Başlarken > Temel Bilgiler, Terim ve Kavramlar

Yatağan Palasının Tarihsel Süreci

<< < (2/7) > >>

Veysel Aytin:
Değerli arkadaşlar, tabiki eleştirilerinize katılıyorum ama benim amacım yaptığım bir çalışmayı paylaşmaktan öte bişey değildi. öncelikle 2009 tarihini yanlış girmişim onu düzelttim tez 2006 yılında kabul edildi asıl adı "Yatağan Mimarisi ve El Sanatlarıdır." Ve aynı sene eylül ayında pamukkale Üniversitesinin 'Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiriler 6 - 7 - 8 Eylül 2006' da 20 sayfalık bir kısmı biraz değiştirilerek Doç Dr. Ahmet Çaycı ve Veysel Aytin adıyla yayımlanmıştır. toplamda 80 sayfadır.
Buraya aktardığım bölüm aslında bu  tezin cüz'i bir bölümüdür.  Buna çalıştığım yıllarda tabiki ben sadece Yatağan(kılıç)'a yoğunlaşmamıştım. Daha ziyade Yatağan(yerleşim yeri) tarihine, türbe, cami, sosyal hayat  mezar taşları vs.  (Taşlara bi arkadaşla beraber çalıştık ayrı bir tezdir düşünün 220 sayfadır.)  bu yüzden bu konuyu derinlemesine inceleyemedim. Bulabildiğim kaynaklardan alıntılar yaptım.  içerisinde şahsi görüşlerim çok azdır. 3 yıldan beride  hiç ilgilenmedim bu konuyla mazur görünüz. Benim ve arkadaşımın ortak çalışması, bir kitap haline getirildi İstanbulda bir yayın evinde basımını bekliyor bilhassa Yatağan kılıcıyla ilgili bölümün tashihinin yapılması gerekiyor buda benim yoğunluğum dolayısıyla uzadıkça uzadı.
Fakat nasip olursa  Yatağan kılıcıyla ilgili kapsamlı bir araştırma yapmam lazım çünkü dediğim gibi zamanında ben bu konuyla fazla ilgilemedim   Bu konunun adamakıllı Osmanlı arşivlerinde ve yabancı kaynaklarda incelenmesi lazım.  herkese selamlar


A

Sancar Özer:
Çalışmanızı paylaştığınız için içtenlikle teşekkür ederiz Veysel bey; zira forumumuzun amacı zaten bilgi paylaşmaktır. Lakin diğer bir amacı da paylaşılan bilgileri enine boyuna tartışarak beyin fırtınası yapmak olduğu için bu minvalde mesaj yazılmasına alınmayacağınızı umarım. Forum üyelerinin görüşlerini ortaya koyması, hatalı noktalara işaret etmesi  belki tashih sürecinde sizin de işinize yarayabilir. ;)

Bir istekte bulunmama gerekirse; bilgi paylaşma ruhu içinde bu bölümü yazarken faydalandığınız biblografyayı da yazamanız mümkün mü? Böylece üyelerimiz arasında bu konularda araştırma yapmak isteyenler de bu kaynaklardan faydalanabilir. :)

Burak Ekit:
http://www.cemilsenocak.com/bitirmem/bolum5.htm *sanırım ızınsız alıntı yaptıgım ıcın sahıbı kızmaz
 
 Bu bır bıtırme tezı gıbı gozuken yazıya rastladım  Bolum 5 ıcınde - yukarıdakı sahıfe - 5 4 1 2 no lu  su verme ortamı adlı bolum ıncelendıgınde celıgın akıskan yatakta karburızasyon sertlestırmesı ıcın ornek verılen akıskan yatak medyalarından  bırının de sıvı metaller ornegın kursun olarak belırtıldıgı gorulmektedır

 Benım metalurjı bılgımı kesınlıkle asan bır bılgı ama aramızda bı ısın dersını veren arkadaslar var Belkı acıklık getırebılırız dıye dusunerek bırazcık daha bılımsel gorunen ve tamamen sans eserı rast geldıgım bır yazıdan boyle bır alıntı yaptıgım ıcın kusura bakmayın

ıngılızce klavye ıle yazıyorum bu yuzden bırkac mesajdır noktalama yapamadıgım ıcın de ayrıca ozur dılerım

Sefa Çabuk:
http://cebehane.com/forum/index.php?topic=33.0

Su verme konusunda yukarıdaki yazıları okumanızı öneririm. Ayrıca su verme ya da sertleştirme işlemi ile ilgili bir şey yazmayacağım, ayrıntılı bilgi yukarıda var.
Veysel beyin yazısındaki çelişkileri adım adım açıklamak gerekirse;

Su verme işleminde ise, su verilen Yatağan diğer kılıçlar gibi dışarıda değil ocakta iken yapılmaktadır
Şimdi, su verme işlemi ocakta yapılmaz, çünkü ani soğutmayı ocakta yapmak bir çelişkidir bu nedenle yukarıdaki bilgi yanlıştır ( su verme işleminin nasıl yapıldığı yukarıdaki link te vardır)

