Alper Bey,
Tarih boyunca, dairesel bir hareketle savrularak kullanılan her silahın tutamağında elden kaymayı önleyecek bir tasarım kullanılmıştır. Bu, bazen dışa doğru eğilmiş bir tutamak, bazen de tutamağın kendisinden daha irice bir kütle, yahut çengel gibi bir vurgu ile sonlanması şeklinde görülmektedir. Bu durum, fizik kurallarının bir gereği ve insan aklının çok eski bir ürünüdür. Bir eskrim şampiyonu edasıyla "
hiç kılıç kullanma pratiği yaptınız mı bilemiyorum" diye sorduğunuz için, ben de sormadan edemeyeceğim; "
bu denli eğri namlulu kılıçlar, ancak bu tip kabzalarla tercih edilebilir" hükmüne varmadan önce tarih boyunca eğri namlulu kılıçlarda kullanılmış tüm kabza formlarını müsabaka ortamında test edebilme fırsatı buldunuz mu, yoksa ifadenizdeki "bu tip kabzalar" tanımlamasının armudi başlı kabzaları işaret ediyor olmasının asıl nedeni, kendiniz ve arkadaşlarınız için yaptırdığınız "16. yüzyıl modeli" kılıçlara armudi kabza başları koydurmuş olmanız mı?
Bu arada, moda "
dünya çapındaki tüm kabzaları" değiştirmiyor efendim; dönem itibariyle Memluk-Osmanlı-İran coğrafyasındaki kültürel geçişkenliği göz önünde bulundurduğunuzda, modanın sadece kabza formlarında değil, hatta sadece silah araç-gereçlerinde de değil, hayatın hemen her alanında bu coğrafyaya hızla yayıldığını eminim siz de farkeder, sarfettiğiniz bu cümlenin yersizliğini de elbet kabul edersiniz.
"
Avrupa müzelerinin kılıçların büyük kısmı topuzlu (siz armudi diyorsunuz sanırım)". Evet, biz "armudi" diyoruz. Armudi sözcüğü, zamanında belirli bir formu ifade etmek için kullanılmış ve literatüre de geçmiş bir sözcüktür ("Tarih Boyunca Türk Toplumunda Silah Kavramı ve Osmanlı İmparatorluğunda Kullanılan Silahlar", T. Nejat Eralp, Ankara 1993, sayfa 58). Peki, siz "topuzlu" sözcüğünü hangi kaynaktan okudunuz?
Yerleşik bir kavramı kendi tercihiniz olan farklı sözcüklerle ifade etmeniz sizi bir konunun uzmanı yapmayacağı gibi, kavram karmaşasına da sebep olabilir. Dikkatinizi çekmek isterim ki, "topuz" sözcüğü genel kullanımı itibariyle küresel bir formu çağrıştırır. Oysa ki "armudi", "armut gibi"dir; küresel değildir. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum, zira görece küresel sayılabilecek ayrı bir kabza başı formu daha vardır. (Buna da geçmişte "elma" dendiğini duymuştum, ama literatür referansım yok.)
"
Resimlerdeki sıralama nasıl bir 16.yy kabza gelişimi yansıtıyor anlayamdım". Anlayamamanızın nedeni çok basit; kılıçları karıştırmışsınız. Ancak, sözkonusu resimde benim form örneği olarak kullandığım kabzaların ait oldukları kılıçları benden daha iyi tanıdığınızı iddia etmek de nasıl bir özgüvenin ürünüdür, ona da okuyucu karar versin artık...
"
1. ve 2. örnekler 15. ve belki 14.yy'a ait". Kırıcı olmamak için sözcükleri çok dikkatli seçmeye çalışıyorum; Alper Bey, tümüyle ve sadece geleneksel okçuluğa konsantre olmayı düşünmez miydiniz? Resimdeki 1. örnek, The Furussiyya Art Foundatition koleksiyonunda yer alıyor ve 16. yüzyılın ortalarına tarihleniyor ("The Arts of the Muslim Knight", Bashir Mohamed (dir.), Milano 2008, sayfa 53). Resimdeki 2. örnek, bizzat bu konu başlığının açılmasını sağlayan kılıca ait. Gökmen Bey, Leeds'deki müzeye yaptığı ziyaret sonrasında çektiği resimleri bizimle paylaşmış ve bu kılıçla ilgili olarak da 1560 tarihini eklemiş. (Not 1: Hepimizin bildiği gibi, 1560 yılı, 16. yüzyılın ortalarında bir yıldır. Not 2: İnternet forumlarında bir konu başlığına cevap yazmaya girişmeden önce, bizden öncekilerin neler yazdığını dikkatlice okumak, gönderilen resimleri dikkatlice incelemek hem forumun diğer üyelerine gösterilmesi gereken minimum saygının bir gereğidir, hem de sonradan pişman olacağımız ifadeler kullanmamızın önüne geçebilme potansiyeli içerir.)
