Kanun tasarısı şu an İçişleri Bakanlığı Silah Tasarısı Alt Komisyonu'nda. Orada görüşülen son şekli maalesef ilk halinden daha kısıtlayıcı ifadeler içeriyor.
Öncelikle, yatağandan ismen bahsedilmemiş olması kimseyi ümitlendirmesin; bunun tek sebebi, kanun koyucunun yatağanın ismini bilmeyip, "saldırma" sınıfına dahil etmesidir. Tasarıdaki ifade şöyle:
"Saldırma: Tek ağızlı, oluklu veya oluksuz içbükey namluya sahip büyük boy bıçakları,"
Zaten İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün internet sitesindeki "yasak ateşsiz silahlar" sayfasında da saldırma tanımının yanına kocaman bir yatağan resmi koymuşlar (
http://kriminal.iem.gov.tr/balistik_yasak_atessiz.htm ). Ekte bir saldırma resmi var; belki bir "ilgili"nin ilgisini çekeriz de, gerçek bir saldırmanın neye benzediğini merak eder diye...
Öte yandan, saldırmanın yasak olması da ayrı bir garabet. "Taktik bıçak" olarak da anılan askeri bıçaklar ve örneğin "bowie" gibi ağır dövüş bıçağı formlarının yabancı kökenli olanlarının tamamı serbest iken, aynı sınıfın yerli üyesi olan "saldırma" niçin yasak?
Saldırma, özellikle Osmanlı'nın son döneminde popüler olmuş bir ağır dövüş bıçağıdır. Kılıç gibi, yatağan gibi, kama ve hançer gibi, saldırma da bugün artık tarihsel bir objedir ve ilgimiz taşıdığı kültürel değerden kaynaklanmaktadır. Kaldı ki, suç işleyecek bir elde, bir ekmek bıçağından daha tehlikeli de değildir. (Oluk konusundaki safsatalara ise hiç girmiyorum artık!)
Pala, esasen bir Türk kılıcı varyantıdır. Diğer tüm kılıç formlarından ayrı tutularak münhasıran yasaklanması yanlıştır.
Yatağan ayrı bir kesici silah olarak tanımlanmalı ve kılıç, kama, hançer ve saldırma ile birlikte tarihsel kesici silah formları sınıfına alınmalıdır. Bu sınıfın üyeleri tüm yasaklardan arındırılmalıdır. Yeni yasa ile uyum sağlamaya çalıştığımız AB ülkelerinde de, ABD'de de bu böyledir.