CebehaneForum

Teknik Konular => Üretim Teknikleri => Konuyu başlatan: Tolga Arıkan - 09 Eylül 2009, 23:50:52

Başlık: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Tolga Arıkan - 09 Eylül 2009, 23:50:52
Forumda sergilenen eserler insanın içini çalışma ve üretme iştahıyla dolduruyor. Fakat bilgi ve deneyim olarak o kadar eksiğim var ki nereden başlayacağımı bilemiyorum. Siz değerli üstatlar ben ve benim durumumda olan arkadaşlara bir takım tavsiyelerde bulunabilirlerse önümüze çıkacak sorunlarla daha kolay başedebiliriz diye düşünüyorum. Cebehane ile tanışana kadar çeliği şekillendirmenin tarafımdan yapılabileceğinin ütopik bir fikir olduğunu düşünüyordum. Fakat şimdi bunu yapabilme ihtimalim olduğunu görüyorum. Üstatların deneyimlerini okudukça oldukça zorlu bir uğraşa girmek üzere olduğum anlaşılıyor. Fakat elde edilecek ödül düşünüldüğünde bu bütün çabalara değer.
Bir bıçak yapmak için nerden başlamalıyım? Önceliğim çelik seçimi mi olamalı yoksa ocak sorunumu nasıl halledeceğim konusunu mu düşünmeliyim? Bir ocak nasıl yapılabilir hele kendime ait bir yerim de yoksa? Gerekli olacağını düşündüğüm takımları (mengene, eğeler, jet taş, taş motoru vb.) hazırlamaya çalışıyorum ama bunlar şimdilik yeterli midir? Ve en önemlisi benim sormam gereken sorular bunlar mıdır? Nitelikli bir soru sorabilmek bile insanın bilgiye sahip olmasıyla mümkün. Sorularımı hoş görün lütfen.
Sizlerin rehberliğinde yol almak benim için çok keyifli olacaktır.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Sancar Özer - 10 Eylül 2009, 01:23:34
Çok yerinde bir soru. Forum içindeki usta sanatkar demirciler amatör yahut heveskarlar için bir yol haritası çizebilir, temel ihtiyaç duyacağımız malzemeler, aletler, alınacak önlemler, ne yapmalı-ne yapmamalı  gibi konularda bizleri aydınlatabilir ve deneyimlerini paylaşabilirse bu başlık çok faydalı bir belgeye dönüşebilir.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 04:03:59
Merhabalar,
Bu konuda birkaç şey söyleyebileceğim düşünerek umarım kibirlilik yapmıyorumdur. Ancak 3-4 yıl önce sizin durumunuzda olduğumdan bu arada katettiğim yolda edindiğim bilgileri sunabilme imkanı verdiğiniz için teşekkürler....

Öncelikle, bıçağın kalbi çeliktir. Çeliğin türü de nasıl şekillendireceğinizi belirler. Çelikler üzerine bir kaç örnek vereyim:
Yay çeliği, makas çeliği, testere - eğe çeliği, rulman çeliği vs türü hurda malzeme: Bu tür çeliklerin tümü bıçaklar için gereken yüzde .50 .60 civarındaki alt limit olan karbon miktarlarının üstünde olduğu varsayılan çeliklerdir ve ülkemizde (maalesef) en çok kullanılan çeliklerdir bu iş için. Aslında modern çelikler, indiksiyon sertleştirme, nitrasyon ve maliyet düşürmek için düşük kalite kullanımı yüzünden bu tip objeler varsayılandan çok daha düşük karbon yüzdelerinde olabiliyorlar. Günlerce üstünde çalıştığınız bir bıçağın sonuçta sertleşmediğini görmek çok sinir bozucu olabiliyor, bunun için bu tip çeliklerle uğraşmak sanıldığı gibi ilk başlayanlara değil çok usta zanaatkarlara uygun malzemeler. Malzemenin ne kadar sertleştirilebilir olduğunu bulmak, stres gidermek vs. yeni başlayanlar için fazla teferruattır bana göre...

1095, W2 / 1, 52100, 1080, 1070, 5160: Sığ sertleşen, basit alaşımlı karbon çelikleri kesinlikle çok güzel çeliklerdir. Bir bıçakta istenen sertlik dışında, doğru teknikler uygulandığında çok ta yüksek darbe dayanımına ulaşabilirler. Önemli olan bunların ülkemizde işlenebilir ölçülerde zor bulunmasıdır. Ancak bulabilirseniz kesinlikle bunlardan biri ile başlayabilirsiniz. Gerçi 1095 özellikle doğru bir şekilde sertleştirilmesi en zor çeliklerden biridir. Perlit/Martenzit dönüşüm açısı o kadar diktir ki, soğutmanın çok hızlı soğutma değerli özel bir ısıl işlem yağı ile yapılması gerekir. Yine de bu çeliklerin neden yeni başlayan arkadaşlarımız için en güzeli olduğunu belirtmeliyim. Bu çeliklerin östenizasyonu basit yapıları yüzünden kritik sıcaklıkta uzun süre bekletilmeleri gerekmez. En fazla bir kaç dakika östenizasyon ısısında tutulması çelik alaşım malzemesinin çözülmesi için yeterlidir. Bu da demektir ki, ısı kontrollü ısıl işlem fırını gerekli değildir. Ayrıca bu çeliklerin hepsinin aşınma direnci yumuşak yapıda çok düşüktür, bu yüzden sertleştirilmemiş çelik çok kolay bir şekil alır. Ayrıca yüksek ısıda sertliğini koruma özelliği (sıcak sertlik) olmadığından dövmeye uygundur. 60 HRC dolaylarında menevişlenmiş bıçağın ağız darbe dayanımı da yüksek alaşımlı çeliklere göre daha yüksek olduğundan, örneğin D2 veya O1 gibi daha yüksek alaşımlı çeliklere göre daha dar ağızı kabul ederler, bu da demektir ki daha yüksek keskinliğe sahip bıçaklar mümkündür...

O1: Kendi başına çok başarılı bir çeliktir. Amerikada en çok kullanılan bıçak çeliği, popülerlik anlamında budur. Hem bazı yönlerden yukarda anlattığım karbon çelikleri ile hemen hemen aynı özellikleri taşımasının yanında, daha yavaş yağlar ile de sertleştirilebilir. Bu çelikteki en büyük sorun (yeni başlayanlar için) östenizasyon için biraz daha fazla zamana ihtiyacı vardır, 15 - 20 dakika kadar sabit ısı gerektiren ısıl işlem maalesef ısıl işlem için geliştirilmiş bir fırına ihtiyaç duyar....

D2, A2: Paslanmaz olmamalarına karşın çok yüksek alaşımları, içerdiği vanadyum miktarı bunları ısıl işlem bakımından tam bir baş belası durumuna getirir. Bıçak çeliği açısından D2 çok yüksek aşınma direnci ile küçük ve orta boyutlarda, A2 ise yüksek darbe dayanımı ile daha uzun bıçak ve kılıçlara çok daha uygundur. İkisi de havada sertleşen çelikler olmasından dolayı en kolay sertleştirme şekline sahip olsalar da, aynı ısıda (1000 - 1050 C) 35-45 dakika gibi uzun zamanda östenize edilmeleri gerektiğinden Yukarda bahsettiğim diğer çeliklerden çok daha modern ısıl işlem ekipmanına ihtiyaç duyarlar. Ayrıca sertleşme (martenzitik dönüşüm) son noktası -70 C'nin altındadır, bu yüzden özellikle darbe dayanımını tam olarak ortaya çıkartılması isteniyorsa sıfır altı işlem (kalıntı östenitin azaltılması) gerektirir. Bu da işi daha bir zorlaştırır, çünkü Türkiye'de kiryojenik ekipmanı bulmak zor ve pahalıdır.

440 serisi: Ülkemizde bıçakçılıkta en fazla kullanılan paslanmaz çelik türüdür. Ancak 440 serisi aslında 3 tiptan oluşur: 440 a - b ve c. Genelde bıçaklarda görebileceğiniz 440 etiketi 440 a veya şanslıysanızz 440 b'yi aslında niteler. 440a kesinlikle bıçak çeliği olarak çok kalitesiz bir çeliktir. Ne yeterli aşınma direnci, ne yeterli sertleştirilebilme ne de darbe dayanımı vardır. 440b ise 1980-90'lardan beri gelen oldukça popüler bir üründür. Aslında paslanmaz çelik piyasasında oldukça eski bir nesil olmasına rağmen kabul edilebilir değerlere sahiptir, özellikle orta boyutlu ve biraz yiksek ağız açılarına sahip tipte bıçaklara uygundur, daha ince ve narin ağızlan için biraz yumuşak ve kırılgan özelliklere sahiptir. 440c ise dünyaca ünlü birçok ustanın tercihi olan bir çeliktir. Bu çelik hem yüksek karbon, hem yüksek krom oranlarıyla hem paslanma ve asite karşı dayanıklı hem de yüksek aşınma direncine sahip bir türdür. Ayrıca homojen yapısı ve ince kristal yapısı ile yüksek parlatma kapasitesine sahiptir. Bu tür çeliklerin hepsi hem ısıl işlem ekipmanı hem de yüksek performans isteniyorsa kiryojenik ekipman gerektirir....

Toz metalurjik çelikler , CPM154, RWL34, ATS34, AEBL vs... Bu tür çelikler bıçakçılıkta en yüksek teknolojiyi simgeler. Hem diğer paslanmazlara göre daha yüksek bir darbe dayanımı hem de mükemmel homojen yapısıyla işleme kolaylığı ile öne çıkarlar. Bu çelikler alaşım malzemesinin sinterlenmesiyle yapılır ve oldukça prestijli sektörlerde güvenle kullanılır. Mesela havacılık ve uzay araçları yapımında bu tip toz metalurjik çelikler son zamanlarda odukça rağbette. Bu tip çeliklerin en önemli dezavantajı fiyatlarıdır. Normal bir paslanmaz çeliğin 2-3 katı pahalıdır. Karbon çeliğine göre ise 10larca kat pahalıdır. Ben en çok RWL34 ile çalışmayı severim, zımpara bandında nerdeyse bakır ya da alminyum kadar kolay şekillendiriliyor, sertleştirildiğinde ise inanılmaz keskinliklere ulaşabiliyor.

Daha da ilerişi: Titanyum, S30V, S90V, seramik, obsidyen...  Bu tip malzemelerden bıçak yapmak mümkün, ancak kesinlikle büyük ustalık ve bilgi gerektiren, modern ekipman veya muhteşem bir sabır gerektiren çok zor işlenebilen malzemeler. Hemen hemen konumuz dışı...


Benim kişisel tavsiyem öncelikle üretim yönteminizi kararlaştırmanız gerektiği. Eğer çelik döveceğim diyorsanız başlangıç olarak basit karbon çeliklerine yönelin derim. Özellikle 1070 - 1084 gibi çelikler bu işe başlamak için en mükemmel seçimlerdir. Her ikisi de kolay dövülür, manyetik noktanın (curie noktası, yaklaşık feritik dönüşüm noktası olan 727 C) bir miktar üzerinde östenitlenir, fazla aynı ısıda tutma istemez (yaklaşık 1 - 2 dakika yeterllidir), 60 - 70 derecede ısıtılmış kanola ya da ayçiçek yağı gibi ortamlarda oldukça iyi sertleşir, kolay şekillendirilir, kolay parlatılır....

Eğer talaşlı üretim yapacaksanız en iyisi tabii ki tavsiyem toz metalurjik çeliklerdir. Öncelikle kolay ve hızlı şekillendirilir, mükemmel bir bıçak malzemesidir. Ancak ısıl işlemi yeni başlayalar için sorunludur, bunun için yaptığınız bıçağı yakındaki bir ısıl işlem yapan atölyeye göndermeniz gerekir. Bunun dışında tabii ki kendiniz ısıl işlem yapacaksanız bence talaşlı olsun, dövme olsun öncelikle bilinen, ısıl işlem spesifikasyonlarını kesin olarak bulabileceğiniz bir çelik olsun derim ve uzun östenitlenme ısısında tutulmayı gerektirmeyen, perlit dönüşümü çok ani olmayan  1060 1084 arasındaki çelikleri deneyiniz. Ayrıca bulması baya zor ama bulabilirseniz 5160 da güzel bir başlangıç çeliğidir....
 
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 04:34:12
Çeliği aldınız diyelim. Ne kadar tutar? Düz karbon çeliği, mesela 1 metre uzunlukta, 30 X 7 mm'lik bir bar 20 - 40 YTL arasında alınabilir. Tam olarak bilmiyorum şimdiki fiyatlarını ama ben 1 metre RWL34'ü isveçten 150 - 170 YTL'ye getirttiğime göre karbon çeliği aynı boyutta yaklaşık 15-20 YTL olmalı herhalde...

Bundan sonra nasıl bıçak şeklini vereceğim diye düşüneceksiniz. Bu işin bir çok şekli olsa da temelde iki yöntem öne çıkıyor. Dövme, talaşlı üretim:

Dövmek için tabii ki çekiç, örs ve ateşe ihtiyacımız var. Ancak bu kadar ciddi girişmeye gerek yok. Bir tren rayı parçası, ağır bir demir parçası örs olarak kullanılabilir. Ben de ilk olarak hurdalıktan bulduğum ağır bir demir parçası kullanmıştım, uzum zaman işimi gördü, bir sürü iş çıkarttı. Toplam masraf 4-5YTL...

 Ocak işi de oldukça kolay.
(http://wpcontent.answers.com/wikipedia/commons/thumb/b/bc/Coal-forge-diagram.svg/350px-Coal-forge-diagram.svg.png)
Bu tür bir ocak yapmak veya bir demirciye yaptırmak çok da maliyetli bir iş değil. En önemli şey, ve çok kişinin yaptığı hata resimde de gördüğünüz (ash yazılı) külün dökülme yolunun açık olması. Bu unutulursa ocak genelde çok iş görmez. Ben bu hatayı yaptım biliyorum :)..  Körük lazım tabii. Bu iş için ise bizim emektar saç kurutma makinesi mükemmel, tabii saç kurutma makinasının rezistanslarına ihtiyacımız yok, 2 saat hava üflemesini bekleyemezsiniz bir saç kurutmasından eğer ısıtıyorsa....
İşte bir güzel örnek:
(http://forums.dfoggknives.com/uploads/monthly_02_2009/post-26058-1235362487.jpg)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 05:21:24
Şimdiye kadar, demirciye de ocağı yaptırttık diyelim, saç kurutma makinamız da yoktu onu almak zorunda kaldık. Bu durumda elimizde şimdi çeliğimiz, örsümüz, ocağımız ve körüğümüz var, ve hepsi yaklaşık 100 YTL'nin aldına mal oldu. Ben hep derim, çok ucuz başlanan ama ilerledikçe müthiş bir şekilde kesenizi boşaltan bir hobi bu...

Şimdi geldik çekice: Bu işin en önemli kısmı çekicin sapında, elinize oturmalı ama sapı çok usun olmamalı. Bu arada bir tarafı yuvarlak düz, bir tarafı küresel tipik demirci çekici en güzelidir. Ben İzmir'de bir hırdavatçıda bulmuştum en favori çekicimi. Emin olun zamanla sahip olduğunuz çekiç sayısı sizi ciddi biçimde şaşırtacaktır :) Çekice'de 20 YTL verelim...

En önemli malzemelerden biri de eğedir. Büyük ve düz, ele oturan rahat tutuşlu bir eğe alınız. Bu eğeyi çok çeşitli işlerde kullanacağız. Ancak eğeyi kullanabilmemiz için bir de mengeneye ihtiyacımız var. Maalesef bu malzemelerimizin içindeki en pahalı olanı. 70 - 80 YTL'ye orta boyutlu bir masa üstü mengene alabiliriz. Daha ucuz bulabilirsiniz ama bulduğunuz ya iki gün sonra elinizde kalacak bir çin malı veya kullanışsız derecede küçük bir mengene olacaktır. Eğer bu işte ciddi iseniz mengeneye 150 - 250 YTL'yi vermekten çekinmeyin derim. Hayat boyu işinizi görecek bir alet aldığınızı göz önünde bulundurun... Mesela gittigidiyor.com sitesinde bir tane 80 YTL'ye buldum, bu tip bir ikinci el mengene oldukca uzun süre işinizi görür: (http://images.gittigidiyor.com/2002/Sanayi-Tipi-Mengene-2-EL__20027714_0.jpg)

Etti 180 YTL... Ancak bu kaba fiyat. Tabii ki deri eldiven, mangal kömürü, kova, tel fırça, kalın önlük, örs için parçayı bel hizası civarına yerleştireceğimiz bir kütük lazım.

Bu saydıklarımı toparladığınızda kesinlikle artık dövme ile şekillendirmeye hazır sayılırsınız.
Unuttum bir de pense gerekiyor. Uzun saplı (40 CM'den uzun ) ve güçlü birşey istiyoruz, çünkü 1000 derecelik bir çelik parçasını işin ortasında ayağınıza düşürmek ya da çekiçle döverken 5 metre öteye fırlayıvermesini istemezsiniz, gerçekten tatsız şeyler olabilir. Ben düzgün bir demirçi maşası (pensesi) bulamadım ve kendim yaptım. Bu alet şöyle birşeye benziyor: (http://www.habairon.org/Nov03/James_Tong.jpg)
Ancak şu da mümkün:
iyi kalitede bir pense bulunuz. Plastik tutamakları soyunuz. Uzunca iki demir parçası kaynaklayınız. İlk başlangıçta, kendi maşanızı yapana kadar sizi idare edecektir.

Bu arada kaynak yapma imkanınız varsa çalışma parçanızı geçici olarak bir demir çubuğa kaynaklayabilirsiniz. Bu aslında en güvenli yöntem çünkü demirci maşasını kullanmak bile belli bir deneyim gerektirir ve ilk çekiç vuruşlar oldukça dengesiz olduğundan parçayı fırlatabilirsiniz....

Bugünlük bu kadar. Yarın kesme yöntemleri ve talaşlı şekil verme üzerine yazacağım...
Sağlıcakla kalınız...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 13:12:58
Günaydın,
Büyük bir şevkle yazıma devam etmek için uyku pek tutturamadım.

