Yay  (107847 defa okundu)

Berke Boyacı

  • Üye
  • *
  • İleti: 112
Ynt: Yay
« Yanıtla #45 : 11 Aralık 2010, 19:03:24 »
Önemli değil Mergup abi :). Atların ürkme teorsinie katılıyorum diğerleyi belli olmaz. ama 300 okun çıkaracağı ıslık sesi bir atın şaha kalkmasına yeter bence...

Bekir Çankırı

  • Üye
  • *
  • İleti: 503
    • Metal El Sanatları facebook :Bekir çankırı
Ynt: Yay
« Yanıtla #46 : 11 Aralık 2010, 20:07:01 »
Ötkün  okun  bir  resmi , çizimi , fotoğrafı ya da   örneği varmı acep ?
Mergup  bey    kıyı -köşe  bir  bakın bakalım   neler  çıkacak :D  .  Bu talebimiz   diğer  kemankeş dostlarımıza da   elbette .  Anlattıkça  bizler  daha da bir  merak  sarar  olduk çünki . :D . Neresinden üfürür , neresinden  öter ki   badem  boyunda  temren ?
"Kendimi kendim yetirdim, kendim ettim kendimi... 
Kendime kendim gerekse; bula, kendim kendimi..."                          
PİRİ REİS

http://bekircankiri.blogspot.com/

Cengiz Çetin

  • Üye
  • *
  • İleti: 142
Ynt: Yay
« Yanıtla #47 : 11 Aralık 2010, 20:26:16 »
       Bu konunun piri Adnan MEHEL beydir.Herkesi aydınlatırsa mutlu oluruz.Bu konudaki en önemli kaynak sayın Erkan GÖKSU'nun Ötüken yayınlarından çıkan "Türk Kültüründe Silah" adlı harika çalışmasıdır.Bir başucu kitabı.Bence bu konuya sevdalıların elinde bulunması gerekiyor.
       Ben yay yapımı vs... hobilerimin tamamını artık bıraktım.Yemin etmedim ama uzun süre bu kulvarda olmayacağım.Yayların ve okların tamamınıda elden çıkardım.Sadece yazıları takip etmekle yetineceğim.Sizlere kolay gelsin...
Vur pençe-i alideki şemşir aşkına,
Gülbang-ı asumanı tutan pir aşkına.

Berke Boyacı

  • Üye
  • *
  • İleti: 112
Ynt: Yay
« Yanıtla #48 : 11 Aralık 2010, 23:02:58 »
Cengiz Bey keşke bizmde haberimiz olsaydı yaylar ile ilgili...:'( Ben talip olabilirdim bir çoğuna sanırım...



ISLIK ÇALAN OKLAR - Türk Mitolojisi -
ISLIK ÇALAN OKLAR :

