İş gelip birlik olmaya dayanıyor. Türkiye'de aslında bu mesleği yapan araştırılsa belki yüzlerce, belki binlerce meslek erbabı vardır. Sorun hiçkimsenin birbirinden haberdar olmaması bana göre, Yatağan'daki bir usta Sinop'taki bir usta ile karşılaşmamış el birliği etmemiş, fikirlerini bilgilerini değiş tokuş etmemişler, Türkiye'nin bir çok yerinde dağınık tek tük insanlar var, bazısı hobi diye bazısı araştırma amaçlı teknikleri tarihi inceleyip birşeyler ortaya koymaya çalışan. Kolleksiyonerler var, hem bu insanları bulmaya çalışan hem de atalarımızdan kalanları kurtarmaya, korumaya çalışan. Aslında bir sürü değer var.
Bence asıl potansiyel bu işe kendini adamış, bu değerleri çıkarabilecek kolleksiyonerler ve araştırmacılarda. Duyuyorum, bazılarınız Türkiyenin çeşitli illerine gidip ustalarla görüşüyor, bilgi ve eser topluyor. Bu aslında büyük bir güçtür. Bir şeylerin "değişmesi" gerektiği bariz. Bakın kemankeş topluluğuna! Bu bir vatanseverlik mücadelesi olmalı, sadece ilginç olduğu için değil ülkemizin en eski değerlerinden biri olduğu için kurtarılması gereken bir sürü el sanatımız var. Yasakçı zihniyet zamanında telsizi yasakladı, ne oldu? Büyük depremde tüm iletişimimiz amatör telsizcilerin eline geçmedi mi? Şimdi telsiz ne kadar yasak? Haritacılığımız öldü, detaylı bir bölge haritası çıkartmanız bir sürü gereksiz bürokrasinin arkasında imkansız hale geldi. Artık insanlar çin malı, kalitesiz fabrika malı bıçaklardan, hiç bir şeye benzemeyen kılıç-kama taklitlerinden, bir türlü ağız tutmayan çakılardan bıktı. Peki bunların düzgün örnekleri yapılmıyor mu? Yapılıyor tabii, bazen bazı insanlar bana bıçaklarını getiriyor biletmeye, bunların %99'u bilendikten bir gün sonra köreliyor, hepsi de fabrika ürünü. Bir tane belki aralarında çok iyi çeliği olan gösterişsiz bir cevher bulabiliyorum. Onu bilemek bile bir keyif. Ama o ustanın eseri estetikten yoksun, kabzası dağılan birşey, adam 3 kuruşluk fabrikasyon bıçakla rekabet etmeye çalışıyor.
Bu işin doğrusu bu ustanın gerçekten bu işi hakkıyla yapabilmesinin önünü açmak, insanların, kesici bir alete ihtiyaç duyan esnafımızın, aşçımızın, ev hanımımızın bir seçeneğe sahip olabilmesi. Bu insanların ne kadar huzursuz olduklarını gördükçe içim kan ağlıyor. Balıkçılarımız Amerikadan çakı getirtmek zorunda, doğa gezginlerimiz, arama kurtarma ekiplerimiz, itfayecimiz, polisimiz üçüncü kalite işlerle yetinmek zorunda, avcımız silah dükkanlarındaki güzel görünüp aldatıcı bir sürü süslemesi olan bıçağa beş para etmediği halde bir sürü para bayılmak zorunda . Yarın bir yaban domuzu ile burun buruna geldiğinde belki tüm hayatının ona bağlı olduğu o değersiz çelik parçasına güvenmek zorunda. Birkaç tanesini tanıyorum, kasaplarımız, mezbahacılarımız, balık dükkanındaki çalışanlar "inox" bursa bıçaklarıyla cebelleşmek zorunda. Bu böyle gider durur. Bilinçlendirmenin,bilinçlenmenin önündeki en büyük engel ise birlik olamamak yatıyor. Türkçe kaç tane bıçak yapımı, dımışki yapımı üzerine, kitap, dergi, dvd var. Kaç kişi bu işin atölyesinde sertifikalı ders alabildi, kaçımız kendi mesleğine ve ihtiyaçlarına uygun güzel bir bıçağı, gizlisiz saklısız, vergisini ödeyerek, tüketici haklarından yararlanarak fişini faturasını alarak yaptırabildi... Bunların cevapları çok üzücü...
Ne yapmalı sorusunun cevabı benim için de bulanık, ama bu kanun maddesi böyle kalamaz, kalmamalı. Bu kanun Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır...
Sevgilerimle
Emre