Çeliğimizi aldık, döverek şekil vereceğimiz bir düzeneğimiz ve bunu yapabilmek için kömür ocağımız elimizde. Ancak sonuçta bıçağımıza son şeklini verebilmek için çeliği kesmemiz gerekiyor. Bu iş için neyse ki çok güzel ve ucuz bir alet var hemen hırdavatçılardan alabileceğimiz: demir testeresi. Doğru kullanıldığında bir demir testeresi ile tüm kesme işlemlerimizi yapabiliriz ve çok hızlı iş görür. Özellikle ince et kalınlığına sahip ve yumuşak tavlanmış çelikleri oldukça hızlı bir şekilde kesebiliriz. İşin püf noktası da bu yumuşaklık. Bıçak çeliğimiz çok yüksek ihtimalle yumuşak "annealed" durumda elimize gelecektir. Bu çeliği istediğimiz şekle sokmak demir testeresi ile çocuk oyuncağıdır. Ama dövüldükten sonra sertleşmiş veya bilerek sertleştirilmiş çelikte bir faydası olmaz. Bu iş için çeliği yumuşatmak gerekiyor. Eh elimizde ocağımız var. Bu iş için çeliği manyetik noktanın üzerine çıkarıp (bu iş için bir mıknatıs alıyorsunuz ve çeliği ısıtmaya başlıyorsunuz, belli bir ısıda çelik tüm mıknatıslanma özelliğini kaybeder, bu noktada biraz daha ısıtıp çeliğin daha açık bir renk almasını sağlıyorsunuz, ama isterseniz bu konuları başka bir konu başlığı altında etraflıca konuşalım) ocağın körüğünü kapatıp kızgın korların içinde bırakıyorsunuz. Ocak ısısını muhafaza etsin diye yalıtkan bir madde ile kaplıyorsunuz. Bu iş için en güzel malzeme komik gelecek ama, "kedi kumu". Bentonit veya vermikülitten yapılma doğal, renksiz ve parfümsüz herhangi bir kedi kumu işinizi çok iyi görecektir. 6-12 saat içinde ancak 100 derecelere kadar inecektir ocak ısısı. Bu arada çelik bileşenleri küresel perlit yapısına dönüşecektir. İste bu yapıyı kesmek bir demir testeresi için kahvaltı bıçağının tereyağ kesmesi kadar kolaydır... Ancak biraz alet deneyiminiz varsa elde edeceğiniz en yararlı aletlerden biri spiral ya da canavar denilen tehlikeli bir alet. Aslında yeni başlayanlara asla bu aleti önermiyorum, öncelikle hayati tehlikesinden ötürü, ikincisi de çok hızlı aşındırma yüzünden ortaya çıkan muhteşem ısıdan dolayı. Spiralle kestiğiniz çelikte yapısal gerilimler çok yükselir, bu yüzden her kesim sonrasında gerilim alma islemi yapmanız gerekir ki bu da her kesim sonrasında en az 1-2 saatlik bir normalizasyon işlemi demektir. Hem tehlikeli hem de aslında kazandırdığı bir zaman yok. Eğer tembellik varsa alın derim, ancak sonuçta kıvrılmış bükülmüş bıçaklarınız olmasın istiyorsanız normalizasyon konusunda üşenmemeniz gerek...

Bir başka kesme aletini ele alacağım ki bu en ideali. Bunun adı dikey şerit testere. Ancak çelik kesebilen yavaşlıkta tablalı şerit testereler maalesef oldukça pahalı, pahalı derken 1500 - 2000 YTL ve üzerinden bahsediyorum. Bu iş için daha ucuz bir çözümümüz var ama:  8) Modifikasyon  ;D . Ülkemiz gençleri modifikasyonu arabalardan oldukça iyi bilirler, bu yüzden ilgili gençlerimizin bu işi ciddiye almışlarsa kesinlikle bu aleti yapmaya yöneleceğini seziyorum.
İşte tarifi:
Ülkemizde bulunabilen taşınabilir bir demir kesme şerit testeresi alınır. Bunun adı yurtdışında "portaband". Benim bulabildiğim ürün ise Makita 2107 F veya FK... FK ürünün taşıma çantasında verildiği anlamına geliyor, bizim buna ihtiyacımız yok, onun için daha ucuz olan F modelini alabiliriz. Bu aleti aldıktan sonra yapmamız gereken modifikasyon tam olarak birkaç saatimizi alacaktır. Makinayı dikine monte edip kesme klavuzunun yerine tabla yerleştireceğiz.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 13:34:38
İlk aldığımızda makine şu şekilde kullanışlı bir alet, ama elde boru filan keseceksek kullanışlı, bu hali bizim işimize hiç yaramıyor:
(http://images.toolstop.co.uk/product/MAK-2107FK.jpg)

Ancak biraz modifikasyonla atölyemizde bant zımparadan sonra en yararlı aleti elde etmiş oluyoruz. İşte benim çözümüm:
(http://lh6.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SqjTblmnj2I/AAAAAAAADDo/0hiO2SiA-10/s512/DSC02751.JPG)
(http://lh4.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SqjTYowNnAI/AAAAAAAADDg/UBQwWvRKq2M/s512/DSC02749.JPG)

Tablamızı da koyduk mu tamamdır...

(http://lh6.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SqjTaRCYQ9I/AAAAAAAADDk/0k9f3RFigmU/s640/DSC02750.JPG)

Bu aletle sadece çelik kesmeyeceğiz, ahşaptan ince dilimler kesip kabza malzememizi keseceğiz, boynuzları ikiye bölebileceğiz, pirinç, bakır, çelik balçak veya "bolster" (yastık) kesebileceğiz. Benim atölyemde bu aleti ürettikten sonra işim ciddi biçimde keyiflendi....

Ancak ilk projeleriniz için bu kadar bir yatırıma ihtiyacınız yok, bir el testeresi 10 YTL filan. Eğer eliniz işe yatkınsa bir spiral ise 40-50 YTL... Eğer ben işi ciddiye alıyorum diyorsanız, maddi durumunuz da yeterliyse 700 YTL civarına şerit testereyi alabilirsiniz. Bıçaklarını bulmak zor oluyor, makita ise tek bıçağı size 45 doların üzerine satmaya çalışıyor. Ancak Amerika'da Türkiye'ye sipariş yollayan bir firma buldum, 25 dolara üçlü bir testere takımını getirtebiliyorsunuz. Teki 45 dolar nerde üçü 25 nerde diyorsunuz tabii, haklısınız, ama sanmayın Makitanın size verdiği bıçak Amerika'dan getirttiğimiz testereden çok daha kaliteli. Tam tersi, Amerika'dan getirttiğimiz bıçak Lenox'un bimetal testere bıçağı, ve daha kalitelisi yok. Türkiye'de büyük firmalar bizim başka alternatifimizin olmadığını sanarak bizi enayi yerine koyuyorlar: Bu hobiye giriştiyseniz bu işte en önemli nokta bu tuzaklara düşmemeniz, yoksa üç kuruşluk malın daha kötüsünü size 100'e satarlar....
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 13:54:47
Geldik delik delmeye,
Tabii ki delik delmek bıçakçılıkta önemli bir mesele, çift parça kabza malzemesinin bıçağa monte edilebilmesinin en iyi yolu perçin veya pinler kullanmaktır. Bu işi yapabilmek içinse el matkabı ile yapamayacağını şekilde bıçağa tam dik delikler delmek zorundasınız. Bu iş için sütun matabı en güzel alet. Peki sütun matkabı ile daha ne yapabiliriz:
Bıçağın kenarlarını matkaba takılan saplı taşlarla ya da çelik freze için üretilmiş silindirik eğelerle düzeltebiliriz. Başka: deliklerimizi konik taş veya freze eğesi ile pahlayabiliriz (bu pah ısıl işlem öncesi deliklerde yapılmalı, yoksa dik ve keskin kenarlı deliklerin etrafında çok yüksek gerilim birikip sertleştirme sonrası buralarda mikro çatlaklar oluşacaktır: mikro çatlaklar ise en son istediğimiz şeylerden biridir, yaptığınız bir bıçak günle haftalar sonra elinizde iki parça halinde kalabilir). Boynuz veya ahşap gizli kuyruk (hidden tang) denilen yöntem için ortasından dikine delik açılabilir. Veya matkaba takılan polisaj ve ya skotch brite diskleri ile çeliğimizde polisaj veya saten bitiriş yapabiliriz. Sütun matkabı konusu aslında çok gözde büyütülür ancak bizim işimiz küçük ve hafif malzeme ile olduğundan küçük veya orta boylu, o kadar da güçlü olmayan herhangi bir matkap işimizi görecektir. Ben 5-6 yıldır bir çin malı matkap kullanıyorum, hala çalışıyor (bana rağmen  :P). Mesela şu tip bir küçük matkap size 80 - 120 YTL çivarına mal olur :
(http://www.724magaza.com/pimg/10067/240/20985_jdp_8L.jpg)

Ancak delik delmenin tek yolu bu değildir. En eski yöntem yine örste dövme sıcaklığında çeliğin bir kalem ile delinmesidir. Bu hala bazı demirciler tarafından kullanılan bir yöntem. Tabii biraz deneyim gerektiriyor, ancak alışınca inanamayacağınız kadar kolay ve düzgün sonuçlar elde edebilirsiniz. Siz yine de bir matkap edinin, ama deneyim olması açısından bu yöntemi de deneyin, ilerde bıçak şekillendirmede, balta kazma çekiç gibi aletlerin sap oyuklarını açmada önemli bir bilgi olacaktır....
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 14:40:57
Artık atölyeme gideyim diyorum. Uzun zamandır gidemedim (2 gün uzun geliyor), sırf şu konuları derleyip aktarabileyim diye. Emin olunuz devamı akşam gelecek. Daha çook işimiz var. Delik delmeyle iş bitmiyor :)

Bir de tavsiye, benim şu an olduğum gibi uykusuz işe girişmeyin, alimallah kazaya sebep olabilir dikkat dağınıklığı. Unutmayın, dinyadaki en keyifli ama bir o kadar da en tehlikeli sanatını icra ediyorsunuz. Eğer çok mecbursanız kahvenizi olabildiğince acı yapınız ve işin el işi kısımlarını o gün yapınız, makine açmayınız. Ben şu anda elde zımpara işini bu gün yapacağım mesela. Zaten bu sanatta zımpara kağıdının ne kadar büyük bir icat olduğunun her geçen gün daha bir ayırdına varıyorsunuz. Bu arada söyleyeyim, en kaliteli bıçaklarda yaklaşık işin %80 - 90'ı zımpara kağıdı ile yapılır. Yani gerisi teferruat. Elinize bir testere, bir eğe biraz da zımpara kağıdı varsa, çeliğiniz de hazırsa bıçak yapmamak için geçerli bir sebebiniz kalmamıştır. Hep sorarlar, bu bıçakları nasıl yapıyorsun diye: cevabım hep aynıdır, "sabırla efendim, sabırla...."    ;)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Eylem Cengiz - 10 Eylül 2009, 16:30:38


Emre Bey, elinize kaleminize sağlık.

İş yerinde satır satır hakkını veremeden okudum yazdıklarınızı. Maalesef ancak akşam olunca hakkını vereceğim metinlerin.

Ben hızlıca bir iki aktarım yapayım yanlızca. Hızlı olmaya çalıştığımdan hatam olabilir, akşam yine gözden geçireceğim yazdıklarımı.

Anlatımınızın bütünlüğünü bozmamak için kendi atölye tecrübelerimi araya karıştırmayayım. Buna karşılık alet ve malzemelere dair bir şeyler yazayım.

--- o ---

Mengene: Kanca'nın (Bkz.: http://www.kanca.com.tr/ (http://www.kanca.com.tr/)) dövme demirden 100'lük mengenesi 150 lira civarındadır. Ben bir Antalya firması olan Bağcıoğlu'nun 100'lük döküm mengenesini Karaköy'de 45 liraya aldım.

Çelik: Şimdilik bana yakın sanayi siteleri işimi gördü. Yalnız bu ortamlarda gördüğüm şu ki, yabancı bıçak forumlarının çelik isimleri, kodları burada anlamsız. AISI/SAE çeliklerin buradaki DIN kodlarını bilmek gerekli. Örneğin 1070 yerine Ck67 aramak, D2 yerine 1.2379 aramak gerekli. Burada bir önemli husus da Amerika'daki ustalar da insanlık haliyle orada ne varsa onları deniyor ve denedikleri arasından tavsiyeler veriyorlar. Amerika'lıların hiç bahsetmedikleri çeliklere kötü çelik dememek gerek.

50mm x 6mm x 2000mm'lik 1.2379'u (kodda sonradan düzeltme yaptım.) (Böhler K110) kilosunu 3,5 Euro'dan aldım. Yani burada D2 6 mm lik lama olarak bulunabiliyor. Daha incesini bulamadım ama buna da şükür. (Bulduklarım 6mm, 10 mm vs.)

Ck67, Ck75 gibi çelikler levha halinde bulunuyor. Çubuğa göre dezavantaj gibi görünse de levha da gayet kullanışlı oluyor. Yalnız 2x1 metre gibi büyük boyutlarda bulunuyor. Parası dert değil de boyut korkunç. Kalınlığını hatırlamıyorum ama 2m x 1m'lik bir levha 300 liraydı. Arayıp parça levha buldum ben de...

Örs: Kancanın 20 kiloluk örsü 500-600 lira gibi! Perpa'da ise 25-30 kg'luk bir örs 250 lira ama maalesef döküm. Ben de bir çelik blok satın aldım ve kullanıyorum. Bundan sonra hurdalık gezince ufkum daha da açıldı. Buna dayanarak hesaplılık ve metalin sertliği adına tavsiyem, kalıpçıların hurdalarından uygun boy ve şekilde bir blok seçip bunu kullanmaktır.

ilk aklıma gelenler bunlar...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 16:50:03
Eylem Bey,
Teşekkürler düzeltme ve katkılarınızdan dolayı, DIN normları konusu önemliydi. Ben de K110 çelik kullanıyorum. Maalesef benim bulduğum çelik 2 X 1 metrelik 3.5 mm'lik levha oldu. Neyse ki Osmanlı Çelik'te günlerce dert anlatarak levhayı ikiye böldürtmeyi başarabildim. 1 X 1 metre 3.5 mm çelik 290 YTL'ye kargosuyla beraber geldi. Ancak insanların AISI normlarına aşina olması da önemli çünkü çoğu çeliği dışardan sipariş etmek zorunda kalabiliyorsunuz, malum ülkemizdeki çelik tedarikçileri ton bazında iş yapmaya alışıklar ve çok büyük ihtimalle sizi başlarından atıyorlar. Artık tamamen yurt dışındaki tedarikçilerle çalışmaya başladım, birincisi size garip gelebilir ama daha ucuza gelmesi ikincisi aldığınız servisin sizi ciddiye alması. Keşke bunlara hiç gerek olmasa. Zaman içinde birçoğumuzun aynı tedarikçiye baskı uygulamasıyla elindeki stoku bizim için kullanışlı boyutlarla zenginleştirmesi mümkün olabilir. Aslında bu konu çok ilginç bir konu, ekonomik durgunluk ile bizim gibi küçük ihtiyaç sahipleri bazı firmalarda fark yaratabilir. Bunun için bu forumda sizin yaptığınız gibi bilgileri paylaşmak çok önemli. Mesela CK75'i nerede bulduğunuz bilgisi beni çok ilgilendirir. Veya W1 gibi bir çeliği 2cm çapta çubuk halinde bulabilsek dövme ile uğraşan arkadaşlarımızın önü ciddi ölçüde açılabilir. Bu konu başlığı gelecekte baya zenginleşecek gibi görünüyor.
Buradan herkesi tedarik ettikleri malzemelerin kaynaklarını paylaşmaya çağırabilir miyim? Mesela Bağcıoğlu diye bir marka duymamıştım ama çok ciddi ilgimi çekti, zira oldukça büyük bir mengene almak üzereydim yakında, ancak Bağcıoğlunun fiyat avantajı çok ilgi çekici...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Eylem Cengiz - 10 Eylül 2009, 17:18:33
Aman yanlış anlaşılmasın, elimde Ck75 yok, biraz Ck67 var. Spesifik olarak Ck75 gerekli ise çevrede bir bakınayım?

Demek ki Osmanlı Çelik'te bahsettikleri sizdiniz.  :)

3.5 mm çok makul bir kalınlık, tedarik için uğraşmaya neden değdiği ortada.

Bağcıoğlu'nu müthiş bir ürün diye almadım, ancak fena bir mengene de çıkmadı. Tesadüfen Afyon'da bir dükkanda görmüştüm. İstanbul'da Karaköy'de bulunca aldım. Daha başka markalar da var ortalıkta ama yerli olduğundan şüphe ettiklerime direkman bakmadım.


Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 20:41:35
Vallahi eğer CK75 (AISI 1075) bulabilirseniz, biraz çubuk ya da levha alabilirim aslında. Şu hamon olayı ile uğraşmak nasip olmadı şu ana kadar. Eğer bulabilirseniz hayalimdeki tanto'yu yapabilirim  :). Ben makul boyutlarda bulamamıştım şimdiye kadar....
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Eylem Cengiz - 10 Eylül 2009, 21:13:23
Metali neyle maskelemeyi düşünüyorsunuz?

Ben de kendimce ufak denemeler yapmaya çalışıyorum. Dün ufak bir ck67 parçasını pratik olsun diye dövmüştüm. Belki bir dahaki sefere kısmi su vermeyi denerim.

Acaba refrakter harcı ile denesem olur mu?

DES'e Ck75 için bakayım. Ck67 ve Ck75 gibi ürünleri çubuk olarak bulabileceğimi sanmıyorum. Plaka yada bobin hali popüler gibi.

Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 22:18:10
Bir kere deneyip başarısız olmuştum zamanında, sorun refrakter harcında filan değil kullandığım çelikti. Tahmin edersiniz ki kamyon makası  :-[

1075 (CK75) ile başarılı olabiliriz. Önemli olan kilin uygulanması. Sanırım refrakter harcı iş görecektir, ancak emin değilim. Benim düşündüğüm şamot kili. Ama değişik tarifler var. Kum - kırmızı kil ve kül karıştırılıyor çoğu orjinal Japon ustaları. Amerikadaki denemelerde bunun yerini Satanite denilen bir refrakter harcı almış. Tam bilemiyorum, denemek lazım. Sanırım "hamon" konusunda ayrı bir konu başlığı açmalı, hepimiz kendi denemelerimizi oraya koyabiliriz, şuradaki gibi : http://forums.dfoggknives.com/index.php?showtopic=5953&st=0 (http://forums.dfoggknives.com/index.php?showtopic=5953&st=0)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 22:57:19
Neyse devam edelim. İşin en çivcivli yerine geliyoruz.

Bıçağımızı ister döverek ister keserek artık şekillendirebilecek malzememiz var. Şimdiye kadar sadece malzemelerden konuştuk. Halbuki bunun bir de teknik kısmı var.

Önemli detaylar:
Çeliğimiz sert mi idi yoksa yumuşak mı geldi. Bunu anlamamız için bazı basit metalurji bilgisine ihtiyacımız var. Sefa Bey'in hazırladığı çok güzel konuya (http://cebehane.com/forum/index.php?topic=33.0 (http://cebehane.com/forum/index.php?topic=33.0)) fazla ekleyebileceğim bir şey yok aslında. Ancak bu konuyu daha pratik yönüyle ele alalım:

Çeliği sert yapan şey biliyorsunuz ki çeliğin kristal yapısı. Bu kristal yapısı eğer demir ve karbonun el ele tutuşarak ince uzun "martenzit" dediğimiz şeklinde olursa bu yapı değişimlere dirençli, sert bir çeliğe neden oluyor. Eğer karbonlar bir tarafta demir atomları bir tarafta toplaşmış şekilde küresel olursa (perlit) bu yapı yumuşak, biz nereye çekersek oraya giden bir şekle kavuşuyor. Arada bir sürü yapı var aslında ama bizi şu anda ilgilendiren bu martensit ve perlit yapıları. Yukarda martensit karbon çeliğinin kolay bir şekilde nasıl  perlite dönüştürüleceğini (annealing denilen doğru kullanıyor muyum tam bilemiyorum gerçi "yumuşatma tavı" işlemi) anlatmıştım.

Dünya bilim çevresinde bazı normlar vardır, bunların çoğu aynı şeyleri farklı biçimlerde tanımlarlar. Bunların en güzel örneklerinden biri de sertlik konusundadır. En kolay öğrenilip test edileni Mohs sertlik derecesidir. Çok basit bir ilke ile düzenlenir. Bir nesne başka nesneden daha sert ise diğer nesneyi çizer. Nekadar güçlü çizdiği de onun diğerinden ne kadar sert olduğu ile alakalıdır. Bu yoldan çıkarak yapılmış Mohs sertlik skalasında en tepede Elmas 10 Mohs sertlik değeriyle, en dipte de talk 1 sertlik derecesiyle durur. Bu skalaya göre çelik değişik kademelerdedir. Bunun nedeni çeliğin sabit bir sertliğinin olmayışı.
Eğer çeliğimiz tamamen karbon ile demirin iç içe geçtiği en sert noktasında ise bu çeliğimizin yaklaşık sertlik derecesi 7.5 ile 8 arasındadır. Eğer çeliğimiz tamamen perlitse bu yumuşak yapının değeri yaklaşık 4 ile 4.5 arasındadır. Eğer çeliğimizi kullanılabilir (kırılgan olmayan) şekilde menevişlemiş isek (temper yani) bu çelik hemen hemen cam ile aynı sertlikte, yani yaklaşık 6.5 -7 arasında olacaktır. Bu bilgi bizim sertliği kabaca anlamamıza çok yardımcı olacak olan Eğe testinin önünü açıyor. Bu testi yaptığınız bıçağın tam sertleşip sertleşmediğine bakmak için yapabileceğimiz gibi, herhangi bir bıçağın diğerinden daha sert olup olmadığını anlamak için de kullanabiliriz. Aman pahalı bir bıçakta denemeyin, eğer çizilirse üzülürsünüz :) Hoş pahalı ise çizilmemesi lazım değil mi?
Çeliğimizi alıp mengeneye sıkıştıralım ve eğemizle (taze, körleşmemiş bir eğe tabii) çeliğin kenarında bir oyuk oluşturmaya çalışıyor gibi sürtelim. Normalde yeni aldığınız çelik 8 derecesinde sertliği olan eğemizin 4.5 sertlikte olması gereken yumuşak çelikte ciddi bir hasar yarattığını göreceksiniz. Sonuçta yapıda bir bütünlük yoktur ve kolayca bir etkenle ana yapıdan ayrılırlar çelik talaşları... Ancak tiz bir sesle eğe sanki çeliğin üstünde kayıyor gibi kaçarsa maalesef tedarikçi firmamız ucuza kaçıp yumuşatma tavı için fırınını yakmamış demek olur. Bu durumda bizim ocağı yakmak zorundalığımız kaçınılmaz  ;D
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 10 Eylül 2009, 23:23:52
Eğer çeliğimiz sert ise onu yumuşatıp işleyebileceğimiz bir hale getirdik, değil ise zaten bir sorun yok. Başlamak için sadece elimizde diyelim ki ocağımız, demir testeremiz, matkabımız var. Örs veya çekiç ile uğraşamam, şehirde yaşıyorum komşular rahatsız olur diyorsunuz. Hiç dert değil. Dünyanın en iyilerinden bazıları sadece bu malzeme ile bıçak üretiyorlar. Mesela şu usta sadece eğe ve zımpara kağıdı ile inanılmaz eserler çıkarıyor. Bu eserlerin 5000 doların altına satıldığı görülmemiştir daha. Siz düşünün...
http://www.wolfeknives.com/Pages/galpages/straight1.html (http://www.wolfeknives.com/Pages/galpages/straight1.html)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 00:04:54
Eğe ve demir testeresi ile çalışmayı öğrenmek çok kolaydır. 4-5 mm kalınlıkta bir basit yapı çeliği alınız demirciden. 3 - 4 cm genişlikte olsun. Demirin (yani düşük karbonlu çeliğin - özür dilerim Sefa Bey :) ) üzerine yapmak istediğiniz bıçağın şeklini çiziniz. Şu anda güzel bıçak çeliği kullanmıyoruz, çünkü ilk denemelerde hep bir şeyler ters gider, boşa çelik harcamaya gerek yok.
Matkabımızın yanına gidelim ve 3-4 mm çaplı matkap ucumuzu yerleştirelim. Aman dikkat HSS etiketli çelik matkabı alacağız, ahşap matkapları hiç işimize yaramayacak. Bir de siz siz olun matkap ucu alırken mutlaka ince uçlardan birkaç tane alınız. Arada bir en incelerin kırılma ihtimali yüksek.

Çeliğimizde çizdiğimiz bıçak profili çizgisinin 4 mm matkap kullanıyorsak 2mm dışında, 4 mm uzaklıkta art arda bir çekiç yardımı ile sert duvar çivisi ile matkap ile deleceğimiz yerlere işaret koyalım. Bu işaret için biraz sertçe çivimizi çekiçleyelim. Küçük oyuklarla kaplanmış olmalı bıçağımızın dış çevresi. Bu oyuklar matkabın ilk çeliği keserken kayıp istemediğimiz noktaları delmesini önlediği gibi, bu kayma sırasında bir çok matkap ucu kırmanızı da önleyecektir. İnanın bunu öğrenmeden önce matkap ucuna verdiğim paranın haddi hesabı yoktu.
Sütun matkabı ile delik delerken birkaç şeye dikkat etmeliyiz. Birincisi çalışma sertleşmesi diye direk ingilizceden cevirdiğim olgu. Çoğu metal soğuk halde bile baskı ile karşılaştığında sertleşir. Bu sertlik ısıl işlem sertliğine benzemez, kırılgan ve sığdır. Bu sertleşmenin matkap kullanımındaki asıl nedeni "elimizi korkak alıştırmamız"dır. Yani yeterli basıncı vermiyoruzdur. Matkap ucu kesmek yerine çelik yüzeyine sürtünür ve o alanı sertleştirir. Eğer çok bastırırsanız da bu sefer matkap ucunu kırmanız işten değil. Arada derede hoş bir kesme sesi ile birlikte helezonik yay şeklinde talaşı kaldırması gerekir. Bu arada deliğin delindiği noktaya arada bir WD40 sıkmak matkap ucunu soğuk tutmakta işe yarar. Çok ısınan matkap ucu kolay körleşir. Bu yüzden fazla ısınmasına izin vermeyin. Bir de matkap dönme hızı en yavaşta olsun. Bunun için sütun matkabının üst kapağını açıp kayışı en alt kasnak takımına alırsınız genelde...
Güvenlik: Matkap ile çelik delerken "helikopter" efekti denilen, özellikle sivri ve keskin kenarlı objelerde yaşanan oldukça da tehlikeli olabilen bir durum vardır. Bu olay matkap ucunun girdiği tarafın aksinden çıkarken incelen demir parçasını büküp deliğin içinde dönemeyecek şekilde kendini sıkıştırması sonucu olur. Bazen yarı yolda takılabilir. Bunun en iyi önlemi matkaba sürekli aynı baskıyı vererek deliği kestirip, artık matkap ucu diğer taraftan çıkmak üzereyken baskıyı kademeli olarak azaltmaktır.
Yine de ne kadar dikkat ederseniz edin arada bir matkap ucu bir yerlerde sıkışacaktır. Matkap ucu dönmüyorken motor döndüğüne göre ne olur tahmin edin  :o . Pervane gibi dönen keskin kenarlı bir çelik parçası ile çıplak elle ve dikkatsiz bir şekilde karşılaşırsanız, ikinci deliği o elinizde 5 taneden daha az parmakla deliyor olursunuz. Bu yüzden delik delmeden önce işkence ile parçayı matkap tablasına tutturunuz, 100 tane delik delecek olsanız bile üşenmek yapacağınız son şey olabilir. 
Güvenlik konusuna ne kadar değinsem azdır. Ellerinizden başka matkap gözlerimiz için de çok tehlikeli bir araçtır, hatta bunu daha önce söylesem daha iyi olabilirdi aslında. Uç deliği delerken tabii ki talaş çıkartır, bu talaş ahşap talaşa hiç benzemez. Kenarları çok keskin uçları çok sivri çelik parçaları. Bunlar deliğin giriş noktasında matkap ucundan kurtulurlar ve tamamen rastgele etrafa uçuşmaya başlarlar. Siz en iyisi gözünüzden koruma gözlüklerini eksik etmeyiniz. Benden duymuş olmayın, gözleri kısmak bir işe yaramıyor, o talaşlar bir şekilde en fazla hasar vereceği yeri buluyorlar, birinci elden deneyimim var hiç de hoş bir durum değil.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 00:13:06
(http://www.eiromedia.com/TUTORIAL/Blade78.jpg)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 00:23:14
Yukarda ulaşmaya çalıştığımız noktanın resmi var. Bu delikleri eskiden (çocukken) oynadığımız "noktaları birleştir" oyunundaki gibi testere ile birleştiriyoruz. Emin olun çok kısa zaman alıyor. Bu işleme sanırım "çürütme" terimi verilir iş dünyasında, ama emin değilim. Bu şekilde kestiğimiz bıçak profilimiz yarım daire şeklinde çıkıntılarla taçlanmış olarak eğe ile düzleştirmeye hazırdır. Mengeneye sıkıştırdığımız profildeki çıkıntıları ikişer üçer eğe ile düzleyerek tamamen üstünde çalışacağımız beyaz kağıt gibi şekillendirmeye hazır bıçak profilini elde ediyoruz.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 00:34:24
(http://www.eiromedia.com/TUTORIAL/Blade7.jpg)
Elimizde siyahi bir bıçak profilimiz var ve yukardaki resim gibi parlak bir objeye çevirmek istiyoruz. Dikkat ederseniz elinizdeki malzeme aslında düz de değildi. Yüzeyi milimetrenin küsuratında bile olsa tepe ve çukurlardan oluşur. Hatta belli bir tarafa doğru yamuk bile olabilir. Bunu yok etmek için son derece teknolojik, modern iki alete başvuracağız: Cam ve zımpara kağıdı. Kalınca bir cam edinin, ayna da olabilir, boyutları bir zımpara kağıdı kadar yada daha iyisi kağıttan daha büyük olmalı. Camın üstüne kağıt yapştırıcısı olarak kırtasiyelerde satılan "pirit" sürün, düzgün ve ince bir tabaka olsun, arada boşluklar olmasın. Zımparamız başlangıçta 60 veya 80 kum olabilir. Hatta 40 bile olabilir. Ve tahmin edersiniz ki kağıdı cama yapıştırıp bıçağımızı buna bastırarak düzgün bir yüzey elde etmeye çalışıyoruz. Bu yüzey düzgün olmasa ne olur. Zaten ağız açacağız,  çeliği parlatacağız, daha bir sürü iş var, niye bu zahmet diyebilirsiniz. Ancak bundan sonraki işlem için çeliğimizin tamamen düz olması çok önemli, olmazsa olmaz...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 00:45:28
Elimizde artık, parlamasa da artık çelik renginde düzgün, silueti tamamen bir bıçağa benzeyen parçamız var.
Bıçaklarda çok çeşitli ağız tipleri vardır, bunların en çok kullanılanı çift taraflı "düz taşlanmış" ağızdır. Yani iki yüzde de biri birinin kopyası iki eğim neredeyse keskin kenar oluşturacak şekilde ortada birleşir. Bu "neredeyse" kelimesinin üstünde durmak istiyorum. İyi bıçak işini iyi yapan bıçaktır, bıçakların asıl işi de kesmektir. Peki bir bıçağı diğer bıçaktan daha keskin yapan şey nedir?
Bu tamamen bir geometri sorusudur. Trigonometri gibi bilgileri bilenler için bu geometriyi uygulamak bıçakçılıkta bir avantajdır.
Üç sorunumuz var aslında:
1. Bıçağın kalınlığı
2. Taşlama eğimi
3. Ağız eğimi

Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 01:02:46
(http://www.wickededgeusa.com/blog/images/knife_edge_double_bevel.gif)

Bu basit şekilde görüldüğü gibi, bir düz yanağımız var, ki bu bazı bıçaklarda olmayabilir. Bu tip bıçaklarda taşlama açısı tüm bıçak genişliğini kaplar, yani kesidinde düz bir kenar yoktur. Bu tiplere mesela "tam taşlanmış" ağız diyebiliriz herhalde. Belki de diyemeyiz, çok emin değilim  ::)
Ancak sonuçta bu eğim sırttaki kalınlıkla sınırlıdır ve ağızı keskin yapan kenar açısı ile sonlanır. Bu taşlama açısı ne kadar küçük olursa bıçağımız o kadar az direnç ile karşılaşacak ve yağ gibi kesip geçecektir, mi??.
Aslında değil, çünkü bu açı azalırsa bu sefer ağız kalınlığı artacaktır, bıçağın kestiği materyale ilk temas noktasındaki direnç bu sefer artacaktır. Hadi bu sefer taşlama eğimini artırıp ağız kalınlığını olabildiğince azaltalım, bu sefer de direnç taşlama açısında olacaktır, yani bıçağımız çok güzel kesip bir miktar ilerlediğinde materyali bir levye ile ayırmaya çalışıyormuş gibi zorlanacaktır. Peki ne yapacağız, bir türlüü bıçağımız yeterli performansa ulaşmıyor?
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 01:11:52
Tabii ki her şeyde olduğu gibi dengeyi tutturacağız. Taşlama açısını en iyisi taa sırta kadar uzatacağız, bu bize en keskin bıçağı verecektir, yani tam taşlanmış bıçak olabilecek en performanslı bıçaktır kesme becerisi açısından. Peki başka ne yapabiliriz?
İşte bu noktada teknikten çok deneyim, ustalık devreye giriyor. Ağız açısını olabilecek en düşük açıya ayarlamalıyız. Bu ne demek:
Çeliği boşuna kaliteli bıçak çeliği seçmedik, bir nedeni var: Eğer bıçağın ısıl işlemine hakim olursanız, ağız açısında olabilecek en düşük açılara ulaşabilirsiniz.
Bir bıçak kestiği materyalle temas ettiği noktada çok büyük kuvvetlere maruz kalır. Tam uç noktada bu kuvvet tonlarla ölçülür. Bu yüzden kesen kenarın arkasında bir destek olmalıdır, bu destek bıçağın ağız açısı arttıkça bu artışın çok daha fazla katı artar (küpüyle doğru orantılı matematik dilinde), ağız açısı azaldıkça destek de yine aynı hızla azalır. Bu durumda bir sınır oluşur, çelik belli bir açının altında iş göremez. Bu açının altında iki şey olur, ya kenar bükülür, ya da kırılır. Eğer bükülüyorsa çelik bu iş için fazla yumuşaktır, yani ısıl işlemi yanlış yapılmış, menevişleme derecesi yüksek tutulmuştur, ya da kırılıyorsa fazla serttir, çok az daha yüksek menevişleme işlemiyle bu sorun giderilebilir. Ancak yukarda da bahsettiğim gibi bu konuları konuşurken elimizdeki çeliğin düzgün bir bıçak çeliği olduğunu, sertleştirmeyi tam yaptığımızı (tüm yapıyı tamamen martensit yaptığımızı) ve bu martensitik yapıyı doğru ısıda temperlediğimizi (menevişlemek) varsayıyoruz.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 01:38:18
Şimdi elimizde iyi ısıl işlem görmüş, ağız açısı da 20-25 derece gibi rahatlıkla desteklenen bir açıda bir bıçak olduğunu varsayalım. Bu bıçağın ağzının normal işlerde bozulup bozulmayacağını test etmenin çok geçerli bir yöntemi var. Bıçağı kol kıllarınızı tıraş edecek kadar iyice bileyleyiniz. Mengeneye 6 milim çapında bir pirinç çubuk sıkıştırın. Bıçağı pirinç çubuğa 45 derece eğimle tutarak pirinci bıçakla kesme hareketi yapınız, bu işi yaparken bıçağa orta derecede bir baskı uygulayınız, bir ekmek bıçağıyla ekmek keser gibi. Sonra diğer tarafa 45 derece yatırıp işi tekrarlayınız. Bu işin sonunda ağızın hala tıraş edip etmediğini kontrol ediniz. Eğer ediyorsa bıçak testten geçmiştir. Eğer ağızda ışık altında inceleme sonucu bükülmeler, kırılmalar oluyorsa ya ısıl işlemde sorun vardır ya da ağız açısını çeliğin limitlerinin altında tutmuşsunuzdur.
İşte burada ısıl işlem ne kadar düzgün, amaca uygun yapılmışsa bu limit açı o kadar düşük olacaktır. Isıl işlem konusundaki deneyiminizi en güzel bu yöntemle teste tabi tutabilirsiniz. Eğer bir önceki denemeden daha düşük bir açıda bıçağınız testten geçiyorsa bu konuda uzmanlaşıyorsunuz demektir.