Sıçan yılında (1204),yazın birinci ayının on altıncı gününde, atlarının üzerinde iki ordu karşı karşıyaydı Cungarya'nın doğusunda.Aygır kuyruğundan tuğlarını her taraftan gözüksün diye mızrak uçlarına asmışlardı.Kara boğa derisinden gür sesli davullar çaldı.Şeftali ağacından oklar terkilendi.
Naymanlar ile Moğollardı bu iki ordu.Cengiz, Büyük Han olmamıştı daha, Temuçin diye bilinirdi.Naymanlar tükenmemişti; Moğollar palazlanmamıştı. İşta bu anda, ordunun hanı, bir tarlafaresi kadar iyi bilmeliydi bozkırı;yıldırım hızıyla emirler vermeli, ok hızıyla uygulatmalı, toprağı süpüren rüzgar gibi sinsi ve karşı konmaz bir taktiği olmalıydı.
Temuçin, düşmanın sayısını kastederek, "Çoğun fazlası zararlı olduğu gibi, azın eksiği de zararlıdır" dedi ve Orhun Irmağı'nı geçip Nahu kayalıklarına doğru tırısa kalktı.Moğollarn Gizli Tarihi'nde yazan emir şöyleydi:
"Biz, sık çayırlık tarzında yürüyeceğiz,/ Deniz düzeninde tertipleneceğiz,/ Burgu usulüne göre saldıracağız."
Bozkırda taktik tek başına kafi gelmez.Bu amansız tabiatta, cesaret, içgüdü, insanın arkaik zamandan kalma tepkileri ve korku başroldedir.Çok güçlüysen korku salabilirsin, bu zor olmaz.Ya da çok güçlüyü korkusuzluğunla yenebilirsin.İşte Orta Asya'nın büyük hakanları ve imparatorları bunu becermiş, insanın en temel ve derin güdülerini dev bir ölüm ve korku canavarına dönüştürebilmiş liderlerdi.Bozkırın psikolojisi böyleydi.
Naymanların başı , Tayang-han, yanındaki Camuha'ya sordu:
"Koyun sürüsünü ürküterek ağıla kadar kovalayan kurt gibi saldıran bu adamlar kimlerdir?" "Alınları bakırdır.Burunları mıknatıstır.Dilleri zımba gibi.Yürekleri demirdir.Kamçıları kılıçtır.Onblar çiğle beslenir.Rüzgarla uçarlar.Savaş günlerinde insan eti yerler.Hareket öncesi insan eti biriktirirler.Şimdi onlar zincirlerinden boşanmış ve zapt edilemez halde, tükürüklerini saçarak neşe ile ileri fırlamışlardır.
" Bozkırda sonsuza kadar kaçamazsınız.Kovalayan atlı, Mançurya'dan başlasa Kırım'a kadar gider.Yıllar sürsede bulur ve yok eder.Bu sürek avı, yok etmek içindir, yenmek için değil. "Mesafenin sonuna kadar, derinliğin dibine kadar" der bir atlı savaşçı diğerine, dostluğunun sınırını anlatmak için.
"Sıçan olarak toprağı delip yerin altında kaybolurlarsa kürek olup toprağı kazıp onları takip ederler.Balık olup denize dalsalar bile ağ olup onları çekip çıkarırlar.Boynu kementli vahşi at gibi, okla vurulmuş geyik gibi kanatlanarak göğe uçsalar, Tanrı'ya çıkmak isteseler atmaca olup onları yakalarlar.
" Step savaşçısı kincidir.Temuçin gibi konuşur:
"Erkekçe intikamla Merkit halkının ciğerlerini parçaladık.Yataklarını boş kıldık, nesillerini yok ettik." Savaşa kalkıştınsa yeneceksin yoksa yok olursun, savaşmıyorsan itaat edeceksin.Temuçin'e daha henüz cılız sayılırken itaat etme kararı alan Kokonaur boyu ileri gelenleri, ona şöyle dedi: "Biz seni Han yapmak istiyoruz.Temuçin, sen Han olursan biz, Düşmanlara karşı öncü olarak yürürüz/ Onların en güzel/ Kadın ve kızlarını,/ Saraylarını, devlet ve uluslarını, /Güzel yanaklı kadın ve kızlarını,/ Güzel bacaklı beygirlerini /Dört nala koşturarak sana getiririz."
Oklar savrulmadan önce, mızraklar gövdeleri deşmeden, atlar birbirine şahlanmadan önce, yürekler çırpışır uzaktan.Tayang-han korkmuştu.Guçuluk-han, babasını suçluyordu, hatta aşağılıyordu: "Gebe bir kadının su döktüğü yere kadar bile çıkamayan, tekerlek yüksekliğindeki buzağının otladığı yere kadar bile gidemeyen..." Temuçin; anası Ho'elun'un insan etiyle beslediği, günde üç yaşlık bir öküzü yiyen, üç kat zırh giyen, üç öküzle çekilen arabaya binen, bir adamı teçhizatı ile yutarsa boğazına bir şey olmayan, bir adamı yutmakla gönlü dolmayan Moğol hanı, çarpışmayı kazandıNaymanları imha etti. E.Canetti, Kitle ve İktidar adlı eşsiz yapıtında, "Moğollar insanları, hayvanları katlettikleri gibi katletmişlerdir" der. "Çldürmek onların üçüncü doğasıydı , tıpkı at binmenin onların ikinci doğası olması gibi.İnsanları katledişleri bir sürek avıydı.Savaşa gitmedikleri zaman ava giderleri."

