebilirim. Gerçekten ilginç terimler mevcut ;)

(http://i1265.photobucket.com/albums/jj504/rasnac/M1300NYETUumlLGUumlZATTEKN1300KTERM1300NOLOJ13001300NG1300L1300ZCEKURTULU15E0OumlZTOPCcedilU.png) (http://s1265.photobucket.com/user/rasnac/media/M1300NYETUumlLGUumlZATTEKN1300KTERM1300NOLOJ13001300NG1300L1300ZCEKURTULU15E0OumlZTOPCcedilU.png.html)