Bu konuyu daha fazla anlatamayacağım çünkü tarif etmeye çalıştıkça elime koluma dolanıyormuş hissi doğuyor.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 01:50:01
Bu günlük de bu kadar diyelim, yarın ağız kalınlığını nasıl belirleyip bunu  elimizdeki profile aktarabileceğimizi göstermeye çalışacağım. Bunun yanında taşlama açısını nasıl vereceğimizi, bunu nasıl cetvel gibi dümdüz açabileceğimizi anlatmaya çalışacağım. Tabii tüm bu konulardan bahsederken elimizde sadece bir eğe ve bir miktar zımpara kağıdı olduğunu var sayıyorum. Zaten tüm ihtiyacımız olan da bunlar....

İyi geceler...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Tolga Arıkan - 11 Eylül 2009, 01:56:07
Emre bey emeğinize sağlık, büyük bir hevesle okuyorum yazılarınızı. Isıl işlem konusunda bir miktar daha açıklama alabilirmiyim acaba? Şekillendirmesi bitmiş olduğunu düşündüğümüz çalışmayı iki aşamadan geçiriyoruz , sertleştirme ve menevişleme. Çeliğimizin sertleştirme işlemi için ne kadar ısıtılması gerektiğine nasıl karar verebiliriz? Bunun yolu deneme yanılma mıdır bizim için. Isı ölçüm için herhangi bir aletimiz elimizde yoksa çeliğin rengine göre mi karar vermeliyiz yoksa mıknatısla yapacağımız deney bu işlem içinde geçerli midir? Tabi aynı sorunun birde meneviş kısmı var.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 03:40:53
Sorunuz için sağ olun Tolga Bey, iki tane soru sordunuz ikisi de çok yerinde sorular oldu. Gerçekten düşünüp tartıp sorgulayarak bu işe yaklaştığınız belli oluyor.

En başta bahsettiğim konu olan çelik seçiminde hurda çelik seçiminin dezavantajlarından bahsetmiştim. Bu sorduğunuz sorunun birinci kısmı. Yani eğer çeliği bilmiyorsak nasıl sertleştirme ısısına karar verebilirim? sorusu. Bu soruyu şimdilik geçiyorum çünkü çok teferruatlı bir konu.

Eğer elimizde bilinen bir çelik varsa bu sefer işimiz çook daha kolay. Öncelikle internetten çelik normunu sorgulatıp ısıl işlem tariflerini not edelim. Bu işimizi çok kolaylaştırıyor çünkü tam olarak çeliğin kaç derecede sertleşme ısısına çıkıp alaşım maddelerinin çözündüğünü (östenize olmak) biliyoruz. Nasıl bir ortamda soğutmamız gerektiğini de (su/yağ/hava/basınçlı hava vs). Bunların ışığında en azından kabaca bir fikrimiz var nasıl bir işlem uygulayacağımıza. Şimdi işin allengirli kısmı olan ısıyı tahmin etme kısmına geldik.
Elimizdeki çeliğin 1070-1080 (Ck70 - ck80) gibi basit yüksek karbonlu çelik olduğunu varsayalım. Bu çelikleri incelersek sertleştirme ısısının 780 derece civarında olduğunu öğreniriz. Manyetik noktamız ise 730 derece civarında. Bunu ilk kez yapıyorsanız gece yapmanızı tavsiye ederim. Ocakta yavaş yavaş kızdırmaya başladığımız çelik giderek ısınır, ısındıkça açık renklere doğru ışıldamaya başlar.
(http://www.m4040.com/Knifemaking/PICTURES/Tutorial/GlowChart-sm.gif)

Elimizde mıknatısımız var unutmayın. En çok işimize yarayan büyükçe hoparlörlerden çıkan güçlü mıknatıslardır. Aman buzdolaplarının kapaklarındakinden kullanmayın, hem hissedemeyeceğiniz kadar zayıf hem de erirler  :D

Mıknatısımızı dikkat ederseniz renk skalasının açık kırmızıdan koyu turuncuya döndüğü yerlerde test edeceğiz. Ama siz fikir edinmek için koyu kırmızıdan başlayarak deneyiniz her ton açılışında.
Sonuçta koyu turuncu ile açık kırmızı arasında bir noktada mıknatısımızdan artık etkilenmeyecektir bıçak. Biz de ocağımıza hava girişini oldukça kapatacağız, ısıyı hızlı artırmak istemiyoruz. Bu noktada önümüzde belki 30-40 saniye var, tabii ateşin harına bağlı bir durum.
Manyetik noktada dikkat ettiğimiz o ton biraz açıldığında anlayabiliriz ki 800'ün biraz aşağısında 780 790 civarındayız. Aman bu noktada bıçağın tonunun daha açılmasına izin vermeyiniz. Bu noktada sabit tutunuz ve 20-30 saniye kadar sayınız. Bu tür çeliklerde aslında beklemeye erek yoktur ancak bıçağın bir de dengelenme zamanı var. Bu çok önemli bir kavram. Bıçağın ısısını bıçağın dışından ölçüyoruz ancak çelik ısı iletkenliği çok düşük bir maddedir (bakır, altın, alminyum gibi madenlere göre) bu yüzden ısının çeliğin merkezine ulaşması zaman alır.
Isının 780'den daha yükseğe çıkmasını hiç istemiyoruz çünkü biraz daha yüksek derecelerde korkulu rüyamız "tane büyümesi" durumunu yaşıyoruz.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 04:17:18
Tane büyümesi yapının kırılgan olmasına neden olur. Bundan kurtulmanın tek yolu vardır, normalizasyon.

Normalizasyon sadece bu hatamızı düzeltmek için kullanmıyoruz. Ayrıca her bıçağı sertleştirmeden önce yapıyoruz mutlaka. Kusura bakmayın bunu daha önce söylemem lazımdı ancak o sırada soruya odaklanmıştım. Normalizasyon yapmadan bıçağı sertleştirmeye çalışırsanız bıçağınızın sonu pek hayırlı olmayabilir. Eğilir, bükülür, çatlar hatta kırılabilir sertleştirme sonrasında...

Normalizasyon aynı zamanda seriler halinde yapılırsa yapıdaki tane boyutunu küçültür. Bu iyi bir şeydir, atasözümüzdeki gibi: bir elin nesi var bin elin darbe dayanımı var.  Normalizasyon optimumda 3 aşamalı olarak düşünülmeli, önce kritik değer olan 780'in hemen altına kadar ısıtıyoruz çeliğimizi. Dengeliyoruz 20 saniye kadar, ondan sonra ateşten alıp soğumasını bekliyoruz. Bu işlem iç gerilimi azaltırken her aşama tane boyutunu düzenliyor. Sonra bir daha ateşe koyup bu sefer biraz daha az ısıtıyoruz, yani mıknatıslanmadığı ısının hemen alt tonlarına, 690 700 derece civarına. Ve yine dengeleyip ateşten alıyoruz. Soğuduktan sonra son kez ateşe koyup bu kez 630-650 dereceye kadar (kırmızı ton)  ısıtıp dengeleyip soğutuyoruz durgun havada....
Bu işlem bize sertleştirme için en uygun hazırlanmış çeliği sunuyor, başımıza gelebilecek felaketleri oldukça büyük miktarda azaltıyoruz.
Sonra yukarda bahsettiğim gibi sertleştirme ısısına çıkıp dengeleyip orta hızda  bir yağa bıçağın ucu aşağı dik gelecek şekilde daldırıyoruz, ve ajite etmemiz lazım. Bu iş için yağın içinde dumanlar tüterek soğuyan bıçağımızı orta hızda aşağı yukarı çekiyoruz, asla yanlara doğru sallamayın, soğumada yanlara doğru eşitsizlik bıçağı bükebilir.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 04:57:48
Sertleştirmede ani soğutmanın asıl derdi çeliğin belli bir ısının altına belli bir hızda düşmesidir. Bu gerekli hız çelikten çeliğe değişir. Bu hız Mf (martenzit oluşumu başlangıç) noktası denilen kritik noktadır. Bu noktada östenit yapı martensite dönüşmeye başlar, eğer bu noktaya belli bir hızda inilmezse östenit martensit yerine perlite dönüşmeye başlar.  Bu mf noktası bizim çeliğimiz için yaklaşık 240 derecedir. Bundan sonra istersek bıçağımızı yağdan çıkarıp havada da soğutabiliriz. Ancak daha da önemlisi herhangi bir eğilme bükülme varsa bu sırada elimizle (tabii elimizde eldivenlerle) düzeltebiliriz. Bu çok ilginç aslında, tam bu sırada çelik hala plastik haldedir ve 70-80 dereceye inene kadar da uzun süre bu özelliğini korur. Bu arayı iyi kullanıp bir çok hatamızı düzeltebiliriz.
Soğuduktan sonra bıçağa çok dikkat edin, düşürünce bile kırılabilecek kadar kırılgandır.
Tamamen sertleşmesi gereken bıçağımızı eğe ile test ederiz bu noktada. Menevişlemeden önce bıçağın kuyruk tarafında bir yere eğe ile bakın. Bu noktada eğe hiç çizik atamadan çeliğin üstünde kaymalı. Eğe testimizi geçtiyse hiç bekletmeden menevişleme gerekir. Bizim menevişleme işlemimiz için 1070(Ck70)  konusunda bilgileri araştırıyordum ancak bir çizime rastlayamadım. Onun yerine CK70'in özelliklerine yakın başka bir çeliğin meneviş diyagramını görüyoruz:
(http://steel.keytometals.com/images/Articles/Fig238_2.jpg)

Bu diyagram bize istediğimiz sertlik düzeylerine nasıl ulaşacağımızı söylüyor. Karar vermek için RC (RockwellC) sertlik skalasını anlatmam gerek. Buna şu anda enerjim kalmadı ancak şu kadarını söyleyeyim, diyagramda verilen en yüksek değer yani 64-65 RC değeri menevişlenmemiş kırılgan çeliğin  sertlik değeridir. Bu değerin 3-5 derece altında bıçağımız kullanışlı olacaktır. Yani 200 derecede menevişlersek bizim bıçağımız yaklaşık 60 RC sertlikte olacaktır ki, büyük bıçaklar dışında çoğu tip bıçak için güzel bir sertliktir bu. Kamp bıçakları için 56-58 RC, küçük ustura gibi keskin bıçaklar için 61-63 HRC civarı hedeflenir. Genel kullanım bıçaklarının 58-60 arasında bir sertliği olur. Yalnız siz siz olun bir fabrikasyon bıçağın sertlik ölçümüne bakmayın, eminiz ki 50 RC civarı çıkacaktır :)

Beki nasıl menevişleriz?  sorusuna en basit cevap "mutfaktaki fırın ne güne duruyor" olacaktır. Ben alçak ısı menevişlerimde bazen hala küçük bir mutfak fırını kullanıyorum...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emin Albayrak - 11 Eylül 2009, 12:05:08
Demir testeresi ve eğe ile çalışarak örs ve çekiç kullanmaksızın bıçak yapabileceğimi öğrenmek büyük bir süpriz benim için :D . Tam şu sıralar sanayide bir yerlerde nasıl bir mekan bakınsam diye düşünüyordum. Emre Bey'in yazdıklarını büyük bir dikkat ile takip ettiğim gibi yazacaklarını da heyecanla beklemekteyim. Aklımdaki bir çok soruya çok net bir şekilde cevaplar verdiği için ve üşenmediği için ve zaman ayırdığı için; kendisine minnettarım.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 12:53:22
Ne demek efendim, benim için büyük bir zevk. Ben bilgilerimi aktarabildikçe yeni insanlarla tanışıp onlardan da geri bilgi akışı olması benim de deneyim ve bilgi düzeyimi artırıyor.

Bu konu ülkemizde çok göz ardı edilen bir konu. Modern yaşam ve geçinme güçlüğü içinde insanlarımız hobi geliştirmenin lüks olduğu fikrine kapılabiliyorlar. Hatta zamanı ve imkanı olanların mekan imkansızlığından bu sanatla hiç uğraşamayacağını sanması üzücü. Bu yüzden elimden geldiğince minimum alet edevatla en güzel nasıl iş çıkarabilirsiniz sorusuna cevap verebilmeye çalışıyorum.

Bunun için ilgilenen insanın iki ihtiyacı var. Bilgi ve sabır. Bilgi maalesef Türkiye'mizde çok zor elde edilebilen bir meta. Ancak İnternet kullanımının ülkemizde yaygınlaşmaya başlaması ile birlikte en azından sizin, benim gibi merak edenlerin doğru bilgiye ulaşabilmesinin önü açıldı. Maalesef internetteki her bilgi doğru değil, tam tersi çoğu yanıltıcı ve eksik. Bu konuda en önemli iş bize düşüyor. Okuduğumuz bir bilginin doğruluğundan tam emin olana kadar araştırma yapmaya devam etmemiz gerek. Bu işin içinde, eliyle gerçek bıçak ortaya koyabilen kişileri dikkate almak gerekiyor. Sabırla denemeler yapmak ve öğrendiklerimizi "ocak başında" sınamak zorundayız. En son olarak da kendi yaptığımız ürüne fazla hayran kalmadan sorgulamalıyız. Bunun için bir eser çıkardıktan sonra yapmanız gereken ilk iş o bıçağın "cılkını çıkarana" kadar zorlamaktır. Pirinç çubuk testini, eğe testini yapmak, normal ve anormal kullanımlardaki ağız dayanımını sonuna kadar sorgulamalıyız. Bu ne için önemli: "Jay Fisher"in anlatımıyla:
İnsan ilk zamanlarından beri "kesici kenardan" yoksundu, pençe ve dişleri olmadan vahşi doğada hayatta kalmak ve kendini korumak zorundaydı. Bunun için kendine pençe ve dişler üretti. Bunlar sayesinde öyle bir noktaya geldi ki şu zamanımızda bizim "pençelerimizden" daha keskin pençe, "dişlerimizden" daha sivri dişlere sahip bir canlı yok. Ancak işe yarayan her şey gibi bıçağa hayatımızı borçluyuz. Biliyor musunuz, çok ilginç bir saptama var: "modern hayatta aldığımız herhangi bir ürün en az bir veya iki kere bıçakla karşılaşmıştır". Tarım mahsullerinin çoğu için geçerli değil gibi gelir insana. Mesela pazardan aldığınız kabak ya da biber.... Ancak dikkatlice düşünürseniz "saban"ın bir vahşi hayvanın pençelerine ne kadar benzediğini, ya da "kazma"nın bir köstebek dişi ile aynı biçimde olduğunu görüp şaşırabilirsiniz. Evet, bizim bıçaklarımız, kesici ve delici aletlerimiz o kadar önemlidir ki, bir bıçağı, delici veya kesici bir aleti mükemmel yapmak insanlık sorumluluğumuzdur. İyi yapılmamış bir orak yüzlerce insanın daha az yemek yiyebilmesine neden olur, iyi tasarlanmamış bir makas bir terzinin üretkenliğini ciddi biçimde düşürür, iyi yapılmamış bir kamp bıçağı bir doğa gezgininin hayatına mal olabilir. Bu çok büyük bir sorumluluktur. Ancak hukuki düzenlemelerimiz bu gerçeği görmeyip bu çok değerli mesleği, bıçağı 3-5 liralık kar olarak gören fabrika ve atölyelerin insafına bırakmış durumda. Ben inanmıyorum ülkemizde yemek hazırlarken huzurlu olan bir ev hanımımız olduğuna. Maalesef ülkemizin tüm beslenmesi, inox ya da çok düşük karbonlu paslanmaz yumuşak çeliklerden yapılmış, bıçak bile denilemiyecek objeler ve bu objeleri üreten ne olduğu belirsiz üreticilere teslim edilmiş durumda. Bence durum vahimdir ancak gören yoktur. İnsanımız, bir insanın gündelik hayatında ortalama 20-24 kere bıçak kullanması gerektiğinden habersizdir. Kötü kalite bıçakların (daha doğrusu bıçak biçimli objelerin) ülkemizde ne kadar iş gücü kaybına neden olduğu araştırılsa, bunun bize maliyetinin 10 milyar dolarlarla ölçüldüğünü görecektir... Siz siz olun bu sanatta "idare eder" lafını kullanmayın, "daha iyi nasıl yapabilirim" sorusu en sık sormanız gereken sorudur...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 13:27:32
Dün omuzumu sakatladığım için bir kaç gün çalışamayacağım gibi görünüyor. Bu benim için kötü haber olsa da bu konunun geleceği açısında iyi haber denilebilir. Eh bana bol bol yazmak, size de bol bol dinlemek düşüyor...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 15:07:20
Geometri konusuna devam edelim, inanın üretim teknikleri açısından en az ısıl işlem bilgisi kadar, hatta daha önemli bir konu bu.
Eklentide Bıçağımızın üç aşamasının kesiti görülüyor.
1 Numara ile çizdiğim bıçağın ilk hali, yani daha taşlama açısını vermediğimiz, sadece düzleme yaptığımız bıçak profili. Bu bıçak profiline taşlama açısının 2. numaralı çizimde verildiğini görüyorsunuz. Bu çizimde çok önemli bir terimi ilk kez fiziki olarak görüyoruz: Ağız kalınlığı.
Bu kavram iki amaçla önemli, birincisi Ağız kalınlığından daha fazla inceltirsek, ağız açısını verince tahmin edebileceğiniz üzere bıçağımız istediğimiz genişlikten daha küçük olacaktır.
Ayrıca çoğu çelik türü sertleştirilirken keskin kenarlar çevresinde büyük gerilimler toplar. Bu durum sertleşen çelikte deformasyonlara ve çatlaklara neden olur çoğu durumda. Yani ağız açısını çok ince bırakırsanız sertleştirirken bıçak çok büyük bir ihtimal eğilip bükülür. Ancak bu eğilip bükülme genelde ağız açısı çevresinde ağızın sanki dalgalanan bir bayrak gibi büklüm büklüm olması şeklinde olduğundan bunu sertleştirmeden hemen sonraki plastik evrede düzeltme şansınız da yoktur. O kadar emeğiniz sırf basit bir bilgiyi uygulamamanızdan dolayı çöpe gidebilir. Bu yüzden Ağız kalınlığı çizgisine gelene kadar açtığımız taşlama eğimini bu çizgide, hatta bunun çok çok az üzerinde durdurmamız lazım...

Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 15:25:46
Ekteki şey de ne diyeceksiniz, işte size muhteşem buluşum. Eğer böyle basit bir düzenek akıl etmezseniz 3 milimlik bir çelik parçasının kenarında boydan boya merkezinden 0.2 milim gibi küçük bir payla iki çizgi çizmek neredeyse imkansız...
Aşağıdaki düzenek üst üste koyulmuş maket bıçaklarından ibaret. Maket bıçaklarının en üsttekinin ucu diğerlerinden daha cıkıntılı şekilde duruyor. Yapmamız gereken artık çok basit bir şey: Bıçak profilimizin tümü tamamen masaya yatırılır ve bıçağın ağzının açılacağı kenarı bu dışarı çıkıntı yapan maket bıçağı ucu ile güzelce çizilir. Sonra aynı işlemi bıçağın diğer yüzü için tekrarlarsınız.  Bakınız resim 2:
Sonuçta kabaca iki cizgi ile ağız kalınlığını vermiş olduk. Bakınız resim 3.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 16:01:34
Ağız açısını çizmeyip direkt taşlama eğimi işine girişseydik ne olurdu?
Öncelikle bıçağımızın iki yanındaki eğimlerin simetrik olma ihtimali nerdeyse sıfır olurdu. İkincisi simetrik olmayan bir bıçağın sertleştirmede bükülmesi doğaldır. Düşünün, bir tarafta diğer tarafta olandan daha fazla çelik olacak, daha fazla çelik daha yavaş soğumayı getirecek, o durumda kesitte daha ince olan taraf martensite dönüşürken kalın olan taraf daha geç martensite dönüşecek. Martensit östenitten boyuna daha fazla yer kaplar, yani boyuna gerilim yapar. Eğer bir taraf daha yumuşak iken diğer taraf martensite dönüşürse bıçak yumuşak olan tarafa doğru bükülecektir. Bu bükülme sırasında diğer taraf martensite dönüşüyor olacaktır, bu gerilimin ise dağılacağı yer kalmaz, kapana kısılmıştır ve artık diğer tarafa bükülemeyecektir çünkü orası çoktan sertleşmiştir. Bu durumun sonucu biraz bükülme sonra "ping" diye sinir bozucu bir ses ile ortadan ikiye ayrılan çelik olacaktır.

Japonyada yapılan "katana"ları görmüşsünüzdür. Bu katanaların en önemli özelliği yukarı olan kavisleridir. Ancak ağız eğimi verildiğinde kılıç tamamen dümdüzdür. Kılıcın sırt kısmına ve yanağına yalıtkan kil ile bir tabaka kaplanır, ağız ile taşlama eğiminin bir kısmı ise çıplak kille kaplanmamış biçimde bırakılır. Sertleştirirken boyuna uzama eğilimindeki martensitik yapı sadece ağız bölgesinde olur, oysa bıçağın gerisi yalıtkan kilden dolayı hala martensit dönüşüm noktası olan ısının epey üzerindedir, yani yumuşaktır. Yeterince hızlı soğumadığundan sırt kısım perlite dönüşür zamanla, yani "perlit burnu" nu geçmiştir. Bu durumda kılıç, ağızda yapı sertleşip boylamasına genişlerken arka tarafı yumuşak kalmayı sürdürür ve o muhteşem kılıç eğimini alacak şekilde yukarı doğru bükülmeye başlar. Eğer usta kili doğru uygulamamışsa ya da simetride bir hata varsa haftalar aylar süren uğraş bir çınlama sesiyle birlikte ikiye, üçe bölünüverir.
İlginç bir bilgi, en usta Japon kılıç ustasının ortalama yaptığı kılıçların yarısı kadarı sertleştirmeden tek parça halinde kurtulamaz. Neyse ki japon silahları küçük boyutlu tanto, orta boylu wakizashi, uzun boylu katana olarak bir sürü boyutta ve hemen hemen aynı biçimdedirler. Nedeni çok basit. Çoğu küçük tanto hayatlarına bir katana olarak başlamışlardır  :D

 
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 16:07:25
...
İşte size nefis bir video... Ağır çekimde katana'nın eğimi alışı...
kusura bakmayın yanlış link vermişim. İşte doğrusu: http://s232.photobucket.com/albums/ee149/brennyo2/?action=view&current=KatQuench.flv (http://s232.photobucket.com/albums/ee149/brennyo2/?action=view&current=KatQuench.flv)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Eylem Cengiz - 11 Eylül 2009, 20:37:51
youtube yasaklı olmasa şu videoya bakın derdim:  ;)

http://www.youtube.com/watch?v=-4A2JJmWi6Y

Kaynak: http://www.britishblades.com/forums/showthread.php?t=87575 (http://www.britishblades.com/forums/showthread.php?t=87575)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 11 Eylül 2009, 22:35:05
Eylem Bey, Müthiş bir video, elinize aramanıza sağlık, görüntü kalitesi de benim yolladığımdan daha iyi...

Bu arada videoyu izleyemiyorsanız proxy kullanın, yasağı delmenin yolları var  ;) ...

Bu arada Eylem Bey bizim CK70 konusu ne alemde?  ;D
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 00:10:45
Gündüz yazamadım, ancak şimdi oturuyorum bilgisayarın başına,

Geometride kalmıştık. Biraz sıkıcı bir konu gibi görünse de aslında düz taşlama, yani eğe ile açacağımız ağız basit iki tane üçgenden ibaret. Sadece üçgenlerin eşkenar üçgen olmasına gayret ediyoruz...

Eğe kullanımı kolaydır. Bu noktada artık taşlama açısını açabiliriz. Bu taşlama açısını açmadan önce bir çizgiye daha ihtiyacımız var: O da taşlama açısının başlangıcı, yani eğimin kenar çizgisi. Bu çizgi ne kadar düz ve keskin olursa bıçağımız o kadar profesyonel görünecektir. Ancak bunun düzgün olmasının gerekli olamsı aslında görünüşü için değil bizim açıyı düzgün verip veremediğimizi görebilmemiz içindir. Taşlama eğiminin yüzeyi ne kadar düzgünse bizim bu kenar çizgimiz o kadar cetvelle çizilmiş gibi temiz çıkacaktır. Bu kenar çizgisinin düzgünlüğü bıçağı yapanın ustalığını sergiler. Hem de iki taraftaki çizgiler aynı yerde ve aynı şekilde düzgünse bu bıçağın en azından geometrisi iyi işlenmiş diyebilirsiniz. Çok iyi kabul edilen bazı bıçaklarda incelediğim bu taşlama açısı maalesef o kadar da iyi bir işçiliğin olmadığını bağırıyordu adeta. Eğer simetriyi ve düz çizgileri bir bıçakta göremiyorsanız o bıçağı almayın derim, çelik olarak ne kadar iyi bir çelik kullanıldığı, ne kadar havalı olduğu, markasının ne kadar ünlü olduğu fazla önemli değildir çift eğimli bıçaklardaki taşlama eğimlerinin simetrisi ve düzgünlüğünden....

Ekte daha önceki 2 numaralı çizime bir de eğe ekledim. O garip biçimli oklar eğenin hareketini gösteriyor....
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 01:26:22

Resimler bu aşamada http://discussions.texasbowhunter.com/forums/showthread.php?p=1667061 (http://discussions.texasbowhunter.com/forums/showthread.php?p=1667061) adresinden "yürütülmüştür"  :-[.

Herşeyden önce taşlama kenar çizgisinin nasıl olmasını istiyorsak onu işaretleyelim. Bu işaretlemede en güzel malzeme "permanent marker" kırtasiyelerden kolayca bulunabilir. İnce kalın iki tür uçlu alın. Her ikisini de bolca kullanacağız.

İki parça 6-8 cm kadar boyda çelik parça keselim. Bunların iki ucuna 6 mm delik delelim. Sonuçta şöyle bir işe yarayacaklar:
(http://i98.photobucket.com/albums/l263/doublearrow/fileguide.jpg)
6 mm'lik civata ile bunu taşlama çizgisinin başlamasını istediğimiz yere sıkıştıralım. Resimdeki gibi....

Önce güzel ve eşit taşlama başlangıcına (plunge) ihtiyacımız var. Bunu silindirik eğe ile yapıyoruz. 3-5 mm çap bizim işimizi görür.
Sonra tam yaptığımız eğe yardımcısının dibinde taşlamanın başlama çizgisinden ağız kalınlığı cizgisine kadar bir yuvarlak kesitli oluk açalım:
(http://i98.photobucket.com/albums/l263/doublearrow/angledplunge.jpg)
(http://i98.photobucket.com/albums/l263/doublearrow/plungecutfinished.jpg)

Bıçağın tümünün bu noktadan sonra alttan desteklenmesi şart. Bunun için bıçağı aşağıdaki gibi bir kalasın üstüne işkenceleyip kalası da mengeneye veya masaya işkence ile tutturalım.
(http://i98.photobucket.com/albums/l263/doublearrow/drawfileclamp.jpg)
Eğeyi uzun ve yatay şekilde sadece çekerek veya iterek hareket ettiriyoruz. İleri geri sabırsız hareketler hem açımızı bozar hem eğemizi, hem de işi hızlandıracağına yavaşlatır. Eğe tek geçişte bile bolca malzeme koparır. Bu yüzden sabırsızlığı gerek yok...
(http://i98.photobucket.com/albums/l263/doublearrow/filingplungecut.jpg)
(http://i98.photobucket.com/albums/l263/doublearrow/drawfile3.jpg)

Bu şekilde ağız kalınlığı cizgisinden taşlama kenar çizgisine kadar güzelce eğeleme işimizi yapıyoruz. Bu konuda çok anlatabileceğim birşey yok, eğeleme işlemi düz mantık yürür, fazla teknik bir olay değil. Sadece ekleyebileceğim arada bir eğenin tırtıklarının arasına biriken talaşı tel fırça ile temizleyin. Bu işinizi hızlandırır. Aman iş yavaş gidiyor diye sabırsızlanmayın, belki eğeniz fazla incedir , şu anda en kaba dişli ve büyük düz eğemizi kullanacağız. Arada bir tüm açtığınız eğimi permanent markör ile boyayınız. Sonra eğimde bir kaç kere eğeyi çekiniz. Eğer parça parça mavilikler kalıyorsa eğimde çukurluklar oluşmuş demektir. Bu düzensiz yüzey sorunu genelde ağız boyunca her noktada eşit basınç ile eğelemiyorsunuz demektir. Buna dikkat ederek eğelemeye devam ediniz. Yeterince işe alıştığınızda çukurların yok olduğunu göreceksiniz. Sonuçta iki tarafta da istediğimiz taşlama eğimini verdik. Sonuçta ağız kalınlığı çizgimizi aşırmayalım ve şu şekilde ağızımız ortaya çıksın:
(http://i98.photobucket.com/albums/l263/doublearrow/bothedges.jpg)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 02:04:29
Sonuçta şöyle bir obje olacak elimizde
(http://i79.photobucket.com/albums/j134/HortusOrtus/50%20Dollar%20Lesson/Side_by_Side.jpg)
(kaynak: http://www.bladeforums.com/forums/showthread.php?t=461906 (http://www.bladeforums.com/forums/showthread.php?t=461906))

Hımm, baya bir bıçağa benzemeye başladı. Artık işin çoğu bitti ...... Yalan , daha yeni başlıyoruz ....  ;D :P
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Tolga Arıkan - 12 Eylül 2009, 02:18:56
İzninizle bölüp bir miktar geriye doğru gideceğim. Sertleştirme bitiminde istediğimiz sonuca ulaşamazsak tekrar sertleştirme yapabilmek çeliği tekrar normalizasyon işlemine tabi tutmalı mıyız? Sertleştirilmiş bir çeliği (eğe veya testere gibi) normalizasyon uygulayarak işlemeye uygun bir duruma getirebilir miyiz?
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 02:47:17
Aslında ileriye gidiyoruz :) Aslında daha ısıl işlemden bahsetmemeliydim ama ağzımı tutamadım yine  ;D

Sertleştirme sonrasında bir hata olmuşsa bahsettiği normalizasyon işlemleri yeniden sertleştirme için yeterli olacaktır, yumuşatma yapmaya gerek yok. Zaten yumuşatma yapmış olsak bile normalizasyonu yine de yapmak zorundayız çünkü yumuşatma tavında bir miktar tane büyümesi olabilir....

Ancak sertleştirilmiş çeliği işleme uygun hale getirmek için yumuşatma (annealing) yapmamız şart bence. Normalizasyon da perlit üretir ama ürettiği perlit "ince" ve sıkı bir perlit dokusudur. Yine elimizde sert çelikten daha yumuşak bir çelik olur ama bu yeterli değildir. İşlemeye başlamadan önce parçamızın tamamen yumuşak olması bizi bir sürü dertten kurtarır, işimizi kolaylaştırıp hızlandırır. Yumuşatmada kaybettiğimiz zamanı kolay şekil almasından dolayı fazlasıyla geri alırız bıçak yapımında.

Bu arada bölmediniz ben de yatıyordum... Ahh yine yatamayacağım, diğer tarafta da bir soru sormuşsunuz  :o
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Tolga Arıkan - 12 Eylül 2009, 03:19:37
Cevabınız için teşekkür ederim. Normalizasyon işlemini yumuşatma tavıyla eş tutma gafletinden beni kurtarıdınız.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 14:14:28
Bıçağı bu haliyle ısıl işleme sokabiliriz ama ilerdeki işimiz çok daha zor olacaktır ve eğimlerimizde bir sorun varsa bükülme sorunu ile karşılaşabiliriz. Onun için hemen bir hırdavatçıya ya da boya malzemeleri satan bir dükkana gidiyoruz ve 80 , 120 , 220 (240 da olur) , 400, 800, 1000, ve 2000 kum siyah silikon-karbit (SiC) zımpara kağıtları alıyoruz. Ne kadar mı? İmkanımız yettiği ölçüde bol bol. Ancak 220'ye kadar olan kağıtlar daha ince kağıtlardan daha hızlı tükenecek, bu yüzden mesela 220'ye kadar olanlardan 10'ar tane aldıysak, 400'den 6-8 tane, daha incelerden ise 4-5'er tane yetecektir. Tabii eğer bu hobiyi ciddi düşünüyorsanız bu miktarları 5 ile, daha ciddi iseniz, 10 yada 20 ile çarpınız..Bu alışveriş bize minimumda 50 YTL civarına patlayacaktır. Ancak bitmedi, bir de 400'e kadar olan zımparaların kırmızı veya beyaz kumlu Alminyum Oksit tiplerinden de alınız. Kabza yaparken siyah zımpara tahta gibi doğal malzemede hoş olmayan siyahbir kalıntı bırakır ve çizikleri belli olur. Beyaz 150-240 ve 400 kum kağıtlar fazlasıyla kabza şekillendirmede yeterli olacaktır (bunlara kuru zımpara adı verilir). Bunlar biraz daha pahalı olabilir ancak bunlardan çok daha az miktarlar yeterli, ve tekrar tekrar kullanılabilir, ahşap zımparaları fazla yıpratmaz...

Bu arada bıçağın düzgünleştirilmesi işinde zımpara kağıdının arkasında destek olacak en küçüğü kibrit kutusu büyüklüğünde değişik bloklar edinin, sert tahta, çelik profil gibi malzemeler iş görür. Bazen ucuz tokai çakmak bile kullanıyorum, elinizde etrafınızda ne varsa onu kullanın....

(http://lh5.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SP5Mm27HSJI/AAAAAAAAAgY/ML0ehB_oxlA/s640/DSC01808%20%28Medium%29.JPG)

Bendeniz bir bıçak düzleştirirkenki fotoğrafım, kullandığım blok bir "L" çelik parçası. Bir rafı monte ederken artmıştı. Bu arada L'nin iki ucundan zımparayı sabitleyen pense-işkenceler gerçekten atölyemde en yararlı aletlerden. Zımpara bloğumun ayrıntısı:
(http://lh3.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SP5Mura-
rFI/AAAAAAAAAhY/uwS9rUHGSME/s640/DSC01816%20%28Medium%29.JPG)
(http://lh4.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SP5Mvk7XvpI/AAAAAAAAAhg/mBBrJpkrO4w/s640/DSC01817%20%28Medium%29.JPG)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 14:39:50
Zımpara işlemlerinin mantığı hep aynıdır. Kaba kumdan ince kuma doğru adım adım ilerlersiniz. Ancak burada bir sürü püf noktası var:

Bıçağımız şu anda iki ayrı seviyeden oluşuyor, bıçağın düz kısımları ve taşlama eğimi. Taşlama eğiminden önce bıçağın düz kısımlarına dikkat edelim ilk başta. Bu alanı zımparalamak, taşlama eğiminden daha fazla alana sahip olmasına rağmen daha kısa sürer, çünkü abanabiliriz blokta. Sonuçta şu anda eğe izlerini temizlemek istiyoruz ve tabii düz alanın gerçekten düz olmasını. Önce 80 kum veya eğer sabırlı iseniz 120 kum ile işe başlayalım. Bıçağı kuyruğundan güzelce masamıza işkenceliyoruz. Bu işte bıçağın arkadan desteklenmesi önemli çünkü çeliğimiz yumuşak ve bıçağı rahatlıkla eğebiliriz eğer arkası boşsa.  Zımparayı ileri geri bastırarak ve tüm düz yüzeye eşit basınçla kavratarak bıçağımızı zımparalıyoruz. Önemli bir not, zımparalarken yüzeyi arada bir bildiğimiz su ile ıslatırsanız her geçişte zımpara temizlenir ve işimiz daha hızlı biter. Tüm düz alanın eşit biçimde 80 Kum zımparanın boydan boya çizikleriyle kaplandığını hissttiğimizde bıçağımızı elimize alıp güçlü bir ışıkta dikkatlice ve değişik açılardan bakarak inceleyelim. Herhangi bir eğe izi bazı açılardan görünmeyebilir ancak başka bir açıda kendini belli edebilir. Henüz işimiz bitmedi, şimdi bıçağımızı bu sefer namlu kısmından işkenceleyip kuyruğunu da zımpara ile geçelim. Eğer bunu yapmazsak namlunun yanakları ve ricasso derinleşirken kuyruk tepede kalır. Bu seviye faklılığı bizim ilerde kabza malzemesini bıçağa tutturduğumuzda kabza malzemesi ile bıçak arasında çirkin bir boşluğa yol açabilir. Bu estetik ve fonksiyonel olarak en istemediğimiz şeylerin başında gelir...