DOKUNULMA KORKUSU
Bozkıra sonra tekrar gideriz, şimdi bir an için bugüne dönelim; hatta sokağa çıkalım, otobüse, vapura binelim ya da sinemaya gidelim (futbol maçına değil ama).Canetti, dokunulma karşısında duyduğumuz tiksinti ve korkudan söz eder.Sokakta, orada burada, yabancı bir elin vücudumuza değmesi bizde büyük bir gerilim yaratmazmı? Basit bir "pardon" tüm gerginliği yok eder.Ama özür dilenmezse, müthiş bir öfke bir süre tüm benliğimize yayılır.İşte insan bu dokunulma korkusundan ancak kitle içinde kurtulabilir der Canetti.İnsan, kitleye katılmayı arzular.Futbol maçına gitme, taraftar olma, kitleye katılmanın en yaygın yoludur.Bırakın dokunmayı, gol olduğunda herkes birbirinin üzerine çıkar, kitle daha da bütünleşir.Tribünde herkes eşittir, patron ya da işçi, yaşlı yada genç, hepsi aynı kitlenin bireyidir. "Ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik!" Basit bir metafor, rastgele bir tezarühat değildir bu, bütün kitlelerin oluşturduğu ortak duygudur:Ölümüne savaş! Kitle duygusunun en yüksek hissedildiği noktada, ölmemek için öldürme hissini yaratır ya da anımsatır.Futbol, insanın ihtiyacını zararsız bir şekilde verir, yoksa kitlenin korkunç bir güruha dönüşme olasılığı vardır.Holiganizm, Sivas'ta Madımak Oteli'ni yakanlar gibi. Dokunma, hayvansı bir geçmişi anımsatır sanki.Vahşi hayvanlarda ya da insanın vahşi zamanlarında, bilinmedik bir elin dokunuşu, hayatın sonu olabilir.Kitle halinde kaçan antilop sürüsünün içinden birine avcı hayvanın pençesi yetiştiğinde, bu onun için ölüm dokunuşudur.Hayvanlar yavruları ve eşleriyle yuvarlanarak oynaşmayı sever ama bilinmedik bir pençenin (genellikle arkadan ve habersiz gelir) aniden bedenine el atabileceği korkusu da zihinden hiç çıkmaz. "Kitle, korku durumunda bir arada kalmak ister" der Canetti.Kitleyi oluşturanlar, akut bir tehlikeden yalnızca arkadaşlarının yakınlığıyla korunabileceklerini hissederler.Özellikle kaçışlarının ya da koşuşlarının yönünün aynı olmasıyla kitle olmuşlardır.Birlikte kaçan hayvanların ortak inancına sahiptirler.Kendilerini yalnız hissetmedikleri, her bir hayvan (ya da insan) diğeriyle aynı şeyi yaptığı sürece paniğe kapılmazlar.Panik, kitlenin ölüm darbesini aldığı andır.Tıpkı bir orduda olduğu gibi.

