Keskinlik konusu aslında sadece keskin kenarı değil, Sancar Bey'in de çok iyi belirttiği şekilde, ağız eğimi, kılıcın savuruşundaki denge noktası, perdahlama biçimi, ağız kalınlığı, dışbükey (konveks) ağzın bükey derecesi, kılıcın sertlik değeri, kılıç tipolojisi, en önemlisi kılıcın sırttaki kalınlığı vs. vs.... bir sürü etken vardır. Eğer sadece durağan haldeki herhangi bir cismin keskinliğinden bahsediyorsak bu sadece ağız geometrisine dayanır. Yani en düşük ağız açısı en yüksek kesme performansına sahiptir. Bu durumda bir kılıç bir usturaya göre tabiri caizse küt bir cisim sayılabilir. Ağız açısını 1 derece verebileceğimiz kadar dayanıklı bir madde olsa idi keskinlik düşüncemiz tamamen değişirdi. Çelik sertlik derecesi arttıkça alabileceği keskinlik de bilemede artar. Yani yumuşak bir metalden yapılmış ve bileylenmiş 20 derecelik açıdaki bir cisime göre, 30 derecelik sert bir çelik çok daha kesici bir ağız tutar. Keskinliği belirleyen ağızdaki en tepe noktanın kaç sıra atomdan oluştuğudur. Çok keskin bir bıçağın keskin ağzına baksanız elektron mikroskopunda genişçe bir kalınlık görürsünüz, binlerce-milyonlarca atom sırası. Maddenin sertliği arttıkça bu sıradaki atom sayısı düşecektir.
Lise fiziğinden biliriz: Basınç = kuvvet / alan yani kesici kenarımızda alan azaldıkça bıçağın aynı kuvvette kestiği materyale uygulayacağı basınç artacaktır. Ancak bu keskinlik bizim için bir anlam ifade etmez çünkü ağız açısı kaç milim ilerlediğinde bıçağın ne kadar et kalınlığı ile malzemenin ne kadar direnç göstereceğini belirler. Bu işin bir yönü. Bir de iyi perdahlanmamış bıçak yüzeyi mikroskobik açıdan bakıldığında bir eğe gibidir, bu durum ağızın malzeme içinde ilerlerken zaten malzemenin ağız kalınlığına karşı koymasının yanında bıçak yüzeyinin de sürtünmeden dolayı bir direnç göstermesine neden olacaktır. Ayrıca bıçağın et kalınlığı maddenin bıçağa karşı koyacağı direncin üst sınırını belirleyecektir. Yani 15 derece açı ile yüzeyi pürüssüz bir jilet, yine yüzeyi pürüssüz ve 15 derece açılı bir mutfak bıçağından daha keskindir, çünkü malzemenin direneceği kalınlık jilette 1 milimetreden az iken, mutfak bıçağında 1.5-3 milimetreyi bulur. Bunun dışında işe bir de hareket eklendiğinde bıçağın hem ileri hem öne ya da arkaya hareketinde bıçağın elektron mikroskopunda gördüğümüz mikro dişleri malzemeden parça koparır, malzemenin direncini azaltır. Bu yüzden düz bıçak yerine testere kullanmak bir ağacı keserken daha az yorar bizi...
Bu konu çok dallandırılıp derinleştirebilir ama bence hiç bir kılıç diğerinden üstün denemez, hepsi belli bir amaç doğrultusunda yüzlerce yıl deneme yanılma yöntemi ile mükemmelleştirilmiş araçlardır. Bir Avrupa "claymore" kılıcı belki yatağana köre çok hantal ve küt kalabilir, ancak ağır zırh kuşanmış piyadaya karşı en etkili yöntemlerden biridir. Balyoz mantığı ile zırhın altındaki piyadeyi etkisiz hale getirir.
Japon kılıcı bir çok nedenle problemli olsa da, Japonya'da binlerce yıl yaşanan ada içi savaşlarda, sadece deri giyen askere karşı en güzel tercihtir, ve evet çok sert ağız, dışa büküm ve yumuşak kılıç gövdesi ile ve özel perdahlama yöntemi ile (bu işi japon kılıç ustası yapmaz, bunun için eğitim almış perdah ustaları yapar) müthiş keskin olabilir. Ancak zırhlı bir Avrupalı şövalyeye, ya da zincir zırhla donanmış yeniçeriye pek zarar veremez.
Bir şeyleri kıyaslarken o şeylerin dönemleri, yaşayış tarzları ve tekniklerini göz ardı etmememiz gerekir. Ben her türlü gerçek kılıcı bir sanat eseri olarak görüyorum, bir toplumun binlerce yıllık birikiminin ulaştığı en yüksek noktayı belirler kesici aletler. Modern çağımızın lazer kesim makineleri ya da su jetleti bence tarihte ulaştığımız en yüksek noktadır. Bu saydıklarım tarihin tüm kılıçlarına göre çok daha keskin ve muhteşemdir belli bir açıdan baktığımızda, ışıktan daha keskin ne olabilir zaten