İşimiz hala bitmedi. Şimdi tüm zımparaladığınız alanı (düzlükleri) mavi markör ile boyayın (kaba uçlu markör kullanın, incesiyle sonsuza kadar devam edecek gibi olur). Bıçağı masaya yatırın, işkencelemeye gerek yok, fazla üstüne bastırmadan daha hafif ve düz bir bloğa zımpara sararak bıçağın üstünden birkaç kere geçiniz. Eğer eşit biçimde kayboluyorsa bıçağımız oldukça düzgündür, eğer bazı yerler koyu kalıyor bazı yerler hemen çıkıyorsa mavi kalan yerlerde çukurluklar vardır. O zaman çukur olmayan yerlerde zımparalama konsantrasyonunu arttırarak tepe noktaları çukur alanların seviyesine indirmemiz gerekir. En çok yapılan hata çukur alanların sanki zımparalanınca düzleşeceğini sanmaktır. Eğer tüm yüzeyde tek bir küçük oyuk var ise bile tüm yüzeyin o çukur alanın seviyesine inmesi gerek.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 15:12:38
Bu işlemlerin hepsini diğer yüz için de yapınız. Sonuçta elimizde eğe izleriyle kaplı bir taşlama eğimi ve güzelce düzleştirilmiş, kaba kum çizikleri ile kaplı düz alan var.

Şu anda sertleştirmeden önce sadece 220 kuma kadar çıkacağız. Taşlama eğimi ile çalışmadan önce bıçağımızın "plunge" denilen noktası, yani ricasso ile taşlama eğimi arasındaki yuvarlak eğe ile açtığımız bölgeyi temizlememiz lazım, çünkü düz zımpara buraya tam nüfuz edemeyecektir. Bu iş için bir kaleme 80 ya da 120 kum zımparamızı sarmalıyoruz. Bu yuvarlak zımpara ile bu alanda eğe izi kalmayana kadar çalışın. Sonra işkencelenmiş bıçağın taşlama eğiminde yine  düz blok kullanarak eğe izlerini yok ediyoruz. Dikkat etmeniz gereken şey zımparanın bloğun kenarından sarkmamazı ve zımpara kağıdının gergin olması. Buna dikkat etmezseniz taşlama eğiminin kenarları yuvarlaklaşır ve güzelim bıçağımızın görüntüsünün en havalı özelliğini kaybederiz. İşimizin usta işi görünmesini sağlayan şey bu eğim kenarının keskin bir çizgi şeklinde ortaya çıkmasıdır. Yine mavi kalem ve hafif zımparalamayla çukurluk oluşmuş mu kontrol ediniz. Bu işi her kum sonunda yapacağız. Işıkta değişik açılarda eğe izlerinin tamamen yok olduğuna emin olunuz....

Artık iyice bıçak,bıçak gibi görünüyor olmalı. Bu işlemleri aynen 220 kuma kadar tekrarlayınız. 220 kumda artık nerdeyse tamamen bitmiş bir bıçak görünümü alacaktır. Ancak her kum yükselişinde daha önceki kum ciziklerinin tamamen yok edildiğine emin olunuz. Bunlar oradayken daha ince kuma geçmeniz ilerde, bu çizikleri keşke birkaç dakika daha ayırıp yok etseydim pişmanlığını bitmiş eserinizde yaşamanızı önler. Ayrıca bu derin çizikler ne yaparsanız yapın (isterseniz nikel kaplama yapı, ister asitle aşındırın, ister polisaj yapın) orada kalacaktır. Bu çizikler size cizgisel paslanmalar olarak geri dönecektir... Daha önceki zımpara izlerini saptayıp yok etmenin püf noktası zımparalama işleminin her ayrı kumunda biraz daha farklı açıda yapılmasıdır. Mesela tüm bıçak boydan boya 80 kum zımpara çizikleri ile kaplı ise, 120 kum için boyuna değil buna 20-30 derece açıyla zımpara yapmaktır. Bu açı farklılığı ile önceki çizikler kendilerini gösterirler ve daha üst kumlara geçerken bir kaba kum çiziğinin bile aşağıda gizlenmediğini bilirsiniz...
220'ye kadar geldiniz. Bıçağınız şöyle bir şekilde güzelleşmiştir artık:
(http://lh3.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SQZlT2tVL9I/AAAAAAAAAsc/xHnShhAz_nk/s640/DSC01893.JPG)
(http://lh4.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SQZlQyk6xAI/AAAAAAAAAsE/d6jQdEEGcOI/s640/DSC01890.JPG)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 15:29:04
Eh artık bıçağımız sertleştirmeye hazır. Aman dikkat bu noktada kabza perçinlerinin geleceği delikler hazır olmalı, yoksa sert bıçakta delik delmek gibi çok belalı bir iş ile uğraşırsınız..
Bu perçin ya da pin deliklerini tabii ki pinlerin boyutlarına göre açmalıyız. Bu iş için en güzel malzeme pirinç çubuklar. Pirinç çok kolay işlenir, kesilir. Bu yüzden ilk işinizde en rahat malzeme budur.  2, 4, 5, 6 ve 8 milim çaplı çubuklar metal tedarikçilerinde genelde bulunur, en iyisi hepsinden birer parça bulundurmak. Az bir maliyeti vardır. Ancak paslanmaz AISI 303 veya 304 normlu pin malzemesi de aynı tedarikçilerde vardır, biraz daha pahalıdır ve işlemesi daha zordur...

Deliklerimizi açtıktan sonra sertleştirmeden önce deliklerin keskin kenarlarını pahlamamız lazım, yoksa sertleşen çelik bu noktalardan çatlama yapar. Bu iş için mesela 6 milim bir delikte 8 - 9 milimlik bir matkap ucu ile sadece çok sığ kesik atın, yani keskin kenarı alacak kadar. Ya da daha iyisi resimdeki konik taşlardan kullanmak. Bu taşlar ile daha da güzel pah atabilirsiniz...
(http://lh4.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SQZlJ52yZxI/AAAAAAAAArg/CRSu02fENmA/s640/DSC01886.JPG)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 16:05:34
Şimdi işimiz bu bıçağı sertleştirmek. Sertleştirme ısısına çıkmak için bir çok seçeneğe sahibiz:
1- Kömür ocağı
2- Propan meşale
3- Propan Gaz ocağı
4- Erimiş tuz banyosu
5- Elektrikli Isıl işlem fırını

daha bir sürü ihtimal var, indüksiyon, japon tipi körüklü fırın, seramik veya cam fırını vs vs...

Ancak bizim elimizde şu anda minimum ekipman var. O zaman üç seçenek üzerine yöneleceğim...

Kömür ocağı:
Aslında eğer hoşunuza giderse kömür ocak bu işte çok marifetli bir seçenek. Öncelikle redüksiyon ortamıdır, yani ısının kalbinde oksitlenme yapmaz, tam tersine oksijeni tüketir ve yerine karbon monoksit ve karbondiyoksit  salar, ayrıca kömürün külü iyi bir yalıtkandır, ısıyı muhafaza etmeye ve ortamın eşit ısınmasında yardımcı olur. Binlerce yıldır aynı ocaklar kullanılmıştır ve demirciler hiç şikayetçi olmamıştır. En büyük sorunu, kullanmada deneyim ister, ateşin hep aynı canlılıkta tutulması ve çeliğin eşit biçimde ısıtılması çok zordur. Körüğün (bizim durumumuzda saç kurutma makinesinin) hava akışını iyi ayarlamamız, hava geçişinde bir çeşit vana kullanmamız gereklidir. Çok detaya girmeyeceğim çünkü bu konu çek teferruatlı bir konudur, bunun için istenirse forumda başka bir konu başlığı açalım, orada tartışalım, eminim ki benden daha iyi konuya hakim ustalarımız vardır, ben bu konuda başlangıç seviyesinde sayılırım. Sadece 2 yıl kadar kömürle çalıştım ve ısıl işlemi hiç kömür ocakta yapmadım...

Propan meşale:
(http://lh6.ggpht.com/_aT5ZF9z4IYI/SikZigUSfjI/AAAAAAAAAJ0/y5jB0GAKjCU/Detail%20Carving%20Knife%20Blade%20Hardening.jpg?imgmax=640)

Propan'ın yanma ısısı oldukça yüksektir ve ekipmanı oldukça güvenlidir, yeter ki ne yaptığınızı biliniz. Propan meşale ile ısıl işlem deneyim gerektiren ama deneyimi kolay kazandığınız bir konudur. Önemli olan ısının tüm bıçak ağzında eşit dağıtılmasıdır, özellikle küçük bıçaklar için çok güzel bir çözümdür...
Bu işin en önemli püf noktası meşalenin alevini bıçağın ağzına değil sırtına tutmaktır. Uca doğru iyice incelen bıçağın kenar ve en uç noktası çok hızlı ısınır, sonuçta buraların ısısını kontrol etmemiz imkansızlaşır. Fazla ısınınan ağız ve uç ise sonuçta kırılganlaşır tane büyümesinden dolayı. Sırttan ısıttığınızda ağızı aşırı ısıtma ihtimalini elemine edersiniz, bırakın ısı sırttan ağza sirayet etsin. Ateşi asla uç kısma tutmayın, saniyede uç kısmı yakarsınız. Isının kaçamayacağı en sorunlu yer uçtur, burasının en az 1-2 santim yakınına yaklaşmayın alevle...

Propan ocak:

Aslında ülkemizde pek kullanılmayan bir ekipmandır ve fazlasıyla değeri bilinememiştir. Propan ocak temizdir, istendiğinde canlı ateş verilip oksidasyon ortamı yaratılabilir, istenirse redüksiyon ortamı oluşturulup tüm ısının fırında eşit dağılması sağlanabilir. Yurt dışında en popüler yöntem hem dövme işlerinde hem de karbon çeliklerinin ısıl işleminde kullanılan, bu yöntemdir.
Propan fırınlar çok çeşitlidir.
Venturi denilen körüksüz ocaklar, propan meşale ile çalışan tek tuğla fırınlar, körüklü sistemler, hatta hassas ısı kontrollü selenoid valflerle çalışan sistemler. Bu tümü çok açıdan yukarda anlattığım yöntemlerden daha avantajlıdır. Örneğin Gökhan arkadaşımızın yaptığı ocak çok iyi bir venturi propan fırını örneği (http://cebehane.com/forum/index.php?topic=64.0 (http://cebehane.com/forum/index.php?topic=64.0))...
Ancak ben minimum imkanlarımızın olduğunu düşünerek size müthiş kolay başka bir fırını yapmayı göstereceğim:
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 16:20:28
(http://3.bp.blogspot.com/_eUsnvl9PegA/SWPqgWKUUII/AAAAAAAAAH8/Xg2YmBQMqVo/s320/one+brick+forge+003.jpg)

Çok basit görünüyor değil mi? Haklısınız aşırı basit, ve etkili...

Tek tuğla propan fırını için ihtiyacınız olanlar:
Yüksek Alümna 1200 derece dayanımlı, en azında 10 santim kalınlıkta bir adet refrakter tuğla.
Bir küçük propan tüpü, bir propan meşalesi... Hepsi bu, ve maliyeti bir kömür ocağı yapmaktan bile daha az olabiliyor...
Aldığınız refrakter tuğla sizi şaşırtacak kadar kolay işlenen bir malzemedir. Bir kahvaltı bıçağı ya da tornavida ile bile içini oyabilirsiniz. Fırıncığınızın içini oval ya da yuvarlak biçimde oyduktan sonra meşale ağzının gireceği deliği delmek kalıyor. Burada önemli nokta deliği yatay değil fırına 45 derece yapacak şekilde açmamız. Meşalenin ateşi direkt bıçağımıza gelmemeli, önce tavanın karşı köşesine çarpmalı, ordan burgaçlanarak tüm fırını ısıtmalı. Bu burgaçlanma hareketi helezon çizerek tüm fırını oldukça eşit biçimde ısıtır ve çok yüksek sıcaklıklara dakikalar içinde ulaşır...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 17:05:43
http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=219802546&flv=113110_custom-knives-blade-heat-treatment (http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=219802546&flv=113110_custom-knives-blade-heat-treatment)
Bıçağı ocağa yerleştiriyoruz...

http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=220181781&flv=113111_custom-knives-equalizing-blade-temperature (http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=220181781&flv=113111_custom-knives-equalizing-blade-temperature)
Mıknatısla kontrol ediyoruz, 740 derecenin üstüne çıktık mı diye?
Yapışmıyorsa mıknasımız, geri koyup bıçağı bir miktar daha ateşi hafif kısarak ısıyı dengeliyoruz ve 780 - 800 dereceye çıkıyoruz...
http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=221271218&flv=113112_custom-knives-quenching-blade (http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=221271218&flv=113112_custom-knives-quenching-blade)
Artık tamamdır, yağımızı önceden ısıtmıştık, yaklaşık 45 - 50 derece olmalı yağımız. Şimdi kanola yağı kullanıyoruz.
http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=222049671&flv=113113_custom-knives-tempering-blade (http://cdn-www.expertvillage.com/player-demandstudio.swf?cacheBuster=222049671&flv=113113_custom-knives-tempering-blade)
Çeliğimiz sert mi acaba: Eğe testimizi uyguluyoruz. Eğe dişleri hiç ısıramıyor bıçağımızı, o zaman tamamdır menevişleyelim. Mutfakta fırınımızı önceden 200 dereceye ayarlamıştık. Bıçağımızı fırına koyalım. 2 saat kalsın fırında...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 18:01:40
İşte bıçağımız artık ağızı bileylendiğinde çok güzel iş görecek halde artık. 200 derece meneviş ile 58 - 60 HRC sertliğe ulaştık. Bu sertlik emin olun tüm gerçek bir bıçak görmemiş insanları hayrete düşürmeye yeter. Ağızı düzgün açıp güzelce bileylediğimizde çok iyi bir keskinliği çok uzun zaman muhafaza edebilir. Ben yaptığım bütün eserlerimi kabzayı yerleştirmeden ve saten parlatmayı yapmadan önce ağız tutuşlarını test ederim. Bunun için artık eğe işimizi görmeyecektir. Aman derim ağız açmak için dönen taş ya da başka motorlu bir cihaz kullanmayın. Önümüzde çok az bir iş var hemen sabırsızlığa kapılmayın.
Farkındaysanız bıçağımız sertliğine 200 derecede menevişleme ile ulaştı. Bundan önce 64-65 HRC sertlikte ve aşırı kırılgandı. Birazcık karbonu martensit yapıdaki hapislerinden serbest bıraktık, bu sayede bıçağımız artık darbelerde kolay kolay kırılmayan ama zora gelince de hemen eğilmeyen sağlam bir yapıya kavuştu. Eğer çeliği bu noktada meneviş ısısı ve üzerine çıkarırsanız çelik sertliğini kaybeder, ağız tutmaz...

Bu yüzden bu işi sabırsızlanmadan, aceleye getirmeden yapalım. 120 Kum kağıdı daha önce de yaptığımız gibi cama yapıştıralım "pirit" yardımıyla. Bıçağı sanki zımparayı kazıyormuş gibi 10 - 12 derece açıyla zımparada ileri geri hareket ettirelim, bir yanda 10 kere ileri geri yaptıysanız diğer yanda da 10 kere yapın. Bu sayede ağız açımız oluşmaya başlayacaktır. İki yanda 10'ar dereceden 20 derecelik bir ağız açısı elde edeceksiniz. Bu açı çoğu genel kullanım ve mutfak bıçakları için baya keskin bir açıdır. Ustalaştıkça daha düşük açılar yapacağız, ya da bıçağın kullanımına göre değişik ağız tipleri yaratacağız. Ancak 20 derece düz açı şu anda çok ideal testimiz için. Bıçağı yüzünüzü kesmeye çalışıyormuş gibi yüzünüze çevirin, güneşe veya kuvvetli bir ışığın altında bıçak ağzını tam tepeden inceleyin. Göreceksiniz ki bazı yerler ışığın parlamasını yansıtmıyor bazı yerler ise kıl kadar ince parıldıyor. Bu parıldayan yerlerde daha iki ağız açısı kavuşmamıştır. Bunları da kavuşturana kadar devam. Ancak unutmayın, bıçağı her zaman aynı açı ile tutacaksınız. Asla bıçağın sırtını alçaltmak ya da kaldırmak yok. Yoksa ağzın güzelim açısını bozarsınız.
Sonra bu 120 kum zımparayı çıkarın ve yerine 220 -240 yapıştırın ve aynen devam edin. Arada bir gazete kağıdında keskinliğini kontrol edin. Sonra 400, 800 , 1000, 2000'de tekrarlayın. Zımpara alanı çok küçük olduğundan korkmayın işlem çok kısa sürecek. 400'den sonra artık çok keskin olmalı ve kol kıllarımızı kesebiliyor olmalı. 1000 2000 kumlarda artık kıllara dokunduğunda uçuruyor olacak.
Sonra isterseniz deri bir kuşakla masat çekebilirsiniz ama bence gerek yok. Şu anda test yapıyoruz.