BOZKIRDAKİ OİDİPİUS
Hun imparatoru Mete Han'ın başardığı da bundan başka bir şey değildir.Ordu, insanların yapay biçimde bir araya getirilmesinden oluşur, doğası gereği bu kopukluğun giderilmesi gerekir.Emir, bu insanlardan bir kitle oluşturmayı amaçlar.Bunu en iyi yapan korkuyu yok eder ve eşsiz bir orduya sahip olur.Mete'nin öyküsü , bozkır psikolojisinin, baba-oğul düşmanlığının, korku gibi en zayıflatıcı içgüdüden muazzam bir kuvvet yaratmanın öyküsüdür. Mete'nin (Bir yanlış okuma yüzünden Türkiye'de böyle tanındı, asıl adı Bahadır ya da Batır'dır) babası Teoman (Onun asıl adının Tuman yani Duman olduğuu sanılıyor) çok sevdiği bir hatun vardı.Bu hatun kendisine yeni bir erkek çocuk doğurmuştu.Teoman , büyük oğlunu yok ederek , bu çocuğu veliaht yapmak istiyordu.Mete 'yi Yüe-çilere rehine olarak gönderdi.Mete, ordusunu toplayarak Yüe-çilere saldırdı.Ve asla yetişilemeyen atına atladığı gibi yurduna döndü.Babası Teoman sevinir gibi göründü ve bu bahadırlığının ödülü olarak on bin atlı tümenin konutasını verdi. Mete ıslık çalan bir ok icat etti. Atlı askerlerine "Ben nereye ok atarsam, sizde vızıltıyı duyup o yöne ok atacaksınız" dedi. Kim yapmaz ise onun başını keseceğinide bildirdi. Mete ıslık çalan okuyla askerlerini eğitmeye başladı. Avda, ormadna, çölde talim veriyordu.Bir ara döndü ve ünlü aygırının karnına bir ok attı. Buna uymayanların başını oracıkta kestirdi. Sonra çok sevdiği karısına bir ok attı.Yine tereddüt edenler oldu.Onların başınıda vurdurdu.Bu ürkünç sınavlardan geçen ve aynı acımasız benliğe sahip binlerce askerden müthiş bir ordu oluşmuştu. Çok sevdiği başka bir atına, ok atmada tek bir asker bile tereddüt etmedi. Mete bir gün babası ile ava çıktı. Vızıldayan okunu babasına attı.Askerler de ardından Teoman'ı delik deşik etti.Bundan sonra üvey annesini ve kardeşini, babasının tarafını tutan komutanları ortadan kaldırdı. Ve kendisini "Şan-yü" ilan etti. Çin'in küzeyindeki ilk büyük bozkır imparatorluğu kurulmaya başlıyordu.İsa'nın doğumundan iki yüz yıl önceydi. Bu öykü, Çin'in ilk resmi tarihi sayılan "şih-çi" 'de anlatılır.Tarihçilerimizin Büyün Hun dediği Hiyunğ-nu İmparatorluğu'nun kuruluşudur. Baba öldürme, Freudcu Oidipus kompleksinde cinsel dürtülerle izah edilir. Türk mitolojisinde ve Orta Asya'da ise bir bozkır psikolojisidir. Oğuz Destanı'nda da vardır.Kırgız destanlarında da.Alman-Bet, babası Kara-han'ı , Oğuz Destanı'nda olduğu gibi Müslüman olmayı reddettiği için öldürür. Kırgızların diğer destanı Manas'ta Manas Han , babası Yakup Han'ı töreye karşı geldiği için öldürmek ister.Buradaki baba da Teoman gibi "entrikalar" çeviriyordu.Manas Han 'ın oğlu için, ak sakallaı bir ihtiyar çıkıp gelir ve "Bu oğlan kendi elleriyle kendi babasını öldürsün.Bu kadar korkunç bir er olsun!" der. Bozkırda hükümdar olmanın, kendi askerlerine ve komşu hükümdara korku salmanın psikolojisi bu olmalıdır.Atını, karını, hatta babanı öldürmek. Mete'nin ve Cengiz Han'ın ordusu, kitle olmanın mükemmel örnekleriydiler.Ateş gibi hızla yayılan,bulaşıcı, yıkıcı ve arsız.Deniz dalga gibi dalga dalga, ritmik ; su damlalarından oluşan muazzam , tek bütün bir kütle.Tüm oklar bir yağmur gibi yağmalı.Sağanak gibi sayısız, arka arkaya ve hep birlikte.Hitle, buğday başakları ya da Cengiz Han'ın çayırları gibi rüzgarla birlikte aynı yöne eğilir, koşar gibi; tek bir sap bile buna direnmez. Ve rüzgar, tüm solukların tek bir yöne üflemek için birleşmesi gibi kitleyi simgeler. Kitle, rüzgar gibi, gözünmez bir kırbaca dönüşür.Vahşi bir kalabalık gibi kükreyerek gelir rüzgar, sanki görülemeyenler dünyasının ordusu gibi. Mete'nin ıslık çalan oku işte bunu başardı.Ucuna delik açılmış kemik takılan ok, Osmanlı ordusunda da kullanılırdı.Adına "çavuş oku" ya da "kılavuz" denir ve işaret fişeği işlevi görürdü.Mete , bozkırın korkusunu bu okla yendi ve onbinlerce atlıdan , tek bir ıslıkla ateş, deniz, yağmur ve rüzgar gibi görkemli bir kuvvet yarattı. Islık kesilince rüzgar da dindi.

Kaynak : (*)Moğolların Gizli Tarihi ,Çeviren:Ahmet Temir,TTK (3.baskı),Ankara 1995 Yazı: Atlas Dergisi Kasım 2000 sayısından alıntıdır.

NOT: Alıntıdır  (http://turkish-archery.blogspot.com)

Mergup Özkan

  • Üye
  • *
  • İleti: 452
Ynt: Yay
« Yanıtla #49 : 12 Aralık 2010, 16:31:33 »
       Ben yay yapımı vs... hobilerimin tamamını artık bıraktım.Yemin etmedim ama uzun süre bu kulvarda olmayacağım.Yayların ve okların tamamınıda elden çıkardım.Sadece yazıları takip etmekle yetineceğim.Sizlere kolay gelsin...

Hayrola Cengiz Bey, ne oldu, kime veya neye kizdiniz böyle ....?

