İngilizin yay yorumuna şunu demek lazım: kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş
Mergup bey harika bir video, yayın temel özelliklerini ve yapımı tam olarak kafama oturdu sayenizde. Üzücü olan ecnebiler Türk yayı için böyle belgesel hazırlarken bizim tvlerin uyuması.
Cengiz bey, Osmanlı yayına başladığınızda her aşamayı mutlaka resimleyin ve bizlerle paylaşın ki sayenizde iyice anlayalım yapılışını -^b
Bekir bey, dediklerinize katılmamak mümkün değil. Hele ki şu göçebe muhabbeti çok çok can sıkıcı. İlk olarak Türkler göçebe değil, yarı-göçebedir. Göçebelik avcılık ve toplayıcı bir hayat şartının gereğidir. Bir bölgede kaynaklar tükenirse göçebeler yer değiştirir. Örneğin kızılderililer gerçek göçebelerdir, bufallo sürülerini izlerler. İkinci bir tip göçebe de zanaatkar ve tüccarlardır. Feodal Avrupa'da kaleden kaleye dolaşıp hizmet satan çingeneler gibi...
Türkler ise büyük oranda tarihin başından beri aynı bölgelerini muhafaza etmişlerdir. Çünkü avcı-toplayıcı değil hayvancıdırlar. Bu yüzden de yazın yaylaya kışın ovaya göçerler ama yazlak ve kışlakları değişmez. Hatta bu yazlak ve kışlakların sahibiyetini belirlelmek için kabileler arasında karmaşık tapu sistemleri vardır. Vakıa 9.yüzyıldan sonra Türkistan'dan Ön Asya'ya bir nüfus akımı olmuştur ama buna göçme değil yayılma denir. Göçme olması için Orta Asya'nın terk edilmesi icap ederdi. Halbuki taa milattan önce Türk kültürünün ilk çıktığı bölgeler günümüzde hala Türklerin yaşadığı bölgelerdir. Bir ingiliz bunu söyleyemez.
Haa bir de şu husus var ki; bugün taa Hunlar döneminden kalan, bizzat Mete'nin yaptırdığı Ulan Ulde gibi şehir yerleşkeleri vardır. Bugün Semerkant'ın yakınındaki Afrasiyab(Alp Er Tunga'nın Farsçadaki ismi) şehri M.Ö.500'de kurulmuş ve M.S.1220lerde Cengiz tarafından yıkılana kadar büyük bir metropol olarak varlığını sürdürmüştür. Göktürk döneminden kalan Polat, Muğkale gibi birçok şehir vardır ki ilki pota çeliği , ikincisi altın üretimi ile meşhurdur. Uygur şehirleri zaten herkesin malumu. Emevi coğrafyacılarından İbn-i Hurdazbih Yollar Ve Ülkeler adlı kitabında Türk şehirlerini saymakla bitiremez. Şu halde ecnebilerin "medeniyetsiz" manasında kullanmaya çalıştıkları şu göçebe lafından kurtulup "Bozkır Medeniyeti" kavramını aklımıza iyice yerleştirmeliyiz kanımca.