Domates, ekmek, karton, kutu, tahta, ağaç dalı, gazete kağıtları... Aklınıza ne gelirse doğramaya başlayın, ve kıllarınızı arada kesiyor mu diye kontrol edin. Kesemediği noktada bir fikir edinmiş olacaksınız. Bu sizin ilk doğru biçimde yaptığınız bıçağınız. Bu ağız dayanımını aklınızda bir yere not edin, bundan sonraki bütün eserleriniz için referans noktası olacaktır bu. Bence durmayın, bu işe girişin, üşenmeyin, kendi yaptığınız bıçağın kesmeye hiç bıkmadan devam etmesi, sanki sonsuza kadar hiç körelmeyecek gibi kesmesi ve kesmesi muhteşem bir duygudur. Küçük gösterişsiz, hatalı, istediğiniz gibi görünmeyen bir bıçak yapmış olsanız bile, iyi bir ısıl işlem görmüş bir bıçak ise bunların hepsini gölgede bırakacak bir kesme hazzını verir. Artık bu sanatın tozunu yuttunuz, kurtuluş yok :)

Toz yutmak deyince akşam çok önemli bir konuyu ele alacağım: Güvenlik... Bu konu ne kadar işlenirse işlensin yeterli gelmez. Zımpara tozu, polisaj tozu, propan fırın, sütun matkap, ince ahşap tozu, çelik talaşı, kıvılcımlar, 800 derece sıcaklıkta çelikler.... Aslında çok tehlikeli bir sanat, kesinlikle ciddiye alınması şart.
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Ejder Uçar - 12 Eylül 2009, 19:45:39
Gerçekten müthiş! Sanırım ülkemizde ilkez, bıçak yapımının baştan sona ve üstelik yalın bir dille anlatımını okuyorum.Sanırım, benim gibi hevesli fakat bilgisiz birçok kişiye, en azından bu işin temelinde iyi bir kılavuz olacaktır.Yabancı kaynaklı bir makalede, ısıl işlemden "çeliğin kutsanması" olarak bahsedildiğini hatırlıyorum.Emre Bey'in yazısından sonra, bu sözün anlamını daha iyi anlıyorum.
Emeğiniz için teşekkür ederim...
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 20:54:23
Ejder Bey teşekkürler yüreklendirici sözleriniz için. Benim için anlamı çok büyük inanın. Ancak aşağıdaki paragraflarda hevesinizi biraz kırmayı planlıyorum. İsterseniz bir de o kısmı okuduktan sonra düşünün derim  :D ;D


Güvenlik Konusu çok önemli.
1. Göz koruması: Özellikle talaş kaldıran makinelerde, kıvılcım fırlatabilecek fırın ve ocaklarda ve toz kaldıran işlerde kesinlikle bir iş güvenliği gözlüğü kullanın. Kenarları kapalı olmalı, talaş, kıvılcım, toz ne yapar eder aralıktan girer...

2. Solunum koruması.: Genelde hep ihmal edilen bir konudur ancak bıçak yaparken nerdeyse sürekli takmamız icap eden bir korumadır. Toz belli bir boyutun altında çok zaralı hale dönüşür. 10 mikron gibi bir çapın altında ciğerleriniza yerleşir ve belki hayat boyu onunla yaşarsınız. Bıçak yapma gibi bir işte bu küçüklükte tozdan milyar çarpı milyarlarcasını tek bir günlük işimizde üretiriz. Bu toz havalandıktan sonra 8 - 10 saat havada asılı kalır. Biz soluduğumuzda ise çok büyük bir oranı burunlarımızda filtre edilemeden ciğerimize iner. Orda kendine güzel bir yer bulur ve sorun çıkaracağı zamanı sinsice bekler, her gün arasına yeni arkadaşları katılır. Bu arkadaşlarının arasında silikon bazlı ve lifli yapıdakiler (asbest benzeri fiberler) vardır ki bunlar tam bir baş belasıdır. On yıllarca çalışır ve ben taş gibiyim derken bir gün bir anda hastanelik olursunuz ve bundan sonra nefessiz kalıp ölünceye kadar oksijen tüpü ile yaşarsınız.
Lütfen bir bakın sonra karar verin: http://www.ttb.org.tr/STED/sted0300/03003.html (http://www.ttb.org.tr/STED/sted0300/03003.html)

Solunum korumasında diğer bir konu da metal zehirlenmeleridir. Öncelikle bu sanılanın aksine sadece ateşte eriyen metalde açığa çıkmaz, metalin yüksek hızlarda (spiral ile, taşlama veya bant zımpara ile vb) işlenmesi sonucu da ortaya çıkar. Özellikle galvanezli metal (yani çinko kaplama metal) tehlikelidir, bunu kaynak yapmaya veya ateşe sokmaya yeltenmeyiniz. Çinko buharı zehirlidir ve anında bilincinizi kaybetmenize neden olabilir.
Daha başka, yüksek alaşım çelikleri, pirinç, bronz gibi yumuşak alaşımları işlerken toz ve çinko kadar ciddiye alınmayan ama kanserojen, zehirleyici, sinir sistemini hasara uğratıcı bazı yan maddelerin buharları da sistemimize karışır. Bunlar, krom oksit, nikel oksit, sert gümüş lehimlerdeki kadmium, çeliklerdeki vanadyum vs. vs. Bunları saymakla bitmez.
En iyisi güzel bir soluma koruması. Elle zımpara yaparken bile dikkat etmelisiniz. Özellikle 400 kum ve sonrasında, ahşap zımparalarken mutlaka bir solunum maskesi takınız. Hatta imkanınız olduğunda yapmanız gereken ilk iş tam yüz solunum maskesi almaktır. Unutmayın işiniz biter bitmez maskenizi çıkarırsanız hiç takmamış olmakla aynı şeyi yaparsınız. Çalıştığınız yerde (atölye, ev, garaj vs.) toz kaldıran ya da kimyasal buhar çıkaran herhangi bir işiniz bittiğinde bile unutmayın ki en azından 10 saat o parçacıklar hala solunmak için havada asılı sizi bekliyor olacaklardır.
Atölyede işiniz bitince soluma korumanızı çıkarmadan hemen elektrik süpürgesi ile tozları süpürünüz. Sonuçta orada durdukça etrafında siz hareket ettikçe havalanacaklardır. Atölyenizde mutlaka hava sirkulasyonu sağlayınız. En önemlisi fırın ya da meşale ile çalışırken ortamın oksijeni hızla azalacaktır. Oksijen eksikliği sonucu yaşayacağınız sağlık sorunlarını hiç bir solunum maskesi engelleyemez. Bu arada zaten solunum maskeleri belli bir oksijen konsantrasyonunda iş görürler, belli seviyenin altında filtre bu sefer sizi oksijensiz bırakmaya başlar. Bu da sizin en azından başınızın dönmesi ya da konsantrasyonunuzu kaybetmenize yol açacaktır. Bu işte en son istediğimiz şey de budur....

3 Yangın Güvenliği:
Haliyle yaptığımız iş bu riski normal yaşantımıza nazaran yüzlerce kat daha artırıyor. Sadece gazlı ocaklarla çalışanların değil, bant zımpara ya da taş motoru, spiral vb malzeme kullananların da eşit ölçüde tehlikede olduklarını unutmamak gerek. İlk yağda sertleştirme tecrübemi hatırlıyorum. Kömür ocağa yağ dökülmüş ve tüm çalışma alanım birden bire ateşle kaplanmıştı. Olaydan saatler sonra bile korkudan ellerim titremeye devam etti. Neyse ki bir ateş söndürücüsü vardı yanımda, hayatımı, atölyemi, bahçemi, evimi, belki tüm köyü kurtardı. Ancak ben işe başlamadan önce bu işi yapıp usta olmuş insanların sözüne kulak vermiştim. Siz de böyle yapınız. Unutmayın "fazladan önlem" diye birşey yoktur...
Yangın konusu başka bir nedenle de önemlidir. Metal tozu yanıcıdır  :o. Hemde o kadar ciddi bir yanıcıdır ki alev aldığında yangın söndürücü işe yaramaz. Metal yangınını söndürebilecek bir şey yoktur. Yanar ve hızla büyür. Üstüne su attığınızda ilginç bir şekilde daha da büyür. Bunu nedeni genelde çeliği aşındırırken sıçrayan kıvılcımların düştüğü yerde ahşap ve metal tozlarının karışık bir şekilde bulunmasıdır. Küçük partiküller şeklindeki bu birikinti muhteşem bir parlama ile yanar ve etrafındaki herşeyi de yakar. Genelde insanların en az bildiği bu yangın tipi en tehlikeli yangın tipidir. Bunu önlemenin çok basit iki yolu vardır. Çalışma alanını tozdan arındırmak ve ahşapla çalışılmışsa ahsap tozları tamamen ortamdan temizlemeden metalle çalışılmamasıdır.....
4 El güvenliği:
Yaptığınız uğraşı ellerinizi aşındıracak, kesecek, delecek, boyayacak, yapış yapış yapacak, nasırlaştıracak, yakacak, su toplatacak... Ancak bunların bir kısmı önemsizdir, deri kendini onarır.. Ancak kopan bir uzuvun onarılması biraz daha zordur, kopan sinirler yeniden iyileşmez. Bu yüzden eldiven kullanımının yerleri vardır. Örneğin sıcak çeliği yağa daldırırken sadece basit bir eldiven değil, en azından kalın deri ve uzun konçlu eldiven kullanmak lazım. Ya da el testeresi ile demir keserken basit bir iş eldiveni yeterli olabilir. Epoxsi ile uğraşırken latex cerrah eldivenleri çok kullanışlıdır...
Ancak dönen makinalarda iş değişir. Bir bant zımparada eldiven elinizi kaybetmenize neden olabilir. Bir polisaj keçesi eldiveninizi yakalayıp kolunuzu kırabilir. Burada önemli olan gereken yerde gereken tiplerde eldiven kullanılmasıdır. Aklınızı kullanınız, her zaman en kötüyü kafanızda canlandırınız....
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Eylem Cengiz - 12 Eylül 2009, 22:13:44
...
Bu arada videoyu izleyemiyorsanız proxy kullanın, yasağı delmenin yolları var  ;) ...

;)

Bu arada Eylem Bey bizim CK70 konusu ne alemde?  ;D

İki gündür şirketin yolladığı bir eğitimdeydim. Hafta içi DES'i tararım. Osmanlı Metal'in zamanında beni yönlendirdiği bir yer vardı, orada olabilir.

Yalnız, Japonlar daha düşük karbonlu çelikleri de kullanıyorlar gibi birşey kalmış aklımda. Hani Ck75 yerine Ck67 hatta belki Ck45 ile daha iyi sonuç alınır diye düşünüyorum. Martenzit oluşumunun derinliği karbon oranı ile paralel olduğuna göre %0.40 %0.50 karbon daha iyi sonuç verecektir derim. (Hatam olabilir...)

Bu ocak da benden:
(http://www.eylemcengiz.com/workshop/ocak_01.jpg)
Ocağı oluşturan tuğla bildiğimiz Ytong.

Bir küçük tüp ve Nurgaz'ın şaloması ile elde ettiğim ocak... Aslında tuğlalar çok büyük, bu ufak ocağı kendimi geliştirmek için yaptım. İş gördüğü için şimdilik işi ileri götürmeyi düşünmüyorum.

Zaten üşenmeyip tez zamanda elektrikli fırınımı bitirsem iyi olacak...
(http://eylemcengiz.com/workshop/furnace_in_progress__05.jpg)

Unutmadan... Atölyede en temel şey çalışmak için ve kullanılan alet ve makinalar için yeterli tezgahın olması.
(http://eylemcengiz.com/workshop/tezgah_05.jpg)

(http://eylemcengiz.com/workshop/workbench.jpg)

Not: Bendeki mengene bu:
(http://eylemcengiz.com/workshop/mengene_bagcioglu_01.jpg)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 22:57:02
5. Kulak güvenliği:
Çoğu kişiye komik gelebilir ama gerçekten önemli. Sürekli yüksek sesli ortamda bulunmak zamanla ses duyarlılığınızı azaltır. Özellikle demir dövenler ile spiral ve taşlama kullananlar için olması gereken bir korunma. Orta yaşı geçen çoğu demircinin ses duyma hassasiyeti oldukça düşer, ülkemizde yarı sağır bir sürü metal işçisi vardır. En iyisi bu işleri yaparken sadece bir iki liraya alınabilecek kulak tıkacı, hadi hiç birşey bulamadıysanız pamuk tıkaç kullanmaları gerek...
6. Çevre güvenliği:
Burada doğayı kirletmeyelim gibi klişe birşey söylemeyeceğim. Daha çok bu konu sevdiklerinizi ve yakınlarınızı içeriyor. Bıçak yapımının yapıldığı yerler çalışmadıklarında bile tehlikelidir. Keskin sivri parçalar, ağır cisimler, sıcak malzemeler, elektrikli cihazlarla doludur. Çocukları, yakınlarınızı, evcil hayvanlarınızı bu bölgeden uzak tutunuz.
Ayrıca siz çalışırken sizi izleyen kişileri hem kendi sağlıkları hem de sizin kendi sağlığınız için güvenli mesafede tutunuz. Zımpara makinesi başında çalışırken mesela birisinin içeri dalıvermesi dikkatinizi bir anlığına dağıtır. Zaten kazanın olabilmesi de işte o ana bağlıdır. Elinizdeki sivri bıçak fırlayıp herhangi bir yere saplanabilir. Benim atlattığım bir kazada şans eseri kimse yaralanmadır. Bir an boş bulunduğumda kabzasını parlattığım bıçak elimden kurtulup duvara 10 santim kadar derine saplandı. Tuğla duvardan çıkarabilmek için baya uğraşmıştım. Eğer ters yöne değil de bana doğru gelseydi şimdi bunları sizinle konuşamıyor olurdum ya da kapıdan içeri dalıvermiş olan komşunun çocuğu şuanda dışarda gürültü yapamıyor olacaktı.
7. Elektrik güvenliği:
Tüm aletlerinizin kabloları geçiş yollarından uzak tutulmalı. Atölyenizde iyi bir toprak hattı olmalı. Lastik tabanlı bot veya iş ayakkabısı giyiniz. Sadece elektrik çarpmasına karşı değil ayağınıza ağır, sıcak, sivri ve keskin şeylerin düşme ihtimaline karşın da. Aletlerin kıvılcım fırlatma bölgesinden asla bir kablo geçmemeli. atölyenizde, giriş hattında kaçak akım rölesi taktırınız...
8. Atölye güvenliği: Atölyenizden çıkıp gitmeden önce en az 10 - 20 dakika kadar zaman geçiriniz, mesela bu arada temizlik topluluk yapınız. Çoğu yangınlar çok yavaş başlar ilk 5-10 dakika fark edilmeden için için yanarlar. Çıkmadan önce mutlaka şalteri indiriniz. Havada koku var mı diye kontrol ediniz. Eğer gaz tüpünüz varsa gaz valfını tüpten kapatınız.
9. UV ve IR koruması:
Gördüğümüz ışık adı üstündedir. Gözümüz bu ışık için evrimleşmiştir. Ancak daha yüksek ve daha alçak dalga boylarında gözümüz duyarsızdır. Bu dalga boylarından en tehlikelisi UV yani morötesi ışınımdır. Bu ışık dalgaboyunda çok yüksek enerji ve kısa frekansı ile gözlerimize çok büyük hasarlar verir. Özellikle kaynak yapanlar bilirler, "kaynak aldı gözümü" derler. Bu aslında ciddi bir durumdur ve körlüğe kadar gidebilir. Ancak kaynak yapmazken sanılır ki tehlike yoktur. Halbuki oksijen kaynağı, demirci ocakları, propan fırınlar ve meşaleler ondukça yüksek miktarda UV ve IR ışınım yayarlar. Bu ışınım sizin retina ve görme sinirlerinize ciddi zararlar verir. Unutmayın, ısı arttıkça görünmeyen ışınım da artacaktır, yani belki dövme işindeki bir demirci fazla etkilenmeyebilir ama şam çeliği üretirken maruz kaldığınız ışınım miktar olarak elektrik kaynağından bile fazladır. Onun için UV filtreli kaynak gözlüklerini gerektiğinde takmalıyız...

Bunlardan başka daha bir sürü şey var aslında, ancak bu saydıklarım en önemlileri. Saydığım bu tehlikeleri en aza indirmek için tüm güvenlik önlemlerine dikkat ediniz, atölyenizde mutlaka büyük bir yangın söndürücü ve ilk yardım kiti bulundurunuz. Asla yorgunken iş yapmayınız, iş yaparken de sürekli 45 dakikadan fazla çalışmayınız. 5 - 10 dakikalık ara veriniz 45 dakikanız dolduğunda. Atölyede en önemli cihazlardan biri de müzik setidir. Sevdiğiniz müziğin sürekli çalması dikkatinizi yoğunlaştırmanızı sağlar sizi uyanık tutar. Özellikle ihtiyacınız yoksa spiral, taş motoru ve polisaj makinası gibi çok tehlikeli cihazları almayınız. Unutmayın o aletlerin yaptığı ve yapabileceği tüm işlerden fazlası elde yapılabilir ve çok daha kaliteli bir şekilde. Motorlu bir gereç alırken mutlaka iki - üç kere düşününüz. Kaliteli malzeme kullanınız, kalitesiz malzeme ile çalışmaktansa o aletin hiç olmaması daha iyidir.
Hepsi önemli ama bu işe girişirken ilk almanız gereken önlem göz ve solunum koruması. Onun için hemen ilk işiniz bir hırdavatçıdan koruma gözlüğü ve en ince partikülleri tutabilen toz maskesi almak olsun...
Ben ve sevgili maskem size emniyetli çalışmalar diler:
(http://lh3.ggpht.com/_VE2vabU9iTc/SP5MSWnPMqI/AAAAAAAAAj4/86k3jAE2S00/s512/DSC01791%20%28Medium%29.JPG)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 12 Eylül 2009, 23:49:34
Eylem bey, tek tuğla ocağınız tek kelimeyle harika. Bu arada çalışma alanı ve tezgah konusunda son derece haklısınız, bu konuyu atladığım için herkesten özür diliyorum, dalgınlık. Ancak işte sizin gibi bu konuda tecrübeli insanların da katkılarıyla forumumuz gelişecek serpilecek. Benim de anlattıklarım bir yere kadar, her tekniği denemedim, ben de daha yeni sayılırım sanatta, mutlaka hatalarım yanlışlarım vardır. Birbirimizin hatalarını eksikliklerini yine birbirimiz kapayacağız.
...