'' Bu bıçağı kıl mübarek ey kerim-i la-yezal,
Sahibine verme ya Rab ömrü oldukça zeval,
Bıçak elde gerek dilde sübhan, Kadem bastı bu cihan...''

Bekir Çankırı

  • Üye
  • *
  • İleti: 503
    • Metal El Sanatları facebook :Bekir çankırı
Ynt: Yay
« Yanıtla #50 : 12 Aralık 2010, 17:26:24 »
  Faydalı bir  kaynak  bulmanın  heyecanıyla  , çokça da  sorular sorduk  belki  ama  inşaallah   bu  kararınızda  tesirimiz  olmamıştır  Cengiz  bey .
"Kendimi kendim yetirdim, kendim ettim kendimi... 
Kendime kendim gerekse; bula, kendim kendimi..."                          
PİRİ REİS

http://bekircankiri.blogspot.com/

Mergup Özkan

  • Üye
  • *
  • İleti: 452
Ynt: Yay
« Yanıtla #51 : 12 Aralık 2010, 17:54:34 »
Ötkün  okun  bir  resmi , çizimi , fotoğrafı ya da   örneği varmı acep ?
Mergup  bey    kıyı -köşe  bir  bakın bakalım   neler  çıkacak :D  .  Bu talebimiz   diğer  kemankeş dostlarımıza da   elbette .  Anlattıkça  bizler  daha da bir  merak  sarar  olduk çünki . :D . Neresinden üfürür , neresinden  öter ki   badem  boyunda  temren ?

Merhabalar Bekir Bey,

Evet "kiyi - köse" bir baktim ama benin "normalimde" fazla ilgim alani olmayan konular oldugundan en kisa mesafede su iki cevabi bulabildim.

1. Birinci Resim "Mogol" tarzi bir islik calan Ok ve gereken ölcü boyutlari...

2. Islik Ok atim Videosu...

selam ve Saygilar
 
Bogenschiessen mit Heulpfeilen (whistling arrow /Hikime Kabura)
'' Bu bıçağı kıl mübarek ey kerim-i la-yezal,
Sahibine verme ya Rab ömrü oldukça zeval,
Bıçak elde gerek dilde sübhan, Kadem bastı bu cihan...''

Sancar Özer

  • Üye
  • *
  • İleti: 825
Ynt: Yay
« Yanıtla #52 : 12 Aralık 2010, 18:29:37 »
Mergup bey, sağolun resim ve video için; fresimdeki kesitten gördüğüm  kadarıyla benim teorinin palavradan ibaret olduğu anlaşılıyor zira anlayabildiğim kadarıyla havanın çıkış deliği düdüğün arkasında değil; ben daha huni veya düdük gibi kesitli bir tertibat tahayyül etmiştim.

Bu arada videodaki ıslık çalan okların sesleri hiç de korkutucu değil hoş bir tınısı var aksine :)
"Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen
 Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen "

Şeyh Galip

Bekir Çankırı

  • Üye
  • *
  • İleti: 503
    • Metal El Sanatları facebook :Bekir çankırı
Ynt: Yay
« Yanıtla #53 : 12 Aralık 2010, 19:02:15 »
Elinize , arşivinize  sağlık  Mergup  bey . :D
   Gerçekten de  neyi  merak edip  ne tarafa bakınsak   mutlaka  bir  katkınız  oluyor .
 Cebehane  ve  bizler için  çok  kıymetlisiniz . varolunuz . -^b
"Kendimi kendim yetirdim, kendim ettim kendimi... 
Kendime kendim gerekse; bula, kendim kendimi..."                          
PİRİ REİS

http://bekircankiri.blogspot.com/

Berke Boyacı

  • Üye
  • *
  • İleti: 112
Ynt: Yay
« Yanıtla #54 : 12 Aralık 2010, 19:53:05 »
Sesleri çok hoş :) Hatta arada bir rüzgardan nağme bile yapıyor :)

Eline sağlık Mergup abi...

Soytürk Dönmez

  • Üye
  • *
  • İleti: 16
Ynt: Yay
« Yanıtla #55 : 12 Aralık 2010, 20:31:10 »
 -^b süpermiş doğrusu, oklar harika, yay harika, sesler harika, orman doğa harika 8) paylaşım içinde teşekkürler.