"
3. örnek tipik bir iran-arap kabzası ve Memlük sultanı Nasır Muhammed'ten 2. Bayezid'a hediye". Tümüyle yanlış... (Yoksa bu mesajın tümü aslında bir şaka da, ben mi anlamıyorum???) Sözkonusu örnek, Topkapı Sarayı Müzesi'nde, 1/463 envanter numarasıyla kayıtlı. "The Age of Sultan Süleyman the Magnificent" (Esin Atıl, Washington 1987, sayfa 154-155) isimli çalışmada, bu kılıç Kanuni Sultan Süleyman adına yapılmış olan ve tümüyle orijinalliğini koruyan az sayıdaki örnekten biri olarak tanımlanıyor ve 16. yüzyılın ilk çeyreğine tarihleniyor.
"
4. örnek düz namlulu, çift ağızlı bir İran kılıcına ait, Rusya envanterinde ve 15. yy". Bu kez adres doğru; gerçekten de, resim E. G. Astvatsaturyan'ın "Турецкое оружие" = "Türk Silahları" (St. Petersburg 2002, sayfa 129-130) isimli kitabından alınma. Ancak bu kez de tercümeyi yanlış yapmışsınız: Bayan Astvatsaturyan, resim altı notunda bunun 15. yüzyıldan kalma bir İran namlusu kullanılarak yapılmış, 16. yüzyıla ait bir Türk kılıcı olduğunu söylüyor. ("16. yüzyıl" ve "Türk" sözcüklerini bir kez daha vurgulamama gerek var mı?)
"
5. örnek ise Metz müzesinden, Kanuni Süleyman'a atfediliyor ve kabzasının değiştirilmiş olduğu belirtiliyor". Düzeltelim; bu kabza örneği için resmini kullandığım kılıç, Fransa'daki Metz Müzesi'nde değil, ABD'deki Metropolitan Sanat Müzesi'nde bulunuyor (
http://www.metmuseum.org/toah/works-of-art/36.25.1297). Gerçekten de, müzenin kılıçla ilgili açıklamasında 16. yüzyıla ait olduğundan, Kanuni Sultan Süleyman için yapılmış olma olasılığından ve yeşile boyalı balık derisinden yapılma tutamağının yenilenmiş olduğundan bahsediliyor. Kasdedilen sadece deri kaplamanın yenilenmesi midir, yoksa kabza kapakları da yenilenmiş midir, belli değil. Ancak her halükarda orijinal kabza formunun korunduğu ve kabzanın tümünde bir yenileme yapılmışsa dahi, bunun aslına uygun bir şekilde yapıldığı anlaşılıyor zira bu kabza formu 16. yüzyıldan kalma birçok kılıçta benzerleri görülebilen, oldukça yaygın bir form.
"
Kabzayı saran çerveler mevcut (tasma diyorsunuz sanırım siz)". Hayır. Biz tasma demiyoruz. Aslında kimse tasma demiyor. Tasmayı siz uydurmuş olabilir misiniz acaba? (Yok, "çerve" de nereden çıktı diye sormayacağım artık.) Kabza kapaklarının yaslandığı metal banda "zıh" deniyor literatürde ("Askeri Müze Yatağan Koleksiyonu", Gözde Yaşar, İstanbul 2009, sayfa 30) ve biz de bu sözcüğü kullanıyoruz doğal olarak. (Düzeltmeye çalıştığım mesajınızdan hemen önceki son mesaj yine bana ait ve o mesajın son iki paragrafında tam 4 defa "zıh" sözcüğü geçiyor. Okumadınız mı, yoksa maksadınız aslında üzüm yemek değil mi Alper Bey?)
Zablocki'nin çizimine konu olan ve sizin "
Arap-Memlük ve tipik 14.-15.yy kılıcı" olarak adlandırdığınız kılıç, Macaristan Ulusal Müzesi'nde 55.3239 envanter numarası ve "Hüsar Kılıcı" ibaresiyle kayıtlı; 16. yüzyılın başına tarihleniyor. Bu kabza formu 16. yüzyıl için öylesine tipik ki, Hüsar kılıcı olarak tanımlanmış olmasına rağmen, elimdeki hazır çizimi örnek olarak kullanmaktan hiç çekinmedim.
Doğrusu bu böyle daha epey gider gitmesine de, her cümlenizi tek tek düzeltmenin bir faydası olacağına inancım yok benim. Geçmişte kendi sanal mecranızda yayınladığınız bir yazınızdaki maddi hataları düzeltebilmek için giriştiğim samimi çabanın hiçbir işe yaramadığını görmüş olmamın bu inançsızlığımda payı var mıdır? Vardır elbet...
Velhasıl-ı kelam;
Mars'la ilgili örneğiniz ters olmuş; konumuz özelinde "Mars'ta hayat var" diyen sizsiniz, "yok" diyen de benim. (Dedim, yine diyorum; 16. yüzyılda armudi kabza başı yoktu. Hiç yoktu, bir tane bile...) Bu durumda size düşen, iddianızı ispattır. Şayet "profesyonel" bir "otorite" tarafından orijinal olarak tanımlanmış ve otantik olduğu tescil edilmiş 16. yüzyıldan kalma armudi başlı bir kabza bulabilirseniz, ortak dostlarımız aracılığıyla benimle iletişime geçebilirsiniz. Bulduklarınızı inceler, tartışır, yorumlar ve gerekiyorsa kabza formunun evrim modelini revize ederiz.
O zamana kadar bu konuda daha fazla yazmamanızı rica ederim.