her ne kadar benim açımdan çok keyifli bir sohbet olsa asıl tartışmamız gereken konudan gitgide saptığımızı hissettiğim için mesajınızdaki bir kaç küçük noktayı cvaplayarak mevzuyu asıl mihrakına sokmak zarureti hissediyorum. nitekim tarih sohbeti yapabileceğimiz birçok platform bulunmaktadır lakin silahlar ve harp sanatı(özellikle de yoğunlaşmaya çalıştığımız bireysel harp sanatı, silahşörlük, daha da netleştirirsek kılıç sanatı) hususunda forumumuz bildiğim kadarı ile ilk ve tek alan. bu alanı da tarihi tartışmalar (her ne kadar çok faydalansam da) için kullanmak haksızlık olacak
elimden geldiğince kısa notlar olarak değinirsem:
1-aslında gerileme ve bozulma çağında hiçbir kurum klasik çağdaki haliyle kalmadığı için bu noktayı irdelemek manasız. yine de yeniçerilerle büyük bir tezat oluşturarak tımarlı sipahilrin en az bozulan ve en yumuşak geçiş yapan sınıflardan biri olduğunu vurgulamak gerekiyor. kaldı ki tyeni orduya geçişte sadece erat katılımı oalrak payları yok. Asakir-i Mansure'nin ilk subay sınıfını da Tımarlı sipahi subayları oluşturuyor. yani etkin rol oynuyorlar bu noktada.
2-japon ve feodal batı avrupa kültürleri(latin-yunan akdeniz kültürünü değil cermen merkezli avrupa kültürü kastediyorum) ile türk kültürü arasındaki sözlü-yazılı gelenek mukayesesine itiraz etmek zorundayım müsadenizle. edebiyat tarihçilerinin de tespit edeceği gibi bu iki kültür de yazılı kültürlerini türklerden çok daha sonra oluşturmuştur. alfabeleri daha yenidir. bilinen ilk yazılı eserleri türklerden daha yakın zamana aittir. ve daha az yazılı eserleri bulunmaktadır. kaldı ki bu iki kültürden farklı olarak türk tarihi ve arkeolojisi çok daha az araştırılmıştır. orta asya'da milyonlarca henüz okunmamış kitabe, kazılmamış mezar bulunmaktadır.Isık kurganındaki prototürk alfabesinin tekamül etmiş halini inceleyen dilbilimciler bu alfabenin kökeninin çok daha eskiye dayandığını speküle etmektedirler.
bir de şu handikap vardır ki türkler dört defa alfabe değiştirmişlerdir. bu yüzden birsonraki alfabeye çevrilmemiş binlerce eser kalmıştır. bu gün göktürkçe metinlerin 1000de biri uygurca metinlerin %1 i bile çevrilmiş değildir. Osmanlı kaynakları için de durum budur. buna bir de Timurlu, Memlük başta polmak üzere onlarca devletin geriye bıraktığı ve çevrilmemiş metinleri ekleyin. yarın bir tesadüf eseri(divan-ılugat-i türk'ün bulunuşunda olduğu gibi)veya araştırma sonucu ço eski tarihlere ait, çeşitli sınıflardan, çağlardan ve devletlerden silahşötlerin yazdıkları kitapların bulunmayacağını söyleyemeyiz. mevcut durumda elimizde olan eksik veri ile bir çıkarım yapmak ve türk savaş sanatı ve aslında tük tarihinin herhangi bir alanı hakkında çıkarım yapmak ve menfi-müspet kanaat oluşturmak hatalı olur kanaatindeyim.
3-Osmanlıda okuryazarlık meselesine gelince; osmanlı ve selçuklu mimarlık tarihinde kaç kütüphane inşa edildiğine bunların nerelerde ve kimlerce inşa edildiğine bakmak kendi çağdaşlarına kıyasla gayet müspet bir kanaat oluşturmaya muvafık olacaktır.