Mergup Özkan

  • Üye
  • *
  • İleti: 452
Ynt: Yay
« Yanıtla #56 : 13 Aralık 2010, 10:30:48 »
Elinize , arşivinize  sağlık  Mergup  bey . :D
   Gerçekten de  neyi  merak edip  ne tarafa bakınsak   mutlaka  bir  katkınız  oluyor .
 Cebehane  ve  bizler için  çok  kıymetlisiniz . varolunuz . -^b

Estagfurullah Efendim, ne demek...

Bir Üye olarak sadece gereken "Bilgi Küpünü" doldurmak niyetimiz.
Yeterki geriden gelen nesile bol bol Bilgi ve Ata sevgisi kalsin. Örnek olarak Berke kardesimizin hosuna gitmis olmasi gibi... :D
 
'' Bu bıçağı kıl mübarek ey kerim-i la-yezal,
Sahibine verme ya Rab ömrü oldukça zeval,
Bıçak elde gerek dilde sübhan, Kadem bastı bu cihan...''

Adnan Mehel

  • Üye
  • *
  • İleti: 16
Ynt: Yay
« Yanıtla #57 : 15 Aralık 2010, 13:08:27 »
Öncelikle uzun zamandır yazamadığımiçin tüm arkadaşlardan özür diliyorum. Tatlı bir yoğunluğumuz var. her hafta bir üniversite de konferans-ders-seminer programlarımız var. Geçen hafta Trakya üniversitesi genel türk tarihi bölümünde bir önceki hafta Marmara Üniversitesi savaş tarihi dersinde ondan önceki hafta da Haliç Üniversitesine davetli idik. hastalık iş vs mazeretleri arka arkaya sıralamayayım. ne olursa olsun bu kdara suskun kalmaya yetecek mazeret olmaz o nedenle tekrar özür diliyorum. Cengiz biraderimiz Ankaradan kemanger arkadaşımız. Yaptığı yayı burada sizlerle paylaşmış ondan mutluoldum. beni asıl mutlu edense buradaki kardeşlerimizin okçuluk konusuna bu kadar ilgi göstermesi. Ancak lafla olmaz talimhaneye de bekleriz. Sağolsun Bekir ağabey bizi şereflendirdi. diğer kardeşlerimizi de mesafeli savaşın bu 5000 yıllık başroloyuncusu ile uçuş keyfini yaşamaya bekliyoruz.
burada oldukça fazla soru var okuduklarımdan aklımda kalanları açıklamaya gayret edeyim. Gördüğüm kadarıyla Islık çalan oklar baya ilgi çekmiş. Metehan zamanında icad edildiği kaynaklarda geçen ötkün okların o tarihte olduğunu arkeolojik veriler destekliyor. M.Ö II. yüzyıl olarak rus arkeologlarca tarihlendirilmektedir. ancak ortaasya arkeolojisi Glastnost ve perestroykaya kadar çok az yapılmıştı. tabir caizse arkeolojik olarak bizim tarihimizi ilgilendirilen kazılarda patlama var. Şu an moğolistan altayları arkeolojinin mekkesi olarak adlandırııyor bütün bilimadamları orada. maalesef türkiyeden kimse yok. bir cengiz alyıomaz hoca oralara uğruyor 0 da sadece resimler çekip tasnif etmeye bile vakit bulamıyor. yani orta asya tarihi büyük gelişmelere gebe ama en son bizim haberimiz olacak. . ben daha eski tarihlere uzanabileceğini düşünmekteyim. ıslık çalan okalrın bir kaç kullanım amacı var. 1- psikolojik etki,onbin okun aynı anda atılması stadyum uğultusu gibi bir ses şıkartır ve bu ses doğrufdan üzerinize gelirse elbette ürkersiniz. tıpkı hunların düşmanlarının ve atlarının ürktükleri gib.2- haberleşme amaçlı 3- savaşlarda sevk ve idare amaçlıi 4- rondela. okuçları hunlardan itibaren iğneli temren dediğimiz dövme demir-çelik temrenlere dönüşmeye başlar. dövme temrenler iğnelidir. yani okun içine monte edilir. bu işlem için ok ucunu delmeniz ahşabın direncini azaltır ve saplanma anında onun temr4n dibinden kırlmasına yolaçar. bunu önlemek içinokucunun ya sağlamca sarılması veya rondela ile desteklenmesi icabetmektedir. ıslık aparatı temren dibie onun ucuna monte edildiğinde burada rondela görevi görür. psikolojik amaçlı olanlar ince tiz bir ses çıkartır. okun hızını kesmesin diye de küçük ebatlarda ayapılır. arkeolijik verilerle 2 *1,5 buyutunda eliptik içi boş üzerinde 3 tane delikcik bulunan kemik kürecikler elde edilmiştir. farkıo ebatlarda olanları varsa da büyük ıslık aparatlarının ahşapatan yapılma zarureti olduğundan hem dayanıksız olması dolayısı ile  erken dönem örnekler ele geçmemiş( veya biz ulaşamadık) hem de arkeologlar ahşap parçalarına önem atfetmediklerinden yetip gelmemiştr. ama sonraki örnekler bize fikir vermektedir. konu okçuluk camiasına naçizane tarafımdan duyurulmuş olup nasıl yapıldığı ve nasıl ses verdiği konulu bir klkipte hazırlanmıştır. Buyurn bu adreste hem nasıl yapıldığını görebilri hem de 2000 yıllık bir sesi duyabilrisiniz. http://www.youtube.com/user/adnanmehel#p/a/u/2/MC6pxAdcDsQ