Su verme  işleminin birkaç çeşidi Yatağanlar üzerinde uygulanmıştır. Bunlar; normal su verme işlemi, çifte su verme tekniği, zeytin yağı ve  petrol yağı ile su verme işlemi ayrıca kurşunlu su verme işlemi idi.
Yukarıda sözü edilen "çifte su verme tekniği" genelde bir yanlış anlatımdır elbette Veysel beyin de bunu bu şekilde kullanması doğal, aynı yanlış ısrarla genel olarak yapılır ama çifte su verme diye bir teknik yoktur ( bkz. Temperleme yada gerginlik giderme tavlaması)

"Yatağanların yapımında farklı olarak kullanılan bir teknik de demiri yapıştırma tekniğidir. Güherçile denilen bir madde bu işlemde kullanılmakta idi. Bu madde Denizli’nin Sarayköy İlçesi’nin Sığama Kasabası’ndan ve Manisa Alaşehir’den Yatağan’a getirilmekteydi"

yukarıda söylenen "yapıştırma tekniği" varmıdır, eğer varsa yatağanın yapım sürecinin neresinde ne yapıştırılıyor ben bilmiyorum, söylenirse bir şey daha öğrenmiş oluruz. Ayrıca "Güherçile" denen madde diğer bir deyişle potasyum Nitrat da denilen KNO3 dür  bunun yüzeyde neden kullanılmış olacağı konusunda bir fikrim yok!! ama bildiği bir şey varki potasyum nitrat eskiden sadece And dağlarının denize bakan yüzlerinde kuşların oluşturduğu gübrelerden elde edilen bir madde, geçmişte en büyük ihracatçısı Şili, ve hatta ikinci dünya savaşı sırasında neredeyse bu kaynakların hepsi kullanılmış, ta ki Almanların bu maddeyi havadan elde etmeye başlamasına kadar. Ben Manisa yada Alaşehirde potasyum nitrat hammadesi bulunduğuna ilişkin bir şey bulamadım.
Burak bey verdiğiniz linki okudum, hepsi bildik konular dikkata ettiyseniz kurşunda ısıtma değil kurşun eriyiğinde su verme diyor, bu da bilinen bir yöntemdir, soğutma hızını düşürmek amacıyla kullanılır, oysa Veysel beyin yazısında bu konuda da yanlışlıklar var, orada ısıtmanın kurşunda yapıldığına ilişkin bir anlatım var, üstelikte termostat görevinden  ??? bahsedilmiş bu anlatım da yanlıştır. konuyu metalurjik anlamda, kendi adıma çok tartışılır bulmuyorum ve bu konuyla ilgili başka bir şey yazmayacağım özür dilerim. Üzüldüğüm nokta ise üniversitelerimizin içinde bulundukları durumdur. Saygıyla




Bahadır Soydan:
Merhaba. Tekelü'nün Kanuni'ye yaptığı ve Topkapı Sarayı'nda olan 933 tarihli yatağanı bilinen en eski yatağan olmayabilir. 2.Bayezid'e ait, yani 15.yüzyıl sonu,16.yüzyıl başına tarihlenen bir yatağan vardır ve edindiğim bilgiye göre Louvre müzesinde sergilenmektedir ( Ben gidip görmedim). Bu form olarak da çok değişik yatağanın bendeki mevcut resimlerini ekliyorum. Namlu kına sokulduğunda neredeyse sapın tepesine kadar kının içine giriyormuş. Ahmet Tekelü üretimi , New York Metropolitan müzesinde de salonun ortasındaki bir camekanın içinde tek başına sergilenen,Topkapı'dakiyle çok benzer,(ejderha-kartal savaşı dekorlu v.s., sanırım biraz daha az işçilikli) bir yatağan daha vardır. Malesef çektiğim resimlerini bulamadım. Ayrıca, resmini hiç görmediğim, 2.Bayezid'e ait som altın kınlı bir yatağan daha olduğu iddia ediliyor. Bu 3 yatağanın olayın içinde bulunan birinden naçizane duyduğum ve ben ikna olsam da görmediğim için gerçekliğine kefil olamayacağım hikayesi de şöyle:
1.dünya savaşında muhtemelen yağmayla casus Lawrence'ın eline geçiyorlar. Daha sonra Ingram adında arkadaşı olan bir Hollywood yönetmenine hediye ediyor. Bu adam öldükten sonra 1980'de küçük bir Los Angeles müzayede firmasında bu üç kılıç satışa çıkıyor. Her biri o günün parasıyla 130 bin dolar'a Bashir Muhammed adındaki Arap koleksiyoncu-satıcı tarafından kazanılıyor, sonradan Louvre ve Metropolitan müzesine yüksek fiyatlarla satıyor.Sadece som altın kınlı olan hala kendilerinde ve resimleri yayınlanmamış durumdaymış. Bana bunları anlatan da herbirine 125 bin'er teklif verip kaybeden bir koleksiyoncu. En azından bu vesileyle Bayezid'in ve Kanuni'nin kılıçlarını elde tutmuş olmanın heyecanını 28 yıl sonra hala duyarak anlattı.
Resmi çok küçültmem gerekiyordu, detaylar gözükmeyeceğinden sanal albüme yükledim,aşağıdaki link'ten görülebilir:
http://s838.photobucket.com/albums/zz306/erlikhan1/

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git