Avrupa'lıların adlandırmalarını esas alırsak doğru bildiğimiz yolda kayboluruz. Babürlere Munghal diyen, Avustralya yerlisinin kendisine "Ne diyon annamıyorum birader." anlamında söylediği "kan guru"yu hayvanın ismine döndüren Avrupalı bize sadece yolumuzu şaşıttırır.
"Hatai"nin de bir üslup iken 2. Dünya Savaşı sonrası gelen yabancı hocaların hatasıyla çiçek motifinin adına dönüşmesi de bu hatalara örnek oluşturacak bir rivayet.
Yaşayan kelimelerin özünü masa başından araştırmak sağlıksız olabiliyor. Sanatlarda savunduğum ile aynı şekilde yerli piyasanın çelik adlandırmasını da öğrenmem için çok sayıda satıcıya gidip konuşmam gerekmişti. O güne kadar 1060, D2 falan deyip duruyorduk ve ömrü bu çelikleri alıp satarak, bunları işleyerek geçen erbabı bizim dediğimizi - doğal olarak - anlamıyordu.
--- o ---
Altay Bey, su vermek için 800 civarına çıkmak gerekecektir. Altın ise 1064C'de eriyormuş. Yani çok iyimser düşünebilsem olur diyebilirdim. Ancak bence bu altın ciddi oranda zarar görür. İlk olarak su verme öncesinde ateşe girince kılıç üzerinde tufal oluşacak bunun bir kısmı altının bir kısmı ile birlikte suya girdiğinde dökülecektir. Bunun ardından yapılan zımparalamada da geri kalanları heba olur.
--- o ---
Rastladığım bazı Selçuklu eserleri:
1180-1210 arası imiş. (
http://bkz.)
Tunç üzerine altın, gümüş ve bakır - 1163. (
Bkz.)