Merhaba; ilk yazım bu biraz sitemliyim bu konularda, neyse,
Bu konuyla ilgili söylenecek çok söz var, ilk konuya girişte türkiyede bu işi yapan ustalar sorulmuştu.
BABAKALEDE bir aile var, bu işi 1700’lerden beri yağıyormuş sanırım, oldukca güzel bir bıcaktır babakale bıçağı üstelik bütün özellikleriyle bizimdir.
TOSYA çakısı vardır sonra oradada birkaç ustanın bu işi devam ettirdiklerini biliyorum
BURSA çakısını zaten tüm arkadaşlar biliyordur. Türkiyenin her yerinde bulabilirsiniz.
SİVASTADA çok güzel bıçak ve çakılar yapılıyor,
SÜRMENEDE de hala yapılıyor ama bu kamanın 1952 de suç aleti kapsamına girmesiyle oradaki ustalarıda tırpanlamışlar.
ve diğerleri…
Kısacası şu, canım kılıçlardan, yatağanlardan, kamalardan sonra geldiğimiz nokta bu; babakale bıçağı, bursa çakısı ve bıçakları, Tosya çakısı, Sivas çakı ve bıçağı, sürmene bıçağı,,, çakı ekmek bıçağı yapan ustalar, küçümsemek değil kesinlikle, koşulların getirdiği noktada duruyor onlar. kendi terçihleri değil yani,,,
Sulamayla ilgili bir tarif, ( dedem böyle yaparmış )
Bıçağın bütün dövme, şekillendirme, eğeleme işlemlerinden sonra çeliği kırmızı üzeri bir renge kadar ısıtırmış,
Körüğün yanındaki bir kapta ısıttığı bir zeytinyağı kabı varmış, çelik rengini alınca bunun içine daldırırmış tabi bununda bir tarifi var ilk önce bıçağın keskin yüzü değil sırt tarafından başlanırmış yağın içine daldırmaya.
Bir süre orada duran çelik çıkartılıp tekrar körüğe konur ve üzerindeki yağ bitene kadar orada tutulurmuş. Sonrada oradan çıkartılan çelik, suyun içinde yavaş yavaş soğutulurmuş,
Bu ve bunun gibi birçok rivayet var var.
Şimdi bunu bilimle açıklasan dedem belki anlamazdı, o ustalarda bunları bilemezdi ama bence ustalık çok büyük bir birikimin eseri olarak ortaya çıkıyor. Yalnız burada bizim çok büyük bir kayıbımız var o da bize miras kalan bir birikim yok, zamanın politikaları ve duyarsızlığı elimde olanı almış gitmiş. Şimdi bizler kalan kırıntılardan bütünü görmeye çalışıyoruz…