4-yeniçeri ve tımarlı sipahilerin (klasik çağ için konuşuyorum) savaştaki etkinlik oranları meselesine gelince: klasik çağda iki sınıfın nüfuslarını tekrarlamaya lüzum yok. bu bile kimin hangi oranda etkin olduğunu gösterir. ikinci olarak osmanlı ordusu temelde bir süvari ordusudur. taktikleri süvari taktikleridir. ordunun belkemiğini oluşturan asıl süvari sınıfı da tımarlı sipahilerdir. Yeniçeriler ise yayadır. genel olarak kapıkullarını ele alacak olursak bunlar hassa ordusudur. yani padişah savaşa bizzat savaşa katılırsa savaşa katılırlar. bu da iki halde olur. birinci hal asılordunun bozulması, padişahın bizzat canının tehlikeye girmesi yani yenilgi hali; ikincisi de asıl ordunun düşmanı tamamen bozması ve padişahın canına yönelik olası tehlikenin büyük oranda kırılması ile hassa ordusunun padişahın canını korumak tehlikesine düşmeden savaşa katılabilmesi. bu iki halde de asıl iş ordunun %70-80ini oluşturan tımarlı ordusuna düşmektedir. kale kuşatmaları ayrı bir durumdur. doğal olarak süvarilerin değil yayaların etkin olacağı bir savaş halidir.lakin harp tarihinde hem sonuçları ve hem de nitelikleri açısından önem arzeden her zaman meydan savaşları olmuştur.
5- nüfus meselesinde tımarlıların azalıp yeniçerilerin artması bozulmanın bir göstergesi ve sebeplerinden biri olarak tarihçilerce gösterilmektedir.
6-Aşık Paşa(yahut kendine hitap ettiği şekliyle Derviş Ahmed Aşıki) vakanüvis değildir. kırşehirde 1272'de doğmuş bir tımarlı sipahi subayıdır. tarihçiliği asıl meslek olarak değil bir çeşit hobi olarak yapmaktadır. yazdığı eserinde bizzat katıldığı savaşları da canlı bir üslupla anlatır.
7-kapıkulu süvarilerine kısaca değinirsem bunlar Fatih zamanında ilk olarak devşirme sistemiyle silahaltına alınmalarına rağmen (muhtemelen süvarilikteki başarısızlıklarından dolayı) Kanunidönemine değin gitgide yörüklerden istihdam edilmeye başlanmış, Kanuni döneminden itibaren ise tamamen Türkmenlerden oluşturulması karara bağlanmıştır. bu durum yeniçerilerle sürekli sürtüşmelerine , hatta Sultanahmet meydanında mükerrer defa silahlıolarak çatışmalarına neden olmuştur.
maalesef kendimi tutamayıp gene çok yazdım. İnşalah bu kusurumuz forumumuz yöneticilerince bağışlanır. asıl gelmek vem mevzuu harp sanatına bağlamak istediğim husus şudur ki; nasıl türk mimarlık sanatı, türk tasvir sanatı, türk hat sanatı osmanlı da oluşmadı ise tük savaş sanatının da Osmanlı'da oluşmadığını düşünmek yanlış olmaz. diğer sanatlar gibi Osmanlı'ya miras kalmış ve klasik çağında zirvesine ulaşmış olmalıdır. bu sanatın yaratımı türke özgü savaşçı tipi olan "Alp" tipi ile birebir bağıntılı ise bu sanatın zirve hali de bu tipin ulaştığı son nokta olan "klasik çağ tımarlı sipahisi" ile birebir bağıntılı olmalıdır. şu halde türk kılıç sanatı araştırmamızda model alacağımız prototip,kıyas noktası, odak noktası bu olmalıdır. yoksa yeniçerinin öğrendiği ve icra ettiği savaş sanatı da, leventin icra ettiği savaş sanatı da, sipahinin öğrendiği savaş sanatı da, memlük cengaverinin, timurlu akıncısının, Babürlü sepoyunun, Şeybani askerinin, Kazak baturunun savaş sanatı da türk kültürünün bir parçasıdır ve açıkçası aralarında çok büyük ayrımlar olduğu kanaatinde de değilim.
şimdi mesele bu savaş sanatının muhteviyatını bulmaya çalışmaya kalmıştır.