İki gündür şirketin yolladığı bir eğitimdeydim. Hafta içi DES'i tararım. Osmanlı Metal'in zamanında beni yönlendirdiği bir yer vardı, orada olabilir.

Yalnız, Japonlar daha düşük karbonlu çelikleri de kullanıyorlar gibi birşey kalmış aklımda. Hani Ck75 yerine Ck67 hatta belki Ck45 ile daha iyi sonuç alınır diye düşünüyorum. Martenzit oluşumunun derinliği karbon oranı ile paralel olduğuna göre %0.40 %0.50 karbon daha iyi sonuç verecektir derim. (Hatam olabilir...)

Öncelikle CK75 konusunun acelesi yok Eylem Bey, sadece şaka yapıyordum. Umarım yolculuğunuz iyi geçer...
Bu arada hata demişken  ;D. Hatalısınız Eylem Bey. Japon silahları bir kaç farklı çelikten yapılır, sırt kısımda ve yanak kısmında (tamahagane) orta ve düşük karbonlu, ağızda (hagane) ise yüksek karbonlu çelik kullanılır. Bu çelikleri Japon silah ustası kendi sır gibi sakladığı ham demir cevherinden ya da çoğunlukla demir oranı yüksek sahil veya dere kumundan yapar. Bu yüzden yaptığı çeliklerin hiç biri birbirine benzemez, her yaptığı çeliği itina ile sınıflandırır, ancak en yüksek karbon ihtiva edenleri ağızda kullanır. Bu yüzden bazı katanalarda ağızdaki karbon oranı %3 lere kadar çıkarken sırtta %0.2'leri bulur. http://www.indopedia.org/Katana.html (http://www.indopedia.org/Katana.html)
Katananın yok bir kılıcı ikiye böldüğü, yok arabayı parçaladığı söylenceleri çok komik ve yalandır. Katana'lar Japonya'nın demir yoksunu bir ülke olmasından dolayı deri zırhlar giyen ordularına karşı kullanılmıştır, bir ortaçağ zırhlı piyadesine karşı tamamen etkisizdir, çünkü Japon kılıçları keskin ağızda çok kırılgandırlar (çok yüksek karbon oranlarından dolayı).
Sizin duyduğunuz büyük ihtimalle tamahagane yapımında kullanılan çelik içindir. Hamon (tam tercümesi "Kılıç ağzının adı") en güzel örneklerini batıda yapılan katanalarda ve bıçaklarda gösterir. Bu katanaların ve bıçakların en güzel hamona sahip olanları da W2 ya da 1095 çeliği kullanırlar. 1070 örnekler de vardır ama o hamonlar 1095 ya da W2 hamonlarının yanında sönük kalırlar. İşte iki örnek:
W2 ile Don Hanson'dan bir çalışma:
(http://forums.dfoggknives.com/uploads/post-522-1155045449.jpg)

Yine hamon ustası Don Hanson'dan 1095 ile bir çalışma:
(http://i243.photobucket.com/albums/ff146/fishheadbug/super-hamon1-08.jpg)

Bunun bir nedeni var. 1060, 1075, 1080, 1084 (Ck normları için bunların 10'larını çıkarıp yerine CK koyunuz  :D) hepsi yüksek manganez oranlarıyla derin sertleşen çeliklerdir. Buna karşılık 1095, W1, W2 düşük manganez oranlarıyla sığ derinleşirler. Bu ne demektir: Derin sertleşme soğutma sonunda sadece soğutulan bölgenin değil bu bölgenin etrafının ve derinlemesine merkezinin de sertleşmesi anlamına gelir. Bu aslında endüstri standartlarına göre iyi birşeydir ama seçimli sertleştirme sonucu oluşan Hamon'un keskin hatlara kavuşması için sertleşmenin lokal kalması sadece hızlı soğuyan bölgeyi etkilemesi gerekmektedir. Bu yüzden W1-2 gibi manganezi düşük sığ sertleşen çelikler daha iyi sonuç verir. O1 ya da 5160 gibi daha da derin sertleşen çeliklerde hamon isteseniz de görülmez, ancak belki belli belirsiz bir meneviş çizgisi elde edebilirsiniz...

Bu arada elektrik fırını projeniz ilgimi çekti Eylem Bey, ben hiç düşünmeden bir sürü para döküp kendime özel yaptırtmıştım ama yapılabileceğini bilseydim kendim yapardım. Ne kullanıyorsunuz, nasıl bir prensibi var, malzeme seçiminde neye dikkat etmeli.... Ama bu bu konu başlığını çok karıştıracak, bir ara yeni bir konuda projenizi tanıtsanız ne kadar iyi olurdu. Hem yüksek alaşımlarla çalışmak isteyen arkadaşların da önü açılabilir....

Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Eylem Cengiz - 13 Eylül 2009, 09:04:50

Ocak için çok teşekkürler. Aceleye gelmiş bir çalışma bu. Benimkine bakıp aynı kısalıkta kimse yapmasın derim. Dedim ya, resimdeki öylesine ürettiğim geçici bir çözüm.

Aman, fazla tecrübeli görüntüsü verip yanıltmayayım. 4-5 ay önce atölye ortamımı oluşturmaya başladığımda tamamen boş bir mekanı donatmaya çalışınca ilk yapmak zorunda kaldığımdan biliyorum tezgahın önemini. Ha bir de tezgah yokken neler çektiğimi çekenler bilir.  ::)

...
Öncelikle CK75 konusunun acelesi yok Eylem Bey, sadece şaka yapıyordum. Umarım yolculuğunuz iyi geçer
...

Yok, şehir içindeyim yine ama mekanların açık olduğu saatlerde eğitimde olunca arayamadım.  ;D

...
Bu arada elektrik fırını projeniz ilgimi çekti Eylem Bey, ben hiç düşünmeden bir sürü para döküp kendime özel yaptırtmıştım ama yapılabileceğini bilseydim kendim yapardım. Ne kullanıyorsunuz, nasıl bir prensibi var, malzeme seçiminde neye dikkat etmeli.... Ama bu bu konu başlığını çok karıştıracak, bir ara yeni bir konuda projenizi tanıtsanız ne kadar iyi olurdu. Hem yüksek alaşımlarla çalışmak isteyen arkadaşların da önü açılabilir....

Fırın için ben bu anlatımdan yararlandım:
http://www.britishblades.com/home/articles.php?action=show&showarticle=31 (http://www.britishblades.com/home/articles.php?action=show&showarticle=31)
Bitince yaptıklarımı anlatacağım.  ::)

--- o ---

Kanaatimce bu anlatılanları farklı konulara tasnif etmek gerekebilir:

alet makine olarak
-- zımparalama taşlama makineleri
-- matkap, torna, freze, testere vs.
-- mengene, işkence vb. aparatlar
-- ocak, fırın
-- masa, tezgah

malzeme olarak
-- çelik
-- bakır, pirinç, bronz, aluminyum, gümüş
-- ahşap, ağaç kabuğu
-- deri
-- sentetik
-- boynuz, kemik, değerli taşlar vb.

yöntem olarak
-- metali kesme, soğuk şekillendirme
-- demir dövme
-- ısıl işlemler
-- bileme
-- zımparalama, cilalama
-- ahşabı hazırlama: kurutma, koruma vs.
-- kılıf dikilmesi

son olarak da
-- Güvenlik


liste uzun oldu ama bunları iyi tasnif ederek ele almazsak zamanla yazılanlar birbiri arasında kaybolacaktır.

Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 13 Eylül 2009, 10:32:41
Zaten ben de daha ilerlememeyi düşünüyorum bu konu başlığı altında, sonuçta bıçağın minimum malzeme ile nasıl yapılacağını anlatmaya çalıştım. Tabii bu benim kullandığım yöntemlere dayanıyor, başkası başka şekilde yapabilir ve yine sonuç güzel olabilir.

Forum daha çok etkin değil, haliyle bize de ilgiyi canlandırmak düşüyor. Boş bir forum olursa burası büyümez. Forumu öylesine dolduracağımıza sanata merak duyanların ilk duymak istediği şeyleri bir yerde toplamak iyi oldu. Bundan sonra zaten işe girişen olunca soruların ardı arkası kesilmez, umarım.

Bir projenin ortasında takılınca debelenip durmak yerine bir bilene danışma gibi bir lüksümüz var artık ülkemizde bu forum sayesinde, biz öyle öğrendik, sormadığımızda genelde çok sıkıntı çekip başarısız olduk. İnsanın ilk ortaya çıktığı zamandan bile önce, 2 milyon yıl önceye dayanıyor bu sanatın temelleri. Oluşan bilgi birikimi öylesine devasa ki kimse ben bıçak-kılıç yapmayı herşeyiyle biliyorum diyemez. Bu tür bilgiler ustadan deneyimsize aktarılan bilgilerdir. Bunun için bu forumu okuyan herkese sesleniyorum. Çekinmeden aklınızda en küçük bir soru işareti varsa lütfen sorunuz. Üye olunuz, çalışmalarınızı paylaşınız, ilginç bulduğunuz bilgileri, fikirlerinizi, keşiflerinizi paylaşınız. Ülkemizde bu sanatın buna ihtiyacı var....

Yukarda anlattıklarımda çeliğe nasıl parlaklık vereceğimizi (Polisaj demiyorum çünkü değil, elde cilalama, saten bitirişten bahsediyorum), kabza türleri, bunları nasıl yapabileceğimizi, bu işin püf noktalarını yazmadım. Öncelikle artık şu anda bıçağın yapımını biliyoruz, kabza konusu ayrı bir konu. Bıçağın parlatılması ise tamamen başlı başına işlenmesi gereken bir konu. Belki yakında bu konuda bir soru gelir ve ben de elimden geldiğince bildiğim kadarını paylaşırım. Bu işte gizli saklı olmaz, bilgiyi aktarmazsak unutulur gideriz...
Sevgilerle..
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Sancar Özer - 13 Eylül 2009, 13:29:23
Emre bey sizin büyük katkısına karşılık bend de naçizane küçük bir terminoloji desteği sunayım: çeliğe parlaklık vermeye, bir anlamda "cilalama"ya Türkçede "perdahlama" denir :)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 13 Eylül 2009, 16:50:20
Emre bey sizin büyük katkısına karşılık bend de naçizane küçük bir terminoloji desteği sunayım: çeliğe parlaklık vermeye, bir anlamda "cilalama"ya Türkçede "perdahlama" denir :)

Sancar Bey, sağolun. Ama maalesef terminoloji burada da yetersiz kaldı  :-\

Türkçede perdah bir sürü anlamda kullanılıyor ve sadece biri istediğim anlama geliyor. Anlatmaya çalıştığım olay "çok ince zımpara ile çeliği düzleştirmek" ingilizce karşılığı "hand rubbing" ya da "hand sanding". Buna karşılık olarak perdahlamayı kullanmayı düşündüm ama vazgeçtim çünkü perdahlama yüzeyi pürüssüzleşme anlamına geliyor, ancak polisajla aynı anlama geliyor, ingilizcesi "burnishing". Ancak ülkemizde yine hatalı uygulanan bir konu. Polisaj işlemi için yüzeyin önce iyice hazırlanması gerek, 1000 - 2000 kuma kadar yüzeyin tamamen düzensizliklerden arındırılması lazım. Ülkemizde uygulanan ise taş çatlasa 400 kuma kadar zımparalanmış yüzeyin hatalarını örtmek. Bu özellikle bıçakçılıkta çok yanlış bir uygulama bence. Perdahlama, cilalama ya da polisaj (bence bunlar aynı anlama geliyor) yüzeyi düzleştirmez ama pürüssüzleştirir. Düzleştirme işi çok ince zımparaya kadar kaba izleri yok ederek yüzeyin düzeltilmesi ile yapılmalıdır. Örneğin yaptığınız bıçağı "polisaja göndermek" olayı çizgileri gizlemek için yapılır. Bu polisaj çizgileri gözden gizlese de yok etmez. Perdahlama işinin esası yüzeydeki tepecikleri bükerek çukurlukları kapatması ve çukurluklarla tepeciklerin arasındaki keskin hatları yumuşatması. Ancak bu en hatalı uygulamadır çünkü aslında bıçağın perdahlanmasındaki amaç yüzey alanının gerçek alana yaklaştırılmasıdır. Yani yüzey derin çizgilerle kaplı iken örneğin elimizdeki 10 milimetre kare parçanın yüzey alanı tepecikleri ile çukurları ile 11 milimetre kare olsun. Bu hemen perdahlanırsa yüzey alanı yine 11 milimetre karenin çok az aşağısına, mesela 10.95 milimetre kareye düşecektir, çünkü o küçük tümsek ve çukurlar duruyor olacaktır. Ancak aynı parça 2000 kum zımparaya kadar aşamalı bir şekilde düzleştirildiğinde yüzey alanımız 10.1'lere kadar düşecektir, eğer işlemi doğru yaptıysak. Bunu polisajladığımızda ise yüzey alanımız 10.001'lere kadar düşecek ve gerçekten pürüssüzleşmiş olacaktır. (bu hayali rakkamlar tamamen bilimsellikten uzaktır, ciddiye almayın, yalnızca örnek vermek amaçlı kullandım).

Bu ne demektir? Öncelikle yüzey alanı minimuma inen çeliğimizin su, kimyasallar, yağ vs. ile temas edeceği alan azalmış olur, nemin gizleneceği yer kalmaz ve sonuçta bıçağın ömrü artar. Ayrıca yüzey alanının azalması kesme performansını ciddi biçimde arttırır.
İyi hazırlanmış bıçağımızın istenirse polisaj yapılması sadece birkaç dakika sürer. 3 Dakika bıçağı polisajlamak için çok uzun bir süredir. Bu sürenin azaltılması esastır, çünkü uzun süren polisaj bizim istediğimiz keskin hatları (taşlama eğim kenarı, yivler, "plunge") yok edecektir. Halbuki iyi hazırlanmış yüzeyin polisajlanmasında keçenin sadece bir saniyeliğine dokunması o bölgeyi ayna gibi pürüssüz yapmaya yetecektir. Bu da bizim keskin, usta işi hatlarımıza zarar vermeyecektir.
Bu arada ben iyi hazırlanmış bir bıçağın polisaja tabi tutulmasının gerek olmadığını hep savunurum. Bu şekilde düzgün hazırlanmış yüzey zaten dış etkilere karşı kabaca hazırlanıp polisajlanmış bir yüzeyden kat be kat üstündür. Ayrıca estetik olarak bıçak çok güzel görünür, bu tabii tamamen kişisel görüşüm. Bu tip bitirişe "Saten bitiriş" demek istiyorum izninizle. Bunu düzgün yapmak ve doğru uygulamak tamamen başlı başına bir sanattır. Örneğin ben 20 santimlik bir mutfak bıçağı için sadece saten bitiriş uygulamasında en az 10 ile 20 saatimi harcarım (bu fark tamamen şans ile ilgili, eğer şansıma inatçı bir çizik çıkmadıysa 10 saatte bitirebildiğim oldu)...

Eğer polisaj ("ayna bitiriş" diyebiliriz) yapmayı tercih ediyorsanız yine de bu 10 saati vermezseniz maalesef bıçağın bitiriş kalitesi oldukça düşecektir....
İşte ayna bitirişin büyük ustalarından Jay Fisher'in bıçaklarından biri:
(http://www.jayfisher.com/_borders/FOMalakaCabernetJasper10.jpg)http://www.jayfisher.com/_borders/FOMalakaCabernetJasper10.jpg (http://www.jayfisher.com/_borders/FOMalakaCabernetJasper10.jpg)

Bu da saten bitiriş örneği...
(http://www.knifemakersdatabase.com/CustomKnivesGalleries/CustomKnives/BuddyGainesCustomKnives/GainesPearlKnife3-1024.jpg)http://www.knifemakersdatabase.com/CustomKnivesGalleries/CustomKnives/BuddyGainesCustomKnives/GainesPearlKnife3-1024.jpg (http://www.knifemakersdatabase.com/CustomKnivesGalleries/CustomKnives/BuddyGainesCustomKnives/GainesPearlKnife3-1024.jpg)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Sancar Özer - 13 Eylül 2009, 19:36:26
Emre bey tekniklerin ayrıntısına hakim olmadığım için birşey diyemeyeceğim; yine de bir prensip olarak ingilizce terimleri tam karşılamaya çalışmak yerine terim üretme yoluna gidilirese daha verimli sonuç alınabileceğine kaniyim. Misal perdahlamak aynı menevişlemek gibi geniş anlamı olan ve esneyebilen bir kelime; siz nüanslı teknikler veya aşamalar için bunu farklı şekilde evirebilirsiniz; saten perdah, ayna perdah, kaba perdah, ilk perdah, son perdah v.s. gibi...  ;)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Emre Kipmen - 13 Eylül 2009, 19:48:36
Sancar Bey, yine teşekkür ederim. Zaten bir dilde öğrendiğini bir başka dilde kullanmaya çalışınca insanın ağzı aç karna ekşi limon yemiş gibi buruluyor  :-\ Perdah kelimesini sıfatlarla zenginleştirmeyi hiç düşünmemiştim. Hoş bir etki yapıyor, sanırım bunu böyle kullanacağım. Sağolunuz, "bitiriş" kelimesine ısınamamıştım zaten  ;)
Başlık: Ynt: yeni başlayacak olanlara tavsiyeler
Gönderen: Tolga Arıkan - 16 Eylül 2009, 23:48:43
Değerli bilgi ve deneyimlerini bizimle paylaşan ustalarıma sonsuz teşekkürler ederim. Benim için yeni bir yol açtınız.