Bekir Çankırı

  • Üye
  • *
  • İleti: 503
    • Metal El Sanatları facebook :Bekir çankırı
Ynt: Yay
« Yanıtla #58 : 15 Aralık 2010, 21:06:36 »
Merhaba  adnan  bey     . Cengiz  beyin  de yönlendirmesiyle  epeydir  muhabbetinizi  bekliyorduk   ne  iyi  ettiniz  .
  Konferanslar,seminerler ve bu  ilgi  dolayısıyla  yoğunluğunuz  bizleri de çok sevindiren   tatlı  gelişmeler.  
 Cengiz bey  sağolsun ,  konuyu başlatıp  bir parmak  bal  çaldı  ağzımıza ama  farkettiğiniz  geniş  ilgi  de  bizlerin  bilgi  açlığının   ispatı gibi :D.
    Cebehane de   ok  ve  yay  konusuna   belki de  özel  bir  bölüm  ayırıp  sizin  ve  diğer  kemenkeş  arkadaşlarımızın da  yardım ve  katkılarıyla gelişip  zenginleşmesi , en çok da  benim  gibi   konunun cahili  forumdaşları  sevindirecek( Moderatör  dostumuza da   teklifimdir  :D ).  Sayenizde  tattığımız  hedefe  ok uçurma  keyfini de  oğlumla  her  muhabbetimizde yad ediyoruz   unutulmaz  keyifti  sağolunuz.  Davetinizi ümraniye ye  gelebilecek  imkanı  olan   hiçbir  arkadaşımız  kaçırmasın  bence .
« Son Düzenleme: 15 Aralık 2010, 21:33:00 Gönderen: Bekir Çankırı »
"Kendimi kendim yetirdim, kendim ettim kendimi... 
Kendime kendim gerekse; bula, kendim kendimi..."                          
PİRİ REİS

http://bekircankiri.blogspot.com/

Sancar Özer

  • Üye
  • *
  • İleti: 825
Ynt: Yay
« Yanıtla #59 : 15 Aralık 2010, 21:15:10 »
Verdiğiniz çok değerli bilgiler için çok sağolun Adnan Hocam. Dediğiniz gibi 90 sonrası Asya Türk Arkeolojisi konusunda büyük bir patlama yaşandı ama bu konuda çalışma yapmayan yegane ülke de biziz maalesef. Ya hiç ilgilenilmiyor bu konuyla; ya da ilgi çektiği zaman da Beyaz Piramitler v.s. gibi popülist fantastik mavralar şeklinde ulaşıyor genele ve bu da çok zararlı tesir ediyor. Bu işin doğru çalışılması ve anlaşılması için bir Asya Türk Arkeolojisi Enstitüsü kurulmasına çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Ötkün ok konusunda bizi ziyadesiyle aydınlattınız. Videodaki ayrıntılı anlatım da birçok inmce noktayı ortaya koyuyor zaten. Yine de uzmanını bulmuşken sormamazlık edemedim: Ötkün okun düdük kısmının okun hızına veya havada kalma süresine herhangi bir müsbet bir tesiri var mıdır?
« Son Düzenleme: 15 Aralık 2010, 21:17:30 Gönderen: Sancar Özer »
"Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen
 Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen "

Şeyh Galip

 

Her Hakkı Saklıdır © 2007-2024 cebehane.com
SMF 2.0.15 | SMF © 2017, Simple Machines
RSS WAP2